نماز جمعه

 

Hüccetül  İslam  Dr. Muhammed Hadi Mufettih

                              

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

TEVRATTA  VE  KUR`ANDA HAZRETİ  İSMAİLİN KISSASI  ( HAYAT  HIKAYESİ)

DOĞUMUNDAN  KURBAN  EDİLMESINE  KADAR  Kİ  BÖLÜMÜ

Arapça bir kelime olmayan İsmâîl’in aslının İşmavil olduğu, İsmâîn şeklinin de bulunduğu, Süryânîce olup “Allah’a itaatkâr” anlamına geldiği nakledilmekle kelimenin aslı İbrânîce Yişmâ’êl’dir ve “Tanrı işitir” mânasındadır. Tevrat’ta Yişmael kelimesi meleğin, “İşte sen gebesin ve bir oğul doğuracaksın ve onun adını İsmâil koyacaksın, çünkü Rab sana olan cefayı işitti” (Tekvîn, 16/11) sözünden hareketle İbrânîce’de “işitmek, bir dilek veya isteği kabul etmek” anlamına gelen şâma fiiline bağlanmaktadır. Bu fiil, Hâcer’e yapılan cefanın Rab tarafından duyulması  veya İbrâhim’in, oğlu İsmâil’le ilgili temennisinin ayrıca çölde çocuğun susuzluktan ağlamasının Allah tarafından işitilmesi olaylarıyla da bağlantılı kılınmaktadır (Tekvîn, 21/17). Kelime Kitâb-ı Mukaddes’in eski nüshalarında Hismael, Ismahel, Hismahel ve Smahel şekillerinde de yazılmıştır .

Tevrat’a göre İsmâil, Hz. İbrâhim’in Hâcer’den ilk ve tek çocuğudur (Tekvîn, 16/1-16). Çocuğu olmayan Sâre câriyesi Hâcer’i eşine vermiş ve İbrâhim seksen altı yaşında iken ilk çocuğu İsmâil doğmuştur. Uzun müddet zürriyetsiz kalma endişesi taşıyan İbrâhim, İsmâil’i Allah’ın kendisine vaad ettiği mirasçısı olarak görmüştür. Ancak Sâre’nin de bir oğul doğuracağı müjdelendiğinde İbrâhim, ilk oğlu İsmâil’in Tanrı katında itibarının düşeceği kaygısına kapılıp, “Keşke İsmâil senin önünde yaşayabilse” demiş ve Allah, İsmâil’i mübarek kıldığını, neslini çoğaltacağını, İsmâil’in on iki beyin babası olacağını ve ondan büyük bir millet meydana geleceğini müjdelemiş, ancak ahdini İshak’la sabit kılacağını da bildirmiştir (Tekvîn, 17/9-21).

İsmâil’in dünyaya gelişi ve annesi Hâcer ile birlikte evden uzaklaştırılmasına dair İslâmî kaynaklarda yer alan bilgiler Tevrat’takilerle aynıdır (meselâ bk. Sa‘lebî, s. 81-82); ancak diğer konulardaki bilgilerde farklılıklar bulunmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm, İbrâhim ve İsmâil’in Mekke’deki faaliyetleri hakkında bilgi vermekle beraber oraya nasıl gittiklerini bildirmemektedir. Bu konuda kaynaklarda İbn Abbas, Hz. Ali ve Mücâhid’den gelen üç rivayet vardır. Buna göre Allah, İbrâhim’e hanımı Hâcer ile oğlu İsmâil’i Beytülharâm’ın bulunduğu yere götürmesini emreder. İbrâhim, Hâcer ile henüz emzirmekte olduğu oğlu İsmâil’i Sâre’nin kötülüğünden korumak için Mekke’ye götürmüştür. Hz. Ali’nin rivayetine göre ise bu olay İbrâhim’in Allah’tan Kâbe’nin inşası emrini alması üzerine gerçekleşmiştir (Taberî, Târîḫ, I, 252-253).

 

İsmâil on üç yaşına vardığında sünnet emri gelir ve sünnet edilir; on dört yaşında iken İshak doğar. İshak’ın sütten kesilmesi münasebetiyle düzenlenen ziyafetten sonra Sâre’nin arzusu ve Allah’ın emri üzerine oğlu ile birlikte evden uzaklaştırılan Hâcer önce Beer-şeba, ardından Paran (Fârân) çölüne gider. Bundan sonra Paran çölünde yaşayan İsmâil’i annesi Mısır diyarından bir kadınla evlendirir (Tekvîn, 21/8-21) İsmâil’in on iki oğlu, bir de kızı olur. Hz. İbrâhim’in vefatı üzerine Filistin’e gelen İsmâil kardeşi İshak ile birlikte babasını defneder. On iki oğlu on iki kabilenin beyi olur (Tekvîn, 25/9-10, 16-17).

Tevrat’ta İsmâil’in sayılamayacak kadar çok zürriyetinin olacağı, semereli kılınacağı, ziyadesiyle çoğaltılacağı, on iki beyin babası olacağı, Tanrı’nın onu mübarek kıldığı ve büyük millet edeceği belirtilmekte; diğer taraftan “insanlar arasında yabani adam olacağı, onun eli herkese karşı, herkesin eli de ona karşı olmak üzere bütün kardeşlerinin şarkında oturacağı” bildirilmektedir. Tevrat’a göre Hz. İsmâil’in zürriyeti Havila, Mısır ve Fırat arasındaki Kuzey Arabistan çölünde ikamet ediyordu, İsmâil gibi (Tekvîn, 21/20) onlar da okçulukta şöhret

Kur’ân-ı Kerîm’de on iki yerde adı geçen İsmâil çeşitli nitelikleriyle zikredilmektedir. Annesi Hâcer hakkında Kur’an’da bilgi yoktur. İsmâil, babası İbrâhim’in yaşlılık döneminde ve bir duası neticesinde dünyaya gelmiş

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖي وَهَبَ لٖي عَلَى الْكِبَرِ اِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَؕ اِنَّ رَبّٖي لَسَمٖيعُ الدُّعَٓاءِ   Yaşlılığıma rağmen bana İsmâil’i ve İshak’ı armağan eden Allah’a hamdolsun! Şüphesiz rabbim duaları kabul edendir.” 39. âyet dikkate alındığında Hz. İbrâhim’in bu duayı, eşi Sâre’den olan oğlu İshak’ın dünyaya gelmesinden sonra yaptığı anlaşılmaktadır.(İbrâhîm 14/39) çok küçükken babası tarafından Beytülharâm’ın bulunduğu yere bırakılmıştır

رَبَّـنَٓا اِنّٖٓي اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتٖي بِوَادٍ غَيْرِ ذٖي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِۙ رَبَّـنَا لِيُقٖيمُوا الصَّلٰوةَ فَاجْعَلْ اَفْـِٔدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوٖٓي اِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ

“Ey rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kâbe) yanında tarıma elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim. Bunu yaptım ki rabbim, namazı kılsınlar. İnsanların gönüllerini onlara meylettir ve çeşitli ürünlerden onlara rızık ver ki şükretsinler.”  (İbrâhîm 14/37).

Hâcer ile İsmâil’in susuz kalmaları ve su çıkması hadisesi Tevrat’ın yanında diğer yahudi kaynaklarında da yer alır. Tulumdaki su bitince annesi tarafından bir çalı dibine bırakılan İsmâil susuzluktan dolayı ıstırap çeker ve, “Babam İbrâhim’in Allah’ı, senin bizim için takdir ettiğin başka ölüm şekilleri de var, beni susuzluktan öldürme” diye dua eder. Melekler Tanrı’ya başvurarak, “Bir gün senin neslini susuzluktan kırıp geçirecek bir neslin atası için su kaynağı mı çıkaracaksın?” derler. Buna rağmen Tanrı, İsmâil’in duasını hemen kabul eder, orada bir su kaynağı ortaya çıkar, onlar da kırbalarını doldururlar (Sidersky, s. 50-51).

 

 

Adı açıkça zikredilmemekle birlikte belli bir yaşa gelince kurban edilmek istenenin İsmâil olduğu anlaşılmaktadır

فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ ﴿١٠٢﴾

فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ ﴿١٠٣﴾

وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ ﴿١٠٤﴾

قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٠٥﴾

اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُ۬ا الْمُب۪ينُ ﴿١٠٦﴾

وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ ﴿١٠٧﴾

 

102: Çocuk büyüyüp de, beraberinde çalışıp çabalayacak yaşa gelince İbrâhim bir gün: “Evlâdım! Son birkaç gecedir rüyâmda seni kurban etmem gerektiğini görüyorum. Ne dersin, bir düşün bakayım?” dedi. Çocuk hiç tereddüt etmeden: “Babacığım! Sana emredilen neyse onu yap; inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” diye cevap verdi.

103: İkisi de Allah’ın emrine tam mânasıyla teslim olmuştu. İbrâhim oğlunu sağ şakağı üzerine yere yatırdı.

104: Kendisine: “Ey İbrâhim!” diye seslendik.

105: “Gerçekten sen gördüğün rüYanin gereğini yerine getirdin. Biz, iyilik eden ve işini güzel yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.”

106: Hiç şüphe yok ki bu apaçık bir imtihandı.

107: Oğlunun canına bedel olarak, ona büyük bir kurbanlık verdik. (es-Sâffât 37/102-107).

Hz. İbrâhim, Hacer ve İsmâil’i Allah’ın emriyle o dönemde ıssız bir vadi olan, kimsenin bulunmadığı Mekke’de Kâbe’nin yanına yerleştirdi, dua edip geri döndüArada bir, onların yanına uğruyordu. Bir seferinde Mekke’de bir rüyâ gördü. Rüyâsında, âyette buyrulduğu gibi İsmâil’i kurban ediyordu. Hz. İbrâhim, rüyâ şeytânî mi, Rabbânî mi diye şüphelendi. Ancak aynı rüyâ üç gün üst üste devam etti. Bu günler, hac mevsiminin tevriye, arefe ve bayramın birinci günü idi. İsmâil (a.s.) koşup oynayacak, babasının yanında çalışıp çabalayacak yaşa gelmiş, hayâtının en sevimli çağını yaşıyordu. İbrâhim’in, Allah’a verdiği sözü yerine getirmesi için, oğlu İsmâil’i kurban etmesi gerekiyordu.

Hz. İbrâhim gördüğü rüyayı henüz hayatının baharında olan biricik yavrusu sevimli İsmâil’e açınca, o peygamber namzedi çocuğun verdiği cevap Allah’a teslimiyetin zirve noktalarını gösteren ve çağlar boyu mü’min gönüllerde “Âh teslimiyet!” ateşini alevlendiren bir mâhiyet arz ediyordu:

“- Babacığım! Emrolunduğunu yap; inşallah beni sabredenlerden bulursun. Bıçağını iyi bileyle ki hemen kessin. Böylece can vermek daha kolay olur. Bıçağı çekerken de yüzüme bakma. Belki babalık şefkati ile Allah’a olan sözünü geciktirebilirsin. Senden ayrılınca Rabbime, dünya nimetlerinden ayrılınca cennete ka­vuşacağım. Benim asıl hüznüm, canımı vermem değil, kendi elinle kurban ettiğin evlâdının acısını ve hasretini ömür boyu unutamayacak olmanadır…” dedi.

Baba-oğul, bu şekilde Allah’ın emrine tam bir teslîmiyet gösterdiler. İbrâhim (a.s.) ciğerparesini kurban etmek üzere büyük bir azim ve kararlılıkla sağ şakağı üzerine yatırdı. Tam kurban edecekken Cebrâil  (a.s.) yetişti. Bıçağı köreltip kesmez hale getirdi. Cenâb-ı Hak İbrâhim’e rüyâsına sadakat gösterdiğini, gereğini tam olarak yerine getirmede samimi davrandığını, hele o yaşlılık döneminde evladına olan muhabbetinin Allah’ın emrini yerine getirmesine mani olmadığını, tam bir iman ve teslimiyet imtihanından geçip bunu kazandığını haber erdi. Ardından Cebrâil (a.s.) cennetten kurban edilecek büyük bir koç indirdi.

Kurban hadisesi Hz. İbrâhim’in ikinci oğlu İshak dünyaya gelmeden gerçekleşmiş olmalıdır. Aksi takdirde “sevdiğin biricik oğlunu … yakılan kurban olarak takdim et” şeklindeki emirde “biricik” vasfı anlamsız olur. Bir insandan oğlunu kurban etmesini istemek elbette büyük bir imtihansa da ilerlemiş yaşında sahip olduğu tek evlâdını kurban etmesini istemek daha büyük bir imtihandır. Muhtemelen Kitâb-ı Mukaddes yazarı İshak soyunun üstünlüğünü vurgulamak için “şimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu” ifadesine “İshak” kelimesini de eklemiştir. Diğer taraftan “sevdiğin” vasfını sadece İshak’a tahsis etmek de yanlıştır. Hz. İbrâhim her iki oğlunu da sevmektedir. Ancak İsmâil onun ilk oğludur, yaşlılığında dua neticesi kavuştuğu ilâhî bir lutuftur. İlk çocukların ise İbrânî geleneğinde farklı bir yeri vardır. Hz. İbrâhim’e hanımı Sâre’nin bir oğul doğuracağı müjdelendiğinde, “Keşke İsmâil senin önünde yaşayabilse” diyerek (Tekvîn, 17/18) İsmâil’e olan sevgisini ve düşkünlüğünü ifade etmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment