Muttakiler için sıkıntı ve zorluklar kolaylaşır

 

Hamburg İslam Merkezi Başkanı

Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Müfettih

 

 

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden
odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmeyecektik. Ona iman
ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan
yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalplerimizin
mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçisi ve hastalıklarımızın
tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed
Mustafa ile Risalet’inin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar
Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine
olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm Müslümanların ve bilhassa burada
hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun

 

Muttakilerin altıncı
fazileti, Zorluklara kolaylıkla karşlıklık verirler

Belalar ve sıkıntılarda Muttakiler, sanki hiç bir şey olmamış gibi asayiş ve
rahat içerisinde olurlar. Muttakiler zorluklar ve sıkıntılardan korkmazlar, göğüs
gererler. Kolaylıklara karşı nasıl davranıyorlarsa zorluklara da o şekilde davranıp
gevşeklik göstermezler. Sıkıntılar karşısında pes etmeyip yıkılmazlar. İmam Ali
Hazretleri, Kumeyl adındaki hutbesinde Allah dostlarının vasıflarını anlatırken
şöyle buyurmaktadır:“ Bolluk ve nimet içerisinde yetişmiş olanlar için zor gelen
hususlar onlar için kolay olur. Cahillerin vahşete kapılmasına sebep olan husus
onlar için alışılmıştır. “Nehcu’l Belağe 144. Hikmet“

 

İşlerin zorluk ve kolaylığının sırrı

İşlerin zorluğu ve kolaylığı nisbi rölativ durumdur, insanlara göre farklılık arz eder. Bireylerin haleti ruhiyelerinin farklı zamanlarda değişiklik arz etmesi gibi. Bazen bir iş bir hadise, bir durum bir insan için kolay iken diğer insan için zor olabilir. Veya bir insan için bir iş veya bir hadise bu gün zor iken yarın kolay olabilir.

 

Malum olduğu üzere insanların yetenek ve kabiliyetleri farklıdır. Nitekim bu
konuda İmam Ali Hazretleri şöyle buyurmaktadır. “Bu kalpler, kaplar gibidir,
Hayırlısı geniş olanıdır. “ Nehcu’l Belağe hikmet 144 . Yani istidat ve kabiliyetler,
dayanma ve mukavemet insanlarda farklıdır. Yine konuyla ilgili olarak İmam Ali hazretleri
şöyle buyurmaktadır. “Her kap, bir şey konuldukça daralır; ancak bilginin kabı mustesnadır.
O bilgi konuldukça genişler. Kendini beğenen ve kendisine kapanmış olan bir insanın
bu durumdaki haleti ruhiyesi ile kendi nefis ve benliğinden azade olup bencillikten
kurtulduğunda sahip olduğu haleti ruhiye tamamen farklıdır.

 

Kendini, kendine kaptırdığında
bir sivrisineğe avsın

Kendinden azade olduğunda
ise fil avın olur

Kendinde olduğunda,
gam keder bulutuna tutulmuşsun

Kendinden azade olduğunda
ise ay yanına gelir.

Kendinde olduğunda
hazan gibi üzgünsün

Kendinden azade olduğunda
ise ocak ayı bahar olur

Bütün huzursuzluğun,
kararlılık talebinin sonucudur

Huzursuzluk talibi
ol ki huzur bulasın

 

Kişi kendi nefsinin esaretinden kurtulup, ilahi feyiz kaynağıyla birleştiğinde, tüm güçlüklere karşı göğüs gerecek bir güç ve kuvvet kazanmış olur. Arif insan vasıflı billah oldu mu, başkaları için zor veya kolay olan işler onun için fark etmez. Allah için, zor ve kolayın fark etmemesi gibi.

Çünkü Muttaki olan insanın Allah gören gözü, işiten kulağı ve işleyen eli olur. İnsan bu aşamaya ulaştı mı, tüm denklemler ve hesaplar değişir.

 

Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu:

“Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben
de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni,
ona farz kıldığım aynî veya kifaye şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle
yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği
kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı aklettiği kalbi, konuştuğu dili
olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme
alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm
kadar hiç tereddütte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem.” Buhârî, Rikak 38.

 

Münacatı şabaniyenin bir pasajında İmam hazretleri
şöyle buyurmaktadır

Allah’ım! Her şeyden kopup sana yönelmeyi bana bağışla.
Kalp gözlerimizi, sana bakmak nuruyla aydınlat; öyle aydınlat ki kalp gözlerimiz,
nur engellerini aşsın ve azamet madenine ulaşsın, ruhlarımız da kudsünün izzetine
bağlansın. Allah’ım! Beni, çağırdığında sana icabet eden, teveccüh ettiğinde celâl
ve azametin için kendinden geçen ve gizlide kendisiyle münacat ettiğin, açıkta da
senin için amel eden kimselerden kıl.

 

Kişi bu makama ulaştığında Allah’ın veli kullarından sayılır. Bu durumda Kur’anın ifadesiyle kendisi için hiç bir korku ve kaygı olmaz. Yunus suresi 62. Ayette beyan edildiği üzere. Bilin ki Allah’ın dostlarına ne bir korku var, ne de onlar üzülürler.

 

İnsan tabiatı itibarıyla mal, mülk, altın ve gümüşe meyaldır. Konuyla ilgili olarak Al-i İmran Suresi 14. Ayeti kerimede Yüce Allah şöyle buyurmaktadır.

 

Kadınlar, evlatlar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşler, salma atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler gibi nefsin arzuladığı şeyleri sevmek, insanlara çekici kılınmıştır, Bunlar dünya hayatının mal ve imkanlarıdır. Dönülecek güzel yer ise Allah katındadır.

 

Ahlak alimleri, sağlıklı bir dini ve ahlaki terbiyenin sonucunun zor işlerin kolaylaşması olduğunu söylemekteler. Kısacası muttakiler ahlaki disiplin, nefis teykiyesi ve manevi seyru-suluk ile, zorluklar ve sıkıntıların kendileri için kolay ve asan bir hal aldığı yüksek ve ülvi derecelere varmış kimselerdir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment