نماز جمعه

Tarih: 07.08.2015
Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd
Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti
olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona
güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan
yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise
kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin  munisi,
günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya,  Rahmetenlilalemin Hz.
Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve
sünnetinin muhafızı olan
mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava
arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve
bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa
burada hazır bulunan muhterem bacılar ve
değerli kardeşlerin üzerine olsun.

 Başta kendi nefsim
olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık 
cennetin anahtarı ve cehennem 
ateşine  karşı  ise 
koruyucu  siperdir.

Geçen  haftaki  
hutbemizde    Birleşmiş  Milletler  
Evrensel  Beyannamesinde  bir 
takım  eksiklikler  ve noksanlıkların  bulunduğunu söylemiş ve  bunlardan 
bazılarına  değinmiştik. Bu  günde 
diğer  bazı  eksikliklere 
değineceğiz. Bu  beyannamenin  bir 
diğer  eksikliği  ise 
istidlal ve  kanıtlamadan
yoksun  oluşudur.  Çünkü bu 
deklerasyonun  içeriğinin  bazı kesitleri  sloganik 
bir  mahiyet  arzetmektedir. Hiç  bir  
tetimmede veya  ek  ilavede veya 
girişte   bu  beyannamenin 
maddelerinin  delil ve  dayanaklarına 
atıf  yapılmamıştır.   Her halukarda   bu   
deklerasyon    tüm zaman ve  mekanlarda bütün  insanlar için 
geçerli olacak kastıyla hazırlanmış 
olan insan  hakları  beyannamesidir. Ancak  içeriğinden 
 bir  grup 
siyasi,  hukuçu ve  devlet adamının  o 
güne  hakim  olan 
şartlara dikkatle bu 
beyannameyi   hazırladığı  görülmektedir. Bu  maddelerin 
nedenselliğine de  işaret
edilmesi  gerekiyordu. İlgili  kaynak ve 
dayanaklara da atıf yapılmalıydı. 
Örneğin  neden  insan 
özü  itibarıyla özgürdür?
Neden  bütün  insanlar 
onur ve  haysiyet açısından eşit
ve saygındırlar ve  insan   onurunun 
zedelenmemesi gerekir.  Neden nsanlığa   aykırı zalimane  davranışlarda 
bulunmamak gerek? Fikri ve 
felsefi   temelde bu
hususların  delillendirmesinin
yapılması   ve açıklığa  kavuşturulması  gerekiyordu. Çünkü  dinler ve 
felsefe  ekolleriyle biyoloji,
psikoloji ve sosyoloji  gibi insani-sosyal  ilmler  
bu  konuda  farklı 
şeyler  söylemekteler.  Bu 
beyannamede  bu  önemli 
hususlara  hiç  bir 
işaret  yapılmamıştır.    Eğer insan 
hakkında, o da  diğer  varlıklar  
gibi  bir  varlıktır ve 
tercihe  şayan  hiç 
bir  yönü  yoktur ve 
insan  hiç  bir 
şekilde varlık düzeninin ekseni değildir,  yaratılışına matuf hiç bir maksat ve mana
bulunmamaktadır, özel  hiç  bir  
yetenek ve  donanıma sahip  değildir ve 
dolayısıyla ahlaki ve 
değersel  usül ve  prensipelere 
bağlılık  göstermesinin  hiç 
bir  zaruret ve  gerekliliği yoktur, her yönüyle serbest ve
özgür  olabilir, hiç  bir  
maksat ve  mana gütmeden  istediği 
şekilde  yaşamını  sürdürebilir, 
onu   hiç  bir 
şekilde  sınırlamamak  gerek 
şeklinde  bir  yaklaşım 
sergilenirse,  böyle  bir 
durumda insan  haklarıyla  ilgili 
maddeleri fikri ve  felsefi  bir  
temelde  delillendirmeye  gerek 
kalmaz.

 Ancak 
durum  böyle değildir. Her  kes 
insanın   diğer  varlıklardan 
farklı, üstün  bir  donanıma sahip ve  belli 
bir  maksat  için 
yaratıldığı  konusunda  hem fikirdirler. İnsan  hakkında 
varolan  bu  soruların 
ya deklerasyonun  mukaddimesinde
veya  ilavesinde açıklığa  kavuşturulması  gerektiği 
görürşündeyiz.

Dayanak
ve  kaynağına    teveccüh edilmeden bir takım  hukuk 
maddelerinin  tedvin edilmesi
aklen    kabili  kabul 
değildir. Dolayısıyla  bu
eksikliklere  ciddi  bir 
şekilde  yönelmek  gerek. Burada   bir 
noktanın   altını daha  çizmek 
istiyorum. Eğer insan hakları ile 
ilgili maddeleri  kevni ve  hakiki olgulara  dayanmayan 
itibari  bir bütün  olarak 
gördüğümüz,  bu maddeleri  delillendirmemiz  mümkün 
olamaz.  İslam  hukuku 
açısından  bu hususlar yani  hukuki 
maddeler  itibari değildir ve  hukuk  
özel veya  tüzel  bir 
kaç  şahsın idrak ve algısıyla
elde  edilebilecek  bir 
durum değildir. Asıl  kanun  koyucunun 
Allah  olduğuna  dikkatle, 
uyumlu ve hemahenk  bir  hukuk sistemine  göre insan 
hukuku    gerçekçi 
bir  yaklaşımla  ele 
alınıp  derlenebilir. İslam   hukuk 
düzenlemesinde,  yasama ve  hukuki 
sistem  ile yaratılşı  sistemi maknizmasi   arasında sıkı sıkıya  bir 
ilişki  bulunmaktadır.

Bir  diğer 
eksiklik  ise  şudur. 
Bu  beyannamenin  
uygulanma  garantisi  yoktur. Yani 
uygulanması  teminat  altına alınmadan ve   bu 
konuda  gerekli  bir 
düzenleme  yapılmadan  bir 
takım  hukuki  maddeler 
yan  yana dizilmiştir. Tabiki  kanun koyucular kendi  çıkarlarına öncelik vermedikleri   ve 
uygulanmasında   iş  bozanlık yapmadıkları takdirde,   bu 
kanun maddelerinin 
uygulanmasının  garantisi  olabilir. Kanun  koyucular, 
  kendileri   lehine 
dahi hiç  bir  yorum ve  
bahaneye  mecal  vermeden, 
nerede    ve  kime 
karşı  olursa  olsun kanunu 
uygulamalı ve   cezayı  vermelidirler. Böyle  bir 
durumda  beşeri  toplum 
zayıfların ve  düşkünlerin  haklarının 
çiğnenmesine  tanık    olmayacak 
ve tam  bir  iktidarla 
kanunları   uygulayıp  adaleti  sağladığından dolayı  iftihar edecek ve  kendisini  
sürekli  olarak  bu 
kanun  maddelerini  uygulamakla 
yükümlü  görecektir.

Ayrıca  Yüce  Allah’ın 
kendisi  için  hiç 
bir  menfaat ve  çıkar 
mülahaza etmediği ve  insanla  arasında 
ayrımcılık ve adaletsizliği 
reva  görmediğine   dikkatle, bir  insan kanunların  uygulanmasındaki adlaetsizliğin ahirette   cezasının 
olacağına inanırsa  
kanunları    itinayla  uygulamaya 
gayret   gösterir. Bu   durum 
toplum  bireylerinin  tümü 
için  geçerlidir.  Eğer   
bütün  bireyler   böylesi 
bir  inançla  donanırlarsa, 
tabiki   hukuk alanında  çok 
daha   ciddi ve  duyarlı 
hareket  edeceklerdir.  İnananlar 
Allahı  kendi  üzerlerinde 
bir  şahit ve  tanık 
olarak  görenler hiç  bir zaman kanuna ve  hukuka 
aykırı hareket edip başkalarının 
hakkını  payimal edip onurunu  yaralamazlar. 
„Allah’ın gördüğünü bilmiyorlarmı?“  Alaq 14  Bu  
ayetin  sırrına vakıftırlar.
Veya  Hadid suresinin şu  ayetine  
kalben ve amelen 
inanmaktalar.  „Nerede
olursanız  olun, o  sizinle 
birliktedir, O 
yaptıklarınızı  görmektedir“
Hadid 4

Böylesi 
bir  yaklaşım ve  dünya  
görüşüne  sahip  olan  
kimse, insanın  onuru, hayatı
ve  haysiyeti ile   ilgili 
kanunların  uygulanmasında  çok 
ciddi ve  itinalı davranır. Çünkü  başkalarına 
zarar verdirip  hiyanete  kalkıştığında 
Allah’ın  bunu gözetlediğini
bilmektedir.   „Şüphesiz
Rabbin  gözetlemededir“  Fecr 14 Hiç 
kimse  kıyamet  günü 
Allaha  karşı  duracağını veya  tabiri 
caiz ise  boy  gesterebileceğini  sanmasın.   
„ İnkar edenler ve  inkarda    önde 
gidenler  yakayı  kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü  onlar 
bizi aciz  bırakamazlar“ Enfal 59

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment