Tarih: 20.11.2015
Hatip:
Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani
 
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 Hamd
Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden
odur. Eğer O’nun hidayeti
olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona
güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan
yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salatve selam ise
kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi,
günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve
ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-I Beyti ile mucadele
ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun.
Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm
müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem
bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

İnsan
organlarının yaratılış hikmeti hakları ve sorumluluk alanı hakkında çokca konuşulmuş
ve yazılmıştır. Ele alınan hususlardan biri de beden organlarımızı maddi ve manevi
rüşd ve tekamülümüz için nasıl ve ne şekilde kullanmamız gerektiği hususudur.
Çünkü Kur’an öğretilerine göre ilahi nimet olarak tanımlanan aza ve
organlarımızı eğer maksadına matuf ve yerinde kullanmazsak, bu organların her biri
bizler için sorun olacak ve bir çok çeşit proplemlere sebebiyet verecektir. Biz
genellikle organlarımızın işlevine ve haiz olduğu değer ve öneme yüzeysel yaklaşıyoruz.
Organlarımızda bir aksama veya sakatlık ve eksiklik hasıl olduğunda ancak önem
ve değerini takdir edebiliyoruz.

 Bu husustaki bir diğer ihmal ise şudur: İnsanlar
genellikle vucut organlarının kendilerinin huzur ve saadet ile rüşd ve takemullerinin
asıl faktörleri olduğuna çok az teveccüh etmekteler. Ahlaki hukuk açısından,
hukuk risalesinde bu organları ele alan İmam Zeynu’l Abidin a.s , vucut organlarımızın
her birisinin görevi ve taşıması gereken risaleti ele almıştır. Imam hazretlerinin
Insan organlarından her biri hakkında söylemiş oldukları organlarımızı daha iyi
tanımak ve maddi manevi olarak bunların işlevinden yüksek bir randıman almak için
gerekli olan geniş bir marifet ve bilgiye kapıyı aralamaktadır.

 

AYAKLARIN
HAKKI

İmam
Seccad hazretleri ayakların hakları hakkında şöyle buyurmaktadır. “Onlarla sana
helal olmayana doğru gitmemen ve gidenleri küçük düşüren yolda onları kullanmamandır.
Çünkü ayak seni taşıyan, din yoluna ghötüren bir araç ve senin için bir illerleme
vesilesidir. Kuvvet ancak Allah’tandır.” Tühefu’l Ukul s 250

 Dolayısıyla ayaklarımız da dahil olmak üzere organlarımızı
doğru bir şekilde terbiye etmeli ve meşru dairede kullanmalıyız. Ayaklarımız bu
kuraldan istıina değildir. Nasılki insanın konuşması, oturup kalkmasına ve diğer
hal hareket ve davranışlarına dikkat etmesi gerekiyorsa aynı şekilde insan yürüyüşüne
de dikkat etmeli, yürüyüşünde ne mutekebbir olmalı ve ne de mütezellil. Orta yollu
olmalı yani mutevazi bir şekilde adım atmalı. Nitekim yüce Allah konuyla ilgili
olarak şu iki ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır:

“Rahman’ın
kulları yeryüzünde yumuşak ve mutevazi olarak yürürler ve cahiller onlarla
konuştuğunda selam derler.” Furkan 63

İsra
suresi 37. Ayeti kerimede ise Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzünde
böbürlenerek yürüme, çünkü sen yeri yaramazsın ve boyun da dağlara ulaşmaz”
Bu ahlaki kural, insanın kendisini terbiye ve tezkiye ederek hakka karşı mutevazi
olmasını amaçlamaktadır. İnsan mütekebbir ve zalimler hariç tüm insanlara karşı
yumuşak ve mutevazi davranmalı. Insanın derununda kibir, gurur, bencilik ve
üstünlük duyguları kabarırsa, ister istemez bu haleti ruhiye davranışlarına yansımış
olacaktır. Bu da fesat, ahlaksızlık ve davranış bozukluğu beraberinde getirecek,
hem insanın kişiliği ve hem de insanlar arası ilişkiler bozulmuş olacaktır.

 Kibir ve gururu en fazla yansıtan insan uzvu ayaklarıdır.
Bunun için insan ayakların vazıfe ve sorumluluklarına dikkat etmelidir. Buna binaendir
ki Sevgili Peygamberimizin bir hadislerinde şöyle deniliyor: “Bir gün
Peygamberimiz bir yoldan geçerken, bir grubun bir yerde toplandığını gördü,
onlara niiçin toplandıklarını sordu. Burda davranışlarıyla insanların dikkatlerini
kendine çeken bir deli var onun için burada toplanmış bulunuyoruz dediler.
Peygammber o insanları yanına çağırıp şöyle buyurdu. Gerçek delinin kim olduğunu
sizlere beyan edeyim mi? Bu sözü işitenler bir sessizliğe kapılıp pür dikkatle Peygamberi
dinlediler: “Gururlu ve kibirli bir şekilde yürüyen ve sürekli sağına soluna bakan
omuzlarıyla yanlarını sallayan ve halkın hayrına umut bağlamadığı ve şerrinden güvende
olmadığı kimse asıl delidir. Bu deli nitelediğiniz kimse ise bir hastadır.”
Bihar-ul Envar c 70 s 233 Dolayısıyla Hazreti Lokman Hekim oğluna şu tavsiyede
bulunmaktadır. “Saygısızlıkla insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde kibirlenerk
yürüme. Kuşkusuz Allah kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” Lokman
18

Buna
binaen ilahi bir nimet olan bu organımızı iyi doğru dürüst bir şekilde kullanmalı
ve yaratılış maksadına yönelik rotadan sapmasına fırsat vermemeliyiz. Bunun için
İmam hazretleri şöyle buyurmaktadır: “Ayağını helal olan yönde hareket ettirmeli,
haram yolda hareket ettirmemeli ve zilet ile rüsva olmana sebebiyet verecek amellerden
ayaklarınla sakınmalısın.”

Herhalukarda
görünürde ayakların seni taşımaktadır, ancak ayakları hareket ettirmenin fermanı
senin elindedir. Sen ayaklarını hak yolunda hareket ettirebilir ve din ile dünyanın
maslahat ve menfaatına olacak şekilde onlardan yararlanabilirsin. Bütün güç ve kuvvetin
Allahtan olduğu ap açıktır Allah’n yardım ve hidayeti ile doğru adım atmalıyız.
Çünkü ilahi görevliler olarak hakkın divanında ve mahkemei Kübrada ayaklarımız aleyhimize
şahitlik edeceklerdir.

“O
gün ağızlarını mühürleriz, yaptıkları işler hakkkında elleri bizimle konuşur ve
ayakları şahitlik eder.” Yasin 65 Nur suresinin 24 ayetinde de benzer
bir beyana tanıklık etmekteyiz. “Yaptıklarından dolayı o gün dilleri,
elleri ve ayakları aleyhlerinde tanıklık edeceklerdir” Dolayısıyla insan
ayaklar dahil olmak üzere organlarını halkın ve Halıkın yaratıcının
hizmetinde kullanmalı ve dünya ile aihret saadetinin temininde bunlardan azami derecede
yararlanmanın yoluna bakmalıyız. Halka hizmetin karşılığı ve sevabı çoktur. Konuyla
ilgili olarak İmam Sadık hazretleri şöyle buyurmaktadır: “İnsanın Allah rızası
için mümin bir kardeşinin bir ihtiyacını bertaraf etmek için kendisi için bir hasene
yazar. Bir günahını affeder ve bir derecesini yükseltir.” Kafi c 2 s 197

Bu
bağlamda İmam Zeynu’l Abidin hazretleri şöyle buyurmaktadır: “İki ayağınla sırat
köprüsü üzerinde durmaktasın, dikat et ayakların kayıp seni cehennem ateşine
atmasın” Men La Yahduruhu’l Faqih c 2. s. 619

Bütün
bu ayetler ve rivayetler, ayaklar başta olmak üzere organlarımızın dünya ve ahiret
saadetimiz veya şekavetimizde mutsuzluğumuzda ne kadar önem arzettiğini bunun
için sağlıklı ve doğru bir şekilde terbiye edilmes ve her türlü ihmalın bedelinin
ağır olacağını göstermektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment