Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Mufettih
HAZRETİ MUSANIN HAYATI 3
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
HAZRETİ MUSA’NIN HAYATININ İKİNCİ DÖNEMİ
Mısırdan Medyene hicret, Şuaybın kızıyla evlilik ve on yıllık Medyen hayatı.
Bu döneme giriş yapmadan önce Medyen diyarı hakkında kısa bir bilgi verelim.
Grek, Roma ve İslâm kaynaklarında Medyen Arabistan’da ve Kızıldeniz kenarında gösterilir, Kitâb-ı Mukaddes’teki Midyân burasıdır. İslâm kaynaklarında Medyen bölgesinin sınırları Hicaz’la Suriye arasında kuzeyde Lût gölü, güneyde Vâdilkurâ, doğuda Nüfûd çölü, batıda Akabe körfezi olarak verilmektedir. Medyen şehri, Suriye’yi Yemen’e ve Mısır’ı İran körfezine bağlayan iki işlek ticaret yolunun kavşak noktasında bulunuyordu. Bunların birincisi aynı zamanda kuzey-güney yönündeki ana hac yolu idi ve Medyen, Eyle’den Medine’ye gelen hac güzergâhındaki ikinci konak yeridir. Kur’ân-ı Kerîm Medyen’in işlek bir yol üzerinde olduğunu bildirmektedir (el-Hicr 15/79). Medyen, Arap yarımadasının güneyinden ve özellikle Yemen’den gelip kuzeye, Filistin ve Suriye’ye giden ticaret kervanlarının, ayrıca Ken‘ânlılar’ın, Amoriler’in ve Kuzey Arapları’nın Filistin ve Sînâ yarımadasına ve Aşağı Nil vadisine göç yolu üstündeydi. Öte yandan burası Kızıldeniz’deki deniz yolu güzergâhında önemli bir merkez durumundaydı. Medyen diyarı o zamanlar Fıravunun hükümranlığı altında değildi. Musa seferine başladığı zaman şu duayı okudu.
- وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَٓاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسٰى رَبّٖٓي اَنْ يَهْدِيَنٖي سَوَٓاءَ السَّبٖيلِ
- وَلَمَّا وَرَدَ مَٓاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ اُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَؗ وَوَجَدَ مِنْ دُونِهِمُ امْرَاَتَيْنِ تَذُودَانِۚ قَالَ مَا خَطْبُكُمَاؕ قَالَتَا لَا نَسْقٖي حَتّٰى يُصْدِرَ الرِّعَٓاءُ وَاَبُونَا شَيْخٌ كَبٖيرٌ
- فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّٖي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقٖيرٌ
“Mûsâ Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım rabbim bana doğru yolu buldurur” dedi.
Medyen suyuna vardığında orada hayvanlarını sulayan bir grup insanla karşılaştı. Onların biraz ötesinde de (hayvanlarının suya gelmesini) engelleyen iki kadın gördü. Onlara, “Meseleniz nedir?” diye sordu. “Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (hayvanlarımızı) sulayamayız; babamız da çok yaşlı” dediler.
Bunun üzerine Mûsâ, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekilip, “Ey rabbim! Bana lutfedeceğin her türlü hayra muhtacım!” diye niyazda bulundu.”
Medyen halkı Arap asıllı olduğu için Hz. Mûsâ’nın soyundan olan İbrânîler’e hem ırk hem de dil bakımından yakındılar, dolayısıyla ona yardım etmiş olmaları tarihen mümkündür. Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. Mûsâ’nın Medyen suyu başında gördüğü iki kadın Medyen halkına peygamber olarak gönderilmiş olan Şuayb aleyhisselâmın kızları olup, ancak halk hayvanlarını sulayıp kuyunun başından ayrıldıktan sonra hayvanlarını sulayabiliyorlardı. Bunların Şuayb’ın kardeşi oğlunun veya Medyen halkından sâlih birinin kızları olduğuna dair rivayetler de. Kızlar, Mûsâ’nın sorusu üzerine kendilerinin güçsüz, babalarının da ihtiyar olduğunu söyleyerek dolaylı bir şekilde yardım istemişlerdir. Hz. Mûsâ’nın, “Ey rabbim! Bana lutfedeceğin her türlü hayra muhtacım!” şeklindeki duasından o sırada onun da yalnız ve desteksiz kaldığı, yardım ve himayeye muhtaç olduğu anlaşılmaktadır (bk. İbn Âşûr, XX, 103).
Kur’anı Kerimde bu iki kızın babasının adından söz edilmemiştir. Ancak islami rivayetlerde bu kızların babasının Hazreti Şuayb olduğu söylenmektedir. Ancak Tevratta bu baba için başka bir isim Yetron zikredilmiştir. “ Musa Medyen diyarına kaçtı, bir gün orada bir kuyunun başında durmuştu. Medyen kahini Yetronun yedi kızı kuyudan su çekip hayvanlarına su vermek için kuyunun başına geldiler. Bu arada bir kaç çoban gelip kendi sürülerine su vermek için Yetronun kızlarını kuyunun başından bir kenara ittiler. Ancak Musa öne atıldı ve onları engelledi. Kızlara koyunlarını sulamak için yardımcı oldu.” (Tevrat)
Musa Şuaybın kızlarına yardım ederken onları tanımıyordu, Musa bu iffet ve haya sahibi kızların, işlerini yapmakta sıkıntı ve sorun yaşadıklarını görünce, onların yardımına koştu. Bu yardımseverlik, mertlik ve fedakrlık peygamberlerin ahlakındandır. İslam tarihinde Fazilet sahibi mert insanların Hilful Fudul adındaki yeminli sözleşmeden söz edilmektedir. Mazlumiyete son vermek, haksızlık yapanların haksızlığı önünde durmak için kurulmuş olan bir yeminli cemiyet idi.
Peygamberimiz de, müşrikler tarafından kurulan bu cemiyete üye idi. İslamdan bir kaç sene önce erdem sahibi bir kaç mekke delikanlısı tarafından bu cemiyet kurulmuştu. Bunlar Mekkeye gelen biçare gariplere ve haksızlığa uğrayan magdurlara ve yabancılara yardım edeceklerine dair yemin ettikleri için Erdemliler Yemin Namesi de denilir bu cemiyete.
Konuyla ilgili olarak sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
لقد شهدت فی دار عبد اللّه بن جدعان حلفا ما احبّ أنّ لی به حمر النّعم، و لو اُدعَى به فی الإسلام لأجبت
“Abdullah bin Cu’danın evinde bir sözleşme gördüm, hiç bir şekilde ve büyük bir servet karşılığında olsa dahi onu çiğnemeye razı olmam, bu anlaşma benim için kırmızı hayvan sürülerinden daha sevimlidir. İslam döneminde de buna davet edilirsem icabet edeceğim.” ( İbni Hişamın Siresi c 1. S 134)
MUSA, HZ: ŞUAYBIN EVINDE, EVLİLİĞİ VE ON SENE ŞUAYBA ÇALIŞMASI
İki kadın öncelikle, Peygamber terbiyesi almış, hayatın meşakkatini üstlenmiş, geçimleri için koyunlarla ilgilenen fakat hayalı iki genç kızdır. Erkeklerin bulunduğu suyun başına sokulmamakta, sanki fitne unsuru olmak istememektedirler. Hz.Musa da Mısır’da muh temelen böyle çekingen davranan kadın görmemiş olacak ki, dikkatini çekmiş dertlerini sormuştu. Kadınlar ilk görüşte Peygamber kızı olmanın verdiği ferasetle, Hz.Musa’nın görünüşünden güven okumuş, iyi bir izlenim edinmiş olacaklar ki, çobanlar sebebiyle suya gide mediklerini söylemişler, babalarının yaşlı olduğunu belirtmekle de adeta, bizim bir yardımcıya ihtiyacımız var imasında bulunmuşlardı.
Musa bunun üzerine onların hayvanlarını suladı, sonra da bir gölgeye çekilerek, “Rabbim göndereceğin hayırlı bir yardıma muhtacım” diye dua etti. O sırada da yardım ettiği iki kadından birisi utana utana yürüyerek yanına geldi ve “Babam, hayvanlarımızı su lamanın ücretini ödemek için seni çağırıyor” dedi. Musa başından geçeni Şuayb’a anlatınca, “Korkma, o zalim kavimden kurtuldun” de di (28/24-25).
Burda Hz.Musa’nın insaniyet namına iyi niyetle yardım ettiği kadınlardan hemen uzaklaşıp oturduğu anlaşılıyor. Aynı zamanda kadınların da babalarına gidip, hem ahlaki yönüyle hem nezaketiyle hem de işbilirliğiyle dikkatlerini çeken Musa’yı babalarına anlatıp onun dikkatini çektikleri anlaşılıyor. Ayette kadının haya ile utanarak geldiğine dikkat çekilmektedir. Aynı zamanda o ailenin hak bilir, ka dirşinas, emeğe saygılı, iyilik sever bir aile olduğu, Musa’nın da derdini paylaştıkları göze çarpıyor.
Kadınlardan biri, “Babacığım, onu ücretle tut. Çünkü o ücretle istihdam edilebilecek en hayırlı kişi, güçlü ve güvenilir olan kişi dir”. Sonra Şuayb da 8 veya 10 yıl çalışmasını istemiş, kızlarından birini vermek isteğini dile getirerek, kendisinin de iyi insan olduğunu belirtmiştir (28/26-27)
Dikkat edilirse iletişim baştan beri tamamen güven, dürüstlük ve iyilik üzerinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle kadının Hz.Musa hakkındaki, güvenilir ve güçlü olanların en hayırlısı şeklindeki tanımlaması konumuzun nirengi noktasını oluşturmaktadır. Bu iki özellik kalp-kafa dengesini, ruh-beden birlikteliğini ve iç- dış bütünlüğünü hatırlatmaktadır Ardından da Hz.Şuayb’ın onu damat olarak görmek istemesi oluşan bu güvenin onaylanması demektir. Aile, güven ve iyilik üzerine kurulmuş bir ailedir ve böyle yeni ve güçlü bir çınar aile nin çekirdeği atılmış olmaktadır.
Bu kıssadan yola çıkarak, erkek kadın iletişiminde şu temel özelliklerin bulunması gerektiği fikrine ulaşabiliriz:
1-Güven, samimiyet ve iyi niyet
2-Nezaket, centilmenlik, uygun davranışlar sergilemek
2-Yardım etmek, iyilik yapmayı planlamak
3-Güçlü ve becerikli olmaktır ki günümüzde bu, bilgi, beceri, meslek, kariyer ve ekonomik güç olarak yorumlanabilir.
4-Güven duygusunu, yardım etme niyetini ve sahip olduğu bilgi ve becerisini mutlaka göstermek ve kanıtlamak
5-Fedakarlık yapmak. Hz.Musa, her insanın kolay kolay kabullenemeyeceği 8-10 yıllık bir hizmet süresini gönülden kabullenmiştir. Hiç bir damat adayı, herhalde kız istemeye gidince, “10 yıl işlerimde bana hizmet et kızımı vereyim” teklifini kabul etmez…
6-Konunun aileyle paylaşılması. Hz.Şuayb’ın kızları gelip Musa hakkında babalarına bilgi vermiş, fikirlerini söyleyip çalışmasını teklif etmesini istemişlerdir.
Bu özellikler, iletişimlerde ve evlilik hayatında denge, ölçü ve sonucunda mutluluk için, uygulanması yararlı olacak prensipler dendir.
Bu olayda, saraydan çıkmış eğitimli bir gencin, istemeden bir ölüm olayına karışmasından ve zalim Firavun askerlerinden kaça rak yabancı bir ortama gelmesinden sonra, genç iki kızla (ki Kur’an kadın demekle, Peygamber terbiyesiyle kazandıkları olgun hanımlık tavırlarını vurgulamaktadır) ger- çekleşen seviyeli, güzel amaçlı iletişiminden ve örnek davranışlardan söz edilmektedir. Hz.Musa Şuayb Peygamberin kızlarından biriyle evlenmiştir.
Birbiriyle tanışma, çıkma ve flört denilen ilişki biçiminde şayet taraflar arasında bu temel insanî, zarurî ve ahlakî iletişim nitelik leri sağlanamamışsa, hissedilmiyorsa ve somut olarak gözlemlenemiyorsa, bu tür ilişkiler ciddi anlamda gözden geçirilmeli, duygu seli ne kapılıp bilinçsizce hareket edil memeli, doğacak olumsuzluklar göz önünde bulundurulmalıdır.
alıntı
- فَجَٓاءَتْهُ اِحْدٰيهُمَا تَمْشٖي عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍؗ قَالَتْ اِنَّ اَبٖي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَاؕ فَلَمَّا جَٓاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَۙ قَالَ لَا تَخَفْࣞ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ
- قَالَتْ اِحْدٰيهُمَا يَٓا اَبَتِ اسْتَأْجِرْهُؗ اِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْاَمٖينُ
- قَالَ اِنّٖٓي اُرٖيدُ اَنْ اُنْكِحَكَ اِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلٰٓى اَنْ تَأْجُرَنٖي ثَمَانِيَ حِجَجٍۚ فَاِنْ اَتْمَمْتَ عَشْراً فَمِنْ عِنْدِكَۚ وَمَٓا اُرٖيدُ اَنْ اَشُقَّ عَلَيْكَؕ سَتَجِدُنٖٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّالِحٖينَ
- قَالَ ذٰلِكَ بَيْنٖي وَبَيْنَكَؕ اَيَّمَا الْاَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّؕ وَاللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَكٖيلٌࣖ
“Bu esnada kızlardan biri utangaç bir eda ile yürüyerek yanına geldi; “Bizim yerimize (hayvanlarımızı) sulamanın karşılığını ödemek üzere babam seni çağırıyor” dedi. Mûsâ, babalarının yanına gelip de ona başından geçenleri anlatınca, “Korkma, zalimler güruhundan kurtuldun” dedi.
O iki kızdan biri, “Babacığım, onu ücretle tut. Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandır” dedi.
Baba, “Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan bu da senin bileceğin bir şey; seni zorlamak istemem. İnşallah benim iyi kimselerden olduğumu göreceksin” dedi.
Mûsâ, “Bu seninle benim aramdadır; bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, bana haksızlık yok! Söylediklerimize Allah şahittir” diye cevap verdi.”
Kızlar babalarına gidip Mûsâ’nın kendilerine yaptığı iyiliği anlatınca babaları da bu iyiliğin karşılığını ödemek için kızlarından birini gönderip Mûsâ’yı evine davet etmiş; Mûsâ başından geçenleri ve Mısır’dan kaçış sebebini anlatınca o zat da artık korkmamasını, zira Firavun’un zulmünden kurtulup emin bir beldeye gelmiş olduğunu ifade etmiş ve kızlardan birinin teklifi üzerine âyette belirtildiği şekilde bir anlaşma yapılmıştır.
Hazreti Musa on sene çobanlık yaptı. Bu sürede hem şefkat ve merhameti hem olgunluk ve sabrı öğrendi. Sevgili peygamberimizin ifadesiyle ya çocukluk yıllarında veya erginlik yıllarında çobanlık yapmayan peygamber olmamıştır. Ben de çobanlık yaptım diyor. İsa ( a.s) bu konuda şöyle diyor. “İyi bir çoban kemndisini sürüsü için feda edebilen çobandır. Hazreti Musanın sürüsüne karşı ve bilvesile tebaası ve insanlara karşı olan sevgi ve merhametini Mevlana bu şiirinde çok güzel bir şekilde dillendirmekte ve çobanlığın hikmetini izah etmektedir.”
خلق را از گرگ غم لطفت شبان چون کلیم الله شبان مهربان
گوسفندی از کلیم الله گریخت پای موسی آبله شد نعل ریخت
در پی او تا به شب در جست و جو وان رمه غایب شده از چشم او
گوسفند از ماندگی شد سست و ماند پس کلیم الله گرد از وی فشاند
کف همیمالید بر پشت و سرش مینواخت از مهر همچون مادرش
نیم ذره طیرگی و خشم نی غیر مهر و رحم و آب چشم نی
گفت گیرم بر منت رحمی نبود طبع تو بر خود چرا استم نمود
با ملایک گفت یزدان آن زمان که نبوت را نمیزیبد فلان؟
Tanrı Kelim’i ( Tanrıyla konuşan ) çobanlık ederken
sürüden bir koyun kaçmıştı.
Musa peşine düştü koşmaya başladı
çarıklarını çıkardı ayaklarının altı şişti kabardı.
Akşama kadar onu aradı. Koyun da gözünden kayboldu.
Fakat nihayet koyun yorulup kaldı,
Tanrı Kelim’i ( Musa) de onu yakaladı.
Merhametle arkasını, başını okşamaya
anası gibi onu sevmeye koyuldu.
Bir parçacık bile öfkelenmedi, kızmadı.
Yalnız sevdi, acıdı, gözünden yaşlar döküldü.
Dedi ki: Tutalım bana acımadın kendi kendine neden zulmettin?
Tanrı, o anda meleklere dedi ki. Peygamberliğe Musa yaraşır.
Mustafa buyurmuştur ki: Her peygamber,
gençliğinde yahut çocukluğunda mutlaka çobanlık etmiştir.
Çobanlık etmeden o sınavı geçirmeden Tanrı,
ona âlemin önderliğini vermez.
Birisi sen de ettin mi? Diye sordu. Dedi ki:
Ben de bir müddet çobanlık ettim.
olgunlukları, sabırları meydana çıksın diye Tanrı
Onları peygamber yapmadan çoban yapmıştır.
Her buyruk sahibinin de insanlara çobanlık ederken
Tanrı buyruğunu gözetmesi gerektir.
Kendisi sürüsünü güderken Musa gibi halîm olması,
akıl ve tedbirle bu işi görmesi lâzımdır.
( Mesnevi Defter 6. Beyit 3280- 3304)