نماز جمعه

Hüccetül  İslam  Dr. Muhammed Hadi Mufettih

 

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

HAZRETİ  SULEYMANIN  SABA  KRALİÇESİNİN HEDİYELERİNE  CEVABI

Kur’an kraliçe  Belqisin hediyleri ve  Suleymanın  cevabı  hakkında  şöyle diyor. Hz  Suleyman,  değerli hediyeler  kendisine    gönderen  Belqisin  hediyelerini,  Allahın  kendisine  bağışlamış  olduğu  sayısızca nimetler karşısında naçiz değerlendirip Kraliçeye  şöyle dedi: Bu  hediyeler  sizin gözünüzde  büyüktür, bir  çok  ilahi  nimete  sahip  olan  benim  gibi  birisi  için  değil.

Aslında  Suleyman  bu  çıkışıyla  Saba  krallığının  serveti veya  bu  ülkeyi  feth ederek  iktidarını  genişletme   peşinde  olmadığını, yeryüzünün  tüm maddi  servetlerinin  kendisinin  gözünde naçiz olduğunu  göstermek  istedi.  Konuyla  ilgili  olarak  Neml suresi 36. Ayette şöyle  denilmektedir.

فَلَمَّا جَٓاءَ سُلَيْمٰنَ قَالَ اَتُمِدُّونَنِ بِمَالٍؗ فَمَٓا اٰتٰينِ‌يَ اللّٰهُ خَيْرٌ مِمَّٓا اٰتٰيكُمْۚ بَلْ اَنْتُمْ بِهَدِيَّتِكُمْ تَفْرَحُونَ

(Elçiler) Süleyman’a geldiğinde o şöyle dedi: “Siz bana mal yardımı mı yapıyorsunuz? Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha değerlidir. Hayır, hayır! Bu hediyenizle ancak sizin gibiler sevinir.

Peygamberin görevi insanlarla savaşarak ganimet elde etmek veya savaş tehdidiyle hediye almak değil, Allah’ın dinini tebliğ etmek, insanların sapkın inançlardan kurtulmalarının yolunu açmak olduğu için Hz. Süleyman, kraliçenin gönderdiği hediyelere iltifat etmemiştir. Ülkenin güvenliği bunu gerekli kıldığı için de teslim ve tâbi olmadıkları takdirde karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gideceğini söyleyerek onları tehdit etmiştir.

Hazreti  Suleymana  bir çok  nimetin  ve  imkanın  verilmiş  olduğunu  söyledik.  Bunlardan  bazıları  SAD  Suresi 35-39. ayeti  kerimelerde şöyle  dillendirilmiştir.

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لٖي وَهَبْ لٖي مُلْكاً لَا يَنْبَغٖي لِاَحَدٍ مِنْ بَعْدٖيۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ

 

فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ؛ وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ بَنَّاءٍ وَغَوَّاصٍ؛ وَآخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ؛ هَذَا عَطَاؤُنَا فَامْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ؛

 “Rabbim” dedi, “Beni bağışla; benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver bana. Lutfu sınırsız olan yalnız sensin.” Bunun üzerine, emriyle dilediği yöne doğru tatlı tatlı esen rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan bütün şeytanları ve zincirlerle bağlanmış diğer yaratıkları onun buyruğuna verdik.

 “Bu bizim bağışımızdır; hiçbir hesap kaygısı taşımadan ister başkalarına ver ister elinde tut” (dedik).

 

Yazışmaların  devamında  Hazreti  Suleyman Kralıçeyi  güçlü ordusu ve savaşla tehdit  etmektedir. Aslında  bu  tehdit.  Belqisin  bazı  komutanları ve  askeri danışmanlarının  biz  güçlüyüz ve  savaşıp  düşmanı  yenebiliriz  yönündeki   beyanlarına  verilmiş  bir   cevaptır. Suleyman  bu  vesileyle  kraliçenin  hükumet  makanizmasında  bu  tür  yaklaşımların  bulunduğundan  haberdar  olduğunu da   bildirmek  istedi   Komutanlar  kraliçenin  emrinde danişma  toplantısında    نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ  Biz güç ve  kuvvet  sahibiyiz  demişlerdi.

 

Allah  Suleymana  dillere  destan  bir  mülk ve  hükumet  bağışladığı  için  onun  ülkesini  genişletme veya  başka  ülkeleri de  hakimiyeti   altına  alma  gibi  bir   niyyeti ve  kastı  yoktu..  Zaten  peygamberler  memleket  fetihleri  değil  gönülleri  feth etmek, boyunlara  hakim  olmak  değil,  kalbleri  tasarruf etmek  ve kalplerde  taht  kurmak  için  gönderilmişlerdir. Peki  eğer  savaşmak  niyyeti  yoksa,  Hz  Suleyman  neden  savaşla  tehdit  etmektedir. Bu  tehditle Suleyman  bir  yandan   Belqisin  danışmanlarına   bir   cevap  vermek ve  öte  yandan  kraliçeyi  savaşı  düşünmekten  caydırmak ve  savaştığı  takdirde  kaybedeceği  yönüne  onda  bir kanaat  oluşturmak, muzakere ve  konuşma  yoluyla  hidayet  zeminin  onun  için ve  halkı  için  hazırlamaktı.  Bu mesajı aldıktan sonra  Kraliçe  Hz  Suleymanı  ziyaret edip onunla  yakından görüşüp  konuşma  kararı alıyor.

  • اِرْجِعْ اِلَيْهِمْ فَلَنَأْتِيَنَّهُمْ بِجُنُودٍ لَا قِبَلَ لَهُمْ بِهَا وَلَنُخْرِجَنَّهُمْ مِنْهَٓا اَذِلَّةً وَهُمْ صَاغِرُونَ

(Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki asla karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gelir, muhakkak surette onları yenilmiş ve küçük düşürülmüş olarak oradan çıkarırız!”

 

Hz. Süleyman, kraliçenin gönderdiği hediyelere iltifat etmemiştir. Ülkenin güvenliği bunu gerekli kıldığı için de teslim ve tâbi olmadıkları takdirde karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gideceğini söyleyerek onları tehdit etmiştir.

 

KRALİÇE BELQİSİN  TAHTININ  HZ  SULEYMANIN  SARAYINA  TAŞINMASI

Elçiler dönüp durumu kraliçeye anlatınca kraliçe maiyetindeki ileri gelenlerle birlikte Hz. Süleyman’ı ziyaret edip onun dini hakkında bilgi almak üzere harekete geçmiştir. Öte yandan Hz. Süleyman’a bu bilgi ulaşmış (âyet 42), o da kraliçe gelip teslim olmadan önce onun tahtını getirmelerini yanındaki görevlilerden istemiştir.

Hz. Suleyman  ilahi  ilim ve memurlarının  bilgilendirmesiyle  Saba  Kraliçesinin   kendisini  ziyaret etmek  için  yolda  olduğunu öğrenince, danişmanlarına  dönerek  şöyle  dedi.

  • قَالَ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَيُّكُمْ يَأْتٖينٖي بِعَرْشِهَا قَبْلَ اَنْ يَأْتُونٖي مُسْلِمٖينَ

“Beyler! Onlar teslim  olarak(  müslüman olarak) bana gelmeden önce hanginiz o kraliçenin tahtını bana getirebilirsiniz?” diye sordu.

 

انتقال تخت سلطنتی ملکه سبأ به کاخ سلیمان

 

“Beyler! Onlar boyun eğerek bana gelmeden önce hanginiz o kraliçenin tahtını bana getirebilirsiniz?” diye sordu.

 

– قَالَ عِفْرِيتٌ مِنَ الْجِنِّ: أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ وَإِنِّي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٌ؛

قَالَ الَّذِي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ: أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ (نمل:۳۹-۴۰

Cinlerden bir ifrit, “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter, ben güvenilir biriyim” dedi.

 (Bu konuya dair) kitaptan bir bilgisi olan ise, “Ben onu sen göz açıp kapayıncaya kadar getiririm” diye cevap verdi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşmiş olarak görünce şöyle dedi:

فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ: هَذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ وَمَنْ شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ

 

“Bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan rabbimin bir lutfudur. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, kerem sahibidir.”

Bu kıssada bir kadın yöneticinin erkek devlet adamlarından daha basiretli davrandığının ima edilmesi de ilgi çekicidir.

  1. âyette geçen ifrît, güçlü, kuvvetli, yaramaz, ele avuca sığmaz kimsedemektir. Sıfat olarak cinler için kullanıldığı gibi insanlar için de kullanılır.

Kitap ilmine sahip olan biri”nin kimliği hakkında farklı rivayetler vardır. “Bir melek, bir insan, Hızır, Süleyman’ın veziri Âsaf b. Berhiyâ” veya “Süleyman’ın kendisi” denilmiştir. Râzî gerekçelerini de açıklayarak Süleyman’ın kendisi olduğunu söyleyen görüşü tercih etmektedir

KRALİÇENİN  TAHTININ  SULEYMAN  SARAYINA  TSINMASININ  SIRRI  VE  HİKMETİ  NEYDİ

Allahın  Peygamberi  olarak  kraliçe  Belqisi akıllı, güçlü düşünen. Basiret ve  feraset  sahibi  bir  kimse  olarak  gördüğünde,  Onu  tevhide ve  hidayete  yönlendirmek istedi.  Kendi  ilahi  rasaleti ve mesajının doğruluk ve  gerçeğine onun  dikkatini  çekmek  için. Bir  mucize  gösterme  gereği hissetti. Dolayısıyla Kraliçenin Hz. Suleymanın peygamberliğini  kabul  edip Hakka  iman etmesine  ortam  hazırlanmış oldu.

Suleymanın  göstermiş  olduğu  mucize Belqisin  tahtını kendi  sarayına  intikal ettirmiş  olmasıdır.  Belqisi daha  fazla etkilemek için taht da  bir  değişiklik yaptırdı. Böylece  Belqis  tahtını  görünce bir  şaşkınlık yaşadı.  Konuyla  ilgili  olarak  Neml  suresi 41.44 Ayeti  kerimelerde  şöyle denilmektedir.

  • قَالَ نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا نَنْظُرْ اَتَهْتَدٖٓي اَمْ تَكُونُ مِنَ الَّذٖينَ لَا يَهْتَدُونَ فَلَمَّا جَٓاءَتْ قٖيلَ اَهٰكَذَا عَرْشُكِؕ قَالَتْ كَاَنَّهُ هُوَۚ وَاُو۫تٖينَا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمٖينَ وَصَدَّهَا مَا كَانَتْ تَعْبُدُ مِنْ دُونِ اللّٰهِؕ اِنَّهَا كَانَتْ مِنْ قَوْمٍ كَافِرٖينَ
  • قٖيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَۚ فَلَمَّا رَاَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَنْ سَاقَيْهَاؕ قَالَ اِنَّهُ صَرْحٌ مُمَرَّدٌ مِنْ قَوَارٖيرَؕ قَالَتْ رَبِّ اِنّٖي ظَلَمْتُ نَفْسٖي وَاَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمٰنَ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَࣖ

“Onun tahtını tanıyamayacağı bir hale getirin; bakalım gerçeği anlayacak mı yoksa anlamayanlardan mı olacak?” dedi.

Kraliçe geldiğinde, “Senin tahtın da böyle mi?” diye soruldu. “Tıpkı o!” dedi ve ekledi: “Biz bundan önce hakkınızda bilgi sahibi olmuş ve çağrınıza boyun eğmiştik.”

Onu, daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler saptırmıştı. Çünkü o inkârcı bir kavimdendi.

Ona, “Köşke gir” denildi. Kraliçe salonu görünce, onu oraya toplanmış su sandı ve eteğini topladı. Süleyman, “Bu, billûrdan yapılmış bir köşkün şeffaf zeminidir” diye uyardı. Kraliçe, “Rabbim, ben gerçekten kendime zulmetmişim! Artık Süleyman’la beraber âlemlerin rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi.

Rivayete göre Hz. Süleyman Allah’ın kendisine lutfettiği mûcize ve nimetleri melikeye göstermek amacıyla büyük bir saray yaptırmış, camdan yapılmış olan tabanını havuz görünümüne sokmuş ve melikenin tahtını buraya yerleştirmiştir. Sarayın tabanının su şekline sokulması, tahtın tanınmasının güç hale getirilmesi melikeyi sarsmak, kendine ve ihtişamına güvenini zayıflatmak, onu büyük bir mânevî değişime hazırlamak için olmalıdır.

Bize bundan önce bilgi verilmişti ve biz de boyun eğmişizdir” cümlesinin kime ait olduğuna dair farklı görüşler vardır: a) Bu söz kraliçeye aittir. Kraliçe ve çevresi bu mûcizeden önce hüdhüdün getirdiği mektup vb. diğer yollarla Hz. Süleyman’ın peygamber olduğuna dair sağlam bilgi elde etmiş ve ona boyun eğmişlerdir. b) Söz Süleyman’a aittir. Bu takdirde meâli şöyle olmalıdır: “Bize kraliçe hakkında daha önce bilgi verilmişti ve biz de boyun eğmişizdir.” Süleyman aleyhisselâm bu sözüyle kraliçe gelmeden önce onun müslüman olduğu ve gönüllü olarak geldiği hakkında bilgi edindiğini ifade etmektedir. c) Bu söz Süleyman’ın kavmine aittir.

Melikenin Hz. Süleyman’ı ve sarayını gördükten, bazı bilgiler de aldık­tan sonra söylediği söz, yukarıdaki ifadenin ona değil, Hz. Süleyman’a ait olduğuna bir karîne teşkil etmektedir.

Belqıs’ın Süleyman aleyhisselâmı ziyareti konusunda Kitâb-ı Mukad­des de Kur’an’la uzlaşır bilgiler vermektedir. Ancak oradaki bilgilere göre Belqıs, Allah’ın adını yaymasından dolayı şöhreti her tarafta duyulan Hz. Süleyman’ı bizzat görmek, gerçek bir peygamber olup olmadığını anlamak üzere büyük bir kafile ve değerli hediyelerle Kudüs’e gelmiştir. Ziyareti esnasında Hz. Süleyman’a sorduğu, karşılığı yalnız kendince bilinen her sorunun cevabını almış, sonunda onun bilgisinin derinliğine, kudretinin büyüklüğüne inanmış; Allah’ın birliğine iman ettikten sonra ülkesine dönmüştür. Yukarıda Neccâr’dan naklettiğimiz rivayette de ziyaretin Kudüs’te gerçekleştiği ifade edilmiştir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment