نماز جمعه

Hüccetül  İslam  Dr. Muhammed Hadi Mufettih

 

HAZRETİ MUSANIN  HAYATI 2

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

 

MUSA  FİRAVUNUN SARAYINDA BÜYÜYOR

 

Firavun, eşi  Asiye  ile  birlikte  Nil  nehirine  bakan  sarayında  oturmuşken, birden  gözü dalgaların aşağıya yukarıya  salladığı  bir  sandıkçaya ilişti. Firavun  görevlilerine  emir   verdi,  hemen  sandığı  sudan  alıp krendisine  getirsinler.   Asiye  çocuğu  görür  görmez  onu  sevmeye  başladı, Allah  Musanın sevgisini  onun  kalbine  attı. Ancak  sandıkçada  bir erkek  çocuk  gören  Firavun oldukça  öfkelendi ve  bu  çocuk niye  öldürülmemiştir  diye  veryansın etmeye   başladı. Çocuğu  öldürmeye  karar   verdi. Yanında  duran  eşi  Asiye  ise  bu  çocuğu evlatlık  olarak alıp  ona  bir  süt  annesi  bulmayı   tavsiye etti. Firavun   Asiye’nin  önerisini  kabul edip  çocuğu  öldürmekten vazgeçti. Çünkü  ikisinin de erkek  çocuğu  yoktu.

 

Çocuğun  aç  olduğunu ve  süt  içmesi  gerektiğini  gördüler,  bir  süt annesi arayışına  koyuldular. İsrail  oğullarından  bir  kadının   klavuzluğuyla  Musanın annesine  vardılar. Musanın annesinden  önce  bir  kaç  süt  annesi  getirdiler.  Ancak  Musa  hiç  kimsenin  sütünü  yemedi, ta  ki  kendi  annesini  bulup  getirinceye  kadar.  Kendi  annesi  gelir  gelmez  onun  sütünü  yemeye  başladı.  Böylece  ilahi  vaad  te  gerçekleşmiş  oldu. Çünkü   Allah  buyurmuştu: لَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ    ‘’Korkma  ve  üzülme  biz  onu  sana  geri getireceğiz.’’ Musanın  annesi  belli  bir   süre  ona  süt   verdikten  sonra,  Musayı saraya  getirip  Firavun  ve  eşi  Asiyeye  bıraktı. Musanın  sarayda   yetişip  büyüdüğüne  dair  Kur’an  Firavunun  ağzından  şu  nakli  yapmaktadır:

 

  • قَالَ اَلَمْ نُرَبِّكَ فٖينَا وَلٖيداً وَلَبِثْتَ فٖينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنٖ
  • وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتٖي فَعَلْتَ وَاَنْتَ مِنَ الْكَافِرٖينَ
  • قَالَ فَعَلْتُـهَٓا اِذاً وَاَنَا۬ مِنَ الضَّٓالّٖينَؕ
  • فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لٖي رَبّٖي حُكْماً وَجَعَلَنٖي مِنَ الْمُرْسَلٖينَ

“(Makamına vardıklarında Mûsâ’ya) Firavun şöyle dedi: “Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?

Sonunda yapacağını yaptın. Sen nankörün birisin!”

Mûsâ, “Ben” dedi, “O işi, (sonunun ölüme varacağını) bilmeden yaptım.

Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana doğru karar vermeyi öğretti ve beni peygamberlerden biri yaptı.

 

.

 

Musa  toplum  içinde:

Bu arada Mûsâ  erginlik ve  büluğ çağına erişince oldukça  güçlü  ve  kuvvetli bir  genç oldu.  Bir   gün  Musa  sarayı  terkedip  şehirde  dolaşırken, İsrâiloğulları’ndan biriyle kavga eden bir Kıptî’nin saldırılarını engelleme girişiminde bulunurken ona  bir yumruk vurmuş, adam da ölmüştü; 18 ve 19. âyetlerde Firavun bu olaylara işaret ederek Mûsâ’yı nankörlükle itham etmektedir. Tefsirlerde Hz. Mûsâ’nın, öldürme kastı olmaksızın Kıptî’ye vurduğu ve bu olayın kastı aşan müessir fiil neticesinde meydana geldiği anlatılmaktadır (ayrıca bk. Kasas 28/16).

Bu olaydan sonra Hz. Mûsâ, Firavun ve kavminin kendisini öldürmek istediklerini haber alınca korkmuş ve Mısır’ı terkederek Akabe körfezinin kuzeyindeki Medyen’e gitmişti (krş. Kasas 28/20). Cenâb-ı Hak daha sonra ona ilim, hikmet ve peygamberlik görevi verdi, kardeşi Hârûn’la birlikte Firavun ve kavmine gönderdi.

Kassas suresi 14.17. ayetlerde bu   hadise  şu  şekilde  anlatılmaktadır:

  • وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَاسْتَوٰٓى اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماًؕ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنٖينَ
  • وَدَخَلَ الْمَدٖينَةَ عَلٰى حٖينِ غَفْلَةٍ مِنْ اَهْلِهَا فَوَجَدَ فٖيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِؗ هٰذَا مِنْ شٖيعَتِهٖ وَهٰذَا مِنْ عَدُوِّهٖۚ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذٖي مِنْ شٖيعَتِهٖ عَلَى الَّذٖي مِنْ عَدُوِّهٖۙ فَوَكَزَهُ مُوسٰى فَقَضٰى عَلَيْهِؗ قَالَ هٰذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِؕ اِنَّهُ عَدُوٌّ مُضِلٌّ مُبٖينٌ
  • قَالَ رَبِّ اِنّٖي ظَلَمْتُ نَفْسٖي فَاغْفِرْ لٖي فَغَفَرَ لَهُؕ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
  • قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ اَكُونَ ظَهٖيراً لِلْمُجْرِمٖينَ

﴿١٧﴾

Mûsâ yetişip olgunlaşınca, ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle ödüllendiririz.

Mûsâ, ahalisinin farkedemeyeceği bir vakitte şehre girdi. Orada, biri kendi halkından, diğeri düşmanı olan taraftan iki adamın birbirleriyle kavga ettiğini gördü. Kendi halkından olan kişi, düşman taraftan olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Mûsâ ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu; sonra şöyle dedi: “Bu şeytanın işidir; o gerçekten ayartıcı ve apaçık bir düşman!

Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim; beni bağışla!” Allah da onu bağışladı. Çünkü O, gerçekten çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.

Mûsâ, “Rabbim! Bana lutfettiğin nimetler hakkı için suçlulara asla arka çıkmayacağım” dedi.

Hz. Mûsâ sarayda iyi bir eğitim gördü. Olgunluk çağına ulaşınca Allah tarafından kendisinehikmet ve ilim verildi (krş. atevrat Çıkış, 2/2-10). Mûsâ, kendisine daha peygamberlik gelmeden Firavun’un yanlış yolda olduğunu biliyor ve İsrâiloğulları’na baskı uyguladığını görüyordu. O sebeple muhtemelen bu konudaki düşüncesini yakınlarına açmış, muhalefeti ağızdan ağıza yayılınca da gözden kaybolup kendini gizlemişti. Şehre ancak geceleri çıkıyordu. Ahalisinin haberi olmadığı bir sırada girdiği şehrin neresi olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber müfessirlerin çoğunluğuna göre Mısır’da Firavun’un ikamet ettiği şehirdir.

Rivayete göre Hz. Mûsâ, öğle vakti halkın istirahate çekilmiş olduğu bir sırada bu şehre girmiş, şehirde biri İsrâiloğulları’ndan, diğeri Kıptîler’den olan iki kişinin kavga ettiğini görmüş, İsrâilli’nin kendisinden yardım istemesi üzerine Kıptî’ye bir yumruk vurarak ölümüne sebep olmuştur.

Tefsirlerde Hz. Mûsâ’nın günahsız olduğunu göstermek için 15. âyeti çeşitli şekillerde yorumlayanlar olmuştur. Şevkânî bu yorumların, Peygamberler günah işlemekten mâsumdur” prensibine dayandığını, ancak peygamberlerin (küçük günah değil) büyük günah işlemekten mâsum bulunduklarını, Mûsâ da adamı kasten öldürmediği için bu olayın büyük günah sayılmayacağını ifade etmektedir (IV, 158). Esasen bu sırada Hz. Mûsâ’ya peygamberliğin gelmemiş olduğu da göz önüne alınmalıdır.

Bize göre Hz. Mûsâ’nın kavgaya müdahalesi hor görülen ve ezilen topluluktan birinin imdat istemesi üzerine olmuştur ve bunda kusur yoktur. Yaptığı şey, sadece tedbirsizlikle bir tokat veya yumruk vurmaktı. Böyle bir darbenin ölüm sonucunu doğurması nâdirdir. Şu halde Mûsâ’nın yaptığı, “istemeden ölüme sebep olmak” şeklinde ifade edilebilir ve bu tutumu, zayıfın yanında yer almak şeklinde bir erdem olarak da değerlendirilebilir. Kavga esnasında haklıyı haksızdan ayırmak güçtür. Mûsa’nın kendisini günahkâr görmesi, fiilinin ölüme sebep olmasındandır. 15. âyete göre Mûsâ’nın şeytana gönderme yapması da kötü kastının olmadığını gösterir. İleride gelecek âyetlere bakılırsa bu sırada Mûsâ’ya peygamberlik de gelmiş değildir. Özellikle Tevrat’ın çok daha sonra, İsrâiloğulları’nı Mısır’dan Sînâ çölüne geçirmesinin ardından inzâl edildiği bilin­mektedir.

ZALİMLERLE  İŞBİRLİĞİ  YAPMAMAK

Musanın   bu dua  cümlesi,  Mûsâ, “Rabbim! Bana lutfettiğin nimetler hakkı için suçlulara asla arka çıkmayacağım” dedi.

bütün  insanlık  için  bir ders  niteşliğindedir. Dünyada  fitne ve fesat  çıkaran, suçsuz insanların  kanını  dökenler,  zayıf  insanlara  zulüm edenler, dünyanın  dört  bir   yanında  kıyım ve  yıkıma  kalkışanlar, insanlardan  yardım, destek ve  işbirliği görmemelidirler. Resulü  Ekrem  konuyla  ilgili  olarak  şöyle  buyurmaktadır:

كُونَا لِلظَّالِمِ خَصْماً، وَلِلْمَظْلُومِ عَوْناً

“Zalime düşmanö mazluma da  yardımcı  olun.”

Hazreti  Musa  ikinci gün  tekrar  şehire  uğrar, tabiki  dünkü  hadisesnin  tedirginliği ve  takib edilme  korkusuyla, Musa  dünkü   israilinin  bu  gün  bir  başka  birisiyle  kavga  edip  yaka  paça  olduğunu gördü.  Aynı adam  tekrar  Musadan  yardım  istedi.  Musa  bu defa  adama  sert  çıkarak  neden  insanlarla  kavga ettiği yönünde  ona  kızdı. Ancak  yine de   İsrailinin  kıptinin  zulmüne  ugradığı   düşüncesiyle  ona  doğru gitti ve  haksızlığa  son  vermek  istedi. Konuyla  ilgili  olarak Kasas  suresi 18. 19 ayette   şöyle  denilmektedir:

  • فَاَصْبَحَ فِي الْمَدٖينَةِ خَٓائِفاً يَتَرَقَّبُ فَاِذَا الَّذِي اسْتَنْصَرَهُ بِالْاَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُؕ قَالَ لَهُ مُوسٰٓى اِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُبٖينٌ
  • فَلَمَّٓا اَنْ اَرَادَ اَنْ يَبْطِشَ بِالَّذٖي هُوَ عَدُوٌّ لَهُمَاۙ قَالَ يَا مُوسٰٓى اَتُرٖيدُ اَنْ تَقْتُلَنٖي كَمَا قَتَلْتَ نَفْساً بِالْاَمْسِࣗ اِنْ تُرٖيدُ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ جَبَّاراً فِي الْاَرْضِ وَمَا تُرٖيدُ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِحٖينَ

“Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen adam bağırarak ondan yine yardım istiyor! Mûsâ ona, “Açıkçası sen düpedüz serserinin birisin” dedi.

Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, şimdi de beni mi öldürmek istiyorsun? Demek ki sen insanların arasını düzelten değil de bu ülkede zorba biri olmak istiyorsun!” dedi.

 

Kıptî’nin kim tarafından öldürüldüğü henüz duyulmamıştı. Hz. Mûsâ ise onu öldürdüğü için başına gelebilecek kötülükleri düşünerek geceyi korku içinde geçirdi. Ertesi gün etrafı gözetleyerek şehirde dolaşırken bir gün önce başını derde sokan İsrâilli’nin yine bir Kıptî ile kavga ettiğini gördü. İsrâilli, Mûsâ’dan yine yardım istedi. Mûsâ dün başını belâya sokmuş olan İsrâilli’yi, “Doğrusu sen azgının birisin diyerek azarladı. Bununla birlikte her ikisine de düşmanca davranan Kıptî’ye vurmak isteyince, İsrâilli azarlanmış olmanın da etkisiyle kendisine vuracağını sanarak, Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi şimdi de beni mi öldüreceksin?” dedi. Konuşmanın akışına bakarak bu sözün Kıptî’ye ait olduğunu söyleyenler de vardır. Bunlara göre Kıptî olayın fâilini daha önce İsrâilli’den öğrenmişti

AL-İ FIRAVUN MÜMİNİ’NİN MUSAYA  YARDIMI

Musaya şehiri  terketmesi aksi,  takdirde  saray  tarafından  öldürüleceğini  haber   veren  kişi, Firavun  ailesinden  mumin  olan  kişiydi. Bu adam  mümin ve  aynı  zamanda  mazlumların  destekçisiydi. İsrail  oğullarının   kıptilerden ve  Firavundan  neler  çektiğini ve  hangi  mezalimlere  maruz  kaldığını  sarayda  olması  hasebiyle   çok  iyi  biliyordu. Musanın  hayatının  tehlikede olduğunu  anlayınca   şehirin  diğer  ucundan  hızlı  bir  şekilde Musaya  gelip  kendisine  Mısırı  terketmesını  istedi. Kuran  bu  hususta  şöyle   diyor:

  • وَجَٓاءَ رَجُلٌ مِنْ اَقْصَا الْمَدٖينَةِ يَسْعٰىؗ قَالَ يَا مُوسٰٓى اِنَّ الْمَلَاَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ اِنّٖي لَكَ مِنَ النَّاصِحٖينَ
  • فَخَرَجَ مِنْهَا خَٓائِفاً يَتَرَقَّبُؗ قَالَ رَبِّ نَجِّنٖي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمٖينَࣖ

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve dedi ki: “Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında görüşme yapıyorlar; derhal çıkıp git! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim.”

Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek oradan ayrıldı. “Rabbim! Beni zalimler topluluğundan kurtar” dedi.

 

Kıptî’yi kimin öldürdüğü ortaya çıkınca haber Mûsâ’nın durumundan rahatsız olan Firavun’a ulaştırıldı ve hemen yakalanması için gereken tedbir alındı. Hz. Mûsâ’nın iyiliğini düşünen bir kişi koşarak gelip bu durumdan onu haberdar etti ve şehirden çıkıp gitmesi için nasihatte bulundu. Bunun üzerine Hz. Mûsâ Medyen’e gitmek üzere şehri terketti. Bu  kişi   Fıravun  ailesnin  Mümini  diye  İslam  dininde  meşhur  olmuştur.

Firavun  ailesinin  mümininin  yaptığı işte,  her  kes  için bir  ders  vardır.zamanında   alınan  bir  karar  tarihin  seyri ve  rotasını  değiştirebilir. Bu  müminin  verdiği  haberle   Mısırı  terk eden  Musanın  hayatının  birinci  evresi  son  buluyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment