Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola bulamızacaktık. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya,RahmetenlilaleminHz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyi ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşler ile ğaib olan ve bu hutbeleri okuyan herkesin üzerine olsun.
İSA (A.S) IN DOĞUMU
İbrahimi dinlerin tarihindeki en önemli mucizelerden biri, Hazreti İsa‘nın bakire olan bir anneden doğmuş olmasıdır. Allahın selamı her ikisinin de üzerine olsun. Ali İmran suresi 45. Ayette Hazreti İsa‘nın doğumuna kısaca işaret edilmiştir.
- اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُࣗ اِسْمُهُ الْمَسٖيحُ عٖيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجٖيهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبٖينَۙ
Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı Meryem oğlu Îsâ Mesîh’tir, dünyada da âhirette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.
Meryem suresinde ise İsa‘nın doğum hadisesi daha detaylı bir şekilde beyan edilmiştir. Meryem suresi 16 ile 21 ayeti kerimelerde bu hususta şöyle buyurmaktadır Yüce Rabb.
- وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَۘ اِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ اَهْلِهَا مَكَاناً شَرْقِياًّۙ فَاتَّخَذَتْ مِنْ دُونِهِمْ حِجَاباً فَاَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَراً سَوِياًّ قَالَتْ اِنّٖٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِياًّ قَالَ اِنَّـمَٓا اَنَا۬ رَسُولُ رَبِّكِࣗ لِاَهَبَ لَكِ غُلَاماً زَكِياًّ قَالَتْ اَنّٰى يَكُونُ لٖي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنٖي بَشَرٌ وَلَمْ اَكُ بَغِياًّ قَالَ كَذٰلِكِۚ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌۚ وَلِنَجْعَلَـهُٓ اٰيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّاۚ وَكَانَ اَمْراً مَقْضِياًّ
Kitapta Meryem’i de okuyup an. Hani o, evinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, ona ruhumuzu gönderdik; ruh ona tam bir insan şeklinde göründü. Meryem, “Beni senden koruması için çok esirgeyici olan Allah’a sığınıyorum! Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma)” dedi. Melek, “Ben ancak sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için rabbin tarafından gönderilmiş bir elçiyim” dedi. Meryem, “Ben iffetsiz olmadığım ve bana bir erkek eli bile değmediği halde nasıl çocuğum olur?” dedi. Melek cevap verdi: “Orası öyle; ancak rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır. Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, kararlaştırılmış bir iştir.”
Mûcizevî olaylarla dolu olan Meryem sûresinin başlangıcında bir giriş olarak Zekeriyyâ aleyhisselâm ile oğlu Yahyâ’nın kıssaları kısaca anlatıldıktan sonra, bu bölümde sûrenin asıl konusu olan Hz. Meryem’e geçilmektedir. Bu kıssa öncekinden daha ilginçtir. Çünkü öncekinde kısır ve ihtiyar bir kadının, yaşlı da olsa eşinden bir çocuk dünyaya getirmesi söz konusu idi. Burada ise bâkire bir kızın bir erkekle birleşmeden çocuk dünyaya getirmesi anlatılmaktadır. Daha ana rahminde iken annesi tarafından mâbede adanmış olan Hz. Meryem, çocukluğundan itibaren mâbedin doğu yönünde tenha bir köşede bulunuyor ve vaktini ibadetle geçiriyordu. İnsanlar tarafından rahatsız edilmeden kendini tam anlamıyla ibadet ve tefekküre verebilmesi için bulunduğu yeri bir perde ile ayırmıştı. 16. âyette ifade edilen doğu tarafından maksat Kudüs’teki Beyt-i Makdis’in doğu tarafıdır.
Müfessirler 17. âyette Allah tarafından gönderildiği bildirilen “ruh”un Cebrâil olduğu kanaatindedirler. Hz. Meryem bu yalnızlık köşesinde mâbedde veya evinde bulunduğu bir sırada yüce Allah ona çocuk bağışlamak üzere Cebrâil’i göndermiş, Meryem’in meleği asıl şekliyle algılaması mümkün olmadığı için, onu eli yüzü düzgün bir insan kılığında göstermiştir. Bununla birlikte Meryem bu gelenin kendisine bir kötülük edeceğinden korktuğu için ondan Allah’a sığındığını ifade etmiştir. Daha sonra gelenin melek olduğunu ve kendisine Allah tarafından bir bebek bağışlamak üzere geldiğini anlayınca rahatlamış, bu defa bâkire ve iffetli olan bir kızın nasıl çocuğu olacağını merak ederek bunu sormuştur. Allah Teâlâ, insanlara kudretini gösteren bir mûcize (âyet) olmak üzere Hz. Îsâ’yı baba faktörü olmaksızın yaratmış ve insanlar için bir rahmet olsun diye onu peygamber olarak görevlendirmiştir. Babası olmaksızın bir çocuk yaratmak Allah için son derecede kolaydır. Çünkü O, bir şeyin olmasını istediği zaman ona ‘ol’ der, hemen oluverir (bu konuda bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/45-47, 59). Bu habereden dolayı şaşkına dönen Meryem, bakireyim, eşim olmamıştır. Bu nasıl olabiliri diye şaşkınlığını dile getiriyor.
Luka incilinde Hazreti Meryemin Davud soyundan Yusuf adında bir nişanlısının olduğundan söz edilmektedir. Meryem kendisinin evli olmadığını, dolayısıyla böylebir doğumun olamayacağını belirtince melek, “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek ve en yüce olanın gücü sana gölgesalacak; onun için de doğacak olan Kutsal’a Allah’ın Oğlu denecek diye cevap verir.” Melek, doğum olayının maddi sebepler olmaksızın gerçekleşeceği hususunda şüphesi olan Hz. Meryem’e bilinen bir olayı anlatarak bu şüpheleriortadan kaldırır: “Ve işte akraban Elizabeth (İncil’de Hz. Zekeriyanın (a.s) hanımı olarak anlatılır) de yaşlılığındabir oğula gebe kaldı; ve kendisine kısır denilenin bu altıncı ayıdır” şeklinde cevap verir ve ekler; “çünkü Allah katında imkansız hiçbir şey yoktur.” (Luka, 1/35-37). Hz. Zekeriya’nın çocuk sahibi olması Kur’ân-ıKerim’de Meryem Sûresinde anlatılmaktadır. Buna göre Hz. Zekeriya ve hanımı tıbben imkansız görünmesine rağmenilerlemiş yaşlarında çocuk sahibi olmuşlardır. İncil’de bu olağanüstü durum ile Hz. İsa’nın babasız dünyayagelmesi arasında ilişki kurulmuştur. Yüce Allah Hazreti Meryemin şaşkınlık ifadesini ve hayretinin dile getirdikten sonra Al-i İmran suresi 47. Ayetin ikinci cümlesiyle onu teskin etmekte ve tedirginliğini gidermektedir.
- قَالَتْ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ لٖي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنٖي بَشَرٌؕ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُؕ اِذَا قَضٰٓى اَمْراً فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
﴿٤٧﴾
Dedi ki: “Rabbim! Bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?” Allah buyurdu: “İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece ‘ol!’ der, o da oluverir.”
Hz. Meryem’in “…benim nasıl çocuğum olur?” şeklindeki sorusunu bir taraftan vicdanen kendisinden emin olduğunu gösteren bir hayret ifadesi, diğer taraftan böyle bir doğum sebebiyle mâruz kalacağı ithamlara işaretle söylenmiş bir çaresizlik ve Allah’tan yardım dileme ifadesi olarak düşünmek mümkündür. Burada asıl önemli olan husus, Kur’an-ı Kerîm’in Hz. Meryem’in iffetine ve yüce Allah’ın Hz. Îsâ’yı olağan üstü bir yolla yaratma iradesine kuşkuyla bakma sonucunu doğuran her türlü bilgi ve yorumun yanlışlığını kesin bir biçimde ortaya koymuş olmasıdır. Bu konuda İnciller’de yer alan bazı yanlış ve çelişkili bilgilere yukarıda işaret edilmişti. Âyetin lafzî anlamı “Bana bir beşer dokunmadığı halde nasıl çocuğum olur?” şeklindedir. Fakat bu ifadenin insan eli değmediğini belirtme değil, bir erkekle cinsel ilişki ihtimalini tamamen bertaraf etme amacını taşıdığı açıktır (İbn Atıyye, I, 437). Bu sebeple meâlinde, bu anlam Türkçe’deki bir deyimden yararlanılarak “Bana bir erkek eli değmediği halde…” şeklinde yansıtılmaya çalışılmıştır (Hz. Îsâ’nın babasız olarak dünyaya gelmesi konusunda bk. 59. âyetin tefsiri). Hazreti Meryemin bu hayret ve şaşkınlığı Meryem suresi 20 ila 21.Ayetlerde de dile getirilmiştir.
- قَالَتْ اَنّٰى يَكُونُ لٖي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنٖي بَشَرٌ وَلَمْ اَكُ بَغِياًّ· قَالَ كَذٰلِكِۚ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌۚ وَلِنَجْعَلَـهُٓ اٰيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّاۚ وَكَانَ اَمْراً مَقْضِياًّ
Meryem, “Ben iffetsiz olmadığım ve bana bir erkek eli bile değmediği halde nasıl çocuğum olur?” dedi.
Melek cevap verdi: “Orası öyle; ancak rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır. Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, kararlaştırılmış bir iştir.”
Meryem’in meleği asıl şekliyle algılaması mümkün olmadığı için, onu eli yüzü düzgün bir insan kılığında göstermiştir. Bununla birlikte Meryem bu gelenin kendisine bir kötülük edeceğinden korktuğu için ondan Allah’a sığındığını ifade etmiştir. Daha sonra gelenin melek olduğunu ve kendisine Allah tarafından bir bebek bağışlamak üzere geldiğini anlayınca rahatlamış, bu defa bâkire ve iffetli olan bir kızın nasıl çocuğu olacağını merak ederek bunu sormuştur. Allah Teâlâ, insanlara kudretini gösteren bir mûcize (âyet) olmak üzere Hz. Îsâ’yı baba faktörü olmaksızın yaratmış ve insanlar için bir rahmet olsun diye onu peygamber olarak görevlendirmiştir. Babası olmaksızın bir çocuk yaratmak Allah için son derecede kolaydır. Çünkü O, bir şeyin olmasını istediği zaman ona ‘ol’ der, hemen oluverir.
Melek İle Hazreti Meryem arasındaki konuşma Luka incili 1: 28-38 de şöyle anlatılmaktadır: 28Onun yanına giren melek, “Selam, ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir” dedi.
29Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. 30Ama melek ona, “Korkma Meryem” dedi, “Sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. 31 Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. 32 O büyük olacak, kendisine ‘Yüceler Yücesi’nin Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davut’un tahtını verecek. 33O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.”
34Meryem meleğe, “Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki” dedi.
35Melek ona şöyle yanıt verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi’nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. 36Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır. 37 Tanrı’nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.”
38“Ben Rab’bin kuluyum” dedi Meryem, “Bana dediğin gibi olsun.” Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı.
Metta incilinde ise konu bir başka açıdan ele alınmıştır.
18 İsa Mesih’in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf’la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı. 19Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. 20Ama böyle düşünmesi üzerine Rab’bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “Davut oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır. 21 Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa[a] koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.”
22 Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: 23“İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.” İmmanuel, Tanrı bizimle demektir.
24Yusuf uyanınca Rab’bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem’i eş olarak yanına aldı.
İncilllerdeki ifadeler ve Kur’an ayetlerinden anlaşılan şudur ki. Hazreti Meryem çok şiddetli bir psikolojik baskıyla karşı karşıa kalmıştır. Çünkü nişanlısı Yusufta kendisinden ayrılmak istiyordu. Bu arada Meryem halktan uzaklaşıp bir köşeye çekilmek için karar alıyor. Kur’an Onun halktan uzaklaşmasını Meryem suresi 22 ayette şöyle dile getirmektedir.
- فَحَمَلَتْهُ فَانْتَبَذَتْ بِهٖ مَكَاناً قَصِياًّ
Derken Meryem ona hamile kaldı, işte bu sebeple karnında bebeği ile uzak bir yere çekildi.
Neticede Allah melek vasıtasıyla ruhu üfleyince Meryem hamile kaldı. Tefsirlerde hamilelikle ilgili olarak bir saat ile dokuz ay arasında farklı sürelerden söz edilmiş olmakla birlikte bu hususta farklı görüş sahiplerinden hiç bir iddiası için bir kanıt ve delil sunmamıştır.. Ancak bizim kanaatimize göre mucizevi bir hamilelik söz konusu olduğu için, hamileliğin normal bir hamilelik gibi dokuz ay devem etmesi içn bir gerekçe söz konusu değildir.Çocuk ana rahminde büyüyüp gelişmeye başlayınca Meryem, insanların kendisini kınayacağından endişe ettiği için, durumu ailesinden gizlemek maksadıyla uzak bir yere çekilerek bir müddet hamileliğini gizledi. Kur’an Meryemişn hamilelik sancısı. Onun çaresizliği, hatta ölmeyi arzulamasından söz etmekte ve Hurma ağacını sallayıp taze hurma zemesı ve ayakları altında fışkıran kaynaktan su içmesini one söylemektedir.
- فَاَجَٓاءَهَا الْمَخَاضُ اِلٰى جِذْعِ النَّخْلَةِۚ قَالَتْ يَا لَيْتَنٖي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْياً مَنْسِياًّ
Sonra doğum sancısı onu bir hurma ağacının dibine getirdi. Meryem, “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!” dedi.
Hamilelik süresi bitip de doğum sancıları başlayınca Meryem bir hurma ağacının altına sığındı. Bir taraftan doğum sancılarıyla kıvranırken, diğer taraftan da insanların kendisinin günahsız olduğunu kabul etmeyeceklerini düşünerek tedirgin oluyordu. Zira daha önce kavmi onu erdemli, iffetli bir kız olarak tanımıştı; şimdi ise onların gözünde gayri meşrû bir çocuk doğuran biri olarak tanınabilirdi. Dolayısıyla büyük bir üzüntüye kapılarak, “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!” dedi.