نماز جمعه

Muttakilerin Özellikleri (32)

Hamburg İslam Merkezi Başkanı ve İmamı

Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Müfettih

Konu: Muttakilerin 29 Fazileti: İlim elde etmede Hırs ve Kararlılık

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmeyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalplerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçisi ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mücadele ve dava arkadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm Müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun

Muttakilerin 29. Özelliği: İlme olan Hırs ve Kararlılık

İmam Alinin muttakiler hutbesinde takva ehli insanlar için saydığı özelliklerin devamında bu haftaki hutbemizde, muttakilerin ilmi elde etmek için harcadıkları çaba ve gösterdikleri hırs ve kararlılığa, hırsın anlamına ve çeşitlerine değineceğiz.

Hırs; sözlük anlamı itibarı ile arzu etme, bir şeye aşırı derecede tutkun olma, sonu gelmeyen istek aç gözlülük demektir.

Ahlakı bir terim olarak: Belli bir amaca erişme hususunda kişinin bütün benliğini saran arzu ve istek. Hz. Peygamber Efendimiz (asm) yöneticilik ihtirası taşıyanları yermiş, yani ihtiras sahibi olan yöneticileri hoş karşılamamıştır.

İnsanoğlu yaşlansa da onda iki şey genç kalır: Hırs ve haset.”

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa mutlaka bir üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur. Tövbe edenlerin tövbesini Allah kabul eder.”

Tamah ise, “Hırs, Açgözlü davranmak, haddinden fazla istemek, gözü doymamak, şiddetle istemek, ifrat derecede arzulu olmak” gibi anlamlar taşımaktadır.

Aşırı hırs ve tamah insanı felakete götürür. Ölçülü hırs ve tamah ise; insanı meşru yoldan çalışıp kazanmaya sevk eder. Peygamberimiz (s.a.v) yine bir hadisi şerifinde ise şöyle buyuruyor: “Şayet bir kimse tamahkâr olursa zelil olur. Bir kimse kanaat ederse o insan şerefli ve güçlü olur.” Şairde konuyla ilgili olarak şöyle diyor:

Kanaatten dolayı hiç kimse canını yitirmedi.

Hırstan dolayı da kimse sultanlığa yükselmedi

Eğer istirahat için gece olmasaydı

Hırstan çoğu kendilerini yakmış olacaklardı

Hırs, heves ve tamahdan kim servet biriktirmişse

Bir bakıver hem ruhu hem bedeni yıpratmış

Bunlar için gece bir rahmet hazinesidir

Belki bir kaç saat hırstan kurtulmuş olurlar

Öfke, şehvet ve hırsı bırakmak

Mertlik ve peygamberliğin geleneğidir.

Bu hususla alakalı olarak İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Hırsın kökü aç gözlülük, meyvesi ise kınanmaktır.”

Hırs ve para düşkünlüğü, belk de bütün diğer ihtiraslardan daha fazla suç sebebidir.” (Aristo) 

Aşırı ilgi ve aşırı çaba olarak tanımlanan hırs kelimesi gördüğünüz üzere, dünyalık elde etmek için bu kelime kullanıldığında menfi bir anlam yükü taşımaktadır. Hatta bu bağlamda şöyle bir rivayet vardır. “Haris aldanan ve kaybedendir.” Ancak ilim tahsili ve ibadete olan cehd ve gayret anlamında hırs övülmüştür.

İlgi, bilgi, azim ve çalışma; -ne olursa olsun- bir işte başarılı olabilmenin olmazsa olmaz şartlarını oluşturur. Ancak biz bu hutbede, ilmi elde etmek için gösterilken azim ve kararlılığı ele alacağız. Konuyla ilgili olarak İmam Şâfiî’nin iki beytinde formüle ettiği ilimde başarıyı yakalamanın sırlarına da değineceğiz.

Tarih boyunca Müslümanların ilim ve düşüncesine yön veren, İslâm kültür ve medeniyetinin en parlak şahsiyetlerinden biri olan, aynı zamanda çok kudretli bir şair olan İmam Şâfiî; ilimde başarılı olmanın şartlarını aşağıdaki iki beytinde şöyle sıralamaktadır:

Kardeşim! İlme şu yollarla varırsın ancak:
Evvelâ sende zekâvet ve dahî hırs olacak,
Sonra çok gayret, ve kemal ( olgunluk)
Bir de üstat gerek… Ammâ yine yıllar ister!

Dediğimiz gibi hırs ikiye ayrılmaktadır.

Övülmüş ve yerilmiş olan hırs:

Övülmüş hırsta kendi arasında bir kaç bölüme ayrılmaktadır.

1. Bilgi Edinme Hırsı ve Bilgiye Güvenme

Doğru bilgi edinmeye, hakikati anlamaya yönelik hırs övülen bir özelliktir. Mevlânâ bu hususu;

İki haris vardır ki hiç doymaz; biri dünyayı dileyen,öbürü bilgi isteğinde bulunan… hadisiyle açıklar:

Bilgili adamın uykusu, ibadetten faziletlidir

Hele, insanı gafletten uyandıran bilgi olursa

Yüzme bilenin hareketsiz durması,

Aceminin elle ayakla savaşmasından iyidir

Acemi elini ayağını oynatır durur,fakat boğulur

Yüzme bilense denizdeki dalgıç gibi yüzer durur

Bilgi uçsuz bucaksız ve kıyısız bir denizdir

Bilgi dileyense denizlerde dalgıçlık edene benzer

Bilgi dileyenin ömrü binlerce yıl olsa

Yine araştırmalarından vazgeçmez, bir türlü doymaz.

(Mesnevî, VI/ 3878–83)

Ancak bilgi ve hünerleri bazı insanları tamahkâr eder; çoğu zaman yalnızca kendi bilgi ve tecrübelerine güvenirler, bu güven de onları helâke sürükler. Mevlânâ tufan esnasında Nuh Peygamber’in gemisine binmeyip helâk olan oğlu Kenan’ın, yüzme bildiği için kurtulurum zannını örnek gösterir:

Keşke o yüzme öğrenmeseydi de Nuh’a minnet etse,

gemiye girmeye tamah etseydi!

Keşke çocuk gibi, hilelere cahil olsaydı da

çocuklar gibi anasına el atsa, anasına sarılsaydı!

Yahut da naklî bilgi ile az dolu olsaydı da

gönlü bir velîden vahiy ilmini kapsaydı!

 (Mesnevî, IV/1414–1416)

2. Hak, Din ve Hayır Yolunda Harislik

Hırs ve tamah menfi karakter özellikleri olmakla birlikte, din ve Hak yolunda, sevgisinde haris olmak yüceliktir. Fakat Hak’tan ve hayırdan başka şeye haris olmak kusurdur:

Senin aşkında haris olmak övülecek bir şeydir, bir yüceliktir. Fakat senden

başkasının aşkına düşüp de harislikte bulunmak ayıptır, ardır. (Mesnevî, III/1955)

Hayırlar, başka bir şeyin aksiyle güzel görünmedikleri, aslen güzel ve latif olduğu için güzellikleri bakidir. Bunun için de güzel işler, hırs ateşi sönünce, kömür gibi çirkinleşmez, kararmaz:

Hırsı din işinde ve hayırda ara;

Din ve hayır işinde haris ol.

Bu işler, zaten güzeldir…

Hırsın geçse bile güzel görünür!

Hayırlar, esasen güzel ve lâtiftir,

Başka bir şeyin aksi ile güzel görünmüş değildir

Bu işlerde hırsın parlaklığı geçse bile

Hayrın letâfeti, hayrın parlaklığı kalır.

Hâlbuki, dünya işinden hırsın parlaklığı gitti mi

Ateşin harareti ve parlaklığı gitmiş,

Kömür kalmış demektir… Tıpkı buna benzer.

(Mesnevî, IV/1130–1132)

3. Duada, İstekte Hırs

Şüphesiz, Allah duada ısrar edenleri sever hadisi gereği duada haris ve ısrarcı olma, sabretme ve Allah’tan ümidi kesmemektir. Dilekte, duada ısrarı seven Cenab-ı Hak bazen kullarında bu hususta tamahın olmasını arzular. Hakk’ın kararı bazen kullarının istekleri yönünde yerine getirilir bazen de aksi istikamette olur. Kulun isteğini vermeyi geciktirmesinin sebebi ise azim ve tamahının artması, çıkacak dersin daha etkili olması içindir. Böylece Allah, kudret ve kuvvetin kendinde olduğunun idrak edilmesini ister:

Rabbul Alemin, kuvvet ve kudretin yalnız kendisinde olduğunu anlatmak için bazen insanların karar verdikleri şeyleri bozar, zıddını meydana getirir. Tabiki övülmüş olan hırsın alanını daha da çoğalta biliriz. Bu cümleden ahlaki erdem ve faziletlerin kazanımında hırslı davranmak adil olmak, Hayır sever olmak, dürüst davranmak. Insaflı ve takvalı olamaya hırs gösteren, tabiki kötülüklert ve günahlardan uzaklaşır. İnsanların iman, hidayet ve sadakati yakalaması konusunda hırslı davranmayı da buna örnek olarak verebeiliriz.

Sevgili peygamberimiz Kur’anda bu hususta hırslı olarak tanımlanmaktadır. Konuyla ilgili olarak Yüce Mevla Tövbe suresi 128. Ayette şöyle buyurmaktadır

لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَز۪يزٌۘ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَر۪يصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ

„“Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur. „

Hz. Muhammed bir insan olarak içimizden biridir; fakat Cenâb-ı Allah onu vahiy alma ve peygamberlerin sonuncusu olma mertebesiyle onurlandırmıştır. Başka bir âyette “bütün varlıklar için rahmet” olarak nitelenen (Enbiyâ 21/107) Resûl-i Ekrem’in müminlere karşı tutumuna ve hissiyatına ağırlık verilen 128. âyette o, Allah Teâlâ’nın iki güzel ismi ile, Raûf ve Rahîm olarak nitelenmiştir; Raûf “çok şefkatli”, Rahîm “çok merhametli” demektir. Yüce Allah’ın hiçbir peygamberini kendi isimlerinden ikisiyle birlikte anmamış olduğu dikkate alınırsa, onun Rabbimizin katındaki derecesi ve bütün bu açıklamalara rağmen ondan yüz çevirenlerin ne büyük ziyanda oldukları daha iyi anlaşılır. İşte 129. âyette Hz. Peygamber’den bu gibi bahtsızların tutumlarından üzüntü duymaması, sadece Allah’a güvenip dayandığını hatırlaması ve onlara da bunu duyurması istenmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment