Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Mufettih
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Mutakilerin fazileti 42. Bir rahmet ve fazilete mazhar olduğunda sevinir.
يُصْبِحُ فَرِحاً … بِمَا أَصَابَ مِنَ الْفَضْلِ وَ الرَّحْمَةِ،
Sevinç ve hoşnutluk, insanların çoğu zamanlar ve durumlarda makbul gördüğü ve hoşlandığı deruni ( ruhi) bir halettir. Insanın sevinci ve hoşnutluğunu yüzünden okumak mümkündür. Sevinci, farklı şartlar ve faktörlerin etkisinde şekillenen bir olumlu coşku ve heyecan durumu olarakta değerlendirmek mümkündür. Bu halette ınsan ruhu açılıyor ve durumdan memnuniet duyuyor. Sevinç, coşku ve hoşnutluk insanoğlunun temel ihtiyaçlarından biridir. Sevinç ve hoşnutluk tabiatın da farklı ecasında kendisini göstermektedir. Bahar mevsiminde tabiat daha bir coşkulu ve heyecanlıdır. Serin ve latıf bir sabah nesimini (esintisi) veya muzikal tonuyla akan bir şelaleyi, rengarenk açan ve lisanı haliyle gülen çiçek ve gülleri sevinç ve hosnutluğun birer yansımaları olarak görmek gerek.
İman, günahlardan kaçınma, Allaha yakınlık hissetme, kaygı ve tedirginlikle mücadele, gülme ve tebessüm, mizah ve şakalaşma, güzel koku sürünme, açık renkli elbiseler giyinme, düğün, kutalama merasımlerine iştirak etme, bayram ve benzeri dini mersaimleri, eş ve dost ziyaretleri, yolculuk ve seyahatta bulunma, Kur’an tilaveti, çalıştığının karşılığını bulma ve benzeri tüm durumlar birer sevinç ve mutluluk faktörlerdirler. Tabiki ibadet ve tefekkürün kazandırdığı haz, başkalarına yardım edip hayır ve hasanat ile insanları memnun ve mutlu kılmak gibi durumlar insana sevinç ve hoşnutluk kazandırır. Allah ile olan irtibatın insanı nasıl gam ve kederden uzaklaştırdığı konusunda Mevlana şöyle diyor:
Allahın mesti olmayıncaya kadar gam senden uzaklaşmaz
Kurt sıfatı taşıncaya kadar, Ken‘anlı Yusuf olamazsın
Allah için bir av olsan tüm gamlardan kurtulursun
Kendi benliğine saplanıp kalsan, gam ve kedere mahpus olursun
چهار چیز هر آزاده را ز غم بخرد تن درست و خوی نیک و نام نیک و خرد
هر آن که ایزدش این چار چیز روزی کرد سزد که شاد زیَد جاودان و غم نخورد
Dört şey her özgür insanı üzüntüden korur
Sağlıklı bır vucut, güzel ahlak, güzel bir ad ve akıl
Allah kime bu dört şeyi vermiş ise
Gam yememesi ve sevinçle yaşaması gerek.
İslam ve sevinç
İslam dini sevinç ve neşeye karşı değildir, teşvik etmektedir. Müslümanın neşesi yüzünde ve gamı içinde olur. Kişi güler yüzlü olmalı ve başkalarının sevinç ve neşesine de katkıda bulunmalıdır. Hadis kıtaplarında da insanları sevindirmek ve neşelendirmeye dair bölümler vardır. ( İdkhalus surur fi kalbil mumin). Allahın nimetlerinden dolayı insanların sevinmesi ve hoşutluklarını dile getirmesini tavsiye eden ayetler vardır. İnsanların temel bir ihtiyacı olarak, Yüce İslam dini sevinç ve neşeyi hoş karşılamakta ve sağlanmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Kur’an neşe ve sevinç dolu bir yaşamı ilahi bir nimet ve rahmet olarak görmektedir. Daime Feryadu figan etmeyi, dert yanmayı, veryansın edip, inleyip sızilanmayı makbul karşılamamaktadır. Tabi ki yerine görede İslam dini bazı sevinç ve hoşnutlukları ciddi bir şekilde kınamaktadır. Malumunuz olduğu üzere bir defasında Allah Resulü tüm müslümanları düşmanlara karşı savunmada bulunmak için cihada çağırdılar. Bazıları farklı gerekçe ve bahanelerle bu çağrıya icabet etmediler. Allahın ve peygamberin emrine muhalefet ettiler. Bunların yersiz sevinci hakkında Yüce Allah şöyle buyurmaktadır. فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللَّهِ وَكَرِهُوا أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ؛فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلًا وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿توبه:۸۱-۸۲﴾
Allah’ın Resulünün çağrısına uymayarak seferden geri kalanlar yerlerinden ayrılmamış olmaktan dolayı sevinç duydular; canlarıyla mallarıyla Allah yolunda savaşmak istemediler, üstelik “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşi çok daha sıcaktır” anlayabilselerdi!
Yapıp ettikleri karşısında artık az gülsünler, çok ağlasınlar!
Tebük Seferi’ne katılmamak için bahaneler uyduran, özellikle havaların aşırı sıcak olduğu gerekçesine sığınan, fakat aynı zamanda müminleri de sefere çıkmaktan caydırmaya çalışan münafıkların âkıbetinin çok acı olacağı belirtilmekte; Hz. Peygamber’in bu kişilerden sağ kalanlarla karşılaşması halinde onların kendi maiyetinde bir sefere çıkmalarına müsaade etmemesi istenmekte, ölenlerinin ise imansız olarak can verdikleri bildirilip onlar için bir dinî vecîbe ifa etme cihetine gitmemesi emrolunmaktadır. Ancak ayet sevincin ve hoşnuutluğun tabii bir ruhi heyecan ve reaksiyon olduğu gerçeğine de ışık tutmaktadır.
Bu izahattan da anlaşılacağı üzere nerede ve ne zaman ağlanması ve nerede sevinip hoşnutluk duyulmasının tespitini doğru dürüst yapabilmek gerek. Çünkü ağlanması ve üzülmesi gereken yerde sevinen ve sevilmesi gereken yerde ise ağlayan bir çok insan vardır. Ayette bunların bir taifesine işaret vardır. Allaha ve peygambere itaatsizlik ve önemli bir dini ve toplumsal sorumluluktan kaçınmanın sevinci tabiki yersiz ve anlamsız bir sevinçtir. Süs ve güzelliklerin ahirette tamamen mminlere ait olduğunu ifade eden A’raf suresi 32. Ayeti kerimeden de anlaşılacağı üzere, cennet sevinç yurdudur. Cünkü güzel giyinmek ve zinet takınmak hoşnutluk ve sevincin ifadesidir. Bu dünyada dahi güzel giyinme ve süslenmeye karşı olan bazı dini yaklaşımlar ve kimseler ayetin ifadesiyle, bu yanlış yaklaşımdan vaz geçmeleri yönünde uyarılmakatalar.
قُلْ مَنْ حَرَّمَ ز۪ينَةَ اللّٰهِ الَّت۪ٓي اَخْرَجَ لِعِبَادِه۪ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِۜ قُلْ هِيَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
De ki: “Allah’ın kulları için yarattığı süsü, temiz ve iyi rızıkları kim haram kıldı?” De ki: “Onlar dünya hayatında müminlere yaraşır; kıyamet gününde ise yalnız onlara mahsus olacaktır.” İşte bilmek isteyen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.
Bu ve bundan önceki âyette elbiseye “ziynet” denilmesi, giyinmenin ahlâkî bakımda n olduğu gibi estetik bakımdan da önemli ve gerekli olduğuna işaret eder; ayrıca yine ziynet kelimesinden hareketle kaliteli ve değerli elbiseler giyinmenin mubah olduğuna hükmedilmiştir. Taberî (VIII, 163-164), Şevkânî (II, 230) gibi önde gelen müfessirler bu âyeti açıklarken, haram olmayan güzel ve değerli nimetlerden uzak kalmayı zühd ve fazilet sayanların hatalı olduklarını belirtirler.
Ehl-i Beyti Resulullah’tan da konuyla ilgili olarak varit olan hadislerde meşru eğlence ve neşelenme üzerinde durulmaktadır. İmam Rıza hazretleri günlük zaman taksimatı konusunda şöyle buyurmaktadır. ‘‘Gününüzü dörde taksim edin. Bir bölümünde maişetiniz için çalışın. Bir bölümünde dini vecibaleri ve ibadetlerinizi yerine getirin. Bir kısmıni eşinize ve dostunuza ayırın ve bir kısmını da haram olmayan zevkler ve lezzetlere ayırın.“ ( Biharu‘l Envar c 75. S 321)
Zevkler ve lezzetler tabiki maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. Allah’ın arif ve aşıkı olan bir insan için ibadet ve münacaat en büyük bir haz ve lezzettir. Meşru bir şekilde ailesini geçindirmek için çabalayan da bu çabasının karşılığını aldığında sevinir ve haz duyar. Eşi dostu ziyaret etmenin sevinci ve hoşnutluğu da nev‘i şahsına munhasırdır. Meşru zevkler ve lezzetlerde insanın sevincine sevinç katar. Yani müslümanın abus ve asık suratlı, ekş, yüzlü olmasına gerek yoktur. Mevlana İrfanında aşka ve sevince öncelik vermekte ve gam ve kederi düşman olarak tanımalamaktadır. Gam ve kedere kendi yanlarında yer olmadığını farklı gazel ve mesnevilerine dile getirmektedir.
Bu bağlamda en güzel gazellerden bir hafiz şiarzinin gazelidir. Bu gazelde gam yememenin ve kederden uzak durmanın hikmeti ve felsefesi anlatılmaktadır.
Ez Yakub kaybolmuş Yusuf bir gün Ken‘an diyarına dönecektir gam yeme.
Hüzün kulübesi bir gün gül bahçesine dönecektir gam yeme.
Ey gamlı gönül, halin bir gün düzelecektir karamsar olma
Bu karışık kafa bir gün sükunet bulacaktır gam yeme
Ey güzel öten kuş, eğer ömrün kalmış bir baharı var ise
yine çimenlik tahtında gülün şemsiyesi altında öteceksin.
Devranı zaman eğer iki gün muradımıza göre dönmezse
Devranın gidişatı hep bir olmayacaktır gam yeme.
İmam Alinin ifadesiyle hayat iki günden ibarettir bir gün lehine ve bir günde aleyhine.
Yabanda ve sahrada kabe aşkı için adım atıyorsan
Deve dikeninin incitmesinden dolayı gam yeme.
Sakın ha ümidi elden verme, çünkü ğaybın sırrına vakıf değilsin
Perde arkasında gizli planlar vardır, gam yeme.
Her ne kadar menzil tehlikeli ve maksad uzaksada
Ancak sonu olmayan bir yol yoktur gam yeme.
Bir mümin için hakiki sevinç ve mutluluk, günahtan uzaklaşmak ve Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmektedir. “ Mümin Allaha itaat eder ve günahlarından dolayı mahzun olur ” Yine bir başka beyanında İmam Ali Hazretleri şöyle buyurmaktadır: “ Ahiretinden kazanmış olduğundan dolayı sevin ve kaybettiğinden dolayı da üzül” ( Ğurerul Hıkem c 1. S 516)