Tarih: 31.07.2015
Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd
Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden
odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik.
Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona
ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,
nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.
Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve
sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele
ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun.
Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm
müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem
bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Başta kendi nefsim olmak üzere
hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık
cennetin anahtarı ve cehennem
ateşine karşı ise
koruyucu siperdir.
İnsan hakları evrensel beyannamesinin mukaddimesi girişi ile bazı
maddelerini ele alıp
inceledikten sonra bu
beyannamenin genel olarak bir incelenmmesinin yapılması yerinde olacaktır.
Bu meyanda tabiki
bazı eksiklikler ve ihmallere de
dikkat çekeceğiz.
Hatırlanacağı üzere
insan hakları evrensel
beyannamesi 10 Aralık 1948
yılında birleşmiş milletlerin
kahir ekseriyeti tarafından
onaylandı. Hiç bir ülke
bu beyannameye olumsuz oy
vermedi. Ancak zamanın
Soviyetler Birliği ve
yörüngesindeki bazı ülkeler bu
beyannamenin oylamasında çekimser
oy kullandılar. Bu
beyanname bir mukaddime ve
otuz maddeden ibarettir. Giriş bölümünde, bu beyannamenin
alanı, içeriği ve
kapsamlılığına dikkat çekilmiştir.
Beyannamenin birinci
maddesinde, bütün insanların özgürlüğü ve eşitliğinin
felsefi dayanağına atıf yapılmış ve
bunun rasyonelliği ve ahlaki
oluşuna işaret edilmiştir. İkinci
maddede ise bütün
insanların eşit haklara
sahip olduğu ve özgürlükler ile
haklar konusunda hiç
bir ayrıcalığın tanınmaması gerektiği
üzerinde durulmuş ırk, dil, din cinsiyet veya mezhep bazında yapılan her
türlü ayrımcılık yasak ilan edilmiştir. 3. Maddeden 21.
Maddeye kadar ki
bölümde ise bir
ölçüye kadar insanların medeni ve siyasi
haklarına açıklık getirilmiştir.
Bu
hakları şu başlıklar altında özetleyebiliriz. Hayat, özgürlük, güvenlik hakkı, işkence ve insanlık dışı davranışlar
ile, keyfi tutuklamalar, hapis
cezaları veya sürgünlerin yasaklanması, adilane yargı
hakkı, özel yaşamın korunması
dokunulmazlığı mülk edinme
hakkı, fikir, düşünce ve inanç
özgürlüğü dini veya inancını
değiştirme hakkı, miting, gösteri,
grev, sendikal haklar ve yürüyüş özgürlüğü ve bütün bunlara katılım
hakkı. Vatandaşlık hakkı ve keyfi
vetandaşlıktan atmanın
yasaklanması. Aile kurma, evlenme hakkı, evlilik ve
aile yuvasıyla ilgili
tüm konularda kadın erkek
eşitliği. Bireylerin yaşadıkları toplumlarının idaresi ve geleceğini
belirleme hakkı. Çünkü
hükumet meşruiyetini halkın iradesinden almaktadır.
Bu beyannamenin
22. Maddesinden 27 madesine
kadarki bölümde ise insanların ekonomik, toplumsal ve kültürel
haklarına vurgu yapılmıştır. Bu
hakları da şöyle sıralamak
mümkündür. Toplumsal güvenlik hakkı, çalışma ve sosyal güvenlik hakkı. Işsizlik durumunda bireyin korunması. Dinlenme ve tatil hakkı,
çalışma saatlerinin sınırlandırılması, sağlık istirahatı, uygun yaşam
standartları, ilim, teknik ve
sanat alanlarında fırsat
eşitliği v.s
Bu
maddelerde tüm insanların sahip
olmaları gereken haklar teker
teker dillendirilmiş, bir ölçüye
kadar beyan edilmiş ve bütün hükumetler
bu haklara riayete
davet edilmiştir.
Bu
deklerasyonun sonunda bu hakların sınırlılığına işaret edilmiş ve şöyle
denilmiştir. Bu deklerasyonda beyannamede dillendirilen bütün
haklar ve özgürlükler mutlak ve
sınırsız değildir. Dolayısıyla
devletlere bu hak ve
özgürlükleri sınırlandırmak
için kanunlar koyma
yetkisi verilmiştir. Tabiki konulan
tüm kanunların, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı, ahlaki ve genel
düzeni muhafaza ve kamu refahını
gözetleme ruhunu taşıması
lazım. Kısıtlama getiren bir
diğer faktör ise
Birleşmiş milletlerin kendi
kanun ve kurallarıdır. Çünkü bu
beyannmamenin 3. ve 29
maddlerinde bu hakların ve
özgürlüklerin birleşmiş milletlerin
amaç ve ilkelerinin
aksine kullanılamıyacağı tasrih edilmiştir. Bu bağlamda
şu hatırlatmada da bulunmak
gerek. Birleşmiş milletler tarafından
onaylanan bu deklerasyon, hukuki olarak ülkeler için
bir ilzam bir
zorunluluk
oluşturmamaktadır, sadece bir beyanname mesabesindedir.
Tabi ki bu
arada şu
soruyada cevap aramamız
gerek. Genel olarak insanların bir
çok sahih ve yerinde
olan haklarına değinip ve bazılarını
detaylı olarak ele almış olmasına
rağmen ne tür eksiklik ve
noksanlık bu deklerasyonda mevcut bulunmaktadır? Bir
takım eksiklikler ve ihmallerin
olduğu muşahede edilmektedir.
1-
Bu
beyanname mantıklı bir
düzen ve tertipten yoksun bulunmaktadır. Dağınık bir
şekilde insan haklarına
değinilmiştir. Herhangi bir taksimat söz
konusu değildir. Yani
insanların hakları maddi-manevi, bireysel-toplumsal ve toplumsal alanda ise siyasal, kültürel ve ekonomik haklar olarak
bir sınıflandırılabilirdi. Antolojik,
epistomolojik ve etik olarakta
insan hakları arasında
bir ayırım yapılmamıştır.
2-
Bu hukuk beyannamesinde, varlık piramidinin
zırvesınde bulunan yaratıcıyla, kainat ve
insan arasında ki irtbiattan gaflet
edilmiştir. Her ne kadar
din ve mezhep kavramlarına
yer verilmişsede dinin
ve Allah’ın insanların hidayeti ve doğru
yönlendirmesi ve
terbiyesindeki rolüne hiç bir işaret ve
imada bulunulmamıştır.
Halbuki günümüzün
karışık ve sıkıntılı dünyasında olduğu
gibi her zaman ve mekanda dinin ve ahlakın rolü ve yeri kaçınılması
imkansız bir gereksinimdir. Bu önemli olan
eksikliklerin ve
noksanlıkların bertaraf
edilmesi için mutemmim ve mukemmil
maddelere yer verilmesi
gerektiği kanaatindeyiz.
Bu beyannamenin seküler
karekteri apaçık ortadadır. Bu
yaklaşım dine yönelik
tefriti bir yaklaşımdır. Dine ilgisizlik bir çok
sıkıntı ve sorunu beraberinde
getirir. Din ve ahlak
aslında tüm insani
hakların alt yapısını oluşturmaktadır. Dolayıısıyla ahlak ve dine
amelen bağlılık gösterilmediği takdirde insanlık camiası
üstün bir ülkü
olan insan haklarının tahakkukuna tanıklık etmiyecek,
zulüm,sitem,fakirlik, sefalet, adaletsizlik ve ayrımcılık ve diğer
bir çok kültürel, siyasi, toplumsal keşmekeşlikler ve kargaşalar
her geçen gün
daha fazla yaygınlaşacaktır. İnsanların barışçıl
yaşamı için ruhi ve deruni
bir değişim ile
ahlaki ve adilane bir
yaklaşımın şekillenmesi için tüm
insanlığın dinin ve ahlakın
özüne geri dönmesi
lazım. Dünyadaki gelişmeler ve başgösteren sorun ve sıkıntılara dikkatle, Peygamberin risaletinin insanların ahlaki ve değersel gelişminde ve
insan hakları maddelerinin bir bir
uygulanmasında ki önemi ve etkisi daha
iyi anlaşılmış oluyor.
Buna binaendir ki
Resulü Ekrem buyurmaktdır. ‘‘Ben ancak ahlaki değerleri tamamlamak
için gönderilmişim‘‘
Ancak dini ve ahlaki
değerlere dönüş yaparak insanlık camiası
gerçek barış, emniyet, dürüstlük,
adalet, aklaniyet ve maneviyatı yakalamış
olacaktır.
Vesselamu aleykum wa
rahmatullahi wa barakatuhu