نماز جمعه

Muttakilerin Özellikleri (21)

Konu: Geceleri ibadet ve münacaatı Rabbani ile ihya ederler

Hamburg İslam Merkezi Başkanı ve İmamı

Hüccetül İslam Dr. Muhammed Hadi Müfettih

Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

Muttakilerin 18. Fazileti

Kur’an Tilaveti (Okuma)

– أَمَّا اللَّيْلَ فَصَافُّونَ أَقْدَامَهُمْ، تَالِينَ لِأَجْزَاءِ الْقُرْآنِ يُرَتِّلُونَهَا تَرْتِيلاً،

Geceleri namazı ayakta kılar ve ayetleri üzerinde düşünerek Kur’an tilavet ederler.

İmam hazretlerine ait olan bu ifadede muttakilerin iki faziletinden bahsedilmektedir. Biri geceyi ibadetle ihya etme ikincisi ise üzerinde derinden düşünüp tefekkür ve tedebbür edinerek Kur’an okumak. Gece namazı ve ibadetine, ve bu ibadetin insanın ihyası ve maneviyatının güçlenmesindeki rolü ve önemine değindik. Bu günkü hutbemizda ise Kur’an okumanın fazileti ve sevabı hakkında konuşacağız.

Kur’an Okuma

KUR’ÂN-I KERİMİ öğrenmek her Müslüman için önemli bir vazifenin yanında, aynı zamanda çok faziletli ve sevabı yüksek bir ibadettir. Bu hususta Hem Kur’anı Kerimin ve hem de Peygamber Efendimizin (a.s.m.) teşvik dolu pek çok beyanları vardır.

Peygamberimiz (a.s.m.) bazen Sahabe-i Kiramdan Hz. Ebû Zer’in şahsında bütün ümmetine hitapta bulunurdu. Bir seferinde Kur’ân öğrenmenin fazileti ve sevabı hakkında şöyle buyurmuştu:

“Ey Ebû Zer! Gidip Allah’ın kitabından bir âyet öğrenmen, senin için yüz rekât namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Ve kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir mesele öğrenmen bin rekât namaz kılmandan daha hayırlıdır.”1

Bir defasında da Peygamberimiz (a.s.m.) Hz. Ali’ye şu tavsiyede bulunmuştu:

“Yâ Ali! Kur’ân’ı öğren ve insanlara öğret. Her harfi için on sevap vardır, öldüğün zaman şehit olarak ölürsün.

“Yâ Ali! Kur’ân’ı öğren ve insanlara öğret. Öldüğün zaman insanlar nasıl Kâbe’yi tavaf ediyorlarsa, melekler de senin kabrinin etrafında dönerler.”2

Enes bin Malik’in rivâyet ettiği bir hadise göre de Resulullah Sallallâhü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Kim Kur’ân-ı Kerîmi öğrenir, öğretir ve içindekilerle amel ederse ben onu Cennete sevk ederim ve Cennet için delili olurum.”3

Kur’ân’la meşgul olmanın insana kazandırdığı ve ihsan ettiği en büyük nimet, ebedî hayatına nur olmasıdır. Meleklerin onu kabrinde yalnız bırakmamasıdır, devamlı ziyaret ederek onun için Allah’tan af talebinde bulunmalarıdır.

Diğer ibadetler ve ameller gibi Kur’ân da mü’minlere şefaat eder, insanın kurtuluşu için Allah’tan dilekte bulunurlar.

Hasan el-Basrî’nin rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) bu hususta şöyle buyururlar: “Kur’ân’ı öğreniniz. Muhakkak kıyamet gününde o ehline en güzel bir şefaatçidir.”4

Başka bir rivâyette de öğrenilen bir âyet-i kerîmenin insanı kıyamette nasıl karşılayacağı haber verilirken şöyle buyurulur: “Kim Allah’ın kitabından bir âyet öğrenirse, kıyamet gününde o âyet, o kimseye yüzüne gülerek karşılar.”5

Kıyamet gününde Cenâb-ı Hak canlılardan başka diğer varlıklara da şuûr verecektir. Onlar da konuşacak, cevap verecektir. Başta namaz ve oruç olmak üzere güzel ameller insanı karşılayacaklar, ona yardımcı olacaklar. İşte bu güzel amellerden birisi de öğrenilen ve okunan âyetlerin sevabıdır.

Çocuklara Kur’ân öğretin

Bir insan Kur’ân okumasını öğrendikten sonra çoluk çocuğuna da öğretmeye çalışır. Onların da Kur’ân’dan mahrum kalmamalarını temin eder. Aynı zamanda bu, Efendimizin anne-babaya yüklediği bir vazifedir.

Çünkü Kur’ân öğretmek, aynı zamanda insanın ebedî hayatının kurtulmasına da vesiledir.

Resulullah Sallallâhü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir çocuğa Kur’ân-ı Kerîmi öğretirse, Allah onun boynuna öyle bir gerdan takar ki, kıyamet gününde önceki ve sonraki insanlar ona hayran olurlar.”6

Bir çocuğun baba üzerinde bir takım hakları vardır. Bunlardan birisi de ona Allah’ın kitabını okumayı öğretmesidir. Bunun için müsaitse kendisi öğretir, değilse Kur’ân kursu ve benzeri bir yolla öğrenmesini temin eder. Küçük yaşta Allah’ın kitabını öğrenmeye çalışan çocuk Kur’ân terbiyesi ile yetişmeye, onun feyziyle teneffüs etmeye alışır.

Çocuk Kur’ân’ı öğrenmekle kendi mânevî hayatında mesafeler aldığı gibi, anne-babasının ebedî saâdeti için de faydalar temin eder.

Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu hususta şöyle buyururlar: “Kim Kur’ân’ı okur, hükümleriyle amel ederse, onun anne-babasına kıyamet gününde bir taç giydirilir. Bu tacın nuru güneşin bütün dünyadaki evlerde bulunan ışığından daha parlak olacaktır. Kur’ân ile amel etmeyi ne zannediyorsunuz?”7

“Kim Kur’ân okur, öğrenir ve onunla amel ederse, kıyamet gününde anne ve babasına nurdan bir taç giydirilir. Onun ışığı güneşin ışığı gibidir. Onun anne-babasına iki elbise giydirilir ki, dünya malı onunla boy ölçüşemez. Onlar, ‘Hangi amelimizin karşılığında bunlar bize giydirildi?’ derler. ‘Çocuğunuzun Kur’ân’ın hükümlerini tutması sebebiyle’ denilir.”8

Bunun için hem kendimizin, hem de çocuklarımızın rahatı ve saâdeti için Kur’ân’la hemhâl olalım. Onu öğrenme ve öğretme gayreti içinde bulunalım. Bu sayede hem farz-ı kifaye olan dinî bir vazifemizi yerine getirmiş sayılırız, hem de gönlümüzü, vaktimizi ve evimizi nur­lan­dırmış oluruz.

Kur’an Allah’ın bizlere mektubudur. Kur’an okuyan aslında mahbubun mektubunu okumakta onunla uns kesbetmektedır. Hatta okuma yazması olmayanların Kur’ana bakması ve sayfalarına yüzünü surmesi dahi tavsiye olunmuştur. Allah’ın kelamıyla içli-dışlı olmanın dünyada ve ahirette sayısız faydaları ve bereketi vardır. Allah Peygamberin şahsında ümmete Kur’an okumayı emir buyurmaktadır. Kur’an’la inşa olmak yerine Kur’an’ı inşa etmeye kalkanların istismarı Kur’an’a bir zarar vermediği gibi, istismarcıları istismar ederek Kur’an’ın anlaşılması önüne set olanlar da Kur’an’a hizmet etmiş olmaz, aksine Kur’an’a diğerlerinden daha büyük zarar vermiş olurlar.

– وَقُرْآنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْزِيلًا ﴿اسراء:۱۰۶﴾

“Hem onu, bir Kur’ân olarak (âyet-âyet) kısımlara ayırdık ki, insanlara onu (iyice anlayabilmeleri için) dura dura okuyasın! Çünki onu (hâdiselere göre, size bir ders olmak üzere) azar azar indirdik.“

Ayrıca Allah Peygamberine Neml suresinde, halka Kur’an okuma konusundaki sorumluluğunu duyurmasını emir buyurmaktadır.

إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ؛ وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنْذِرِينَ ﴿نمل:۹۱-92﴾

91: Rasûlüm de ki: “Bana, bu beldeyi muhterem ve mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbe kulluk etmem emredildi. Ve bana müslümanlardan olmam emredildi

92: “Yine bana Kur’an okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse kendi iyiliğine girmiş olur; kim de doğru yoldan saparsa: “Ben sadece bir uyarıcıyım” de!

فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ … فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ… ﴿مزمل:۲۰﴾

“Kur’andan sizin için muyesser olanı okuyunuz„

Allah üzerinde düşünerek Kur’an okumamızı emretmiştiz. Üzerinde düşünmeden yuzeysel okuyarak tedebbür etmeyen insanlar kınanmışlardır.

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا ﴿محمد:۲۴﴾

“Kur’an üzerinde düşünmüyorlar mı? yoksa kalpleri kilitlenmişmidir? „(Muhammed 24)

İmam Sadık Hazretleri meşguliyetleri, iç ve güçleri kendilerini Allah’ın kıtabını okumaktan alıkoyan ınsanları yermektedir. Ehl-i Beyti resulullahtan konuyla ilgili olarak varid olan rivayetlerde, hewr müslümanın günlük olarak belli sayıda Kur’an ayetleri okumaları tavsiye edilmiştir.

مَا يَمْنَعُ التَّاجِرَ مِنْكُمُ الْمَشْغُولَ فِي سُوقِهِ إِذَا رَجَعَ إِلَى مَنْزِلِهِ أَنْ لا يَنَامَ حَتَّى يَقْرَأَ سُورَةً مِنَ الْقُرْآنِ فَتُكْتَبَ لَهُ مَكَانَ كُلِّ آيَةٍ يَقْرَؤُهَا عَشْرُ حَسَنَاتٍ وَيُمْحَى عَنْهُ عَشْرُ سَيِّئَاتٍ. (کافی، ج2، ص447)

Pazarada alış verişle meşgul olan bir tüccarı, eve geldiğinde Kur’andan bir süre okuyup her ayet için on hasene kazanıp on günahının yok olmasının önünde ki engel nedir? ( Kafi c 2. S 447)

Okumanın çeşitleri ve aradaki fark:

Dil ile okumak (Tilavet)

Kıraat (akıl ile okuma)

Tertil (kalp ile okuma) Kur’anı Kerim ayetlerinde Kur’anın okuması bazen kıraat, bazen tilavet ve bazen de tertil olarak adlandırılmıştır.

Tertil ile okumalı: Bunun zıttı anlamadan okumaktır. Tilavet dilin okuması, kıraat (kırâet) aklın okuması, tertil kalbin okumasıdır. Akleden kalbin okuyuşu, içinde hem kıraat hem de tertil bulunan okumadır. Tertil ile okuma hem bilince hem bilinçaltına hitap eder. Tertil ile okunan ayetin anlamını bilinç kavramaya yoğunlaşırken, bilinçaltı da kavranan o anlamı duyguya dönüştürür. Bunun sonucunda bazı ayetler insanı ağlatır. Bazı ayetlerde farkındalık o kadar yükselir ki, insan o ayeti bir türlü okuyup geçemez. Adeta o ayete çakılır kalır. İnsan geçmek istese, ayet geçip gitmez. Okuyanın geçip gitmesine, kendisini arkada bırakmasına izin vermez.

Sevgili Nebi’de tertil ile okumanın birçok örneğini görüyoruz. Bir namaz esnasında “Azap edecek olursan onlar senin kullarındır, ama onları bağışlarsan, şüphesiz Aziz olan da, Hakîm olan da Sensin” (Maide 118) ayetini okumuştu. Ayeti bir türlü geçip gidemedi. O kadar tekrar etti ki, ravi “sabaha kadar” tekrar ettiğini söyleyecektir. Yine bir defasında besmeleyi 20 kez tekrar etmişti. Hz. Peygamber Kur’an okurken “Katımızda prangalar ve gözleri fal taşı gibi açan bir ateş var” (Müzzemmil 12) ayetine gelmiş “Allah!” diye haykırmıştı. Allah peygamberinden Kur’anı tertil ile okumasını istemektedir. Çünkü tertil hem bilince ve hem de bilinçaltına hitap etmektedir. İmam Ali de muttakilerin evsafını zikrederken onların tertil ile Kur’anı okudukları üzerinde durmaktadır. Imam hazretleri muyemmil suresinin dördüncü ayetinin tefsirinde şöyle buyurmaktadır.

بَيِّنْهُ تِبيَاناً وَلَا تَهُذُّهُ هَذُّ الشِّعْرِ، وَلَا تَنْثُرْهُ نَثْرَ الرَّمْلِ، وَلَكِنْ إفزَعُوا قُلُوبَكُمُ الْقَاسِيَةِ، وَلَا يَكُنْ هَمُّ أحَدِكُمْ آخِرَ السُّورَةِ (کافی، ج2، ص614)

“Kur’anı açık ve seçik oku, şiir hızında okuma, nesir (düz) yazı gibi de okuma, katılaşmış kalplerinizi Kur’ana bırakın, gönlünüzü Kur’ana verin. Bır sureyi okurken illa sonuna dek okumayı amaçlamayın.” (Kafi c 2. S 614)

Kur’anın insanlar üzerindeki farklı tesiri:

Kur’an okuyanlar hakkında farklı ve bazen çelişkili gibi görünen rivayetler vardır. Bir yandan Peygamberden gelen rivayetlerde Kur’an okumanın en faziletli ibadet olduğu vurgulanırken.

أَفْضَلُ عِبَادَةِ أُمَّتِي قِرَاءَةُ القرآنِ (احیاء علوم الدین، باب اول)

Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur’an okumaktır. (İhyau Ulumuddin Birinci bölüm)

Öte yandan Kur’an okuyanlara yönelik ağır ifadelerin kullanıldığını görmekteyiz.

أكْثَرُ مُنَافِقِي هَذِهِ الأمَّةِ قُرَّاؤهَا(احیاء علوم الدین، باب اول)

İslam ümmetinin münafıklarının çoğu Kur‘an karileridir. (İhyau Ulumuddin)

Veya bir başka hadiste ise şöyle denilmektedir:

 رُبَّ تَالٍ لِلْقُرْآنِ وَ القُرْآنُ يَلْعَنُهُ(احیاء علوم الدین، باب اول)

Bir çok Kur’an okuyucusu vardır ki, Kuran onları lanetler.

Bazı alimler de şöyle demiştir: Ademoğlu Kur’an’ı okuduktan sonra günah ile karışık hareketlerde bulunursa, sonra dönüp yine de Kur’an’ı okursa, kendisine (Allah tarafından) denilir ki: ‘Sen nerede, benim kelamım nerede?”

İbn Rimah (Ümeyr b. Me’mun) şöyle buyurmuştur: “Kur’an’ı ezberlediğim için (korkudan) nedâmet getirdim. Çünkü bana şöyle bir haber gelmiştir: ‘Kür’an’ı hıfzedenler kıyâmet gününde peygamberler neden sorulursa aynı şeyden sorulurlar.”

İbn Mes’ud şöyle der: “Kur’ân hafızına en uygun ve en yakışan hareket insanların uyuduğu zamanda geceyi uykusuz, insanların dünya meşgalelerine dalıp ifrat ettikleri zamanda da gününü uyanıklıkla geçirmektir. İnsanların sevinip eğlendiği zamanda üzülmek, insanların gülüp oynadıkları zamanda ağlamak, insanların dünya kelâmına dalıp gaflete düştükleri zamanda sükût edip düşünmek ve insanların onu bunu kandırmaya çalıştıkları zamanda da Allah’tan korkmaktır. Yine Kur’ân hafızına en yakışan hareket, yumuşaklıktır. Katı kalpli olmak, mücadeleci olmak, bağırıp çağırmak ve şiddetli olmaksa hiç de Kur’ân hâmiline yaraşmayan sıfatlardır.”

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bu ümmetin münafıklarının çoğu, Kurrâ (Kur’ân okuyucuları)dır.”

“Kur’an seni yasaklardan alıkoyduğu müddetçe Kur’an’ı oku. (O zaman onu okumuş sayılırsın). Eğer Kur’an, seni yasaklardan alıkoymazsa onu okumuş sayılmazsın.”

“Kur’an’ın haram ilan ettiklerini helal bilen bir kimse, Kur’an’a iman etmemiştir.”

Seleften bir zat şöyle buyurmuştur: “Kul, Kur’an’ın herhangi bir suresini açtığında, melekler onun üzerine, o sureyi bitirinceye kadar salavat-ı şerife getirirler. Başka bir kul da Kur’an’ın herhangi bir suresini açıp okur, onu bitirinceye kadar melekler kendisine lanet ederler. Bu söz üzerine o kimseye soruldu: ‘Bu nasıl olur?’. Şöyle cevap verdi: ‘Kişi, Kur’an’ın helâl ilân ettiklerini helâl; ve haram ilân ettiklerini de haram olarak bildiği zaman, melekler onun üzerine salâvat getirirler. Aksi takdirde de lânet ederler“

İbn Mes’ud (ra) da şöyle demiştir: “Kur’an insanlara onunla amel etmeleri için nazil oldu. İlk inananlar (ilk sahabelir), Kur’an’ı amel etmek için okudular. Sizin herhangi biriniz ise, Kur’an’ı başından sonuna kadar okur, tek bir harfini dahi bırakmaz. Oysa onunla amel etmeyi tamamen terketmiştir.”

Tevrat’ta, şöyle vârid olmuştur: Ey kulum! Benden utanmaz mısın? Bazı arkadaşlarından sana bir mektup geldiğinde, yolda yürüdüğün halde, yolun bir kenarına çekilip, o mektubu okumak için oturup, onu harf be harf tetkik edip bir noktasını dahi gözden kaçırmazsın. İşte bu benim kitabımdır, sana indirdim. Dikkat et ki o kitapta senin için ne kadar hüküm beyan etmişim ve orada enine boyuna düşünmen için nice ahkâmı senin için tekrarlamışım! Bütün bunlardan sonra yine de sen o kitaptan yüz çeviriyorsun. Acaba ben birtakım arkadaşlarından senin yanında daha mı kıymetsizim ki, böyle yapıyorsun? Ey kulum! Senin bazı arkadaşların yanında oturduğu zaman, bütün varlığınla ona dönersin. Bütün kalbinle onun konuşmasını dinlersin. Eğer o konuşurken başka birisi konuşmak ister veya onun konuşmasından seni meşgul eden herhangi bir engel çıkarırsa, derhal o ikinci konuşmacıya işaret ederek onun susmasını istersin. Dikkat et! İşte ben sana yönelmiş, seninle konuşuyorum. Oysa sen kalbinle benden uzaklaşıyorsun. Acaba beni bazı arkadaşlarından daha mı ehven telakki ediyorsun?

Sözün kısası tüm insanlık için rahmet, nur ve hidayet kaynağı olan Kur’anın bazı kariler için lanet ve nifak vesilesi olmasının sebebi sebebi, tefekkürsüz, tedebbürsüz ve amelsiz okumadır. Konuyla ilgili olarak Kafi c 1 s 36. Ta şöyle denilmektedir.

ألا لَاخَيْرَ فِي قِرَاءَةٍ لَيْسَ فِيهَا تَدَبُّرٌ، ألا لَاخَيْرَ فِي عِبَادَةٍ لَيْسَ فِيهَا تَفَكُّرٌ (کافی، ج1، ص36)

Üzerinde düşünülmeden okunan Kur’anın ve tefekkürü olmayan ibadetin hayrı olmaz.

1 et-Tergîb ve’t-Terhîb, 3:279

2 Kenzü’l-Ummâl. 1:531

3 Kenzü’l-Ummâl. 1:531

4 Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân:l

5 el-İtkan Fî Ulûmi’l-Kur’ân, 4:l05

6 Kenzü’l-Ummâl.1:533

7 Ebû Davud, Vitir: l4

8 Ebû Davud, Salât:14, Tirmizî, Kıraat:12

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment