Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Mufettih
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz. Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
وَ لَا يُضَارُّ بِالْجَارِ
Komşularına zarar dokundurmazlar
Türkçe’deki komşu karşılığında İslâm ahlâk ve fıkıh literatüründe kullanılan câr kelimesi “yakın olma, yakınlık” anlamındaki civâr ve mücâvere masdarlarından isim olup genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade eder. Ayrıca aralarında meslek, iş yeri, arazi vb. yönlerden yakınlık bulunanlar hakkında da kullanılmaktadır (Lisânü’l-ʿArab, “cvr” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “cvr” md.). Kur’ân-ı Kerîm’de câr kelimesi terim anlamıyla bir âyette iki defa tekrar edilmiştir
وَ اعْبُدُوا اللَّهَ وَ لا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئاً وَ بِالْوالِدَيْنِ إِحْساناً وَ بِذِي الْقُرْبى وَ الْيَتامى وَ الْمَساكِينِ وَ الْجارِ ذِي
الْقُرْبى وَ الْجارِ الْجُنُبِ وَ الصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَ ابْنِ السَّبِيلِ وَ ما مَلَكَتْ أَيْمانُكُمْ إِنَّ اللَّهَ لا يُحِبُّ مَنْ كانَ مُخْتالاً فَخُوراً
“Allah’a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.”
(en-Nisâ 4/36);
İslâm’da komşu hakları genel olarak kul hakları (hukūk-ı ibâd) veya insan hakları (hukūk-ı âdemiyyîn) denilen haklar çerçevesinde ele alınır, bu haklarla ilgili emir ve yasaklar komşuluk ilişkilerini de bağlar. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifadelerin hemen arkasından sıralanan ahlâk emirleri arasında ana babaya iyi davranmaktan sonra komşuya iyilik yer almaktadır (en-Nisâ 4/36). Müfessirler bu âyette geçen komşu kavramı hakkında değişik yorumlar nakletmişlerdir. “Imam Ali (a.s) caminin komşuluğunun kırk adım ve bir evin farklı yönlerinde bulunan kırkar evi de o eve komşu saymaktadır. ( Khissal c 2.s54) حَرِيمُ الْمَسْجِدِ أَرْبَعُونَ ذِرَاعا
وَ الْجِوَارِ أَرْبَعُونَ دَاراً مِنْ أَرْبَعَةِ جَوَانِبِهَا
. Bazı hadislere ve İmam Aliye isnat edilen bir rivayete dayanarak bir evden bağırıldığında sesin duyulabildiği bütün evlerin komşu sayılması gerektiği belirtilmiştır.Câr kelimesiyle aynı kökten bir fiilin Ahzâb sûresindeki (33/60) bağlamından hareketle bu sınırı genişleterek bir mahallede, hatta bir beldede oturan insanların birbirinin komşusu sayılması gerektiğini söyleyenler de vardır.
Yaygın yoruma göre Nisâ sûresinin 36. âyetinde geçen “yakın komşu” ile evleri en yakında bulunan komşular, “uzak komşu” ile de nisbeten daha uzakta oturanlar kastedilmiştir. İlkiyle akrabalık bağı bulunan, ikincisiyle akraba olmayan komşuların veya ilkiyle müslüman, ikincisiyle gayri müslim komşuların kastedildiği şeklinde daha başka yorumlar da yapılmıştır (Zemahşerî, I, 267-268;). Kurtubî bu son yorumu da sahih bir yorum olarak değerlendirir; ayrıca âyetteki “ihsân” kelimesinin yerine göre komşunun mutluluğunu ve kederini paylaşma, birlikte dostça yaşama, ona eziyet etmeme ve onu himaye etme gibi erdemli davranışları içerdiğini belirtir. Hadislerde de komşuluğun önemini ve komşu haklarını anlatan çeşitli açıklamalar bulunmaktadır. Bunların en dikkate değer olanı
, اللَّهَ اللَّهَ فِي جِيرَانِكُمْ فَإِنَّ النَّبِيَّ أَوْصَى بِهِمْ وَ مَا زَالَ رَسُولُ اللَّهِ
يُوصِي بِهِمْ حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهُ سَيُوَرِّثُهُم
“Cebrâil, komşu hakkı üzerinde o kadar önemle durdu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım” ( Kafi c 7 s 51) meâlindeki hadistir. Diğer hadislerde de komşusunun, kendisine kötülük yapmasından korktuğu kimselerin tam olarak iman etmiş olamayacağı belirtilmiştir.
مَنْ كَانَ يُؤَمِنُ بِاللَّهِ وَ الْيَوْمِ الْآخِرِ فَلَا يُؤْذِي جَارَهُ
Bir başka ifadeyle “Kim Allaha ve ahiret gününe iman etmiş ise komşusuna kötülük yapmaz” ( mustedreku’l Vesaıl c 8 s 426)
Allah katında en hayırlı komşunun, komşularına en çok iyilik eden kimse olduğu bildirilmekte, ayrıca komşuların, en yakın olanlardan başlamak üzere birbirine hediye vermeleri de öğütlenmektedir,
Yine konuyla ilgili olarak sevgili peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
مَن آذی جارَهُ حَرَّمَ اللهُ عَلَیهِ ریحَ الجَنَّةِ وَ مَأواهُ جَهَنَّمُ وَ بِئسَ المَصیرُ وَ مَن ضَیَّعَ حَقَّ جارِهِ فَلَیسَ مِنّا
“Kim komşusunu rahatsız ederse, kötülük yaparsa cennet kokusu ona haram kılmıştır. Yeri cehennemdir, ne kötü yurttur. Komşunun hakkını zayi eden kimse bizden değildir. (Mişkatu’l Envar fı Ğürerı’l Ekhbar s 374)
Gayrı muslim komşunun hakkı
Islam dininde komşuları yeri büyük bir önem arzetmektedir. Komşular arasında ayrım söz konusu değildir. Komşu olması hasebiyle boynumuyda bir takım hakları vardır. Bu hakların çiğnenmesi Allahın öfkesini beraberinde getirir. Bu hususta ciddi olduğu ve çabaladığı oranda Allah ona mukafat ve karşılık verecektir. Bir kafirde müslümana komşu olduğunda bir takım haklar kazanmış olur. Bu konuda da sevgili peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
الْجِيرَانُ ثَلَاثَةٌ، فَمِنْهُمْ مَنْ لَهُ ثَلَاثَةُ حُقُوقٍ حَقُّ الْإِسْلَامِ وَ حَقُّ الْجِوَارِ وَ حَقُّ الْقَرَابَةِ، وَ مِنْهُمْ مَنْ لَهُ حَقَّانِ حَقُّ الْإِسْلَامِ وَ حَقُّ الْجِوَارِ، وَ مِنْهُمْ مَنْ لَهُ حَقٌّ وَاحِدٌ الْكَافِرُ لَهُ حَقُّ الْجِوَارِ ( روضة الواعظين و بصيرة المتعظين، ج٢، ص٣٨٩)
Komşular üç gruptur.
- grubun senin üzerinde üç hakkı vardır. Islam hakkı, akrabalık hakkı, ve komşuluk hakkı
- Diğer grubun hakkı iki tanedir islam ve komşuluk hakkı
- Son grubunda hakkı Kafir komşunun komşuluk hakkı.
Müslüman bir komşu ile gayrı muslim bir komşunun hakları hakkında daha fazla bilgi için Sevgili Peygamberimizin bu konudak buyruğuna kulak verelim
رسول خدا صلّی الله علیه و آله می فرماید:
أَ تَدْرُونَ مَا حَقُّ الْجَارِ؟ قَالُوا لَا. قَالَ: إِنِ اسْتَغَاثَكَ أَغَثْتَهُ وَ إِنِ اسْتَقْرَضَكَ أَقْرَضْتَهُ وَ إِنِ افْتَقَرَ عُدْتَ عَلَيْهِ وَ إِنْ أَصَابَتْهُ مُصِيبَةٌ عَزَّيْتَهُ وَ إِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ هَنَّأْتَهُ وَ إِنْ مَرِضَ عُدْتَهُ وَ إِنْ مَاتَ تَبِعْتَ جَنَازَتَهُ وَ لَا تَسْتَطِيلُ عَلَيْهِ بِالْبِنَاءِ فَتَحْجُبَ الرِّيحَ عَنْهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ وَ إِذَا اشْتَرَيْتَ فَاكِهَةً فَأَهْدِ لَهُ فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَأَدْخِلْهَا سِرّاً وَ لَا تُخْرِجْ بِهَا وُلْدَكَ تَغِيظُ بِهَا وُلْدَهُ وَ لَا تُؤْذِهِ بِرِيحِ قِدْرِكَ إِلَّا أَنْ تَغْرِفَ لَه مِنها. (مسكن الفؤاد عند فقد الأحبة و الأولاد، ص١١٤).
Komşunun hakkı nedir biliyormusunuz diye sordu: hayır bilmiyoruz. Senden yardım isterse ona yardım edersin. Senden borç istediğinde ise ona borç verirsin. İhtiyaç duyduğunda ise onun ihtiyacını bertaraf etmendir. Ona bir musibet arız olduğunda ise ona taziyetlerini bildirmendir. Ona bir başarı hasıl olduğunda ise ona tebriklerini sunmandır. Hastalandığında ise onu ziyaret etmendir. Öldüğünde ise cenazesine eşilk etmendir. Evini ona hava ve ışığın ulaşmasını engelleyecek şekilde yükseltmemendir. Ancak onun izin vermesi durmu mustesna. Eğer meyve alırsan onada ikramda bulun veya gizlice eve getir. Kendi çocuğunun eline meyve verip dışarıya gönderme ki komşunun çocuğu öfkelenmesin. Kendi yemeğinin kokusuyla komşunu rahatsız etme veya pişirdiğinde onada bir miktar ver.
Imam Seccad a.s da konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır.
رسول خدا صلّی الله علیه و آله می فرماید:
أَ تَدْرُونَ مَا حَقُّ الْجَارِ؟ قَالُوا لَا. قَالَ: إِنِ اسْتَغَاثَكَ أَغَثْتَهُ وَ إِنِ اسْتَقْرَضَكَ أَقْرَضْتَهُ وَ إِنِ افْتَقَرَ عُدْتَ عَلَيْهِ وَ إِنْ أَصَابَتْهُ مُصِيبَةٌ عَزَّيْتَهُ وَ إِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ هَنَّأْتَهُ وَ إِنْ مَرِضَ عُدْتَهُ وَ إِنْ مَاتَ تَبِعْتَ جَنَازَتَهُ وَ لَا تَسْتَطِيلُ عَلَيْهِ بِالْبِنَاءِ فَتَحْجُبَ الرِّيحَ عَنْهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ وَ إِذَا اشْتَرَيْتَ فَاكِهَةً فَأَهْدِ لَهُ فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَأَدْخِلْهَا سِرّاً وَ لَا تُخْرِجْ بِهَا وُلْدَكَ تَغِيظُ بِهَا وُلْدَهُ وَ لَا تُؤْذِهِ بِرِيحِ قِدْرِكَ إِلَّا أَنْ تَغْرِفَ لَه مِنها. (مسكن الفؤاد عند فقد الأحبة و الأولاد، ص١١٤).
“Komşunun senin üzerindeki hakkına gelince, ğıyabında onun haysiyetini korumandır. Huzurunda ona saygı göstermendir. Ona bir haksızlık yapıldığında ise ona yardımda bulunmandır. Aybını araştırmamalısın. Bir kötülüğünü gördüğünde onu örtmendir. Eğer öğüt ve nasihatını kabullenirse gizlice ona nasihat et. Zorluk ve sıkıntılarda onu kendi haline bırakmamandır. Yanlışlarından vazgeç. Hatalarını bağışla ve onunla olgunca bir muamelede bulun. Tüm güç ve kuvvet Allahın elindedir.”