Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Mufettih
HAZRETİ YUSUFUN HAYATI 1
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
HAZRETİ YUSUFUN HAYATI VE ALINACAK DERSLER
Yusuf adının anlamı ( etymolojisi)
Yûsuf kelimesinin aslı İbrânîce Yosef’tir. Bu ismin, uzun süre çocuğu olmayan Rahel’in (Tekvîn, 29/31; 30/1) Yûsuf’un doğumu ile anne olamamanın utancından kurtulduğuna işaret etmek üzere “ortadan kaldırmak” anlamındaki asaf kökünden geldiği (Tekvîn, 30/23; Tora, I, 229) veya Rahel’in, doğan çocuğuna daha sonra bir çocuğunun daha olması için “arttırmak, ilâve etmek” anlamındaki yasaf kökünden, “Tanrı arttıracak, bir tane daha verecek” anlamında Yosef adını verdiği (DB, III/2, s. 1655; IDB, II, 981), Yûsuf’tan sonra da ikinci çocuğu Bünyâmin’in doğduğu (Tekvîn, 30/24; 35/17, 18) belirtilmektedir. İslâmî kaynaklarda ise bu adın Yûsuf, Yûsef, Yûsif şeklinde üç farklı okunuşu söz konusudur (Lisânü’l-ʿArab, “esf” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “esf” md.) ve menşei tartışmalıdır. Kelimenin Arapça olup “üzülmek” anlamındaki eseften türediği, ayrılığı ile babasını üzen Yûsuf’a “üzen” anlamında Yûsif, kardeşleri onu babalarından ayırarak kendisini üzdükleri için “üzülen” anlamında Yûsef denildiği ileri sürülmekteyse de (Fîrûzâbâdî, VI, 46) ismin Arapça asıllı olmadığı kabul edilmektedir.
Yusuf kıssası Kur’anı Kerimin en güzel ve öğretici kıssalarından biridir. Kur’ân-ı Kerîm’de Yûsuf adı yirmi beşi Yûsuf sûresinde, ikisi diğer sûrelerde (el-En‘âm 6/84; el-Mü’min 40/34) olmak üzere yirmi yedi defa geçmektedir. Yûsuf kıssası Kur’an’da aynı adı taşıyan sûrede bir bütünlük içinde verilmekte, yine Kur’an’da İsrâiloğulları’nın Yûsuf’un söylediklerini şüpheyle karşıladıkları bildirilmektedir: “Yûsuf da size daha önce gerçeğin bütün kanıtlarıyla gelmişti, fakat size getirdiğine karşı şüphe duymakta tereddüt etmediniz, sonunda Yûsuf ölünce de, ‘Allah ondan başka hiçbir elçi göndermeyecek’ dediniz” (el-Mü’min 40/34). Yusuf kıssası hakkında Allah şöyle buyurmaktadır:
- نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ هَذَا الْقُرْآنَ وَإِنْ كُنْتَ مِنْ قَبْلِهِ لَمِنَ الْغَافِلِينَ ﴿یوسف:۳﴾
Ey Muhammed! Biz sana bu Kur’ân’ı vahyetmekle her türlü haberleri, sana en güzel ifa“Biz, sana vahyettiğimiz bu Kur’an ile kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Oysa sen daha önce bunları hiç bilmezdin.”
de b Kur’ân-ı Kerîm mûcize bir kelamdır. Onun mûcize oluş yönlerinden biri de gaypten haber vermesidir. Nitekim bu âyet-i kerîmede, kendisine vahyedilen bu Kur’an sayesinde Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’e, daha önce hiç haberi olmadığı hususların en güzel bir ifade ile anlatılacağı müjdelenmektedir.
Âyette yer alan اَحْسَنَ الْقَصَصِ “ahsene’l-kasas” ibaresi iki mânaya gelir:
› En güzel şekilde anlatma
› En güzel kıssa
Buna göre burada en güzel şekilde anlatılacak olan Yûsuf (a.s.)’ın kıssası, aynı zamanda kıssaların da en güzelidir. Bunun sebep ve hikmetleri hakkında şu izahlar yapılabilir:
› Buna “en güzel kıssa” adının veriliş sebebi, Hz. Yûsuf’un kardeşlerini güzel bir şekilde affedip bağışlaması, eziyetlerine sabredip katlanması, onlarla karşılaştıktan sonra da yapmış olduklarını hatırlatmayarak onları affetmesi, onları af edişindeki keremidir. Hatta Hz. Yûsuf kardeşlerine : “Bugün size bir ayıplama, bir kınama yok” (Yûsuf 12/92) demişti.
› Bu sûrede peygamberlerin, sâlihlerin, meleklerin, şeytanların, cinlerin, insanların, hayvanların, kuşların, hükümdarların ve onların idâre ettikleri kimselerin davranışlarının, tüccarların, âlimlerin ve cahillerin, erkeklerin, kadınların, kadınların hile ve tuzaklarının söz konusu edilmesidir. Yine bu sûrede tevhid, fıkıh, siyer, rüya tabiri, siyaset, muaşeret, iktisadi hayat, hem dine hem de dünyaya yarayacak pek çok faydalı hususların bulunmasıdır.
› Bu sûrede sevenin, sevilenin ve bunların izledikleri yolların söz konusu edilmesidir.
› Kur’ân-ı Kerîm’de bu kıssanın ihtiva ettiği ibret ve hükümleri ihtiva eden bir başka kıssa bulunmamasıdır. Nitekim bu sûrenin sonunda yer alan
قَدْ كَانَ ف۪ي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِۜ مَا كَانَ حَد۪يثًا يُفْتَرٰى وَلٰكِنْ تَصْد۪يقَ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْص۪يلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
“Yemin olsun ki, önceki peygamberlerin, özellikle Yûsuf ve kardeşlerinin kıssalarında selîm akıl sahiplerinin çıkaracağı nice dersler ve ibretler vardır” (Yûsuf 12/111) buyruğu bu hususa işaret eder.
› Bu sûrede sözü edilen herkesin sonunda mutluluğu elde etmesidir. Bunun için Yûsuf’un, babasının, kardeşlerinin ve azizin hanımının akıbetlerini hatırlamak yetecektir. Ayrıca hükümdarın da Hz. Yûsuf’a iman edip İslâm’a girdiği de söylenmiştir. Rüyasının tabir edilmesini isteyen ve rüyasında efendisine şarap sunduğunu gören kişi ve yine denildiğine göre şâhitlikte bulunan kişi de böyledir. Kısaca hepsinin sonuçta hayra ulaştığı görülmektedir.
› Bu isim, Yûsuf’un yaptığı şu duanın en güzel dua, olmasından ileri gelmiştir:
رَبِّ قَدْ ءَاتَيْتَنِى مِنَ ٱلْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِى مِن تَأْوِيلِ ٱلْأَحَادِيثِ ۚ فَاطِرَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ أَنتَ وَلِىِّۦ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ ۖ تَوَفَّنِى مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِى بِٱلصَّٰلِحِينَ
“Allahım! müslüman olarak canımı al ve beni sâlih kullarının arasına kat!” (Yûsuf 12/101) Yûsuf (a.s.) müslüman bir halde ölerek Allah’a ulaşmayı temenni eden ilk kişidir.
› Bu kıssa, lafızları itibariyle çok veciz fakat mânaları açısından çok muhtevalıdır. Aslında bu kıssa, verâset, hilâfet, kalp, ruh, çeşitli kuvveler ile nefs-i emmârenin tasfiyesini ortaya koymaktadır. Bu nefs-i emmâre ilk olarak Züleyha sûretinde ortaya çıkmış, emmâreliği yüzünden Yûsuf’u arzuladıktan sonra müslüman olup rızâ ve imtinan makamına ulaşıncaya kadar kendini tezkiye etmiş ve teslim olmuş; nefsânî kuvvetlerinin, kardeşleri suretinde boyun eğişinden sonra da Yûsufî ruhla bir araya gelmiştir.
› Bu kıssa, insanın çeşitli halleriyle ve Allah’a dönüp O’na vâsıl olmasıyla benzerlik ve uygunluk arzettiği için en güzel kıssa adını almıştır. Şöyle ki, bu kıssa, insanın ruh, kalp, sır ve nefsten mürekkep olduğuna, insanın beş duyusuna, altı adet batıni gücüne, bedene ve bedenin dünyaya müptelâ oluşuna; ayrıca insanın en yüce mertebeye ulaşana kadarki çeşitli hallerine işaret etmektedir. Mesela Yûsuf kalbe, Yâkub ruha, Râhil nefse, Yûsuf’un kardeşleri de çeşitli kuvve ve duyulara işaret eder.
لَقَدْ كَانَ فِي يُوسُفَ وَإِخْوَتِهِ آيَاتٌ لِلسَّائِلِينَ ﴿یوسف:۷﴾
Andolsun ki Yûsuf ve kardeşlerinde, almak isteyenler için ibretler vardır.
Yüce Allah Hz. Yûsuf ile kardeşlerinin kıssasında, almak isteyenler için birçok ibret bulunduğuna dikkat çekmiştir. İlme ve irfana susamış, hakikat arayışında olan insan için bu surede bir çok eğitici nükte ve nokta yatmaktadır. Zihninde sorusu olmayanın cevap arayışı olmaz. İnsanın bilgi ve marifeti arttığı oranda soruları da artar. Sormak bilginin yarısıdır. Önce merak ve soru devamında bilgi ve marifet.
Hazreti yusufun kıssası irfani ve tasavvufi edebiyatımızda da büyük bir yer işgal etmektedir. Ariflerimiz ve şairlerimiz bu surenin mümtaz içeriğinden yararlanarak çok güzel şiirler dillendirmişlerdir. İrfani edebiyattan Yusuf kıssası hakkında bazı şiir örnekleri.
Kardeş bu hikâye tatlıdır zatı
Şimdi nazımlı daha çok lezzeti
Oku tefsirden aldım değil düzme
Çok tatlıdır getirdim bunu nazma
Bu yadigarımdır ehli imana
Tarihten aldım düşme gümana
(Âşık Molla Hacı Rahim, 1955: 3-4).
Hz Yusuf
Onbir yıldız rüyada ayla secde duruyor
Bu nasıl bir rüya ki düşündükçe yoruyor
Sakın söyleme Yusuf bu haller çok derindir
Duymasın kardeşlerin Allah Rahim Kerimdir
Kıssanın en güzeli işte böyle başladı
Kıskançlık girdi işe zaman hızlı işledi
Pusu kurdu kardeşler her şey güzel giderken
Kan gömleğe bulaştı teslimiyet kaderken
Attılar bir kuyuya aman babam bilmesin
Diyelim kurt yemiştir sakın bizden bulmasın
inanmasa daYakup haber çabuk ulaştı
Mahzun bir davetçiye kardeş kini bulaştı
Gözleri yaşlı Yakup ne acıdır bu durum
Hakka havale saldı mahşerliktir bu sorun
Yusuf’un hasretine dayanmadı gözleri
Âmâ artık dünyaya dinlenmiyor sözleri
Su bulurum diyerek yanaştırıldı kervan
Kuyudan su diye nur yağdırdı Mevlam
Görenin aklı şaştı bu ne güzel bir çocuk
Alalım da kervana güzel gitsin yolcluk
Yusuf kanlı gömleğin söyle neyle tartılır
Bir Allah’ın yaveri pazarlarda satılır
Ve kutlu yolculuk mısırdadır nihayet
Sağ salim getirildi köle diye emanet
Züleyha’nın gözleri takılınca usulca
Dedi Hak’tan korkarım sakın bana sokulma
Tarihte az görülmüş bir edebin örneği
Yok deyince harama yırtılıyor gömleği
Züleyha’dan geriye zindan kalıyor miras
Çile dolu yılları başlatıyor ihtiras
Zindan medrese olur çekilen kutsal çile
Bu yol gidilmeli ki tez varılsın menzile
Firavun rüyasında görünce çok karmaşa
Boş değil tüm olanlar düşer hemen telaşa
Haber salar dört yana bana gerçek söylesin
Kim bilirse getirin rüyam tabir eylesin
Derler bu işin ehli anlayan bir yusuf var
Bu sır gibi rüyadan anlarsa Yusuf anlar
kurtulurlar kıtlıktan bolluk bereket gelir
dünya açlık çekerken mısır suhulet bulur
sen yüce bir insansın doğru dersin ahkâmı
bize çok gereklisin hak ettin bu makamı
her şey yerli yerince otururken yerine
içinde yanan hasret işlemekte derine
Yakub’un oğulları Mısır yolununa düşer
Halimiz çok perişan bize biraz erzak ver
Sönmüştü on bir yıldız boyunları büküktü
Doldurdu çuvalları affetmek büyüklüktü
Yusuf’un kokusunu alınca âmâ gözler
Visalin ateşinden titrer ihtiyar dizler
Kavuşmuştur her şeye ana baba ve de yar
Yinede bir hasret var olunmuyor bahtiyar
Anlıyor ki bu dünya aldatıcı bir meta
Ben Hakk’ı istiyorum gerek yok şatafata
Allah aşkı Yusuf’un benliğini bürüdü
Gerekmez dünya diye Mevla’sına yürüdü
MUSTAFA DOĞAN
Vesselamu aleykum we rahmetullahi we berekatuhu
içimiyle anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce bu haberleri bilmeyenlerden idin.
Ey Muhammed! Biz sana bu Kur’ân’ı vahyetmekle her türlü haberleri, sana en güzel ifade biçimiyle anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce bu haberleri bilmeyenlerden idin.
Ey Muhammed! Biz sana bu Kur’ân’ı vahyetmekle her türlü haberleri, sana en güzel ifade biçimiyle anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce bu haberleri bilmeyenlerden idin.
Ey Muhammed! Biz sana bu Kur’ân’ı vahyetmekle her türlü haberleri, sana en güzel ifade