Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Mufettih
HAZRETİ YUSUFUN HAYATI 6
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Hazreti Yusfun hayatından dersler 6
SABRI CEMİL
Kur’anı Kerimin bildirdiğine göre, Hazreti yakup çocuklarının kendisi için sebep olduğu sorun ve sıkıntılardan dolayı Sabr-ı cemil dileğinde bulunmuştur. Bu sorunlardan biri çocuklarının Yusufu kurt yedi şeklindeki yalanları ve entrikaları olmuştur. Konuyla ilgili olarak Kur’anı Kerim şöyle buyurmaktadır.
- وَجَاءُوا عَلَى قَمِيصِهِ بِدَمٍ كَذِبٍ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ، وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ ﴿یوسف:۱۸﴾
“Gömleğinin üstünde uydurma bir kan izi de gösterdiler. Ya‘kūb, “Hayır! Nefsiniz sizi kötü bir iş yapmaya sürüklemiş; artık (bana düşen) güzelce sabretmektir. Anlattığınız şeyler karşısında, kendisine sığınılacak olan ise ancak Allah’tır” dedi.“
Kardeşleri, Hz. Yûsuf’un gömleğini, kestikleri bir hayvanın kanına bulayarak akşam üzeri babalarına getirdiler ve kendileri yarış yaparken onu bir kurdun yediğini ağlayarak söylediler. Rivayete göre bu acı haberi alan Hz. Ya‘kūb, çok üzüldü ve gömleği alıp yüzüne sürerek dedi ki: “Bugüne kadar böyle yumuşak huylu bir kurt görmedim! Oğlumu yemiş fakat sırtındaki gömleği yırtmamış!” (Taberî, XII, 164). Ya‘kūb bu sözleriyle oğullarının söylediklerine inanmadığını ifade etmek istemiştir. Nitekim oğullarına, “Hayır! Nefsiniz sizi kötü bir iş yapmaya sürüklemiş” diyerek bu kanaatini belirtmiştir. Hazreti Yakub bu hadiseden sonra Yüce Allahtan sabrı Cemil temennisinde bulunmuştur.
Diğer sorun veya hadise ise Yusufun kardeşleri anneden kardeşleri olmayan ve Yusufla aynı anneden olan Bünyamini Mısırda bırakıp Yakuba dönüp şu beyanda bulunmaları olmuştur.
يَا أَبَانَا إِنَّ ابْنَكَ سَرَقَ وَمَا شَهِدْنَا إِلَّا بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظِينَ
“Şimdi siz babanızın yanına dönün ve ona deyin ki: «Sevgili babamız! İnan ki, senin oğlun hırsızlık yaptı. Biz de sadece bildiğimiz, gördüğümüz şeylere şâhitlik ediyoruz. Sana söz verirken biz gelecekte ne olacağını bilemezdik. Zira biz gaybın bekçileri değiliz ki!»
Onların sözlerine karşın Hazreti Yakub şöyle dedi:
- قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ، عَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ ﴿یوسف:۸۳﴾
“Babaları şöyle dedi: “Hayır, nefisleriniz bu hususta sizi aldattı. Bana düşen artık güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Şüphesiz O, çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”
Sabrı cemil : Allah için istikameti kaybetmeden kararlılıkla ve süreklilikle birlikte gerçekleşen sabır. Sabrı cemilin iki özelliği vardır.
1-Sürekli olması, ümitsizlik ve karamsarlığa mecal verilmemesi
2-Feryad, figan, inleme ve sizlamanın eşlik etmemesi.
Büyük olay ve hadisler karşısında güzel bir sabır ve sebat göstermek insanın güşlü şahsiyeti ve derin ve kararlı ruhunun göstergesi sayılkmaktadır. Bu sabır peygamberlerin, müşrik muhalifleri ve karşıtı zalimlerin eziyet ve hakaretlerine karşı gösterdikleri sabırdır. Peygamberler sihirbaz veya kahin ve mecnun olarak tanımlanıp vaat ve müjdleri tekzib edildiğine ( yalanlandığında) onlar sabır gösterip halim ve selim davranıyorlardı. Konuyla ilgili olarak sevgili peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
مَا أُوذِيَ نَبِيٌّ مِثْلَ مَا أُوذِيتُ
Hiç bir peygamber benim kadar eziyet görmemiştir.
Peygamberini teskin etmek, yatıştırmak üzere Allah sabrı cemili tavsiye etmektedir. Maaric suresi 5. Ayeti kerimede Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا
(Habîbim) sen (şimdilik) güzel bir sabır ile katlan.
SABIRLA İLGİLİ AYETLER
Kurân-ı Kerîm’de sabırla alâkalı birçok âyet-i kerîme mevcuttur. Allah Teâlâ, insanların âhireti kazanabilmeleri için imtihan edilecekleri şeylerden birinin sabır olduğunu şöyle ifâde eder:
“Şüphesiz ki sizi biraz korku, biraz açlık, biraz mal, can ve mahsul eksikliği ile imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele!” (el-Bakara 2/155)
Cenâb-ı Hak kullarını, sabredenleri ortaya çıkarmak ve mükâfatlandırmak için imtihan etmektedir; “İçinizden mücâhede edenler ve sabır gösterenler belli oluncaya kadar elbette sizi imtihan ederiz.” (Muhammed 47/31) Allah sabreden kullarını sevmekte, onlarla beraber olduğunu bildirmekte ve ecirlerini hesapsız olarak vereceğini va’detmektedir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Ancak sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir.” (ez-Zümer 39/10)
Yüce Rabbimiz’in mübârek isimlerinden biri de “çok sabreden” mânâsına “es-Sabûr”dur. Resûlullah: “İşittiği bir sözün eziyetine karşı, Allah Teâlâ’dan daha çok sabreden hiçbir kimse yoktur. Zîrâ müşrikler O’na çocuk nisbet ediyorlar da O yine onlara âfiyet ve rızık vermeye devam ediyor.” (Buharî, Edeb, 71) hadisleriyle Rabbimiz’in bu güzel ismini ne kadar vecîz bir şekilde açıklamıştır. Bir mü’minin sabırlı olması için “es-Sabûr” ism-i şerîfini çokça zikretmesi ve üzerinde tefekkür etmesi gerekir.
11- ALLAHIN İHSAN EHLİNE MÜKAFATI
Yusuf kıssasından alınacak bir çok ders ve ibret vardır. Bunlardan biri de Hazreti Yusufun muhsin olarak adlandırılması ve ihsanından dolayı Allah tarafından ilim ve hikmetle mükafatlandırılmış olmasıdır. Hazreti Yusufun ihsanına geçmeden önce Ihsan kavramının bir tanım ve tarafini yapmamız icab edecektir.
Sözlükte “güzel olmak” mânasına gelen hüsn kökünden türetilmiş bir masdar olup genel olarak “başkasına iyilik etmek” ve “yaptığı işi güzel yapmak” şeklinde kısmen farklı iki anlamda kullanılmaktadır. İhsanda bulunan kişiye muhsin denir. Bir insanın gerçekleştirdiği işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi için hem neyi nasıl yapması icap ettiğini iyi bilmesi hem de bu bilgisini en güzel biçimde eyleme dönüştürmesi gerekir. İmam Ali ( a.s), “İnsanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır” derken bunu kastetmiştir. Allah’ın yarattığı her şeyi ihsanla yarattığını bildiren âyette de اَلَّذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ (es-Secde 32/7) ihsan kavramı bu anlamdadır. Ahlâk literatüründe ihsan genellikle, “iyiliklerde farz olan asgari ölçünün ötesine geçip isteyerek ve severek daha fazlasını yapmak” mânasında kullanılır. Râgıb el-İsfahânî’nin diğer İslâm âlimlerince de paylaşılan düşüncesine göre ihsan adaletin üstünde bir derecedir; adalet borcunu vermek, alacağını almak, ihsan ise üstüne düşenden daha fazlasını vermek, alması gerekenden daha azını almaktır. Bundan dolayı adaleti gözetmek vâcip, ihsanı gözetmek mendup ve müstehaptır (el-Müfredât, “ḥsn”, “ʿadl” md
Allah’ın kuluna karşı cömertliği, hak ettiğinden fazlasını vermesi, işini rast getirmesi” anlamındaki ihsan, kelâm literatüründe çoğunlukla “lutuf” kelimesiyle ifade edilmiş ve Allah’ın kimlere, ne şekilde lutufta bulunacağı, bu hususta insanlara farklı muamele edip etmeyeceği gibi meseleler kelam alimleri arasında tartışma konusu olmuştur
İnsana nisbet edildiği âyet ve hadislerde ihsan kavramı iki bağlamda kullanılır.
- a) “Yaptığını güzel yapmak” şeklinde özetlenen anlamına uygun olarak kulun Allah’a karşı hissettiği derin saygı, bağlılık ve itaat ruhunu ve bu ruh halinin ürünü olan iyi davranışları kapsar. Hz. Peygamber’in “Cibrîl hadisi” diye bilinen hadiste geçen, “İhsan Allah’ı görür gibi ibadet etmendir; çünkü sen O’nu görmesen de O seni görmektedir” şeklindeki açıklaması, ihlâs terimiyle de ifade edilen bu bağlamdaki ihsanın en güzel tanımı kabul edilmiş ve üzerinde önemle durulmuştur.
- b) İhsan, hilim erdeminden kaynaklanan bir anlayışla kişinin başta annesi ve babası olmak üzere diğer insanlar karşısındaki sevgiye dayalı özverili tutumunu ifade eder. Nitekim çeşitli âyetlerde “muhsinler” olarak anılan müminlerin hilim ruhunu yansıtan bazı seçkin özellikleri üzerinde durulmuş ve bu suretle ihsan kavramının içeriğine giren erdemlere de işaret edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: Öfkeye hâkim olma, affetme, hoşgörü, sabır (Âl-i İmrân 3/134-135; el-Mâide 5/13; Hûd 11/115; Yûsuf 12/90), işlerde aşırılıktan sakınma, kararlılık ve cesaret (Âl-i İmrân 3/147-148), tokgözlülük ve cömertlik (el-Bakara 2/236; Âl-i İmrân 3/134).
- وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُٓ اٰتَيْنَاهُ حُكْماً وَعِلْماًؕ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنٖينَ
“Yûsuf olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.”
Meâlinde “olgunluk çağı” diye tercüme ettiğimiz eşüd kelimesi sözlükte “güç ve kuvvet” anlamına gelir. Âyette kişinin en fazla güçlü olduğu çağı ifade etmek üzere kullanılmıştır.
Hz. Yûsuf’a verilen “hikmet ve ilim”, “sağlıklı muhakeme, yönetme ve yargılama yeteneği”, özellikle “rüyaları yorumlama bilgisi” şeklinde açıklanmıştır. Nitekim Hz. Yûsuf’un, “Ey Rabbim! Bana iktidar verdin ve bana olayların yorumunu da öğrettin” (Yûsuf 12/101) meâlindeki duasında buna işaret vardır. Hazreti Yusuf iffet ve hayasını koruduğu ve kendisine babalık yapan azize gösterdiği sadakat ve vefakarlıktan dolayı ilim.hikmet ve rüya tabiri gibi lütuflarla mukafatlandırılmıştır. Onun ihsanı ahlaki bir ihsan, hem azize karşı ve hem de kendisini iğfale kalkişan hanıma karşı. Bu davranışından dolayı Allahın kendisine bağışlamış olduğu ilim ve hikmete Yusuf suresinin 101. Ayetinde Yusufun ağzından bir dua cümlesi şeklinde işaret edilmiştir.
- رَبِّ قَدْ اٰتَيْتَنٖي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنٖي مِنْ تَأْوٖيلِ الْاَحَادٖيثِۚ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّٖ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ تَوَفَّنٖي مُسْلِماً وَاَلْحِقْنٖي بِالصَّالِحٖينَ
“Ey rabbim! Bana iktidar verdin ve bana rüyaların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada da âhirette de beni yönetip himaye eden sensin. Müslüman olarak canımı al ve beni iyi kulların arasına kat!”
Hz. Yûsuf, mülkü ve onu yönetmek için gerekli olan olayları yorumlama ilmini kendisine yüce Allah’ın verdiğini, dünyada da âhirette de kendisini yönetip himaye eden velîsinin Allah olduğunu zikrederek O’na şükranlarını arzediyor ve dünyada insana verilen imkânların “iyi bir insan ve iyi bir müslüman olma” amacına hizmet etmesi gerektiğini vurguluyor