نماز جمعه

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola bulamızacaktık. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,  nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya,RahmetenlilaleminHz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyi ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşler ile  ğaib  olan ve  bu  hutbeleri okuyan  herkesin üzerine  olsun

 

HAZRETİ İSANIN  DOĞUMUNDA  BAŞGÖSTEREN HADİSELER

Hazreti  İsa‘nın doğum  hadisesi anında  baş gösteren mucizeler   Kitabı  mukaddeste  zikredilmemiştir. Ancak  Kur’an bu  hususta daha fazla ayrıntılara yer vermektedir. Bu da   bu miladın (doğumun) haiz olduğu önemi  yansıtmaktadır. Kur’anın anlattığuna  göre  Doğum  sancısı  başlayan Meryem umitsizlik. Yanlızlık ve  çaresizlikle  bir hurma ağacına  sığındı,  Allah ayaklarının  altından  bir su, bir  pınar  akıttı. Meryem suresi 24. Ayeti  kerimede  bu  hususta  şöyle  buyurmaktadır:

فَنَادٰيهَا مِنْ تَحْتِهَٓا اَلَّا تَحْزَنٖي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِياًّ

 

Aşağısından biri ona şöyle seslendi: “Tasalanma! Rabbin senin altında bir su kaynağı yaratmıştır.

 

“Yüce Allah, Meryem’in üzüntüsünü gidermek ve acılarını dindirmek için onu teselli etmiş ve nimetlerini hatırlatmıştır; onun için çıkardığı kaynak suyundan içecek, meyve vermesini sağladığı hurmadan da yiyecektir. “Altında bir su kaynağı yaratmıştır” şeklinde çevirdiğimiz kısmı “Senden Îsâ’yı yaratıp çıkarmıştır” şeklinde çevirmek de mümkündür“

Allah  Ona  akıttığı  sudan  verip  hurma  ihsan ederek, Ona kalb  kuvveti  verip  çaresiz olmadığını bildirdi.

  • وَهُزّٖٓي اِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَباً جَنِياًّؗ· فَكُلٖي وَاشْرَبٖي وَقَرّٖي عَيْناًۚ فَاِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ اَحَداًۙ فَقُولٖٓي اِنّٖي نَذَرْتُ لِلرَّحْمٰنِ صَوْماً فَلَنْ اُكَلِّمَ الْيَوْمَ اِنْسِياًّۚ

﴿٢٦﴾

 

‘‘Şu hurma ağacını da kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma ­dökülsün.

Ye iç, gözün aydın olsun! İnsanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok esirgeyici olan Allah’a adakta bulundum; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.”

Devamında  Kur’an  şöyle  buyuruyor:  İsa dünyaya  geldiğinde.  Meryem onu  kucağına alıp kavmine  doğru  gitti. Halk  bu sahneyle  karşılaşınca,  yani  bakire  bir   kızın  kucağında  bir bebek  görünce lafzi  saldırılara  başladılar. Meryem  hakkında  kötü  laflar ve  garazkarane  düşüncelerini  dile getirdiler. Kur’an bu konuda  şöyle diyor:

  • فَاَتَتْ بِهٖ قَوْمَهَا تَحْمِلُهُؕ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْـٔاً فَرِياًّ يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِياًّۚ

 

 

‘‘Sonra çocuğu kucağına alarak topluluğuna getirdi. Dediler ki: “Ey Meryem! Gerçekten sen çirkin bir şey yaptın! Ey Hârûn’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam, annen de iffetsiz değildi.”

Burada anılan Hârûn, Hz. Mûsâ’nın kardeşi peygamber Hârûn değildir. Kimine göre Hz. Meryem’in Hârûn adında bir kardeşi vardı. Ana babası gibi o da iffetli ve sâlih bir kimse idi. Bu yüzden işin iç yüzünü bilmeyenler, böyle birinin kız kardeşi olan Meryem’e zina etmeyi asla yakıştıramadıklarını belirtmek istemişlerdir. Hz. Peygamber’den rivayet edilen bir hadiste de, İsrâiloğulları’nda önceki peygamberlerin ve iyi kimselerin isimlerini çocuklarına ad koyma geleneği olduğu için Meryem’in kardeşine de Hârûn adı verildiğine işaret edilmiştir. Buna yakın bir yorum da, Meryem’in peygamber olan Hârûn’un soyundan gelmiş olması münasebetiyle kendisine böyle hitap edilmiş olduğudur

Bu  töhmetler ve  saldırılar  karşısında  meleğin emriyle sükut ve sessizliğni  koruyan  meryem,  bebeğe  işaret etti. Onunla  konuşmalarına  işaret etti. Tabiki  bu duruma  şaşıranlar,  bir  mucizenin şekillenmekte  olduğundan  gafil idiler. Şaşkın şaşkın  çocuğa yöneldiler. Meryem suresi 29ila 32.  Ayeti kerimelerde  Yüce Allah  şöyle  buyurmaktadır:

  • فَاَشَارَتْ اِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِياًّ قَالَ اِنّٖي عَبْدُ اللّٰهِ  اٰتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنٖي نَبِياًّۙ وَجَعَلَنٖي مُبَارَكاً اَيْنَ مَا كُنْتُ  وَاَوْصَانٖي بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمْتُ حَياًّ   وَبَراًّ بِوَالِدَتٖيؗ وَلَمْ يَجْعَلْنٖي جَبَّاراً شَقِياًّ وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُ وَيَوْمَ اَمُوتُ وَيَوْمَ اُبْعَثُ حَياًّ

Bunun üzerine Meryem çocuğu işaret etti. “Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?” dediler.

Cevabı çocuk verdi: “Ben Allah’ın kuluyum; O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı.

Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı; yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı ve anneme saygılı olmayı emretti; beni zorba ve isyankâr yapmadı.

Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden hayata döndürüleceğim gün esenlik benimle olacaktır.”

Hz. Meryem kavminin, Gerçekten sen çirkin bir şey yaptın!” şeklindeki ağır ithamına (âyet 27) cevap vermedi; olayı çocukla konuşmaları için ona işaret etti. Fakat onlar, Beşikteki bebekle nasıl konuşalım?!” diyerek hayretlerini ifade ettiler. Bunun üzerine çocuk dile geldi ve bu âyetlerde geçen cevabı verdi. Yüce Allah, hıristiyanların gelecekte Hz. Îsâ’ya ilâhlık yakıştıracaklarını bildiği için, burada ona her şeyden önce Allah’ın kulu olduğunu söyletti. Böylece Hz. Îsâ kendisinin bir ilâh değil bir kul ve bir peygamber olduğunu, ilâhî varlığın üç öğesinden biri olmadığını ilân etmiş oldu. Kendisinin namaz, oruç ve benzeri kulluk görevlerini yerine getirmekle yükümlü kılındığını, diğer insanlar gibi doğduğunu, yaşayacağını, öleceğini ve kıyamet vakti geldiğinde tekrar diriltileceğini ifade etti. Bu ifadelerden namazın, –vakitleri ve rek’at sayıları gibi şeklî yönlerinde farklılıklar bulunsa da– en azından Hz. İbrâhim’den sonra peygamberler geleneğinde mevcut bir ibadet olduğu anlaşılmaktadır.

Hz. Îsâ’ya verilen kitaptan maksat İncil’dir. Âyetin “O, bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı” anlamına gelen kısmı için, Îsâ’nın bu sözü söylediği sırada peygamber kılındığı ve kendisine kitap verildiği yorumunu yapanlar varsa da bu yorum zayıf bulunmuştur. Bu sözden, daha bebek iken yaptığı konuşmada Allah’ın ezelde kendisi için peygamberliği ve kitap verilmesini takdir ettiğini açıklamasının istendiği anlaşılmaktadır. Hz. Îsâ babasız olarak bakire bir anadan dünyaya geldiği için, “Allah beni ana babama saygılı olmayı emrettidememiş, sadece “Anneme saygılı olmayı emretti” demiştir. 14. âyette Hz. Yahyâ’dan söz edilirken Ana babasına çok iyi davranırdı dendiği halde aynı tema Hz. Îsâ açısından işlenirken “Anneme saygılı kıldı” denmesi onun babasız dünyaya geldiğine işaret eder. Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de hep Meryem oğlu Îsâ olarak anılmıştır.

30-33. âyetlerde Hz. Îsâ’nın başlıca nitelikleri şöyle sıralanmaktadır. 1. Sonradan Hıristiyan dünyasının iddia edeceğinin aksine o Tanrı’nın oğlu değil, kuludur. 2. Aynı zamanda kendisine kitap verilmiş bir peygamberdir. 3. Her yerde mübarek bir şahsiyet olarak bilinecektir. 4.Her mümin gibi namaz, zekat vs. ibadetlerle mükelleftir. 5. Annesine saygılıdır. 6. Zorbalık yapmaz. 7. İsyankâr (şakıy) değlidir.

وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدْتُ وَيَوْمَ اَمُوتُ وَيَوْمَ اُبْعَثُ حَياًّ

Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden hayata döndürüleceğim gün esenlik benimle olacaktır.”

İlginç  olaylar ve  mucizlerle  dolu  olan bu sureçten  incilleri  yazan  havarilerin ve diğerlerinin   gaflet etmemesi  gerekirdi. Çünkü  incillerde  daha az öneme  haiz  olan  bir  çok tarihi  olaya  yer  verilirken.  Bu  mucizlerin anlatılmamış  olması  düşündürücür.  Kur’anın anlattıklarına  ne  hiristiyanlık  tarih  kitaplarında  ne de  dört    kanuni  kılınmış  incillerde de  yer  verilmemiştir.. Kur’anın  vahi  oluşu  ve doğruluğunda  zerre  kadar  kuşku ve  şüphesi  olmayan  biz  müslümanlar, Bu  mucizevi  hadisenin hiristiyanlık  tarih  kitaplarında ve   dört resmi  incilde   nakledilmemi,ş  olmasını normal  tabii  bir  durum  olarak  kabul edemeyiz.  Bu  bir  rastlantı  değil  bir  kasıt  sonucudur. Meryem  suresi  34. Ayeti  kerimede  yukardaki ayetlerden  sonra isanın  gerüeşi  ve  hakikatının  Kur’anda açıklandığı  şekilde olduğu  vurgulanmıştır.

ذٰلِكَ عٖيسَى ابْنُ مَرْيَمَۚ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذٖي فٖيهِ يَمْتَرُونَ

İşte Meryem oğlu Îsâ bu; şüpheye düşüp tartıştıkları konuda gerçek söz de bu

Bu âyetlere şu mânalar verilmiştir:

  1. a) “İşte hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu Îsâ ile ilgili olarak bu anlatılanlar doğrudur. Gerçek söz budur”
  2. b) Hz. Îsâ hakkında yahudilerin “O, gayri meşrû ilişkiden dünyaya gelmiştir” şeklindeki sözleri doğru olmadığı gibi, Hıristiyanların “O, Allah’ın oğludur” şeklindeki iddiaları da doğru değildir. Meryem oğlu Îsâ Mesîh Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur (Nisâ 4/171). c) Gelecek olan Hz. Îsâ’nın, daha sabi iken bir mûcize eseri olarak dile gelip ilân ettiği gerçek sözdür. Allah’a –Îsâ olsun başka biri olsun– bir çocuk isnat etmek gerçek dışıdır, Allah’a iftiradır. Allah, Îsâ’nın da diğer bütün insanların da gerçek ve yegâne tanrısı olup yalnız O’na ibadet etmek gerekir. Oysa onlar bu gerçekleri, özellikle Hz Îsâ’nın Allah’ın oğlu değil, kulu ve elçisi olduğunu tartışmasız kabul edecekleri yerde aralarında ayrılığa düşmüşlerdir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment