نماز جمعه

 

Hüccetül  İslam  Dr. Muhammed Hadi Mufettih

                           

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

 

 

HAZRETİ  İSMAİLİN  HAYAT  HİKAYESİ 2

BABASIYLA  BİRLİKTE  KABEYİ  İNŞA  EDEN  HAZRETİ İSMAİLİN DİĞER BAZI ÖZELLİKLERİ.

 

 

Daha sonra babası ile beraber hem beytin temellerini yükseltmiş

 

وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ

 

“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.”

hem de bu kutsal mekânı temiz tutmakla görevlendirilmiş

وَاِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَاَمْنًاۜ وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ وَعَهِدْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ اَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

“Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim’i temiz tutun, diye emretmiştik.”(el-Bakara 2/127)

 

Peygamber olarak seçilmiş, diğer peygamberler gibi ona da vahiy gelmiştir

 

قُولُوٓا۟ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَآ أُنزِلَ إِلَىٰٓ إِبْرَٰهِۦمَ وَإِسْمَٰعِيلَ وَإِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ وَٱلْأَسْبَاطِ وَمَآ أُوتِىَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَمَآ أُوتِىَ ٱلنَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُۥ مُسْلِمُونَ

“Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).

Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”(el-Bakara 2/136)

 

Kur’an İbrâhim, İshak ve Esbât gibi İsmâil’in de yahudi veya hıristiyan olduğu yolundaki Ehl-i kitap inancını reddeder

اَمْ تَقُولُونَ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ كَانُوا هُوداً اَوْ نَصَارٰىۜ قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. (el-Bakara 2/140).

 

Elyesa‘, Zülkifl, İdrîs, Yûnus ve Lût gibi peygamberlerle birlikte zikredilen İsmâil hidayete erdirilen ve âlemlere üstün kılınanlardan

  • وَاِسْمٰعٖيلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطاًؕ وَكُلاًّ فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَمٖينَۙ

İsmâil, Elyesa‘, Yûnus ve Lût’u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık. (En‘âm6/86),

 

Allah’ın rahmetine kabul edilen iyilerden ve sabredenlerden biri olarak gösterilir وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ ﴿٨٥﴾

وَاَدْخَلْنَاهُمْ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٨٦﴾

85: İsmâil, İdrîs ve Zülkifl’i de hatırla. Onların her biri sabırla bütünleşmiş kullarımızdandı.

86: Onları da rahmetimizle sarıp sarmaladık. Gerçekten onlar dürüst, erdemli ve ıslaha yönelik işler yapan seçkin kimselerdi. (el-Enbiyâ 21/85-86)

Hz. İsmâil, Hz. İdris ve Hz. Zülkifl de Allah’ın seçkin kılıp insanları irşad için gönderdiği peygamberlerdendir. Burada bu üç peygamberin üç mühim vasfına işaret edilmektedir:

Sabır: Bunlar, tebliğ vazifelerini aksatmadan yapabilecek ve bu uğurda karşılaşabilecekleri zorluklara göğüs gerebilecek derecede sabırlı insanlardı. Âdeta sabırla bütünleşmişlerdi. Çünkü bütün başarıların ve ahlâkî yücelişin esası sabırdır.

İlâhî rahmete nâiliyet: Allah onları hususi rahmeti içine almıştır. Bunlar nihâyetsiz ilâhî rahmetten daha büyük nasip alan, Allah Teâlâ’nin müstesnâ lutuflarına nâil olan talihli kullardı.

Sâlih olmaları: Hepsi Allah’a ihlâsla kulluğa, O’nun dinini tebliğe, insanların hâlini ıslaha liyakatli, dürüst, erdemli kimselerdi.

Bir defa da Sād sûresi 48. âyette “İsmâil’i, Elyesa‘yı, Zülkifl’i de hatırla. Onların hepsi de hayırlı insanlardı” şeklinde geçmektedir;(Sâd 38/48).

İsmâil sözünde duran, halkına namaz kılmayı, zekât vermeyi emreden, rabbinin hoşnutluğunu kazanmış bir resul ve nebîdir  

  • وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِسْمٰعٖيلَؗ اِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولاً نَبِياًّۚ
  • وَكَانَ يَأْمُرُ اَهْلَهُ بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِࣕ وَكَانَ عِنْدَ رَبِّهٖ مَرْضِياًّ

“Bu kitapta İsmâil’i de okuyup an. O gerçekten sözüne sadıktı; elçi-peygamberdi.

Halkına namazı ve zekâtı emrederdi ve rabbinin rızâsına ermişti.”

 

Burada sözünde durmanın önemine işaret edilmektedir. Hz. İsmâil ahde vefa erdemiyle temayüz etmiş bir kimseydi, sözünde durmaya özen gösterirdi. Öte yandan halkını dinin direği olan namazı kılmaya ve toplumsal dayanışmayı sağlayan zekâtı vermeye teşvik ederdi. Yüce Allah Hz. Peygamber’e de ailesine namaz kılmayı emretmesini, kendisinin de sabırla namaza devam etmesini emretmiştir (bk. Tâhâ 20/132). Hz. İsmâil, Allah’ın verdiği nimetlerin kadrini bilerek ruhunu güzelliklerle bezemeye ve Rabbinin buyruklarına mutlak bir teslimiyet içinde görevini yerine getirmeye çalışması sebebiyle Allah’ın rızâsını kazanmıştı. Kuşkusuz bu, kazanılabilecek derecelerin en üstünüdür. (Meryem 19/54-55).

Kur’ân-ı Kerîm’de İsmâil’in Mekke’ye gelişi isim verilmeksizin belirtilmektedir. İbrâhim’in bir duasında çocuklarından birini kutsal evin (Kâbe) bulunduğu Mekke’ye getirdiği ifade edilir (İbrâhîm 14/37). Diğer bir âyette (el-Bakara 2/125, 127) Kâbe’nin inşasında İbrâhim ile oğlu İsmâil’in birlikte çalıştıkları bildirildiğine göre İbrâhim’in Mekke’ye getirdiği oğlu İsmâil olmalıdır. Kâbe’nin inşası esnasında Hz. İbrâhim ve oğlu İsmâil şöyle dua etmişlerdir:

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

 “Ey rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et” (el-Bakara 2/128).

Diğer taraftan Kur’an’da Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil sadece Kâbe’nin inşasında veya hac ibadeti çerçevesinde (el-Bakara 2/125, 127) değil başka birçok yerde de (el-Bakara 2/133, 136, 140; Âl-i İmrân 3/84; en-Nisâ 4/163) bir arada zikredilmiştir. Kur’an’da İsmâil uslu çocuk (es-Sâffât 37/101), teslim olan (es-Sâffât 37/103), namazı ve zekâtı emreden (Meryem 19/55), sabreden (es-Sâffât 37/102), hoşnut olunan (Meryem 19/55), sözüne sadık (Meryem 19/54), resul ve nebî (Meryem 19/54) gibi niteliklerle anılmaktadır. Ayrıca dilinin Arapça oluşu ve Araplar’ın nesebinin ona bağlanması, Hz. İbrâhim’in oğlu ve Hz. Muhammed’in ceddi olması, Kâbe’nin inşasında İbrâhim’le birlikte çalışması, kurban edilme hadisesinde babası karşısındaki teslimiyet ve itaati, onun yerine kurban edilmek üzere bir koç gönderilmesi, Resûl-i Ekrem’in, “Ben iki kurbanlığın oğluyum” diyerek onunla iftihar etmesi gibi hususlara dayalı olarak müslümanlar İsmâil’e özel bir saygı duymuşlardır (Fîrûzâbâdî, VI, 39).

Hadislerde İsmâil’in hayatına dair çok az bilgi bulunmakta, tarih, tefsir ve kısas-ı enbiyâ kitaplarında ise nisbeten ayrıntılı mâlûmat yer almaktadır. Resûlullah, “Allah, İbrâhim’in çocuklarından İsmâil’i, İsmâil’in çocuklarından Benî Kinâne’yi, Benî Kinâne’den Kureyş’i, Kureyş’ten Benî Hâşim’i, Benî Hâşim’den de beni seçti” (Müsned, II, 107; Müslim, “Feżâʾil”, 1; Tirmizî, “Menâḳıb”, 1)

Ayrıca, “Ben iki kurbanlığın oğluyum” (Hâkim, II, 604; Aclûnî, I, 230) diyerek İsmâil’in soyundan geldiğini ifade etmiştir. Ok yarışması yapan bir grubu, “Ey İsmâil oğulları, ok atınız; babanız da ok atıcı idi” diyerek onları teşvik etmiştir (Buhârî, “Cihâd”, 78; “Enbiyâʾ”, 12; “Menâḳıb”, 4). Mekke’nin fethinde Kâbe putlardan temizlenirken Kâbe’nin içinden ellerinde fal oklarıyla Hz. İbrâhim ve oğlu İsmâil’in heykelleri de çıkarılınca Resûl-i Ekrem onların bu işi hiç yapmadıklarını söyleyerek putperestlik malzemesi haline getirilmelerinden duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir . Bir başka hadiste Hz. Peygamber, kendi torunları Hasan ve Hüseyin için yaptığı duayı daha önce İbrâhim’in de oğulları İsmâil ve İshak için yaptığını ifade etmiştir (Müsned, I, 236; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 20; İbn Mâce, “Ṭıb”, 36; Tirmizî, “Ṭıb”, 14).

Kur’an dışındaki İslâmî kaynaklara göre Hz. İbrâhim, iki yaşındaki oğlu İsmâil’i ve Hâcer’i Cebrâil’in refakatinde burakla Mekke’ye götürmüş, Mescid-i Harâm’ın bulunduğu yere bırakmış, onları koruması için Allah’a dua ederek oradan ayrılmıştır. Önce Cürhümlüler’in Mekke’ye yerleştiği görüşüne karşı rivayetlerin ekserisine göre o tarihte Mekke’de hiç kimse oturmadığı gibi içecek su da yoktu. Hâcer su ve erzakın tükenmesi üzerine çaresiz kalmış, nihayet mûcizevî bir şekilde kaynayan zemzem suyunu bulunca rahatlayıp Allah’a şükretmiştir. Cürhümlüler’in gelip Mekke civarına yerleşmeleri üzerine İsmâil onlardan Arapça öğrenmiş, bu kabileden bir kızla evlenmiştir. İbn Hazm’a göre Hz. İbrâhim’in neslinden ilk Arapça konuşan kişi İsmâil’dir (DİA, XX, 59).

Hâcer ile İsmâil’in susuz kalmaları ve su çıkması hadisesi Tevrat’ın yanında diğer yahudi kaynaklarında da yer alır. Tulumdaki su bitince annesi tarafından bir çalı dibine bırakılan İsmâil susuzluktan dolayı ıstırap çeker ve, “Babam İbrâhim’in Allah’ı, senin bizim için takdir ettiğin başka ölüm şekilleri de var, beni susuzluktan öldürme” diye dua eder. Melekler Tanrı’ya başvurarak, “Bir gün senin neslini susuzluktan kırıp geçirecek bir neslin atası için su kaynağı mı çıkaracaksın?” derler. Buna rağmen Tanrı, İsmâil’in duasını hemen kabul eder, orada bir su kaynağı ortaya çıkar, onlar da kırbalarını doldururlar (Sidersky, s. 50-51).

Filistin’de yaşayan İbrâhim zaman zaman Hâcer ile İsmâil’i ziyarete gelir. İlk gelişinde o sırada evlenmiş bulunan İsmâil’i bulamaz, gelini ise kendisini soğuk karşılamıştır. İbrâhim, “Kocan geldiğinde kendisine selâmımı bildir, kapısının eşiğini değiştirmesini istediğimi söyle” der ve gider. Bu mesajı dikkate alan İsmâil hanımından ayrılır ve Cürhümlüler’den bir başka kadınla evlenir. İkinci defa İsmâil’i görmeye gelen İbrâhim onu yine evde bulamaz, ancak bu defa yeni gelini kendisine iyi davranır. İbrâhim ona dua eder; ayrıca kocası geldiğinde kendisine selâm söylemesini ister ve, “Kapısının eşiğini iyi tutsun” diye tembihte bulunarak yine oğluyla görüşemeden oradan ayrılır. İsmâil olanları öğrenince, “O benim babamdır, sen de evimizin eşiğisin. Babam bana seni hoş tutmamı, seninle iyi geçinmemi emretmiş” der (Buhârî, “Enbiyâʾ”, 9; Ezrakī, I, 54-58; Sa‘lebî, s. 83). Bu bilgiler yahudi kaynaklarında da mevcuttur; ancak olayın aktarıldığı Midraş ha-Gadol XIII. yüzyıla aittir (Sidersky, s. 51-53; EJd., IX, 81; XI, 1515). Bir müddet sonra İbrâhim tekrar Mekke’ye gelir, oğlu İsmâil ile birlikte Kâbe’nin duvarlarını yükseltirler. İnşaat esnasında İsmâil taş getirerek babasına yardım eder (Buhârî, “Enbiyâʾ”, 9). Hz. İbrâhim, Kâbe’nin inşasını tamamlayınca Cebrâil gelip kendisine hac farîzasının nasıl yapılacağını öğretmiş, o da insanları hac ibadetine davet etmiş, oğlu ile birlikte hac farîzasını yerine getirmiş, daha sonra İsmâil’i orada bırakarak Filistin’e dönmüştür .

Yahudiler her ne kadar İsmâil’in câriye çocuğu olduğunu, Sâre’nin, “Bu câriyeyi ve oğlunu dışarı at; çünkü bu câriyenin oğlu benim oğlumla, İshak’la beraber mirasçı olmayacaktır” (Tekvîn, 21/10) sözü gereği mirastan mahrum bırakıldığını ve atıldığını, dolayısıyla İshak’ın tek çocuk olarak kaldığını kabul ediyorlarsa da ilk doğanların mübarek kılınması, Rabbe adanması gibi özellikler Yahudilik’te ve Yahudilik öncesi Sâmî kavimlerde bir gelenekti. İlk doğanın üstünlüğüyle ilgili olarak Tevrat’ta şöyle denilmektedir: “Eğer bir adamın biri sevilen ve öteki nefret edilen iki karısı olursa ve sevilen ve nefret edilen kadınlar kendisine oğullar doğurmuş olurlarsa ve ilk doğan oğul nefret edilen kadından ise o zaman vâki olacak ki kendisinde olan malı miras olarak oğullarına böldüğü günde, nefret edilen kadından olan oğlu üzerine sevilen kadından olan oğluna ilk oğulluk hakkını veremez; fakat kendisinde olan bütün malın iki payını nefret edilen kadından olan oğluna vermekle ilk doğan olarak onu tanıyacaktır; çünkü o kuvvetinin başlangıcıdır, ilk doğanın hakkı onundur” (Tesniye, 21/15-17).

Bu ifade, Hz. İsmâil’in ahidden ve mirastan mahrum bırakılmasıyla ilgili ifadeyle (Tekvîn, 17/21; 21/10) çelişmektedir.

İslâmî kaynaklardaki bilgilere göre İsmâil uzun boylu, güzel yüzlü, kırmızımsı tenli, kalın boyunlu, geniş omuzlu, elleri ve ayakları uzun, çok güçlü ve kuvvetliydi. Ok atıcılıkta olduğu gibi ata binicilikte de mâhirdi. Yabani atları yakalayıp ehlileştirirdi. Babası Hz. İbrâhim’in vefatından sonra gerek Kâbe gerekse hac işlerine dair hizmetleri yürütmeye devam etti. İlk olarak Kâbe’ye örtü koydu. Allah ona peygamberlik verdi ve elli yıl peygamberlik etti. Cebrâil’in hac menâsikini öğretmesinden sonra Hz. İsmâil bunu Hicaz halkına duyurmuş, Kâbe’nin hizmet ve nezâreti ömrünün sonuna kadar kendi uhdesinde kalmıştır (Tecrid Tercemesi, VI, 22). 137 yaşında vefat etmiş ve Hicr’e annesi Hâcer’in yanına defnedilmiştir.

Vesselamu aleykum we  rahmetuıllahi  we  berekatuhu

 

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment