نماز جمعه

Hüccetül  İslam  Dr. Muhammed Hadi Mufettih

Hazreti  İbrahim (a.s)’ın  Kıssası  3

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi,günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

Hazreti İbrahim.  Tevhid  münadisi, Peygamberlerin  babasi ve  şeriat sahib  ikinci  Ulu’l Azm  peygamberdir. Mevcut  tevhidi  dinlerin  müşterek  öğretileri ve  bir  çok  rituelinin  kökü hazreti  İbrahimin  Hanif  dinine  uzanmaktadır. Peygamberlere  gönderilen  dini  yasanın  temel  prensiplerinin  müşterek  olduğunu  beyan eden Şura süresi 13. Ayeti  kerimede İbrahimin  ismi  Hz.  Nuhtan  sonra  zikredilmektedir.

  • شَرَعَ لَكُمْ مِنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى ﴿شوری:۱۳﴾

“O, Nûh’a buyurduklarını, sana vahyettiklerimizi, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya buyurduklarımızı size din kıldı ki o dini ayakta tutasınız, o konuda ayrılığa düşmeyesiniz. Kendilerini davet ettiğin bu din müşriklere ağır geldi. Allah (dini tebliğ için) dilediğini seçer ve kendisine yöneleni doğruya iletir.”

Hemen  hemen bütün müfessirler burada din kelimesinin ilâhî dinlerin tamamını ifade eden geniş anlamıyla kullanıldığı kanaatindedirler. Bu dinlerdeki bütün hükümlerin diğerlerinde aynen korunmadığı ve önceki ilâhî dinlerde yer alan amelî hükümlerin hepsinin Hz. Muhammed’in ümmeti için teşrî‘ kılınmadığı da bilinmektedir. 

Bazen de  şeriat ilahi,  ahit  ve  sözleşme  olarak  tanımlanmaktadır. Bu anlamda şeriat  kelimesi  yahudilik ve  hiristiyanlıkta sıkça  kullanılmaktadır. Ahzab  suresi 7.8  ayeti  kerimelerde  bu  konuda  şöyle  denilmektedir.

  • وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّٖنَ مٖيثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰهٖيمَ وَمُوسٰى وَعٖيسَى ابْنِ مَرْيَمَࣕ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ مٖيثَاقاً غَلٖيظاًۙ 
  • لِيَسْـَٔلَ الصَّادِقٖينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِرٖينَ عَذَاباً اَلٖيماًࣖ 

﴿٨﴾

“Hani bütün peygamberlerden; senden, Nûh’tan, İbrâhim’den, Mûsâ’dan, Meryem oğlu Îsâ’dan sadâkat sözü almıştık, onlardan ağır sorumluluk taşıyan bir söz almıştık. 

 (Allah bu sözü aldı) ki, bu sâdık kulları sadâkatleri konusunda sorumlu kılsın. O, inkâr yolunu seçenlere de acı veren bir azap hazırlamıştır.”

Sorgulanacak olanlar, bizim tercih ettiğimiz tercümeye göre peygamberlerdir; Onlar bile sorgu göreceklerine göre diğerleri düşünsünler! denilmek istenmiştir. Aynı cümleyi, “peygamberlerin dini tebliğ ettikleri kimseleri sorumlu tutmak ve sorgulamak için” şeklinde anlamak da mümkündür. 

. Cenâb-ı Mevlâ peygamberleriyle sözleşme yapmakla onlara büyük bir şeref bahşetmiştir, bu lutuftan söz ederken de “yaptık” demektedir. Sıra hesap sormaya gelince cemal ve lutuf sıfatlarının değil, celâl ve adalet sıfatlarının tecellisi devreye girmektedir; adaletin icrası farklı ve daha soğuk bir ilişki biçimi olduğundan “sorgulamamız içindeğil sorgulaması için” denilmiştir. 

HAZRETİ İBRAHİMİN FARKLI  HAYAT  DÖNEMLERİ

Kur’anı  Kerimde  Hz.  İbrahimin üç hayat döneminden  söz edilmektedir.

Irak Hayatı

Hazreti  İbrahimin   mezepotamyada dünyaya  geldiği ve  ömrünün   büyük  bir  kısmını burada yaşadığı  kesindir. Şirk ve  putperestliğe  karşı  mucadeleside bu  bölgede  gerçekleşmiştir. İnsanlığın en eski  medeniyetlerinin de  bu  bölgede    şekillenmiş  olmasına  dikkatle,  bu  mucadelenin  buradaki  zorba  yöneticiler  ile  gerçekleşmiş  olması  pekala  mümkündür. İbrahimin  babası  olarak  tanımlanan  Azerin  putperest  biri  olduğu ve  ilk  mücadelesinin   baba  olarak  tanımlanan,   belkide  toplumun veya aşiretin  büyüğü olarak  tanımlanan  bu kimseyle  gerçekleşmiştir.  Çünkü  Tevratta   hazreti  İbrahimin  babasının  Tarakh  olduğu açıkca  ifade edilmiştir. Baba,  çocuğunu   putperest  Nemrud  tarafından  öldürülmesini önlemek  için  onu   bir  mağarada saklamaktadır. Bunun için  Azerin  baba  olarak  tanımlanmasını  mecazi  olarak  algılamanın  daha  isabetli  olduğu  kanaatindeyiz. Putperest  Azer  ile  tartışmasını  Kur’an  bize  şu  şekilde  yansıtmaktadır.

.:

  • وَ إِذْ قالَ إِبْراهيمُ لِأَبيهِ آزَرَ أَ تَتَّخِذُ أَصْناماً آلِهَةً إِنِّي أَراكَ وَ قَوْمَكَ في‏ ضَلالٍ مُبينٍ (الأنعام:۷۴)

 

“İbrâhim, babası Âzer’e, “Putları tanrılar mı sayıyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapkınlık içinde görüyorum” demişti.” 

Kur’an-ı Kerîm’de sadece bu âyette Hz. İbrâhim’in babasının ismi olarak geçen Âzer kelimesinin menşei ve söz konusu kişinin asıl ismi olup olmadığı tartışmalıdır. Bu ismin, “işini sağlam yapan, güçlü” anlamındaki İbrânîce âzûr kelimesinden Arapçalaştırıldığı veya yine İbrânîce elizer kelimesinin galat-ı meşhuru olduğu gibi çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. 

Tevrat’ta ve diğer İbrânîce kaynaklarda Hz. İbrâhim’in babasının ismi Terah şeklinde geçmektedir. Nitekim Zemahşerî de buna işaret eder (II, 23). Batılı bazı araştırmacılara göre eski bir kaynaktaki Therra isminin değiştirilmiş şekli olan Athar, İslâm dünyasına Âzer olarak geçmiştir. Müslüman tarihçiler ve müfessirler bu kişiyi hem Âzer hem de Târih (veya Târah) b. Nahor diye anarlar ve bu isim farklılığını değişik şekillerde açıklarlar. Gerek eski dönemlerde gerekse zamanımızda bir dilden başka bir dile geçen isimlerin çeşitli değişikliklere uğradığı görülür. Hz. İbrâhim’in babasının ismi de Araplar’a Âzer olarak geçmiş, Kur’an’da da bu ismi zikredilmiştir. Çünkü eğer Kur’an’da bu kişi Târah diye anılsaydı, her konuda Hz. Peygamber’in açığını arayan müşrikler Resûlullah’ın sözünü ettiği kişinin ismini bile yanlış bildiğini söyleyerek itibarını sarsmaya kalkışacaklardı. 

Kur’anı  Kerim  İbrahimin  Azerle  tartıştiğinda  çok  halim. selim ve  yumuşak  davrandığını  bildirmektedir. İbrahim,  Azeri varlığın  gerçeği ve  yaratıcısı  ile  aşina  kılıp  putperestlik ve  şirkten  caydırmaya   çabalamaktadır.

  • ذْ قَالَ لِاَبٖيهِ يَٓا اَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنٖي عَنْكَ شَيْـٔاً 
  • يَٓا اَبَتِ اِنّٖي قَدْ جَٓاءَنٖي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنٖٓي اَهْدِكَ صِرَاطاً سَوِياًّ 
  • يَٓا اَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَؕ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمٰنِ عَصِياًّ 
  • يَٓا اَبَتِ اِنّٖٓي اَخَاف اَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِياّ﴿٤٥﴾
  • قَالَ اَرَاغِبٌ اَنْتَ عَنْ اٰلِهَتٖي يَٓا اِبْرٰهٖيمُۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ لَاَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْنٖي مَلِياًّ 
  • قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَۚ سَاَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبّٖيؕ اِنَّهُ كَانَ بٖي حَفِياًّ 
  • وَاَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَاَدْعُوا رَبّٖيؗ عَسٰٓى اَلَّٓا اَكُونَ بِدُعَٓاءِ رَبّٖي شَقِياًّ 

“Bir gün babasına şöyle demişti: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın? 

Babacığım! Sana gelmeyen bir bilgi hakikaten bana geldi, bu sebeple bana uy ki seni düz yola çıkarayım. 

Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, rahmânın buyruğuna uymamıştır. 

Babacığım! Allah’ın azabına uğramandan ve böylece şeytanın yandaşı olmandan korkuyorum. 

 (Babası:) “Ey İbrâhim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlatırım; şimdi uzun bir süre gözüme görünme!” dedi. 

İbrâhim şöyle dedi: “Esen kal! Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lutufkârdır. 

Sizden de Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve rabbime niyaz ediyorum. Umudum odur ki rabbime niyazımdan eli boş dönmeyeceğim.” 

Bu âyetler, evlâdın ana babaya  veya  toplumun  büyüğüne karşı tavrının nasıl olması gerektiğini göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Hz. İbrâhim, baba  olarak  ifade edilen Âzer’e her sözünün başında “babacığım” diye hitap etmektedir, İbrâhim’in babası için dua edeceği yönündeki vaadi, babasının inkârcı olarak öleceğini ve Allah düşmanı olduğunu öğrenmeden önce idi. Bu durumu öğrenince babasının affı için dua etmekten vazgeçti (bk. Tevbe 9/114). 

AZERİN  İBRAHİME  NİSPETİ

Kur’an ayetlerinden anladığımız  kadarıyla  Azer  İbrahimin  fiziki  babası  değildir. Çünkü Kur’an  babada  olsa   çok  yakını da  olsa   bir  peygambere,  muşrikler  için istiğfar  talebinde  bulunmasının   yakışmadığını    ifade  etmektedir.

  • مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكٖينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬لٖي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَحٖيمِ 
  • وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰهٖيمَ لِاَبٖيهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَـهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُؕ اِنَّ اِبْرٰهٖيمَ لَاَوَّاهٌ حَلٖيمٌ 

“Müşriklerin cehennemlik oldukları müminler nezdinde açıklık kazandıktan sonra, akraba bile olsalar peygamber de müminler de onların bağışlanmalarını dileyemezler. 

İbrâhim’in, babasının bağışlanması için yaptığı dua ise sırf ona verdiği bir sözden ötürüydü. Ama onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca ondan uzaklaştı. İbrâhim gerçekten çok duyarlı, yumuşak huylu biriydi.”  (Tevbe 113 114)

Sûrenin iniş zamanı ile ilgili bilgiler, 113. âyette hem Hz. Peygamber hem de müminlerden söz edildiği ve ardından gelen âyette de Hz. İbrâhim örneğine değinildiği göz önüne alınırsa, asıl amacın belirli bir olayla ilgili bir hüküm veya açıklama getirmek değil, bu konuda bir ilkeye dikkat çekmek olduğu anlaşılır ki bu da, hayatındaki bütün fırsatları bir kenara itip Allah’a şirk koşmakta ısrar ettiği ve o hal üzere öldüğü bilinen kişilerin bağışlanması için duada bulunmanın Allah katında tasvip edilen bir davranış olmadığıdır

Buradaki  Duadan  maksat İbrahim  henüz  Irakta   yaşamaktayken ve  evlat  sahibi  olmadan baba  diye  sözü edilen   Azerin  bağışlanması  için  yaptığı    duadır. Bu dua Şuera suresi 86 ayeti kerimnede   beyan  edilmiştir.  Ancak  Hazreti  İbrahimin,  İbrahim  suresinde   hem evladı ve  hem de  Anne ve  babası  için  dua  etmesi  eğer   Azeri  fiziki  baba  olarak  kabul edersek ap  açık  bir  çelişki  içermektedir.

  • وَاغْفِرْ لِاَبٖٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّٖينَۙ 

“Babamı da bağışla; kuşkusuz o doğru yoldan sapanlardan oldu.“ 

İbrahim  suresi 39.41. ayeti  kerimelerdeki  dualar, Azerin   bilinen anlamda  İbrahimin  babası  olmadığını aşıkar  kılmaktadır.

  • اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖي وَهَبَ لٖي عَلَى الْكِبَرِ اِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَؕ اِنَّ رَبّٖي لَسَمٖيعُ الدُّعَٓاءِ 
  • رَبِّ اجْعَلْنٖي مُقٖيمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖيࣗ رَبَّـنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ 
  • رَبَّـنَا اغْفِرْ لٖي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنٖينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُࣖ 

“Yaşlılığıma rağmen bana İsmâil’i ve İshak’ı armağan eden Allah’a hamdolsun! Şüphesiz rabbim duaları kabul edendir. 

Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; rabbimiz, duamı kabul et. 

Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla.” 

Herhalukarda  Azer  ya  aşiretin veya  toplumun  büyüğü veya  amcasıdır.  Cünkü   bazı  kültürlerde  amca veya  kayın  peder  de  baba  veya  amca  olarak  tanımlanmaktdır.”

:

.

.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment