نماز جمعه

Muttaqilerin Özellikleri: 54

Muttakilerin  fazileti 50

Hüccetül  İslam  Dr. Muhammed Hadi Mufettih

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

Muttaqilerin 50. Fazileti:

  • مَنْزُوراً أَكْلُهُ‏،

Geçimlerini ( yiyeceklerini) hafif  görürsün.

Ekl, aslında  yiyecek, yemek demektir.  Ancak  geçim anlamında da  bu  kelime  kullanılmaktadır. Konuyla  ilgili  Olarak  İmam  Alinin  şu  sözünde iki anlam  yatmaktadır.  Hem   az  yerler ve  hemde  dünyadan  geçimliklerini az  görürsün . Yani taqva ehli  az yerler ve  dünyadan  payları  azdır,  geçimleri  hafiftir. Yani  ihtiyaçları  kadar  dünyadan sahip  olduklarıyla  yetinirler.  Bir  başka  ifadeyle  az  yerler, hafif  bir  geçimlikle  iktifa ederler. Konuyla  ilgili  olşarak Kur’anı Kerimde A’raf suresi 31. Ayeti  kerimede  Yüce Allah  şöyle  buyurmaktadır:

  • ا بَن۪ٓي اٰدَمَ خُذُوا ز۪ينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُواۚ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَ۟

Ey Âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Kureyş ve diğer birkaç soylu kabile dışındaki müşrikler, başlıca kutsal mekânlarını çıplak ziyaret eder; ziyaret dönemlerinde et, yağ, süt gibi değerli gıda maddelerini yemezler; diğerlerini ise çok az yerler ve bunun dinî bir vecîbe olduğuna inanırlardı (bk. Taberî, VIII, 159-163). Âyet bu bâtıl uygulamayı ilga etmekte, ibadet sırasında örtünme zorunluluğu getirmektedir; ayrıca haram olduğuna dair özel hüküm bulunmayan maddelerin yenilip içilmesine de –israfa kaçmamak şartıyla– izin vermektedir. Âyetin özel maksadı, kutsal mekânları çıplak vaziyette ziyaret veya tavaf etmeyi yasaklamaktır. Ancak bu durum, hükmün genel olduğu anlamını çıkarmaya mâni değildir. Nitekim bütün ilgili kaynaklarda âyetin, gerek ibadet sırasında gerekse sair zamanlarda edep kurallarına uygun şekilde giyinmeyi farz kıldığı belirtilir. Mümin  ne  cimri ve  ne de  savurgan  olur konuyla  ilgili  olarak  Isra suresi 29 ayetı  kerimede  Yüce  Allah  şöyle  buyurmaktadır:

  • وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً

Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!

Cimrilik de savurganlık da aşırılıktır, bu sebeple haramdır. İkisinin ortası cömertliktir. Ahlâk kitaplarında savurganlık ifrat, cimrilik tefrit olarak nitelenir. İfrat, aklın ve dinin uygun gördüğü ölçünün ilerisinde veya uygun bulmadığı yollarda harcamayı; tefrit de gerekli yerlere gerektiği ölçüde harcamaktan kaçınmayı ifade eder. İsraf da cimrilik de erdemsizlikler arasında sayılır. İkisinin ortası (itidal, vasat) ise cömertliktir

Muttaqilerin 51. Fazileti

  • سَهْلًا أَمْرُه‏،

İşlerini  kolay  görürsün.  Yani  hayatında  musamahakardır.

Yani  hayatı  basite alır. Tekelluf ehli  değildir. Ne  kendisini ve  ne de  başkalarını  sıkıntıya  sokmaz. Bir  başka  ifadeyle  burjuvazik ve  aristokratik  bir  yaşamdan  kaçınırlar. Lükse ve savurganlığa  kaçmazlar. Hayatın  farklı alanlarında  bu  cümleden misafirlikler, yolculuklar, davetler ve  ikramlarda,  kutlamalarda,  düğünlerde ve benzeri  münasebetlerde itidalı elden  vermezler. Gereği olmayan protokollerden  kaçınırlar.  Sade  yaşamak ve  külfetli  olmamak  konusunda  İmam Ali  Hazretleri  şöyle  buyurmaktadır: “Arkadaşlarına Yük  olan   dost  kötü  dosttur.”   

Yani  kişi  kendi arzu ve emellerine  kavuşmak  için  başkalarına yük  olmamalı, sıkıntı  yaratmamalı. Başkalrına  yük  olanlar ve  parazit  yaşam  sürdürmek  isteyenler  sevgili  Peygamberimiz ( s.av)’in  diliyle  sert  bir  dille   yerilmişlerdir. Başkalarıyla  irtibatımızda ve  ilişkilerimizdede  musamahakar  olmalı,  külfet ve  yük  olmaktan  kaçınmalıyız. Hatta  ticari ve  sosyal  ilişkilerimizde  toleranslı  olmalıyız.  Katı  kurallı ve  musamahasızlıktan uzak  durmalıyız.  Örneğin  birisi  bize  borçlu  ise ve  zamanında  ödeme  yapamıyorsa  ona  zaman  tanımalıyız, kolaylık sağlamalı ve  hatta  eğer  mümkün  ise  borcun  bir  kısmını  ona  bağışlamalıyız. Yan   hep  hukuki davranmamalıyız. Hukuki  olarak  son  kuruşuna  kadar  almak ve  zamanında  almak  hakkınızdır.  ancak  bu  hukuktur .  Ahlak ve  ihsan  ise bağışlayıcı ve  musmahakar  olmamızı  gerekli kılmaktadır. Peygamber  ahlak.  İmam  Sadık  hazretleri   yaranlarından  birine  neden   filankes  senden  şikayet ediyor  diye  sorunca.  Şöyle   dedi. Son  kuruşuna  kadar  bütün  hakkımı  aldım. Bunun  için  şikayet  ediyor. İmam  bu cevabı  alınca  kızdılar ve  Ra’d  suresi 21  ayete  işaret ederek  

وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الْحِسَاب

Onlar Allah’ın, korunmasını emrettiği bağı koruyan, rablerine saygıda kusur etmeyen, hesabın kötü sonuç vermesinden korkan kimselerdir.

Bunlar dinî, ahlâkî, hukukî ve toplumsal bütün yükümlülüklerini yerine getirirler; Allah’ın, gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetirler, yani insanlık, akrabalık, komşuluk, din kardeşliği ve benzeri insanlar arası ilişkilerden doğan haklara riayet ederler; rablerine karşı kulluk görevlerinde kusur etmemeye çalışırlar; Allah huzurunda hesaplarının kolay olmasını dilerler; Allah’ın rızâsını kazanmak için uğrunda karşılaştıkları her türlü sıkıntılara sabrederler;

Şöyle dediler:

كَأَنَّكَ إِذَا اسْتَقْصَيْتَ عَلَيْهِ حَقَّكَ لَمْ تُسِئْ، أَ رَأَيْتَكَ مَا حَكَى اللَّهُ عَنْ قَوْمٍ‏ يَخافُونَ سُوءَ الْحِسابِ؟‏ أَ خَافُوا أَنْ يَجُورَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ؟ لَا، وَ لَكِنْ خَافُوا الِاسْتِقْصَاءَ، فَسَمَّاهُ اللَّهُ‏ سُوءَ الْحِسابِ؛‏ فَمَنِ‏ اسْتَقْصَى‏ فَقَدْ أَسَاءَ

“ Sen  zannediyorsun  ki  hakkının  tümün  son  dirheme  kadar  alarak  kötülük  yapmamışsın. Durum böyle değildir. Acaba  Allah’ın  şu  sözünü  işitmedin  mi? وَ يَخافُونَ سُوءَ الْحِسابِ

Onlar  kötü  hesaplaşmadan  korkarlar. Onların  Allahın  onlara   haksızlık  yapacağından  korktuklarını  mı  zannediyorsun. Allaha  yemin ederim  ki  öğle değil.  Onlar Allahın  sonuna  kadar  onlarla hesaplaşmasından korkarlar. Allah  bu  şekil hesaplaşmayı  kötü  hesaplama olarak nitelemiştir. Dolyısıyla başkalarıyla   hesaplamakta  çok  dikkat eden ve  titiz devranan., kötü  hesabın  sonuçlarına  katlanmak  durumundadır. ( Tuhefu’l Ukul s  372)

Eğer    insan  dünayada  hesap, kitap ve  ödemelerde  başkalarına  karşı  musamahakar davranıp  kolaylık  sağlarsa,  Allah ta  kıyamet gününde  ona  kolaylık sağlıyacaktır. Kim  bir  insanın  sıkıntısını dünyada  giderirse  Allah  ta  onun sıkıntısını gidermiş olacaktır. Allah  kıyamette  hesabı  kolay  olanlardan ve  zor  olanlardan  söz  etmektedir:  Bu  hususta Yüce  Allah Inşiqaq suresi 7-9. Ayeti  kerimelerde şöyle  buyurmaktadır:

فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتابَهُ بِيَمِينِهِ؛ فَسَوْفَ يُحاسَبُ حِساباً يَسِيراً؛ وَ يَنْقَلِبُ إِلى‏ أَهْلِهِ مَسْرُورا

“ Kimin amel defteri  sağ  eline  verilirse, kolay  bir hesapla  hesaba  çekilecektir. Ve sevinçli  olarak ailesinin  yanına  geri  dönecektir. Kimin amel defteride arkasından  verilirse, “yazıklar  olsun  bana  mahvoldum” diye  bağıracaktır.

    Muttaqilerin 52. Fazileti:

          حَرِيزاً دِينُهُ‏،   Dinini  korunmuş  görürsün

Muttaqilerin  dini  korunmuştur. Bu korunma  onların  varmış  olduğu  yaqin  makamından  dolayı gerçekleşmektedir. Fıkhi  hükümlerde  eğer  bir  insan  uzman değil  ise,  dini  bir  uzmana   bir    muctehide   başvurması  ve  onun fetvalarına  göre  amel  etmesi  gerek. Buna   fıkıhta  taklid  denilir.  Yani  insan  ya  mukallid  ya  muhtat veya  muctehidtir. Ancak  iman  ve akidevi  konularda  taklit caiz  değildir.  Her   birey  kendi  inancını  delil ve  burhana binaen  kabullenmelidir. Her  din ve  inanç  mektebinin düşmanları, o  inancı  yok  etmek  için inancın  ilkeleri  konusunda şüpheler ve  kuşkular  oluşturmaya  çabalamaktadırlar. Dolayısıyla eğer  inanç  ilkeleri  taklidi  olursa  delil ve kanıta  mebni  olmazsa sarsılır ve   yok  olur. Ancak  kişi  itikadında  yakini  yakalamış  ise şeytani  kuşkular ve  vesveseler  hiç  bir  şey  yapmaz.  İşte  bu  yakin   muttaqilerin  dinini  korumuş  olur.

Yakin  makamına  ulaşmak  için  namazlarımızdan  sonra  hep  bu  duayı  okuyoruz.:

اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ عَلَيْكَ،‏ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ، وَ اجْعَلِ النُّورَ فِي بَصَرِي، وَ الْبَصِيرَةَ فِي دِينِي، وَ الْيَقِينَ‏ فِي‏ قَلْبِي‏، وَ الْإِخْلَاصَ فِي عَمَلِي، وَ السَّلَامَةَ فِي نَفْسِي، وَ السَّعَةَ فِي رِزْقِي، وَ الشُّكْرَ لَكَ أَبَداً مَا أَبْقَيْتَنِي

Allahım  Muhammed ve  Ali  Muhammedin  yüzü  suyu  hurmetine gözlerimde aydınlık, dinimde  basiret, kalbimde  yakin, amelimde  ihlas, nefsimde  sağlık ve selamet, rızkımda  genişlik kıl ve varolduğum  sürece  sana  şükür  etmeyi   nasib eyle. (  Kafi c 2. S55)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment