نماز جمعه

 

Hıristiyanlık. Hz. İbrâhim hıristiyan kültüründe de özel bir yere sahiptir. Ahd-i Cedîd’de Zekeriyyâ ve Meryem, İbrâhim’e yapılan vaadleri ve onunla akdedilen ahdi dile getirmekte (Luka, 1/55, 73), İbrâhim’in soyundan geldiği belirtilen Hz. Îsâ muhtelif kişileri “İbrâhim kızı veya oğlu” diye adlandırmakta (Luka, 13/16; 19/9), “İbrâhim zürriyetiyiz” diyen yahudilere onun gibi davranmazlarsa bütün ayrıcalıklarını kaybedecekleri uyarısında bulunmaktadır (Yuhanna, 8/33-44). Diğer peygamberlerle birlikte “Allah’ın melekûtunda” olan İbrâhim, bütün inananların, doğruların ve yahudilerin (Luka, 16/22-30) atasıdır; diğer milletler onun gölgesinde oturacaklardır (Matta, 8/11). 

Petrus, İstefanos ve Pavlus yahudilere ataları İbrâhim’e yapılan vaadleri hatırlatır. Pavlus, bu vaadlerin İbrâhim’in oğlu Îsâ Mesîh’te gerçekleştiğini belirtmekte (Galatyalılar’a Mektup, 3/16-18), İbrâhim’in zürriyetinden olmaktan çok onun yolundan gitmenin önemli olduğunu vurgulamaktadır (Romalılar’a Mektup, 9/7-9). Hıristiyanlar, Pavlus’tan itibaren onu bir iman modeli olarak kabul etmektedirler. Yeryüzünün bütün milletleri İbrâhim vasıtasıyla ilâhî lutfa nâil olmuşlardır. Kendisi Allah’a imanıyla sâlih sayılmıştır (Romalılar’a Mektup, 4/3; krş. Tekvîn, 15/6). İbrâhim’in imanını taklit edip o imanda yaşayanlar onun mânevî çocuklarıdır, dolayısıyla onun vasıtasıyla mübarek kılınmışlardır. Yahudiler İbrâhim’e kan bağı ile, hıristiyanlar ise iman bağı ile bağlıdırlar. O inananların babasıdır. 

Tarihçi Josephus, Berosus’tan naklen, tûfandan on nesil sonra Keldânîler arasında yaşadığı bildirilen büyük sâlih kişinin İbrâhim olduğunu söyler. Ona göre İbrâhim, semayı gözlemleyerek Allah’ın varlığını akıl yoluyla bulan ilk kişidir. Yahudi filozof Philo’ya göre ise İbrâhim, Mûsâ şeriatını değil tabiat şeriatını uygulamıştır. Tarihçi Nicolas de Damas, İbrâhim’in bir ordu ile Kalde’den çıktığını, önce Şam’a gidip orada bir süre kaldığını, daha sonra Ken‘ân diyarına girdiğini nakletmektedir. Justin’e göre İbrâhim Şam’ın dördüncü kralı idi. Josephus, Philon, Nicolas de Damas gibi bazı kilise yazarları Hz. İbrâhim’in astronomi, metafizik ve matematikteki derin bilgisinden bahsetmektedir. Suidas harfleri ve İbrânî dilini, Isidore de Seville ise Süryânî ve Keldânî harf karakterlerini onun icat ettiğini söylemektedir. Yesirah kitabı ile 88 ve 89. Mezmurlar ona nisbet edilmektedir. 

Kilise, inananların atası kabul ettiği İbrâhim’in adını IX. yüzyıldan itibaren şehidler kütüğüne (martyrologes) kaydetmiştir. İbrâhim’in oğlunu kurban etmesi hadisesi Papa Damase’tan itibaren âyin kitabına alınmıştır. Kıbtî kilisesi onu 28 Mart’ta anarken Süryânî kilisesi, ateşe atıldığı kabul edilen 20 Ocak’ta özel tören düzenlemektedir (DB, I/I, s. 74-82).

Kitâb-ı Mukaddes dışında kalan ve apokrif kabul edilen eserlerde de Hz. İbrâhim’le ilgili bilgiler vardır. II. yüzyıla ait Apocalypse d’Abraham adını taşıyan apokrif eserde İbrâhim’in put ustası olan babasına yardım ettiği, ancak çeşitli olaylar sebebiyle zihninde putlara tapmanın meşruluğu hakkında şüpheler uyandığı nakledilir. Hz. İbrâhim’le ilgili diğer bir apokrif kitap da Testament d’Abraham adını taşımakta ve onun vefatını. Yazılış tarihi bilinmeyen bu eserde müellif Hz. Mûsâ’nın vefatıyla ilgili yahudi kaynaklarından.

İslâm. Hz. İbrâhim, Kur’ân-ı Kerîm’de kendisinden en çok söz edilen ülü’l-azm peygamberlerden biridir. Ancak Kur’an peygamberlere ilişkin açıklamalarında takip ettiği, muhataplarının dinî ve ahlâkî yönden aydınlanmasını ve ders almasını amaçlayan genel yöntemine uygun olarak İbrâhim’den bahsederken de -Tevrat’ta olduğu gibi kronolojik akışa göre bilgi vermek yerine- çeşitli sûrelerde münasebet düştükçe onun genel inanç tarihindeki yerini, öğretisinin ana hatlarını ve özelliklerini, tebliğ faaliyetleri ve yöntemlerini, kişiliğinin dinî, ahlâkî, içtimaî ve ailevî boyutlarını tanıtmış, bu konularla ilgisi ölçüsünde hayatından da bazı kesitler vermiştir. 

Hz. İbrâhim, Kur’an ve hadislerde sadece “İbrâhîm” şeklinde anılırken diğer İslâmî kaynaklarda bu adın “İbrâhâm”, “İbrâhim” ve “İbrahem” telaffuzlarına da rastlanmaktadır. “İbrâhûm”, “İbrâhum” ve “İbrâhem” söyleyişlerini ekleyerek bu farklılığın sayısını yediye çıkaranlar da vardır (Jeffery, s. 45; Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 104; Nevevî, I, 98; Fîrûzâbâdî, VI, 32). Arap dilcileri “İbrâhîm” kelimesinin Arapça olmadığını kabul ederek menşeini araştırmışlardır. Mâverdî ve Ebü’l-Bekā, kelimenin Süryânîce olduğunu ve “eb rahîm” (merhametli baba) anlamına geldiğini kaydetmektedir (Mustafavî, I, 8; Nevevî, I, 98). Fakat çağdaş araştırmacılar kelimenin aslının İbrânîce Abraham olduğunu belirtmektedirler (Jeffery, s. 45). 

İslâmî kaynaklarda Hz. İbrâhim’in şeceresi İbrâhim b. Târih (Terah) b. Nâhor b. Sârûğ (Serûc) b. Erğu (Reu) b. Fâliğ (Peleg) b. Âbir (Eber) b. Şâleh (Şelah) b. Fînân (Kaynân) b. Erfahşed (Arpakşad) b. Sâm b. Nûh şeklinde verilmektedir (Taberî, I, 233; Sa‘lebî, s. 72). Kur’ân-ı Kerîm’de babasının adı Âzer olarak geçmekte ve onun putperest olduğu bildirilmektedir (el-En‘âm 6/74). Kur’an ve hadisler dışındaki İslâmî kaynaklarda Hz. İbrâhim’in babasından hem Âzer hem de Kitâb-ı Mukaddes’teki gibi Târih (Târah) diye söz edilmekte, annesinin adı Ûşâ, Nûnâ ve Ebyûnâ olarak gösterilmektedir (İbn Sa‘d, I, 46). 

Tarih ve tefsir kitaplarında, Hz. İbrâhim’in Ahvaz bölgesindeki Sûs’ta veya Bâbil’deki Kûsâ denilen yerde yahut Kesker sınırındaki Verkā’da doğduğu, daha sonra babasının onu Nemrûd’un bulunduğu Kûsâ’ya götürdüğü ileri sürülmektedir. Harran’da dünyaya geldiği ve babasının kendisini Bâbil’e götürdüğü de rivayet edilir (Sa‘lebî, s. 72). İbn Sa‘d’ın naklettiğine göre babası aslen Harranlı olup buradan Hürmüzcird’e göç etmiş, İbrâhim burada doğmuştur (eṭ-Ṭabaḳāt, I, 46). Bugünkü Urfa şehrine tarih içinde Edessa, Orhai, Urhay ve Ruha adlarının verildiği bilinmektedir (İA, XIII, 50). Tevrat’ta Hz. İbrâhim’e gösterilen hedefle takip ettiği güzergâh dikkate alındığında doğduğu şehrin Kaldeliler’in Ur şehri değil bugünkü Urfa olması, orada doğup ateşe atılmış, ardından Harran’a ve buradan da Filistin’e gitmiş bulunması daha mâkul görünmektedir. 

Müslüman tarihçilerin kaydettiğine göre kâhin ve müneccimlerin o sene bölgede doğacak İbrâhim adlı bir çocuğun halkın dinini değiştireceğini, Nemrûd’un saltanatına son vereceğini söylemeleri, diğer bir rivayete göre ise kendisinin bu mahiyette bir rüya görmesi üzerine Nemrûd hamile kadınları bir yere toplamış ve doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini, ayrıca erkeklerin eşlerinden uzaklaştırılmasını emretmiştir. Bunun üzerine Âzer, İbrâhim’e hamile kalan karısını Kûfe ile Basra arasındaki Ur şehrine (veya Verkā denilen yere) götürüp bir mağaraya saklamış, İbrâhim bu mağarada doğmuştur (Sa‘lebî, s. 72-74; Taberî, I, 234-235; İbnü’l-Esîr, I, 94-95; İA, V/2, s. 878). İbrâhim mağarada on beş ay kalmış, ancak bir ayda dışarıdaki bir yıl kadar gelişme göstererek on beş yaşındaki bir çocuğun vücut ve zekâ seviyesine erişmiştir. İbrâhim, Kur’ân-ı Kerîm’de ayrıntılı biçimde anlatılan (el-En‘âm 6/75-79), Allah’ın sonsuz varlığına ve birliğine dair istidlâllerini de bu mağaradan ayrılışını takip eden günlerde yürütmüştür. Buna göre bir akşam vakti mağaradan çıkarılan İbrâhim, babasına gördüğü şeylerin ne olduğunu ve bunların bir yaratıcısının bulunup bulunmadığını sormuş, onların bir rabbi olması gerektiğini düşünmüş; yıldızları, ayı ve güneşi görünce her biri için, “Rabbim budur” demiş; fakat gördükleri kısa süre sonra sönüp gidince, “Ben böyle sönüp batanları sevmem” diyerek bunların hiçbirinin ilâh olamayacağını ifade etmiş; “Hiç şüphesiz ben, bir tevhid ehli olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’a yönelttim, ben müşriklerden değilim” diyerek bir olan Allah’a dönmüştür (aynı bilgiler İbrânî kaynaklarında da bulunmaktadır; bk. İA, V/2, s. 879). Rabbi İbrâhim’e, “Müslüman ol!” dediğinde, “Âlemlerin rabbine teslim oldum” (el-Bakara 2/131) diyerek bu davete icâbet etmiştir. Bununla birlikte, “Andolsun İbrâhim’e daha önce rüşdünü vermiştik; biz onu iyi tanırdık” (el-Enbiyâ 21/51) meâlindeki âyetin de işaret ettiği gibi İbrâhim peygamberlik öncesinde de doğru yolda idi. Hz. Nûh’a verilenler Hz. İbrâhim’e de tavsiye edilmiş (eş-Şûrâ 42/13), ona sahîfeler verilmiştir (en-Necm 53/36-37; el-A‘lâ 87/19). Müslüman tarihçiler Hz. İbrâhim’e on sahîfe indirildiğini, bunların mesellerden ibaret olduğunu bildirirler (Taberî, I, 313). 

Hz. İbrâhim’in putları kırması ve bu yüzden putperestlerce ateşe atılmasına rağmen ateşin kendisini yakmaması, onun tevhid mücadelesinin güzel bir hâtırası olarak Kur’an’da ve bazı ayrıntılarla birlikte diğer kaynaklarda yer alır. Buna göre İbrâhim, taptıkları putların ne kadar âciz ve işe yaramaz olduğunu kavmine göstermek üzere fırsat kollar. Nihayet bir bayram günü halk şenlik için şehir dışına çıkınca (es-Sâffât 37/88-90) put evine girerek en büyük put dışındaki bütün putları kırar. Kavmi döndüğünde durumu görüp İbrâhim’i sorguya çeker, İbrâhim, “Belki de şu büyükleri yapmıştır, ona sorun” der (el-Enbiyâ 21/57-67; es-Sâffât 37/88-96). Nihayet putperest yönetim İbrâhim’i ateşe atmak suretiyle cezalandırmaya kalkışır (el-Enbiyâ 21/68; el-Ankebût 29/24). Ancak Allah’ın, “Ey ateş, İbrâhim’e karşı serinlik ve esenlik ol!” emri üzerine ateş İbrâhim’i yakmaz (el-Enbiyâ 21/68-70). Tarih ve tefsir kaynaklarının çoğunda, Bakara sûresinde (2/258) Hz. İbrâhim’le tartışarak tanrılık iddiasında bulunduğu, fakat İbrâhim’in ortaya koyduğu deliller karşısında yenik düştüğü bildirilen kişinin onu ateşe atan toplumun lideri Nemrûd olduğu kabul edilir. 

Hz. İbrâhim’in, Mısır’da bulunduğu sırada can güvenliği kaygısıyla eşini kız kardeşi olarak tanıtması Tevrat’ta olduğu gibi (Tekvîn, 12/11-20) Kur’an dışındaki İslâmî kaynaklarda da anlatılmaktadır. Bir hadise göre İbrâhim üç defa yalan söylemiştir: Kavmi tarafından çağrıldığında hastayım demesi, putları kimin kırdığı sorulduğunda, “Bunu büyükleri yapmıştır” cevabını vermesi ve eşini kız kardeşi olarak tanıtması (Buhârî, “Enbiyâʾ” 8; Müslim, “Feżâʾil” 154; Taberî, I, 244-245; İbnü’l-Esîr, I, 100-101). Bu son hadise Gerar diyarında ve Kral Abimelek zamanında olmak üzere Tevrat’ta bir defa daha tekrarlanmakla birlikte (Tekvîn, 20/1-12) İslâmî kaynaklarda bu ikincisinden söz edilmemiştir. 

Bir rivayete göre Hz. İbrâhim, Mısır dönüşü Filistin topraklarında Seb‘a (Şeba) denilen yerde bir kuyu açar ve bir mescid yapar; fakat halkı kendisine iyi davranmayınca orayı terkeder; ayrıldıktan sonra da kuyunun suyu çekilir. Halk yaptıklarına pişman olarak ona gider ve geri dönmesi için yalvarır. İbrâhim dönme talebini reddederse de onlara yedi keçi verir ve bu hayvanları sularken kuyunun suyunun tekrar çıkacağını söyler (Taberî, I, 247-248). 

Kur’an’a göre Hz. İbrâhim ve Lût, putperest kavmi terkedip Allah’ın kendilerine vaad ettiği bereketli ülkeye ulaştıktan sonra Lût kavmine gitmekle görevlendirilir ve İbrâhim’den ayrılır (el-Ankebût 29/28). Hz. İbrâhim, kavminden ayrılıp hicret ettikten sonra (el-Enbiyâ 21/71; el-Ankebût 29/26) yaşı bir hayli ilerlemiş olduğu ve hiç çocuğu bulunmadığı için Allah’tan sâlih bir evlât ister; kendisine akıllı (halim) bir çocuk müjdelenir (es-Sâffât 37/99-101). Hz. İbrâhim’in ilk çocuğu hem Tevrat’a hem de Kur’an’a göre İsmâil’dir. 

İbrâhim’in Hebron’da Mamre meşeliğinde ikamet ederken kendisine bir grup misafirin geldiğine dair Tevrat’ta geçen kıssa (Tekvîn, 18/1-32) bazı farklılıklarla Kur’an’da da yer almaktadır. Buna göre Hz. İbrâhim’e Allah’ın elçileri misafir olarak gelirler. İbrâhim onlara kızartılmış buzağı ikram eder; fakat misafirler yemezler; durumdan kaygılanan İbrâhim’e endişe etmemesini, Lût kavmi için geldiklerini söylerler, ayrıca ona bir oğlu olacağı müjdesini verirler. O esnada ayakta olan hanımı bu müjdeyi duyunca gülerek bu iki yaşlı insandan çocuk doğmasının şaşılacak bir şey olduğunu söyler. Bunun üzerine melekler Allah’ın emrine şaşmamaları gerektiğini hatırlatırlar (Hûd 11/69-76; el-Hicr 15/51-60; el-Ankebût 29/31-32). 

Hâcer’i kendi rızâsı ile İbrâhim’e veren Sâre’nin İsmâil’in doğması üzerine kıskançlığa kapılıp onlarla bir arada yaşamak istemediğini İslâmî kaynaklar da kaydeder. Fakat götürüldükleri yerle bu sırada İsmâil’in kaç yaşında olduğu gibi konularda önemli farklılıklar vardır. İslâmî kaynaklara göre Allah İbrâhim’den, Hâcer ile İsmâil’i Mekke’nin bulunduğu yere götürmesini ister (İbnü’l-Esîr, I, 103). Kur’an’ın ifadesiyle İbrâhim zürriyetinden bir kısmını Beytülharâm’ın yanına bırakır (İbrâhîm 14/37). Yine Kur’an’dan anlaşıldığı kadarıyla İsmâil Hz. İbrâhim’in ilk çocuğudur ve oraya bırakıldığında daha çok küçüktür (es-Sâffât 37/100-102). 

İshak’ın kurban edilmesine dair Tevrat’ta geçen olay (Tekvîn, 22), İshak adı zikredilmeden bazı farklılıklarla Kur’an’da ve diğer İslâmî kaynaklarda da yer almaktadır. Buna göre Hâcer ile İsmâil’i Mekke’nin bulunduğu yere bırakan ve kendisi Filistin’de yaşayan Hz. İbrâhim, ilk çocuğu koşar çağa gelince onu kurban etmekle imtihan edilir. Hz. İbrâhim bu imtihanı başarır ve mükâfat olarak geriden gelecekler arasında ismi ebedîleştirilir (es-Sâffât 37/101-112). 

Hz. İbrâhim zaman zaman Mekke’deki Hâcer’i ve İsmâil’i ziyaret eder. Bazı rivayetlere göre İbrâhim Filistin’den Mekke’ye üç defa gitmiştir. İlk seyahatini Allah’ın buyruğu üzerine burakla yapmış, Cebrâil’in kendisine yol gösterdiği bu yolculukta iki yaşındaki oğlu İsmâil’i önüne, Hâcer’i terkisine bindirerek onları bugünkü Beytullah’ın bulunduğu yere bırakmıştır. Ailesini ziyaret için Mekke’ye ikinci defa gittiğinde Hâcer’in vefat ettiğini öğrenmiş, İsmâil’i de görememiştir. Kâbe’nin temellerinin yükseltilmesi emrini aldığında üçüncü defa Mekke’ye giden İbrâhim, oğlu İsmâil ile birlikte Beytülharâm’ı bina etmiş ve haccı ilân etmekle görevlendirilmiştir (el-Bakara 2/127; İbn Sa‘d, I, 48). Taberî, Hz. İbrâhim’in Hacur adında bir kadınla daha evlendiğini ve ondan beş oğlunun olduğunu nakleder (Târîḫ, I, 311). 

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim’in nerede ve nasıl vefat ettiği bildirilmemektedir. Ancak diğer İslâmî kaynaklara göre ölüm meleği çok yaşlı bir kişi sûretinde geldiğinde İbrâhim ona ikramda bulunur, fakat onun yemek yiyecek hali yoktur. Bunun üzerine İbrâhim ona yaşını sorar; kendisinden iki yaş büyük olduğunu öğrenince onun haline düşmemek için şimdiden ruhunun alınmasını ister, ölüm meleği de bu isteği yerine getirir. Vefat ettiğinde 200 veya 175 yaşında olan İbrâhim’in naaşı Hebron’da Sâre’nin yanına defnedilir (Sa‘lebî, s. 98-99; Taberî, I, 312). 

Hadislerde ve tarih kitaplarında Hz. İbrâhim’in orta boylu, elâ gözlü, güzel ve güler yüzlü, açık alınlı (Ebû Nuaym el-İsfahânî, I, 21), ayak izlerine varıncaya kadar şekil ve şemâilce Hz. Muhammed’e en çok benzeyen insan olduğu nakledilmektedir (Buhârî, “Libâs”, 68; Müslim, “Îmân”, 270-272, 278; Müsned, I, 276, 332). Ayrıca onun Kûsâ’da Süryânîce konuştuğu, Harran’dan yola çıkarak Fırat’ı geçtiğinde dilinin de İbrânîce’ye dönüştüğü, tirit yemeğini ilk defa onun yaptığı, “ebü’l-adyâf” (misafirler babası) diye anıldığı, 120 yaşında kendi kendini sünnet ettiği (Sa‘lebî, s. 99), 300 kölesini serbest bıraktığı, onların da müslüman olduğu nakledilmektedir (İbn Sa‘d, I, 46-48). 

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim’in şahsiyet özellikleri, mânevî ve ahlâkî nitelikleri hakkında geniş bilgi verilmektedir. Buna göre İbrâhim Nûh’un milletindendir (es-Sâffât 37/83), inananların babası (el-Hac 22/78), Allah’ın dostudur (en-Nisâ 4/125). Kendisine göklerin ve yerin melekûtu gösterilmiş (el-En‘âm 6/75), rabbinin emrettiği yere hicret etmiştir (el-Ankebût 29/26; es-Sâffât 37/99). Onun soyuna da peygamberlik ve kitap verilmiştir (en-Nisâ 4/54; el-Hadîd 57/26). Allah tarafından birtakım kelimelerle sınanan İbrâhim imtihandan başarıyla çıkmış, bu sayede insanlara önder (imam) yapılmıştır (el-Bakara 2/124). İbrâhim’in imtihan edildiği kelimelerle ilgili çeşitli yorumlar bulunmaktadır. Bunların ilâhî emir ve yasaklar olduğu söylendiği gibi sayısı onu bulan temizlik kurallarından ibaret bulunduğu da belirtilmektedir. Öte yandan kelimelerden onunun Tevbe (9/112), onunun Ahzâb (33/35), onunun Mü’minûn (23/1-9) sûrelerinde yer alan nitelikler olduğu da rivayet edilmektedir. Bu kelimeler ayrıca Nemrûd’la tartışması, kavmiyle ters düşmesi, ateşe atılması, memleketinden hicrete mecbur kalması, oğlunu kurban etmekle imtihan edilmesi şeklinde de yorumlanmaktadır (İbn Kesîr, I, 164-167; Fahreddin er-Râzî, IV, 33-39; İbnü’l-Esîr, I, 113-114). Hz. İbrâhim soyundan da önderler yapması için Allah’a niyazda bulunmuş, fakat ilâhî ahdin zalimleri kapsamadığı bildirilmiştir (el-Bakara 2/124). Bu âyet, Allah tarafından insanların önderi kılınan İbrâhim’in soyundan gelmeleri sebebiyle “Allah’ın seçilmiş halkı” olduklarına inanan İsrâiloğulları’nın bu iddialarının geçersiz sayıldığını göstermektedir. 

Hz. İbrâhim’in tevhid akîdesini tesis etmesi yanında oğlu İsmâil ile birlikte Kâbe’yi kurması da hem Kur’an’da hem İslâm kültüründe müslümanlardan biri olarak gösterilmesine (el-Bakara 2/135; Âl-i İmrân 3/67, 95; en-Nisâ 4/125; el-Hac 22/78) ve kendisine itibarlı bir yer verilmesine vesile olmuştur. Allah tarafından Beytullah’ın yeri bildirildikten sonra (el-Hac 22/26) İbrâhim, oğlu İsmâil ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltmiş (el-Bakara 2/127) ve bir olan Allah’a adanan ilk mâbed olarak Kâbe inşa edilmiş (Âl-i İmrân 3/96), İbrâhim’den insanlar arasında haccı ilân etmesi, Beytullah’ı temiz tutması istenmiş, böylece bu kutsal mekân bütün müslümanlar için hac yeri ve kıble yapılmıştır (el-Bakara 2/125; el-Hac 22/26-28). 

Beytullah’ın bulunduğu Mekke için dua eden Hz. İbrâhim Mekke’nin emin bir şehir olmasını dilemiş (el-Bakara 2/126; İbrâhîm 14/35), bölgeyi “haram” (kutsal) ilân ederek orada kan dökülmesini ve dışarıda câiz olan diğer bazı işlerin yapılmasını yasaklamıştır. Kendi zürriyetinden Allah’a itaat eden bir ümmet çıkarmasını, onlara peygamber göndermesini niyaz etmiştir (el-Bakara 2/126-129; İbrâhîm 14/35, 40). İbrâhim ve oğlu İsmâil’in dualarında yer alan bu peygamber onların soyundan gelen Hz. Muhammed’dir. Nitekim İsmâil’in neslinden daha başka peygamber de gelmemiştir. “Ben babam İbrâhim’in duası, kardeşim Îsâ’nın müjdesi ve annemin rüyasıyım” (Müsned, IV, 127, 128; V, 262) hadisi de buna işaret etmektedir. Hz. İbrâhim’in bu duasına şükran nişânesi olmak üzere müslümanlara namazlarda “salli ve bârik” dualarını okumaları öğütlenmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 33/10; “Daʿavât”, 31, 32). 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment