نماز جمعه

Muttakilerin Özellikleri (33)

Hamburg İslam Merkezi Başkanı ve İmamı

Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Müfettih

Konu: Muttakilerin 30 Fazileti: Bilgileri halimlik (olgunlukla) iç içedir

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmeyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalplerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçisi ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mücadele ve dava arkadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm Müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun

Muttakilerin 30. Özelliği Bilgileri halimlik (olgunluk )la iç içedir. Bu özelliği ele almadan önce hilmkelimesinin sözcük ve kavramsal izahatını yapacağız.

Halim kelimesi“Sabırlı ve temkinli, akıllı ve ağır başlı olmak” mânasındaki hilm masdarından sıfat olup “sabırlı ve temkinli olan, acele ve kızgınlıkla muamele etmeyip ileride meydana gelecek gelişmelere fırsat tanıyan” demektir. Dil âlimleri kelimenin, “Kudreti olduğu halde cezalandırmayan” ve “cezayı büsbütün terketmeyip gelişmelere göre hareket eden” şeklindeki iki anlamına dikkat çekerler (Lisânü’l-Arab, “ḥlm” md.; Ebü’l-Bekā, s. 404, 560; Zeccâc, s. 45). Halîm esmâ-i hüsnâdan biri olarak “Sabırlı, acele ve kızgınlıkla muamele etmeyen” mânasına gelir.

Halîm kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’in on beş yerinde geçmekte olup bunlardan on birinde Allah’a, ikisinde Hz. İbrâhim’e, birinde Şuayb’a, birinde de İsmâil peygambere izâfe edilmiştir (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥalîm” md.). Allah’ın ismi olarak zikredilen halîm tek başına kullanılmayıp altı âyette “bütün günahları bağışlayan” anlamındaki gafûr, üç âyette “hakkıyla bilen” anlamındaki alîm, bir âyette “her şeyden müstağni olan, kendi dışındaki her şeyin O’na muhtaç olduğu varlık” mânasındaki ganî, bir âyette de “az iyiliğe çok mükâfat veren” mânasındaki şekûr ismiyle birlikte zikredilmiştir.

Bu kullanılış kelimenin mânasına açıklık getirdiği gibi ona zenginlik ve derinlik de kazandırmaktadır. İlgili âyetlerin incelenmesinden anlaşılacağı üzere halîmin gafûr ismiyle beraber kullanıldığı yerlerde kulların işleyebileceği bazı günahlardan söz edilmekte, bu tür günahları işleyenlerin âcilen cezalandırılmayıp dönüş yapmalarına (tövbe) fırsat tanınacağı belirtilmektedir (bk. el-Bakara 2/235; Âl-i İmrân 3/155; el-Mâide 5/101; el-İsrâ 17/44; Fâtır 35/41). Alîm ile birlikte kullanıldığı üç âyetten birinde mirasın taksimi anlatılmakta ve bu hususta ortaya konan ölçülerin insanlığın mutluluğunu dileyen Allah’ın bir öğüdü olduğu, O’nun bütün hak ve hukuk türlerini bildiği, mirasın bölüştürülmesinde yapılabilecek bazı yanlışlıkları da hemen cezalandırmayacağı ifade edilmektedir (en-Nisâ 4/12). Diğer iki âyetin birinde Allah yolunda hicret edip sıkıntılara katlananları iyi âkıbetlerin beklediği müjdelenmekte ve bu tür sosyal çalkantılar karşısında ilâhî müdahalenin bilgiye ve temkine dayandığı anlatılmakta (el-Hac 22/59), diğerinde de Allah’ın, gönüllerde saklanan her sırra vâkıf olmasına rağmen sabır ve teennî ile muamele ettiği bildirilmektedir (el-Ahzâb 33/51).

Âlimlerin halîm ismi etrafında yaptıkları yorumlar, kelimenin sözlük anlamı ve Kur’an’daki kullanılışıyla paralellik arzetmektedir. Kelimenin kök anlamı içinde önemli görülen “Kudreti yettiği halde cezalandırmama” ve “tamamen affetmeyip erteleme” noktalarını özellikle vurgulayan âlimler halîm isminin şu mânaları üzerinde de dururlar

İmam Ali hazretleri muttakilerin özelliklerini anlatırken Yirminci özellik olarak:

وَ أَمَّا النَّهَارَ فَحُلَمَاءُ عُلَمَاءُ، متقین

“Gündüzleri ise halim, alim iyi ve muttaki olurlar.”

İmam hutbesinin bu bölümünde, ilimle birlikte halimlik ve olgunluğu muttakilerin en açık ve barzi niteliklerinden bir görmektedir. Halimlik alimin sıfatıdır. Allahı’n ve Peygamberin de sıfatlarıdır. Halim olan alim faydalı olur ve etrafını aydınlatır. Ahlaki olarak sıkıntılara göğüs gerir. Kötülükleri iyilikle defeder. Olumsuzluklar karşısında sızlayıp feryadu figan etmez. Genellikle alimler cahillerin sözlerine tahammulsüzdürler. Uzun zaman cahillerin anlamsız sözlerini dinlemek durumunda kaldıklarında havsalalarını kaybetiklerini görüyoruz. Halbuki Furkan suresi 63. Ayeti kerimede Rahmanın kulları cahillere karşı olgun olmaya çağrılmaktalar.

وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْناً وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً

Rahmânın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır.

Ayetteki hevn kelimesi, tefsirlerde genellikle “sekînet, vakar, rıfk (yumuşaklık), tevazu” ve bu anlamların hepsini içeren hilm kavramıyla açıklanmış; bunun, Kur’an’ın sık sık atıfta bulunduğu, Câhiliye Arabı’nın temel karakteri olan “kibirli, gururlu, zorba” anlamındaki müstekbir kelimesinin zıddı olduğu belirtilmiştir (meselâ bk. Taberî, XIX, 33; Zemahşerî, III, 103). Âyette müminlerin, kendilerine sözlü sataşmada bulunanlara, “selâm” diyerek, yani esenlik dileğiyle karşılık verdikleri bildirilmekte; bu suretle bir bakıma putperest Araplar’ın ortak zihniyetini ifade eden Câhiliye ile müminlerin ortak zihniyetini ifade eden İslâm’ın karşıt kavramlar olduğu ima edilmektedir. Buna göre sözlü sataşmalarla sergilenen alaycı ve küçümseyici tavırlar, Câhiliye zihniyetinin kendini beğenmişlik, küstahlık, hoyratlık, saldırganlık gibi tutumlardan oluşan barbarlık ahlâkını; müslümanların bu sataşmalara selâmla karşılık vermeleri de onların barışçı ilkelere dayalı uygarlık ahlâkını göstermektedir.

Muttakilerin tüm azar, eziyet ve olumsuzluklara rağmen halim ve olgun davrandıklarını görüyoruz. Furkan suresi 73. Ayeti kerimede başka bir açıdan rahmanın kulları olan muttakilerin hilmin atıf yapılmaktadır.

وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَاماً

Yine anılan o iyi kullar, asılsız şeylere şahitlik etmezler; boş ve mânasız davranışlarla karşılaştıklarında onurluca çekip giderler.

Âyetin bu kısmı, “O iyi kullar, asılsız şeylerin konuşulduğu bir yerde, yalancıların ve günahkârların meclislerinde durmazlar, bu tür kötülüklerin, tertiplerin içinde yer almazlar” Karşılaşmak durumunda kaldıklarında olgunca davranırlar. Yani infiale kapılmaz, himine ve olgunluğuna gölge düşürmezler.

Sevgili Peygamberimiz cahillere maruz kalan ve halim davranan alimlerin değeri ve fazileti hakkında şöyle buyurmaktadır:

ثَلاثٌ مِنْ مَكارِمِ الاَخْلاقِ فِى الدُّنْيا وَالآخِرَةِ: اَنْ تَعْفُوَ عَمَّنْ ظَلَمَكَ، وَتَصِلَ مَنْ قَطَعَكَ، وَ تَحْلُمَ عَمَّنْ جَهِلَ عَلَيْكَ

Üç haslet vardır kı bunlar hem dünyada ve hem de ahirette ahlaki erdemlerden sayılmaktadır. Sana haksızlık yapanı affetmen, seninle silai rahmi ( irtibatı kesenle) irtbatı kurman ve sana karşı cahilce davranana karşı olgun davranman ( halim olman) „

Sevgili Peygamberimiz bir başka hadisinde ise halimliği Peygamberlik gibi üstün değere haiz bir erdem olarak tanımalamaktadır.

كادَ الْحَليمُ أَنْ يَكونَ نَبيّاً

Halim kimse peygamberliğe yakındır.„ ( Biharu’l Envar c 43 s 70)

Rabbimiz hilim sahibidir, kullarına son derece yumuşak davranır, kullarının hatâ ve kusurlarına karşı hemen gazaplanmak yerine büyük bir sabır ve tahammül gösterir. Yine Rabbimiz bu ahlâkının, kulları tarafından sergilenmesinden de razı olur.

Hilmin zıddı olan sertlik ve katılık, insanları inciten, korkup nefret etmelerine ve uzaklaşmalarına yol açan kötü bir huydur. Bu sebeple hilim, peygamberlerin sıfatlarından biridir. Nitekim bu hususu kitaplarından öğrenen bâzı yahudî âlimler, Peygamber Efendimiz’in hilim sıfatını tecrübe etmişler, O’ndaki hilim deryâsının enginliğini kavrayınca da îmâna gelmişlerdir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Abdülkaysoğulları’ndan Eşecc -radıyallâhu anh-’a hitâben:

“Sende Allâh’ın sevdiği iki husûsiyet vardır: Hilim (yumuşak huyluluk) ve teennî (yani ölçülü olmaktır).” buyurmuştur. (Müslim, Îmân, 25-26)

“KABA OLSAYDIN, ETRAFINDAN DAĞILIP GİDERLERDİ”

Allah Teâlâ buyurur:

“(Rasûlüm!) O vakit, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet; bağışlanmaları için duâ et!..” (Âl-i İmrân, 159)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insan neslinin en mülâyimi idi. Bu yüzden insanlarla muâmelesinde dâimâ kolaylığı tercih eder, zorluğa, öfke ve kızgınlığa yer vermezdi. Hakkın çiğnenmesi dışında öfkelenmez, şahsına karşı işlenen kusurları kolayca affederdi. Ne kadar kaba bir muâmeleye mâruz kalsa da nezâketini bozmaz, kendisine kötülük edenlere bile güzellikle muâmele ederdi.

Lokman Hakîm şöyle der:

“Evlâdım! Üç şey, üç şeyle bilinir: Hilim, gazap anında; şecaat, harp meydanında; kardeşlik ise, ihtiyaç anında.”

یا طالب العلم ان للعالم ثلاث علامات: العلم، والحلم، والصمت؛

İmam Ali hazretleri de bir beyanında hilm konusunda şöyle buyurmaktadır: Ey ilim talibi, alimnin üç özelliği vaardır: İlim, hilm, sükut” ( kafi c 1. S 3)

– اطلبوا العلم وتزینوا معه بالحلم والوقار وتواضعوا لمن تعلمونه العلم وتواضعوا لمن طلبتم منه العلم ولاتکونوا علماء جبارین فیذهب باطلکم بحقکم

İmamet semasının altıncı yıldızı İmam Caferi Sadıq hazretleri konuyla ilgili olarak şöyle diyor:

“ Ağırbaşlılık ve olgunlukla süslenerek ilim taleb et. Ustatlarına ve talebelerine karşı mutevazi ol. Baskıcı alimler gibi olmayın ki yalnışlarınız doğrularınızı götürmesin.”

İster alim olsun, isterse bir muhendis olsun veya bir meslek sahibi, insanların eğitimyle uğraşan veya sorunlarıyla ilgilenen her kesin hırçın ve öfkeli olmaması lazım. Katı kalplilik ve hırçınlık onların tüm erdem ve iyilkiklerine gölge düşürür. Bir hizmet veriliyorsa veya bir şey öğretiliyor veya bir soruya cevap veriliyor ve azarlama söz konus oluyorsa, bu o güzelliğin mahvolmasına sebep verir. Başa kalkalarak bir sadaka vermektense güzel bir söz söylemek ve hataları bağışlamak daha güzeldir.

Bunun bir örneği de aile muhitinde yaşanmaktadır. Anne ve babalar çocuklarına karşı olgun davranmalıdırlar. Erginlik çağındaki olumsuzluklar ve sıkıntılar başta olmak üzere, zaman zaman kız ve erkek çocuklarımızdan yanlış hareket ve yakışıksız davranışlara şahit olmaktayız. Veya onların bizce makbul olmayan görüş ve düşüncleri olabilir. Bunları dile getirdiklerinde öfkelenip hırçınlaşmamalıyız.

Sabır ve olgunlukla onları irşad etmeli, hatalarını düzeltmeli ve ikna etmeye çalışmalıyız. Eşler arasında veya iki ticari ortak arasında da durum bundan ibarettir. Olgunluk ve özveri olmazsa en küçük bir görüş ayrılığı veya tartışma kavgalarla sonuçlanabilir. Muttaki kimse ilim ve hilmin aynasıdır. Cahillere karşı olgunluk takva alametidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment