نماز جمعه

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola bulamızacaktık. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,  nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya,RahmetenlilaleminHz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyi ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşler ile  ğaib  olan ve  bu  hutbeleri okuyan  herkesin üzerine  olsun.

 

HAZRETİ  ZEKERİYANIN ALLAHTAN  İSTEĞİ

Kur’anın bize bildirdiği üzere, Allah’ın  Hazreti  Meryeme  olan  lütuf  ve  ihsanını gören Hz.  Zekeriya kendi  evlatsızlığını kendi  yaşlılığı ve  eişinin kısırlığını  düşünmeye  başladı. Eşi rahatsız  olmasın ve  incinmesin  diye cok  gizli  bir  yalvarış ve  yakarış  ile  Allaha  dua etmeye  başlıyor. Ali  İmran  surei 38  ayeti  kerimede Hz.  Zekeriyanın   duası  şu  şekilde  beyan edilmektedir:

 

 

  •  هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ، قَالَ: رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ ﴿آل عمران:۳۸

“Orada Zekeriyyâ Rabbine dua edip dedi ki: “Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle! Kuşkusuz sen duayı işitmektesin.”

 

Âyetlerdeki ifade akışı dikkate alınarak, Hz. Zekeriyyâ’nın 38. âyette değinilen duası ile onun Hz. Meryem’e verildiğini gördüğü ilâhî nimetler arasında bağ kurulur. Bir önceki âyette Meryem’in yanında görünen rızıkların olağan üstü yolla kendisine ikram edildiği yorumunu yapan bazı müfessirler bu âyeti de Hz. Zekeriyyâ’nın bu hârikulâde durumu müşahede etmesi üzerine –yaşlı haline ve karısının kısırlığına rağmen– çocuk sahibi olma duasında bulunduğu şeklinde açıklarlar. Çocukla müjdelenmesi üzerine “Rabbim! Benim nasıl oğlum olabilir?” şeklindeki hayret ifadesinin de dua ettiği hususun gerçekleşebilmesinde kuşku duyduğu yönünde anlaşılmaması gerektiğine dikkat çeker ve  Hz. Zekeriyyâ’nın böyle bir soru sormasının, Hz. İbrâhim’in yüce Allah’tan ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istemesi ve “Yoksa inanmıyor musun?” buyurulunca “Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam kanaat getirsin diye” cevab vermesine benzetirler

Hazreti Zekeriya Rabbim sen duaları işitensin cümlesiyle. isteğinin karşılanacağına  ve  Rabbin  buna  gücünün  yeteceğine   inanmakta.  Ancak  nasıl ve  ne  şekilde bu  isteğin  karşılanacağı  konusunda tatmin  olmak  istiyor. Hazreti   Zekeriya   güvenilir  bir   varise  sahip  olamk  için   böylesi  bir  duada  bulunuyor. O  kendisine   varis  olacak  yakınları ve  akrabalarına  güven  duymuyordu. Bu konuda  daha  fazla  bilgiyi meryem  suresi 2 ila 6 ayetlerde  bulabiliriz.

  • ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّاۚ
  • اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَٓاءً خَفِياًّ
  • قَالَ رَبِّ اِنّٖي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّٖي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْباً وَلَمْ اَكُنْ بِدُعَٓائِكَ رَبِّ شَقِياًّ وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا؛ يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا

 

 

“Bu, rabbinin Zekeriyyâ kuluna lutfettiği rahmetin anlatımıdır.

Hani o, alçak sesle rabbine yalvarmıştı.

“Rabbim!” demişti, “Benim kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Ben sana ettiğim dualarda hiç eli boş dönmedim. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum; karım da kısırdır. Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya‘kūb hânedanına da vâris olsun; Rabbim, onu rızana erdir!”

 

Duanın, emreder gibi ve yüksek sesle değil, mütevazı bir şekilde alçak sesle ve yalvarıp yakararak yapılması onun âdâbına daha uygun olduğu için alçak sesle dua ettiği belirtilen Hz. Zekeriyyâ, kendisinden sonra akrabalarının toplum önderi olma ve Allah’ın dinini yayma hususunda zaaf göstereceklerinden endişe etmiş; bu sebeple de duasında kendisine ve Ya‘kub (İsrâil) soyuna halef ve mirasçı olmak ve davetini sürdürmek üzere iyi ahlâklı, yetenekli ve âdil insan olacak bir halef lutfetmesini Allah’tan niyaz etmiştir. Zira o, bütün olumsuz şartlara rağmen Allah’tan ümit kesilmemesi gerektiğini biliyordu.  Bu  husus meryem  suresinde daha  detaylı  bir şekilde izah  edilmiştir.

Halef” diye tercüme ettiğimiz velî kelimesi, kişinin “yakını, dostu, arkadaşı, yardımcı ve  destekçisi hamisi. Koruyucusu,velisi demektir.“Yakınlar” anlamı verdiğimiz mevâlî kelimesi mevlâ kelimesinin çoğulu olup “kişiye vâris olan yakın akrabaları” mânasına gelir. Hz. Zekeriyyâ, halef istemesinin gerekçesini de açıklarken, övünmek veya faydalanmak için değil, dini tebliğ etmek gibi yüce bir gaye için halef istediğini ifade etmiştir. Başka âyetlerde bildirildiğine göre Zekeriyyâ şu duaları da yapmıştır: “Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle. Kuşkusuz sen duayı işitensin!” (Âl-i İmrân 3/38). “Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız (çocuksuz) bırakma!  (Enbiyâ 21/89).

ZEKERİYANIN GİZLİ DUA  ETMESİNİN SIRRI VE  HİKMETİ

Kur’anın  bize  bildirdiğine  göre Hz.  Zekeriyanın eşi  Elisabet kısır  idi.“karım da kısırdır“ Zekeriya da  artık  yaşlanmıştı.  İlk  olarak  çocuk  sahibi olmayı  gündeme  getiriyor. “Orada Zekeriyyâ Rabbine dua edip dedi ki: “Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle! Kuşkusuz sen duayı işitmektesin.”

Gizli dua etmekten  maksat, eşi incinmesin, rahatsız olmasın  diye ondan gizli bir  şekilde dua ediyor. Yani  eşinin  moralinin bozulması ve ruhiyesinin  kırılmasını istemiyor. Çünkü daha  önceleri Zekeriya  evlat  sahibi  olmayı ve  eşinin kısırlığını  hiç  bir  şekilde  dile getirmemişt. Dolayısıyla  eşinin  gözlerinden  uzak  gizli  bir  şekilde dua ediyor.    “Hani o, alçak sesle rabbine yalvarmıştı.“

Zekeriyanın  sergilediği  bu  tavır ailevi  ilişkilerde oldukça  önem  arzeden  ahlaki  bir erdemdir. Kadın erkek  birbirlerinin  ayıplarını  örtmeli ve  birbirlerine  zinet, süs  olmalıdırlar.

هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ

Onlar sizin için elbisedir, siz de onlar için elbisesiniz

PEYGAMBERLERİN  MİRASI VE  MİRASÇILARI

Tefsirlerde Zekeriyyâ’nın hem mülküne hem de ilmine ve peygamberliğine mirasçı olacak sâlih bir çocuk istediği söylenmiştir. Bazıları  sadece  manevi bir  varis  olarak anlamışlarsada  bu  isabetli  değildir.   Çünkü  Allah  buyuruyorki    Suleyman    davuda  varis oldu. Sadece  peygamberlik  değil  Onun  tahtı ve  tacına da  varis  oldu. Hz. Zekeriyyâ’nın Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya‘kub hânedanına da vâris olsunifadesi de bu mânayı destekler. Burada Ya‘kub hânedanına vâris olmaktan maksat onların  maddi ve  manevi mirasçısı olmak demektir, Hz. Ya‘kub’un soyu olan İsrâiloğulları’nın misyonuna, peygamberliğin geride bıraktığı geleneğe ve ahlâka vâris olmak ve onların gittiği doğru yolu takip etmektir.

Nitekim İbn Âşûr’a göre âyetlerin zâhirinden peygamberlere mirasçı olunabileceği anlaşılmaktadır. Ona göre başka bir âyetteki (Neml 27/16) ifade bu anlamı desteklemektedir.  Hazreti  Fatime  Fedek  konusundaki  iddiasına  yukardaki  ayetleri  delil  olarak  göstermektedir.

ZEKERİYANIN  DUASININ  KABUL GÖRMESİ

Allah  Hz. Zekeriyanın  duasını kabul  buyuruyor.  Duanın  Kabul  haberi  şu  şekilde Hz.  Zekeriyaya  ulaşmaktadır. اسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَى Duasını  kabul ettik ve Yahyayı  Ona  bağışladık  Ali  İmran  suresi 39.  Ayeti   kerimede  şöyle  denilmektedir.

  • فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّٖي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقاً بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّداً وَحَصُوراً وَنَبِياًّ مِنَ الصَّالِحٖينَ
  • قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ لٖي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَاَتٖي عَاقِرٌؕ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ
  • قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لٖٓي اٰيَةًؕ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزاًؕ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثٖيراً وَسَبِّـحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ

“Orada Zekeriyyâ rabbine dua edip dedi ki: “Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle! Kuşkusuz sen duayı işitmektesin.”

O mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle seslendiler: “Allah’ın bir kelimesini (Hz. İsâ’yı) tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlih kullardan bir peygamber olarak Yahyâ’yı Allah sana müjdeliyor.

Zekeriyyâ ise şöyle dedi: “Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çattığı, üstelik karım da kısır olduğu halde benim nasıl oğlum olabilir?” Buyurdu ki: “İşte böyle; Allah dilediğini yapar.” “Rabbim, dedi, bana bir alâmet göster.” Şöyle buyurdu: “Senin için alâmet insanlara üç gün ancak işaretle konuşmandır. Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.”

 

Hz. Zekeriyyâ’nın eşinin hamile kaldığını bilebilmesi için rabbine dua edip bir alâmet göstermesi dileğinde bulunması üzerine ona insanlara üç gün ancak işaretle konuşacağı bildirilmiş, rabbini çok anması ve günün iki diliminde de (akşam ve sabah) O’nu tesbih etmesi istenmiştir. Tesbîh “yüce Allah’ı anma, O’nu her türlü eksiklikten uzak görme, O’na dua etme” gibi anlamlara gelir. Birçok âyet ve hadiste evrendeki bütün varlıkların O’nu tesbih ettiğine dair ifadeler bulunmaktadır.

Zekeriyyâ’nın bu isteğini, bildirilenlerin vahiy mi yoksa şeytanın telkini mi olduğunu ayırt etme, üç gün konuşamamasının da şüpheci tavrının cezalandırılması şeklinde yorumlayanlar olmuşsa da bu yorumu Kur’an-ı Kerîm ve hadislerde yer alan esaslarla bağdaştırmak mümkün değildir. Bu yorumların Luka İncili’ndeki (1/18-20) şu ifadenin etkisinde ortaya konduğu anlaşılmaktadır: “Zekeriyyâ da meleğe dedi: Ben bunu nasıl bileyim? Çünkü ben yaşlı bir adamım, karım da çok yaşlıdır. Melek cevap verip ona dedi: Ben Allah önünde duran Cebrâilim; seninle konuşmaya ve bu şeyleri sana müjdelemeye gönderildim. İşte, dilin tutulacak, ve bu şeyler oluncaya kadar, söz söyleyemeyeceksin; çünkü vaktinde yerine gelecek olan sözlerime inanmadın.”

Meryem sûresinin 10. âyeti de göz önüne alındığında, Hz. Zekeriyyâ’ya sapasağlam olduğu halde (konuşma melekesini kaybetmeksizin) üç gün üç gece insanlarla konuşmayacağı bildirilmiştir. Bunu, Allah’ı anma ve O’na dua etme gücü devam ettiği halde insanlarla konuşmayı başaramayacağı, sadece işaret yoluyla iletişim kurabileceği şeklinde anlayanlar olduğu gibi, lutfedilen büyük nimetin şükrü için kendisini Allah’ı zikretmeye vermesi ve kendi iradesiyle insanlarla konuşmaktan geri durması buyruğu olarak yorumlayanlar da vardır. Birinci yorum, hem Hz. Zekeriyyâ’nın duasının kabulü, yani eşinin hamile kaldığını bilmesinin alâmeti olma hem de yüce Allah’ın peygamberine bu konuda da mûcize ihsan etmesi anlamıyla daha çok bağdaşmaktadır.

Dua kişinin Allah’ın yüce kudreti karşısında aczinin bilincine varıp engin bir sevgi ve saygı içinde O’na yalvarması, O’ndan yardım dilemesi demektir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/186).

Luka İncili’ne göre de, Hz. Zekeriyyâ’ya melek tarafından oğlunun olacağı müjdesi verilirken onun adını Yahyâ koyacağı bildirilmiştir (1/13). Yine Luka İncili’ndeki bilgiye göre komşuları ve akrabası doğumunun sekizinci günü çocuğu sünnet etmek için gelirler ve ona babası gibi Zekeriyyâ adını vermek isterler fakat annesi adının Yahyâ olacağını söyler. Yakınları ve komşuları “Akrabandan bu isimde kimse yoktur” diye itiraz ederler ve babasına işaretle sorarlar. O da hâlâ konuşamadığı için bir levha ister ve “Adı Yahyâ’dır” diye yazar, hepsi şaşar kalırlar. Ağzı açılıp dili çözülür ve Allah’a hamdeder (Luka, 1/59-64). Yahyâ adı hakkındaki bu bilgi ile Kur’an-ı Kerîm’in “Ey Zekeriyyâ! Biz sana Yahyâ adında bir oğul müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermedik” (Meryem 19/7) meâlindeki âyetinde yer alan bilgi örtüşmektedir. Ancak Hz. Zekeriyyâ’nın konuşmama süresi Kur’an-ı Kerîm’de üç gün üç gece şeklinde bildirilirken, İncil’deki bilgi bu halin eşinin hamileliği süresince ve doğumdan sekiz gün sonrasına kadar devam ettiği yönündedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment