نماز جمعه

Hüccetül  İslam  Dr. Muhammed Hadi Mufettih

 

HAZRETİ MUSA’NIN  HAYATI 15

TARİHTE  KARUN  VE  GÜNÜMÜZDE  KARUNİLER

 

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

 

Hazreti  Musa hayatında   dört  tip  insan grubuylka  savaşıyordu. Hak ve adalet  için  mucadele  veren  tüm  insanlar  tarihte ve  günümüzde  bu  dçrt  sınıftan  bir veya  bir  kaçıyla  savaşmaktadır.  Bu dört  grup veya  cephenin  tümü  insanların saadet, mutluluk, hak ve adalet  ve  temel haklarına  muhalifidiler ve  bu günde  muhaliftirler.

  1. Bunların başında   Firavun geliyordu zulüm, adaletsizlik ve diktatörlüğü temsil ediyordu.
  2. Haman ve grubu,  Fravunun  otoritesine yalan  propaganda ve  aldatıcı  politikalarla     destek sağlayanlar.
  3. Karun, zalim makanizma ve  iktidardan   ekonomik  çıkar ve  zenginlik  sağlayanların
  4. Samiri, halkı  tekrar  esik  cehalete   götürmek  için  her  türlü  entrika, hile ve aldatma  teknikleri  ve  bilhassa dini öğreti ve  motıfleri  kullanan  din  bazerganlarının  t

Her nekadar Hz  Musanın mucadele  ettiği  asıl    kişi  zulüm ve  zorbalığın  temsilcisi  olan  Firavun idiysede, diğer  şer  güçlerinin  temsilcileriyle de vermiş  olduğu  mucadele de  insanlık  tarihinde   ezilenler  için  hep  ilham  kaynağı  olmuştur.  Çünkü bahsedilen  gruplar  olmadan  zalimler  kendi  otoritelerini ve  despotizmini   devam ettiremezler.

İslâmî kaynaklarda Kārûn’la ilgili çeşitli rivayetler vardır. Tevrat’taki şecere verilerek onun Mûsâ’nın amcasının oğlu olduğu belirtilir. Mûsâ ve Hârûn’dan sonra İsrâiloğulları’nın en bilgilisi ve üstünü sayıldığı, Tevrat’ı çok güzel okuduğu, İsrâiloğulları Mısır’da yaşarken Firavun tarafından onlara yönetici tayin edildiği, fakat tıpkı Sâmirî gibi Allah düşmanı olup bozgunculuk çıkardığı, Hz. Mûsâ’dan simya ilmini öğrendiği belirtilmekte; evinin, elbiselerinin, hazinelerinin özellikleri, gösterişli tavırları nakledilmektedir. Mısır’dan çıktıktan sonra Hz. Mûsâ mezbah ve kurban yöneticiliğini Hârûn’a vermiş, bunun üzerine Kārûn hem peygamberliğin hem yöneticiliğin Mûsâ’da, mezbah ve mâbed yöneticiliğinin de Hârûn’da olmasına itiraz etmiş, daha sonra da cezalandırılmıştır (Sa‘lebî, s. 213-217).

 

 

  • اِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسٰى فَبَغٰى عَلَيْهِمْࣕ وَاٰتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَٓا اِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُٓوأُ بِالْعُصْبَةِ اُو۬لِي الْقُوَّةِࣗ اِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحٖينَ
  • وَابْتَغِ فٖيمَٓا اٰتٰيكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَٓا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْاَرْضِؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ

 “Kārûn Mûsâ’nın kavmindendi. O, gücüne dayanarak onlara haksızlık etmekteydi. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki sadece anahtarlarını güçlü kuvvetli bir ekip bile zor taşırdı. Halkı ona şöyle demişti: “Sakın şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.

Allah’ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.” ( Kassas suresi 76.77)

 

Tefsirlerde Karun, Hz. Mûsâ’nın amcasının oğlu ve Firavun’un yüksek seviyede bir görevlisi olarak tanıtılmakta, İsrâiloğulları’na karşı zalimlik ve taşkınlık ettiği rivayet edilmektedir. Hz. Mûsâ’ya önce iman etmiş, fakat daha sonra hırsı ve kıskançlığı yüzünden ona karşı çıkmıştır. Rivayete göre İsrâiloğulları içinde dinî mâlûmatı en geniş olan kimseydi. İlmi ve servetiyle övünür, soydaşlarına karşı büyüklük taslardı. Ne var ki inançsızlığı, kibir ve gururu yüzünden helâk olup gitmiştir (Taberî, XX, 105-106, Karun’un topluma karşı baskıcı tutumu hakkında ayrıca bk. Ankebût 29/39-40). “Ekip” diye çevirdiğimiz usbe kelimesi, on yahut daha çok (kırka kadar) kişiden oluşan, birbirine sıkı sıkıya bağlı güçlü bir cemaat” anlamına gelmektedir (İbn Âşûr, XII, 222). Burada kinaye yoluyla Karun’un servetinin çokluğu ifade edilmektedir.

  1. âyetteki öğüt, Allah’a ve peygamberine iman ederek aydınlanmış müminlerin öğüdüdür. Dünyadan nasibin unutulmaması iki şekilde anlaşılabilir: a) Asıl amaç âhiret yurdunu kazanmaktır, ancak dünya nimetlerinden de meşru şekilde yararlanmak gerekir. b) Bağlama daha uygun olan açıklama ise şöyledir: Dünya hayatı, ebedî âlemdeki hayata göre çok kısadır; kul bunu unutup dünya ebedî imiş gibi kendini ona kaptırmamalı, dünyasını âhireti için değerlendirmelidir.
  • قَالَ اِنَّـمَٓا اُو۫تٖيتُهُ عَلٰى عِلْمٍ عِنْدٖيؕ اَوَلَمْ يَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهٖ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَاَكْثَرُ جَمْعاًؕ وَلَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ
  • فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِهٖ فٖي زٖينَتِهٖؕ قَالَ الَّذٖينَ يُرٖيدُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا يَا لَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَٓا اُو۫تِيَ قَارُونُۙ اِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظٖيمٍ
  • وَقَالَ الَّذٖينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللّٰهِ خَيْرٌ لِمَنْ اٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاًۚ وَلَا يُلَقّٰيهَٓا اِلَّا الصَّابِرُونَ
  • فَخَسَفْنَا بِهٖ وَبِدَارِهِ الْاَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِࣗ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنْتَصِرٖينَ
  • وَاَصْبَحَ الَّذٖينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْاَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَاَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِهٖ وَيَقْدِرُۚ لَوْلَٓا اَنْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَاؕ وَيْكَاَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَࣖ

 

“Kārûn, “Bu serveti sahip olduğum bilgi sayesinde elde ettim” diye karşılık verdi. Bilmiyor muydu ki Allah ondan önceki kuşaklardan, ondan daha güçlü ve daha çok servet biriktirmiş kimseleri helâk etmişti. Ama suçluluğu kesinleşmiş olanlara artık günahları sorulmaz!

Kārûn gösterişli bir şekilde kavminin karşısına çıkardı. Dünya hayatını arzulayanlar, “Keşke Kārûn’a verilenin bir benzeri bize de verilseydi! Doğrusu o çok şanslı!” derlerdi.

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle derlerdi: “Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlar için Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”

Sonunda biz onu ve evini barkını yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı ona yardım edecek adamları olmadığı gibi, kendi kendini kurtarabilecek durumda da değildi.

Daha dün Karun’un yerinde olmayı isteyenler bu defa, “Yazıklar olsun bize! Demek ki Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol, dilediğine de ölçülü veriyormuş. Allah bize lutufta bulunmuş olmasaydı, bizi de mutlaka yerin dibine geçirmişti. Vah ki vah! Demek inkârcılar iflâh olmazmış!” der oldular.” ( 78-83)

 

Ama suçluluğu kesinleşmiş olanlara artık günahları sorulmaz” ifadesi, suçluların yaptıklarından sorumlu olmayacakları veya onların hesapsız kitapsız cehenneme sürüklenecekleri anlamına gelmez. Bu ifade, söz konusu suçluların yapıp ettiklerinin suç ve günah olduğunun âşikâr olarak bilinmesi sebebiyle akıbetlerinin de bir felâket olduğunun apaçık gerçek olarak bilindiği anlamına gelmekte ve sarsıcı bir uyarı maksadı taşımaktadır.

Dünya hayatına düşkün olanlar Karun’un servet ve ihtişamını gördükçe onun şanslı bir insan olduğunu düşünüyor ve onun yerinde veya onun kadar zengin biri olmak istiyorlardı. İlim ve irfan sahibi kimseler ise onları kınayarak bu tür özentilerin yersiz olduğunu söylüyorlardı. Zira dünyadaki servet geçici, âhiret ise daha hayırlı ve daha kalıcıydı (krş. Kehf 18/46; A‘lâ 87/16-17). 80. âyete göre âhirette bu nimetlere kavuşabilmek için iman, sâlih amel ve sabır sahibi olmak gerekmektedir.

Karun, evi barkı ve bütün servetiyle birlikte yerin dibine batırıldı. Daha önce onun ihtişamına imrenip özenenler bunu görünce söylediklerine pişman oldular ve Allah’ın verdiği rızka razı olmak gerektiğine, nankörlerin iflah olmayacaklarına kanaat getirdiler.

Karun kıssası, servet ve gücüne güvenerek, kendini imtiyazlı ve büyük görüp Allah’a isyan, insanlara karşı haksızlık eden ve bu suretle sınırı aşanlar için asırları aşıp gelen bir ibret tablosu, bir öğüt levhasıdır.

  • تِلْكَ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذٖينَ لَا يُرٖيدُونَ عُلُواًّ فِي الْاَرْضِ وَلَا فَسَاداًؕ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقٖينَ

﴿٨٣﴾

“İşte âhiret yurdu. Onu yeryüzünde haksız üstünlük kurmak ve bozgunculuk çıkarmak istemeyenler için hazırlamış bulunuyoruz. İyi son, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.”

 

İşte” diye çevirdiğimiz tilke kelimesi Arap dilinde genellikle büyük ve önemli şeylere işaret için kullanılır; burada nitelikleri hakkında daha önce bilgi verilmiş olan âhiret yurdunun önemli ve ebedî nimetlerle dolu olduğunu göstermektedir. Nitekim Hz. Peygamber âhirette gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve akıllara gelmeyen güzel nimetlerin var olduğunu haber vermiştir (Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312). Bu nimetler yeryüzünde böbürlenmek, egemenliğini kullanıp fesat çıkartmak ve zulmetmek istemeyenlere verilecektir.İyi son, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır” cümlesi, diğer dinî ve ahlâkî görevleri yerine getirmek yanında, özellikle bu bağlamda, uhrevî nimetleri elde edebilmek için İslâmî ölçülere uygun olmayan bir yol ve niyetle dünyevî varlık ve değerlerin peşine düşmemek; ayartıcı, baştan çıkartıcı şeylere düşkünlük göstermemek gerektiği anlamını içermektedir.

 

İnsan  hayatında  dört  çeşit sarhoşluk  vardır.

  • Mal ve servet   sarhoşluğu:  İnsanın aklı ve  bilincinin  devre  dışı  kalarak   insanın  şımarıp  haddini  aşmasına sebebiyet    Karun  böylesi bir  sarhoşluğa  tutulmuş ve  cezasını bulmuştu.
  • Gençlik sarhoşluğu:  Gücü  kuvveti  yeri,nde  olan gençlewr  bazen  her  şeye  galebe  çalabileceğini, bu  güç ve   kuvvetin  her daim  olacağını  zannederek mestane  hareket ve  davranışlkarda  buluınabilirler.
  • İktidar sarhoşluğu  veya  güç  zehirlenmesi:   Güç  zehirlenmesine  kapılan  zalim  yöneticilerin  ne   tür zulümler ve  cinayetler  işlediğinin  tüm  insanlık  tarihi  tanıklık etmektedir.  Bazıları  hatta  uluhiyet  iddaisında  bulunacak  derecede  haddlerini  aştılar.
  • Alkolün sarhoşluğu: Zararı en az  olan sarhoşluk  çeşididir. Çünkü  bir  kaç saat sonra  şinsanın aklı  başına  Diğer  üç  çeşit   sarhoşluklar   bazen  bir  ömür  boyu  ve  bazende  ihtıyarlık  gelip  çatıncaya  kadar  devam edebilir.

در میان قوم موسی یك نفر                          بود در سرمایه داری معتبر

گنج‌ها از سیم و زر انباشته                          تخم حرص و آز در دل كاشته

روزی آمد با همه زینت برون                      سوخت از دنیا پرستان اندرون

گفت موسی ای زمین در كش به كام                   گیر از قارون ملعون انتقام

گشت قارون با تمام سیم و زر             لقمه‌ای بهر زمین، آن فتنه گر

آن‌چنان با خود زمین او را ربود           از كنوز سیم و زر نابرد سود

Karunu, Mevlana  şu  şekilde  tarif etmektedir.

Musanın   kavminde  vardı  bir adam

Sermaye açısından  oldukça muteber.

Altın ve  gümüşten  hazineler  yığmış

Hırs ve  tama tohumları gönülde ekmiş

Bir  gün  tüm  şatafatıyla  halka  çıktı

Dünya  perestleri  kalbinden vurup  yaktı

Musa,  ey  toprak!  çek içine  yut bunu dedi

Al  bu  haddini  bilmez  mel’undan intikamı

Karun  tüm  altın ve  gümüşü  ile

Bir  lokma  gibi  battı  fitneci yerin dibine

Toprak  öylesine Karunu   onu  yuttu  ki

Altın ve  gümüşü Ona  hiç  bir  fayda vermedi.

Vesselamu Aleykum we  Rahmetullahi we  Berekatuhu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment