Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Mufettih
HAZRETİ MUSANIN HAYATI 1
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Hem Yahudilik ve Hıristiyanlığa hem de İslâm’a göre büyük bir peygamber ve İsrâiloğulları’nı Firavun’un zulmünden kurtarıp hürriyete kavuşturan bir liderdir. Hakkında Ahd-i Atîk’in Tevrat dışındaki bölümleriyle Ahd-i Cedîd’de kısmen bilgi bulunmakla birlikte onunla ilgili yegâne kaynak Tevrat ile Kur’ân-ı Kerîm’dir. Tevrat’ın hemen hemen tamamı Hz. Mûsâ’nın ve önderliğini yaptığı İsrâiloğulları’nın tarihinden ibarettir. Yaşadığı döneme ait diğer kaynaklarda kendisinden bahsedilmemekte, Kitâb-ı Mukaddes’te onun dışında bu adı taşıyan başka bir kimse bulunmamaktadır. Tevrat Mûsâ’yı peygamberlerin en büyüğü olarak takdim eder (Tesniye, 34/10). Bu husus, Maimonides’in tesbit ettiği yahudi âmentüsünde bir iman esası olarak yer almıştır. Hz. Mûsâ, Tevrat’a göre sadece ona ait bir nitelik olmak üzere Tanrı ile yüzyüze söyleşen, Tanrı’nın Sînâ’daki vahyine aracı olarak seçtiği, esaret altındaki halkı kâhinler melekûtu ve mukaddes millet haline getiren, eşsiz ve benzersiz bir kişidir (Çıkış, 19/5-6, 33/11; Sayılar, 12/6-8). Mûsâ, Kur’ân-ı Kerîm’de de adı en çok geçen peygamberdir.
Mûsâ adının İbrânîce’deki karşılığı Moşeh olup kelimenin menşei tartışmalıdır. Tevrat’ta nakledildiğine göre Firavun’un kızı onu sudan çıkardığı için kendisine bu adı vermiştir (Çıkış, 2/10). Buna göre Moşeh kelimesi, İbrânîce’de “çekip çıkarmak” anlamına gelmektedir. Mûsâ kelimesinin menşeini tartışmışlardır. Kelimenin aslının İbrânîce “su” anlamındaki mu ve “ağaç” anlamındaki şa’dan oluşan Moşa olduğu, su ve ağacın yanında veya sudaki bir sandık içinde bulunduğu için Mûsâ’ya bu adın verildiği belirtilmektedir (Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 567-568). Câhiliye döneminde Araplar arasında Mûsâ ismi kullanılmıyordu, bu isim İslâm’ın gelişinden sonra yaygınlaşmıştır.
Kur’anı Kerimde Ulu’l Azm yani büyüklük ve azamet sahibi beş peygamberden biri olarak nitelenmiştir. İsmi Kur’anda en fazla zikredilen peygamberdir. 136 defa ismi Kur’anda geçmiştir. İbrahim (a.s)la birlikte en fazla dua cümlelerinin kendisinden nakledildiği peygamberdir. Tarih kitaplarında yazılmış olduğuna göre Adem (a.s)’ın cennetten atılmasından 3748 sene sonra dünyaya gelmiştir. Hazreti Musa, Hazreti İbrahimden 500 sene sonra dünyaya gelmişştir. Musanın soyu Hazreti Yakubun oğlu Laviye uzanmaktadır. Annesinin adı Yokabed olarak tarihe geçmiştir. Kur’anda kendisinden Kelimullah olarak ta söz edilmektedir. Yani Allah ile konuşan.
Hazreti Musanın Hayat Hikayesi
Musa’nın inişli çıkışlı hayatını beş evreye ayırabiliriz.
- Doğumu, çocukluğu ve Fıravunun sarayında büyümesi.
- Mısırdan medyene Hicreti ve Hazreti Şuaybın yanında yaşaması
- Mısıra geri dönüşü, Firavunla mücadele ve peygamberlik dönemi
- Firavun ve askerlerinin helaketi, (ölümü) Kudüse giriş
- İsrail oğullarıyla sorunlar ve sürtüşmeler.
Birinci evre: Doğumu, çocukluğu ve sarayda büyümesi:
Musa Birinci Ramses diye adlandırılan Firavunun döneminde dünyaya gelmiştir. Mucadele ettiği firavun ise kendsiyle sarayda beraber büyüdüğü ikinci Ramsestir. Birinci Ramsese bir gece rüyasında kudüs tarafından bir ateşin tutuşup Mısıra doğru geldiğini ve kıptilerin evine düşüp yaktığını daha sonra bağ ve bahçelerini de yok ettiğini, ancak İsrailoğullarının evlerine dokunmadığını görür. Rüya tabircileri ve kahinler yakın bir zamanda İsrailoğullarından bir çocuğun doğacağını ve saltanatına son verip kendisi ve yandaşlarını yok edeceğini söylediler.
Tevrat bu konuda şöyle diyor: Mısır Fravunu Ramses şefre ve fow’a adındaki ebelere ibrani kadınlara doğum anında yardım ettiklerinde, baksınlar eger doğan çocuk erkek ise hemen öldürsünler. Kız olursa hayatta bıraksınlar. (Tevrat Çıkış 1: 15.16)
Kur’anı Kerimde bu hususu şu şekilde izah etmektedir.
- اِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْاَرْضِ وَجَعَلَ اَهْلَهَا شِيَعاً يَسْتَضْعِفُ طَٓائِفَةً مِنْهُمْ يُذَبِّـحُ اَبْنَٓاءَهُمْ وَيَسْتَحْـيٖ نِسَٓاءَهُمْؕ اِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدٖينَ
﴿٤﴾
‘’Kuşkusuz ülkesinde Firavun ululuk taslamış, (ayırımcılık yaparak) halkını da gruplara ayırmıştı. Gruplardan birini, erkek çocuklarını kıyımdan geçirip kızlarını sağ bırakarak güçsüz düşürmek istiyordu. Hiç kuşkusuz o huzur ve güveni bozanlardandı.’’ ( Kasas 4)
Mûsâ dünyaya geldiği sırada Mısır’ın yönetimini elinde bulunduran Firavun, ülkesinin sınırlarını genişletmiş, bu durum onu şımartmıştı. O, Kur’an’da değişik yönlerden eleştirilmekle birlikte asıl eleştirilen yönü tanrılık taslaması, kendini herkesten üstün görmesidir. Firavun, halkını tabakalara bölmüş, 4. âyette de işaret buyurulduğu üzere özellikle İsrâil asıllı olanlara insanlık onuruna yakışmayacak şekilde muamele etmiştir. Bu sebeple aynı âyetin son cümlesinde onun fesad çıkaranlardan olduğu ve normal düzeni bozduğu ifade edilmektedir. Mısır’da çoğalıp kendisine isyan edeceklerinden kaygılandığı için İsrâil asıllı olanların erkek çocuklarına kıyım uyguladı. Ayrıca insanları ağır işlerde çalıştırıp özellikle yaşlıların ölümüne sebep oldu (bilgi için bk. Bakara 2/49; A‘râf 7/103).
ZOR VE KATI ŞARTLARDA MUSA’NIN DOĞUMU
Musa’nın doğum zamanı yaklaştıkça, Annesi Yokabed’in kaygısı ve korkusu artıyordu. Sabah akşam düşüncesi çocuğunu Firavunun cellatlarından nasıl kurtarabilir. Musa’nın doğumundan sonra annesi Alllaha yalvarıp zakarıp bir çözüm kendisine sunmasını talep etti. Allah Yokabede şöyle vahiy etti.
- وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّ مُوسٰٓى اَنْ اَرْضِعٖيهِۚ فَاِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَاَلْقٖيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافٖي وَلَا تَحْزَنٖيۚ اِنَّا رَٓادُّوهُ اِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلٖينَ
- فَالْتَقَطَهُٓ اٰلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُواًّ وَحَزَناًؕ اِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِـٖٔينَ
- وَقَالَتِ امْرَاَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لٖي وَلَكَؕ لَا تَقْتُلُوهُࣗ عَسٰٓى اَنْ يَنْفَعَنَٓا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَداً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
“Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden endişe ettiğinde onu nehre bırak. Korkup kaygılanma. Biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız” diye vahyettik.
Nitekim Firavun ailesi onu bulup aldı. Ama sonunda o kendileri için bir düşman ve tasa sebebi olacaktı. Şüphesiz Firavun, Hâmân ve askerleri yanlış yoldalardı.
Firavun’un karısı, “O, senin ve benim göz aydınlığımız, muradımız olsun! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur veya onu evlât ediniriz” demişti. Onlar işin farkında değillerdi.” (Kasas ( 7-9)
Hz. Mûsâ’nın annesine yapılan vahiy muhtemelen peygamberlere yapılan vahiy değil, seçkin kulların kalbine doğan ilham anlamındadır. Sıkı bir şekilde uygulanan bu katliamdan Mûsâ’yı kurtarması için Allah tarafından annesine, onu bir süre emzirmesi, çocuğun hayatının tehlikeye düştüğünü hissettiği anda onu bir sandukaya koyup Nil nehrine bırakması ilham edilmiş, annesi de emredileni yapmıştı. Çünkü Allah ona, “Korkup kaygılanma, biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız” diye ilham etmişti. Nitekim sonunda ilâhî takdir tecelli etmiş, Firavun ailesi, İsrâiloğulları’na yapmış olduğu zulmün karşılığı olarak ileride kendilerine düşman ve üzüntü sebebi olacak bebeği Nil kıyısında bularak Firavun’a getirmişlerdir. 8. âyette Firavun ve beraberindekilerin gerek Allah’a karşı nankörlüklerinin gerekse İsrâiloğulları’na uyguladıkları zulmün yanlışlığına, dolayısıyla Hz. Mûsâ’nın ileride bunlara karşı vereceği mücadeleye işaret edilmektedir. Yüce Allah Mûsâ’nın korunup kollanması ve kendi gözetiminde yetiştirilip olgunlaşması için onu katından bir sevgi ile kuşatmış, kezâ ona karşı insanların kalbine de sevgi yerleştirmiştir (bk. Tâhâ 20/39). Bundan dolayı Firavun’un eşi Asiye (Râzî, XXIV, 228), çocuğun hayatına kıyılmaması ve kendisinde kalması için Firavun’a ricada bulunmuş; “O, senin ve benim göz aydınlığımız, muradımız olsun!” diyerek bir sevinç ve mutluluk kaynağı olduğuna işaret ettikten sonra ondan faydalanabilecek veya onu evlât edinebileceklerini söyleyip kocasını razı etmiştir. “Onlar işin farkında değillerdi” cümlesi Firavun ve adamlarının ileride Hz. Mûsâ sebebiyle başlarına gelecek olanları bilmediklerine işaret etmektedir.Tevratta ise bu Kıssa şu şekilde anlatılmaktadır:
Musa’nın annesi Onu üç ay insanlardan gizli tuttu. Daha fazla gizli tutamıyacağını anlayınca, kamıştan bir sepet yaptı. Zift ile sıvadı ki, sepet su kaçırmasın. Musayı sepete koyup Nilin sazlıklarına bıraktı. Küçük kardeşi başına ne gelir diye uzaktan onu takib ediyordu. ( Tevrat çıkış kitabı 2-4)
Şair Bayan Pervin İtisami bu hususu, manzum olarak şu şekilde dile getirmektedir:
مادر موسی چو موسی را به نیل در فكند از گفته ربّ جلیل
خود ز ساحل كرد با حسرت نگاه گفت كای فرزند خرد بی گناه
گر فراموشت كند لطف خدای چون زهی زین كشتی بی ناخدای
وحی آمد كاین چه فكر باطل است رهرو ما اینك اندر منزل است
ما گرفتیم آنچه را انداختی دست حق را دیدی و نشناختی
نیست بازی کار حق، خود را مباز آنچه بردیم از تو، باز آریم باز
سطح آب از گاهوارش خوشتر است دایهاش سیلاب و موجش مادر است
رودها نه از خود طغیان میكنند آنچه میگوییم ما آن میكنند!
ما به دریا حكم طوفان میدهیم ما به سیل و موج فرمان میدهیم
نقش هستی نقشی از ایوان ما است خاك و باد و آب سرگردان ما است
به كه برگردی به ما بسپاریش كی تو از ما دوست تر میداریش؟!
Musa’nın Annesi Celil olan Allahın emriyle
Musayı Nil nehrine bırakınca
Kendisi sahilden hasretle çocouğuna bakıp
Ey küçücük günahsız oğlum diye söyleniyordu
Sen kaptansız bir gemiye benziyorsun
Allahın lutfü seni unutursa başına neler gelir.!
Vahiy geldi bu nasıl yanlış bir düşüncedir.
Bizim yolcumuz kendi maksadına varmıştır bile.
Senin suya bıraktığını biz aldık
Ancak sen ona uzanan hakkın elini görmedin,
Allahın işi bir şaka değildir, kendini kaybetme.
Senden aldığımızı tekrar sana geri getireceğiz.
Suyun yüzü, onun beşiğinden daha hoştur.
Akıntı ebesi dalgaysa Annesidir.
Nehirler kendiliğinden çoşup taşmazlar.
Biz ne emrediyorsak onu yaparlar.
Denize tufan emrini biz veririz.
Sele ve dalgaya biz ferman veririz.
Varlık nakışını ve rengini bizim dergahtan alır
Toprak, rüzgar ve su bizim emrimize amade
İyisi odur çocuğu bize bırak
Biz onu senden daha fazla severiz.