Taklit
Arapça: تقلید İslam’da mükellef
bir Müslümanın dinin ameli hükümlerinde ve fıkhi konularda bir müçtehidi takip
etmesi ve ona uyması anlamına gelen fıkhi bir terimdir. Usul-u dinde taklit
caiz değildir ve kişi araştırma ve incelemeyle usul-u dine iman etmelidir.
Ahkâmda ya kendisi müçtehit olmalı veya ihtiyata amel etmeli yahut kendisine
müçtehit veya taklit merci denilen fıkıh alanında uzman bir kişiye uymalı ve
taklit etmelidir.

Bu terim,
başka bir anlamda da fıkıh kitaplarında yer almıştır.

Etimoloji
Taklit,
Arapça bir kelime olup “k-l-d” kökünden ve tefil babında bir mastardır. Sözlükte
bir şeyin birisiyle birlikteliğine ve ona mülazım karar kılınması 1 , bir işe
boyun eğmek 2 , takip ve peşi sıra gitmek anlamlarına gelir.

Fıkıh
teriminde ise bir müçtehidi din hükümlerinde takip etmek veya belirli bir
müçtehidin füru-u din namaz, oruç, hac gibi hükümlerindeki görüş ve
kararlarına göre amel etmek demektir. 3
 
Taklit
kelimesi fıkıh kitaplarında başka anlamlarda da kullanılmıştır. Örneğin
taklid-i hedy onlardan birisidir. Yani kıran haccında kurban kesmek için deve,
sığır veya bir koyuna alamet vurmak anlamındadır. 4 bu taklit, çoğu fakihin
görüşüne göre tahyir-i vaciptir. 5

Şia
Mezhebinde Taklidin Geçmişi
Şia
mezhebinde taklit İmamların a.s asrında başlamıştır. İmamlar a.s
takipçilerini hadis ravilerine 6 veya Zürare bin A’yan, Yunus bin Abdurrahman,
Aban bin Tağlib, Zekeriya bin Adem, Muhammed bin Müslim ve Ebu Basir gibi yakın
yaranlarına yönlendirmekteydiler 7 ve bazen de ashabı camilerde ve umumi
merkezlerde fetva vermeleri ve halkı irşat etmeleri için teşvik etmekteydiler. 8
İmamların çağında taklidin ortaya çıkması ve İmamların bu işe teşvik etmesinin
nedeni şehirlerin uzak olması, halkın yolculuk yapması için imkanlarının
olmaması ve sonuç olarak İmamlara a.s ulaşmalarının zorlukları, bir çok
alanda takiyenin olması ve sonuçta kişisel sorunların ortaya çıkması, imamlara
doğrudan müracaat edilmesi durumunda yaşanan zorluk ve sıkıntılardır. O çağın
risalet ve nübüvvet çağına yakın olması ve şeri hükümlerin ihraç ve
istinbatının çok karışık olmamasından dolayı müracaat edenlerin şeri
vazifelerini müftülerden öğrenmeleri o kadar da zor değildir. 9

Küçük gaybet
döneminde şeri hükümlerde taklide ihtiyaç daha çok hissedilmeye başlandı. İmam
Mehdi’nin a.s tevkisinde yeni mevzuların hükümlerini öğrenmek için merci
olarak kendine has şartları ile fakihler gösterilmiştir. 10

Büyük gaybet
döneminde de taklit konusu devamlı Şialar arasında süregelmiştir. Her ne kadar
gelecek dönemlerde usulcular ve ahbariler arasında şart ve kuralları hakkında
ihtilaflar olsa da. 11

Taklit
Hükümlerinin Ameliye Risalelerinde Yer Alması
İçtihat ve
taklit hakkındaki tartışmalar öyle anlaşılıyor ki usul-i fıkıh ilminin tedvin
edildiği dönemlere rastlamaktadır. Bu konu İmamiyenin Usul kitaplarının
yazılmaya başlandığı Seyyid Murtaza’ya ait “ez-Zeriyye ile usuli’ş Şeriyyet”
kitabının yazıldığı asrından itibaren incelenmeye başlanmıştır. İstidlal
içerikli fıkıh kitaplarında da zaman zaman taklitle ilgili bazı konular camiu’ş
şerait fakihin şartları incelendiğinde, emri bil maruf ve nahyi anil münker
konularında da zımni olarak ele alınmıştır. 12-13 Onuncu yüzyıldan sonra bu
konu hakkında “el-İçtihat ve’t Taklit” veya başka unvanlar adı altında doğrudan
ve bağımsız kitaplar yazılmaya başlanmıştır. Şeyh Ensari’den sonra taklit
hükümlerinin ameliye risalelerinin başında yer alması revaç bulmaya başlamıştır.
Günümüzde de ameliye risalelerinin başında ilk olarak taklit hükümleri ve
taklit merci müçtehit konuları ele alınmaktadır.

Seyyid
Muhammed Kazım Tabatabai Yezdi’nin kaleme aldığı “El-Urvetu’l Vuska” adlı
eserin yazıldığı dönemde de fıkıh kitaplarında 14 ilk olarak içtihat ve taklit
konuları ele alınmaktaydı. 15

Şia Fıkhında
Taklit Hükümleri
Şia
fakihlerin meşhur görüşüne göre, içtihat, ihtiyat ve taklit mükellefin seçmesi
gereken üç yoldan biridir. Bu üçünden birini seçmesi tahyiri vaciptir , yani
kişi dini hükümler konusunda kendi vazifesini bilmesi için ya kendisi müçtehit
olmalı ve hükümleri kendisi istihraç etmelidir ve eğer müçtehit değilse
ihtiyata göre amel etmeli veya tüm şartlara haiz bir müçtehide rücu ederek onun
verdiği hükümlere ve kararlara göre amel etmelidir.

Taklidin
Caiz Olduğunun Delilleri

Şia
fakihleri, ameli hükümlerde müçtehit birini taklit etmeyi caiz bilmektedir.
Taklidin cevaz ve farz oluşunun delilleri Kur’an, hadis, akıl ve icmadır.

Akli
Deliller
Akli olarak
mükellef haram bir şeyi yaptığında veya farz bir şeyi terk ettiğinde uhrevi
azaba duçar olacaktır. Dolayısıyla mükellefi bu uhrevi cezadan kurtarması için
bir delil ve dayanak bulması gerekmektedir. Bu hüccet ve delil; içtihat,
ihtiyat ve taklit yolu olmak üzere üç şekilde hâsıl olabilir. 16 Şu şekilde ki
taklit yanında bulunan iki diğer ihtiyat ve içtihat yolla tahyiri vaciptir ve
mükellef taklit yoluyla, şeri hükümlerini öğrenebilir. Bu durumda içtihat onun
için mümkün olmazsa, taklit tayin-i vacip olur. 17

Kur’ani
Deliller
Kur’an’da
iki tür taklitten bahsedilmiştir: beğenilmeyen ve beğenilen taklit. Kur’an’ın
çeşitli ayetlerinde, şirk liderlerini, müstekbirleri ve taassup ve cehalet
üzerine ataları taklit etmek istenmeyen ve kınanmış taklit çeşitlerindendir.
Yine Kur’an, usul-u dinde körü körüne taklit etmeyi cahilce bir iş ve akıl dışı
bilmektedir. Tövbe suresinin 31. Ayetinde Yahudilerin dini önderlerini sorgusuz
sualsiz ve gözü kapalı bir şekilde takip ve taklit etmelerini kınamıştır. 18

Müfessirler
ve fakihler, caiz ve beğenilen taklit hakkında da bazı ayetleri
zikretmişlerdir. Örnek olarak, Tövbe suresinin 122. Ayeti, din konusunda
tefakkuh için sefere çıkılmasının farz olduğuna delalet etmektedir. Ve yine
âlim olmayanların âlim ve fakih olanları taklit etmeleri de Kur’ani
delillerdendir. Onlara göre İslam hükümlerini öğrenmek ve başkalarına öğretmek,
füruu din konularında ve onların takip edilmesinin zorunluluğu taklidin
kendisidir. 19

Müfessirler
Nahl suresinin 43. Ayeti: “Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.” Ve yine Enbiya
suresinin 7. Ayetlerini:“Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.” de taklidin
zaruretine ve âlim ve müçtehitlere rücu edilmesine yorumlamışlardır. Allame
Tabatabai, bu ayetin külli ve akli bir asıl olduğunu belirtmiş ve âlim
olmayanların âlim olanlara rücu etmelerine yorumlamıştır. 20

Hadis
Delilleri

İmamiye
fakihlerinin taklidin caiz olduğuna dair ortaya koydukları hadisler birkaç
kategoriye ayrılmaktadır:
# İmam Hasan
Askeri’den aleyhi selam nakledin bir hadiste taklit kelimesi veya türevleri
hadiste bizzat geçmektedir. Hadis şudur: „Fakihlerden nefsini ve dinini koruyan,
heva ve hevesi karşısında durabilen ve Allah’ın emirlerine itaat eden kimselere
avam halkın taklit etmesi gerekir.” 21 Elbette bazı fakihler bu hadisin
senedine yönelik bazı itirazlarda bulunmuşlardır. 22

# İmamların
a.s Şiaları hadis ravilerine yönlendirdiği hadisler. Örneğin İmam Mehdi’nin
a.s tevkisi. 23

# İmamların
a.s kendi takipçilerini dini hükümler için belirli kişilere yönlendirdiği
hadisler. 24

# İmamların
a.s kendi yaranlarını halk için fetva vermeye teşvik etmeleri veya verdikleri
fetvaları teyit ettiklerini ortaya koyan hadisler. 25

# İlimsiz
fetva vermek veya kıyas ve kişisel görüşe dayanan fetvalardan kaçınılmasını
ortaya koyan hadislerin 26 imamlar a.s tarafından sadır edilmesinin anlamı,
şeri deliller esasına göre fetva vermenin caiz olduğudur. 27

# Şia
imamlarının a.s şeri kurallara göre fetve veren kimseleri taklit etmenin caiz
olduğunu zımni olarak onayladıklarını ortaya koyan hadisler. 28

Âlimlerin
Görüş Birlikteliği
İcma veya
fakihlerin görüş birliği, şeri hükümlerde taklidin caiz olduğuna bir başka
delildir. Şöyle ki tüm Şia fakihleri mükelleflerin ya içtihat seviyesine
ulaşmalarını veya bu dereceye ulaşan birine taklit etmeleri gerektiğini ve bu
şekilde şeri hükümleri öğrenmelerini zorunlu bilmektedirler. 29

Bilindiği
gibi icma, Şia fıkıh kaynaklarından biridir.

Taklitsiz
Amel
Taklit,
amellerin sıhhat şartı değildir, bilakis sahih bir amel için bir yoldur.
Dolayısıyla nitekim müçtehit olmayan bir kişi müçtehit birisine taklit etmezse
veya doğru bir kriterle müçtehidini seçmezse eğer yaptıkları ameller şartlara
haiz bir müçtehidin fetvaları ile uyumlu ise, ameli sahih sayılır. Bundan
dolayı geçmişte yaptıkları amellerinin sahih olup olmadığını öğrenmek için
şimdiki yaşayan müçtehitlerden birini sahih kriterle seçmelidir. Namaz, oruç
vb. gibi bir çok genel şeyler tüm müçtehitlerin fetvalarında müşterektir ve
eğer geçmişte yaptıkları ameller onların fetvaları ile uyumlu olarak yapılmışsa
iade etmeye gerek yoktur. İhtilaflı cüzi konularda ise fiili müçtehidine
başvurmalıdır. 30

Taklidin
Yasak Olduğu Yerler
Müçtehit
kişinin taklit etmesi caiz değildir. Müçtehit olmayanların da bazı yerlerde
taklit etmeleri caiz değildir. Onlardan en önemlileri şunlardır:

* Kişiye
açık ve bedihi olan hükümlerde kişinin taklit etmesi caiz değildir. Zira akıl
sahiplerinin nezdinde taklit fakat bilgi ve katiyetin kişi için açık ve net
olmadığı durumlarda söz konusu olabilir. 31

* Bazı mevzularda
Usul-u din gibi kişinin o mevzulara yakini olarak inanması gerekir ve
dolayısıyla böyle yerlerde taklit caiz değildir. Zira taklidin her ne olursa
olsun kesinlik ve yakinliği yoktur. 32 Elbette bazı dini feri inançlarda cahil
ve bilgisiz birinin âlim ve bilen birisine rücu etmesi mükellef için yakin ve
katiyet oluşturur. Örneğin kendisinden sonra imam ve halife seçmesi için Hz.
Resulü Kibriya’ya s.a.a müracaat etmek. Ancak bu konu taklidin terimleşmiş
mısdaklarından sayılmamıştır. Ehli sünnet de akaid ve inanç konularında taklidi
caiz bilmemektir. Zira bu gibi yerlerde itminana ulaşmak için tefekkür ve
araştırma matlup ve istenilen, taklit ise mazmum ve kınanmıştır. Zuhruf
suresinin 22. Ayeti, geçmiştekilerin yöntemlerini delilsiz olarak takip etmeyi
uygun bulmamaktadır. Hz. Resulullah da bizleri ilahî marifetle ilgili ayetlerde
tefekkür etmeye çağırmıştır. 33

Ehli Sünnet
Mezheplerinde Taklit
Taklit
konusu ehli sünnet mezhepleri arasında büyük iniş ve çıkışlar yaşamıştır.
Tarihte bir dönem çeşitli mezhepler ortaya çıkmış ve bu sayısız mezheplerin
varlığı ihtilaf ve anlaşmazlıkları peşi sıra getirmiştir. Bu ihtilaflar sonunda
içtihat kapısının kapanması ve mezheplerin sınırlandırılmasına gidilmiştir.
Sonunda yedinci asırda dört mezhep Hanefilik, Şafiilik, Malikilik ve
Hambelilik resmiyet kazanmış ve öteki mezhepleri kabul etmek ve takip etmek
yasak olarak ilan edilmiştir. 34

Ebu’l Feth
Şehristani ö. 548 ve Ebu İshak Şatibi ö. 790 gibi geçmiş bazı Ehli sünnet
âlimleri içtihat ve fetva kapısının kapanmasına karşı çıkmışlar ve içtihat
kapısının yeniden açılmasını istemişlerdir. 35 Son yüzyılda da Ehli sünnet ve
El Ezher ulemalarından bazıları Sadrı İslam’daki Müslümanların istedikleri
sahebeyi taklit ettikleri icmasına dayanarak dört mezhebin içtihat tekelini
merdut ve geçersiz saymış ve ilmi içtihat yeniden revaç kazanmaya
başlamıştır. 36

 
Dipnotlar

    Lisanu’l Arab, c. 11, s. 276.
    Keşşaf, İstılahatu’l Funun ve’l Ulum, c. 1,
s. 500.
    Urvetu’l Vuska, c. 1, s. 4; Rahman Sitayeş,
c. 1, s. 3752.
    Lisanu’l Arab, c. 11, s. 276; “k-l-d”
maddesi, Zubdetu’l Beyan, s. 380.
    Haşimi Şahrudi, Ferheng Fıkıh Mutabık
Mezheb Ehlibeyt, c. 2, s. 582.
    Hürrü Amuli, c. 27, s. 137, 140, 142, 149,
150.
    Hürrü Amuli, c. 27, s. 140, 142, 145, 147,
148.
    Neccaşi, s. 10.
    Rahman Sitayeş, Danışname Cihan İslam,
taklit maddesi.
    Hürrü Amuli, c. 27, s. 140; Rahman Sitayeş,
Danışname Cihan İslam, taklit maddesi.
    Rahman Sitayeş, Danışname Cihan İslam,
taklit maddesi.
    Allame Hilli, c. 1, s. 525, 526; Şehit
Sani, c. 1, s. 236, 237.
    Rahman Sitayeş, Danışname Cihan İslam,
taklit maddesi.
    Garevi Tebrizi, c. 1; Muhsin Hekim, c. 1,
s. 1, 29.
    Rahman Sitayeş, Danışname Cihan İslam, taklit
maddesi.
    Bahru’l Ulum, s. 46; Garevi Tebrizi, c. 1,
s. 1, 2.
    Muhsin Hekim, c. 1, s. 6; Garevi Tebrizi,
c. 1, s. 8.
    Tefsiri Numune, c. 7, s. 365.
    Garevi Tebrizi, c. 1, s. 65; Tefsiri
Numune, c. 8, s. 193.
    El-Mizan, c. 12, s. 259.
   
Vesailu’ş Şia, c. 1, s. 184.
    Garevi Tebrizi, c. 1, s. 184.
    Vesailu’ş Şia, c. 27, s. 140.
    Vesailu’ş Şia, c. 27, s. 143, 144, 146,
148.
    Vesailu’ş Şia, c. 27, s. 148, 149.
    Vesailu’ş Şia, c. 27, s. 30, 31, 35, 62.
    Ahunt Horasani, s. 473.
    Vesailu’ş Şia, c. 2, s. 384, 386.
    Şehit Evvel, c. 1, s. 41.
    http://porseman.mihanblog.com/post/614
    Muhsin Hekim, c. 1, s. 10, 103.
    Muhsin Hekim, c. 1, s. 10, 103.
    Behveti Hambeli, c. 6, s. 306, 307.
    Haydar, c. 1, cüz. 1, s. 170, 173; Ağa
Bozorg Tahrani, Tarihi Hasru’l İçtihat, s. 25.
    Ağa Bozorg Tahrani, Tarihi Hasru’l İçtihat,
s. 26.
    Şevkani, s. 231, 240.

 

Kaynaklar

* Muhammed
Muhsin Ağa Bozorg Tahrani, Tarihu’l Hasru’l İçtihat, Muhammed Ali Ensari
baskısı, Hansar, 1401.
* Muhammed
Muhsin Ağa Bozorg Tahrani, ez-Zeriyye ila Tesanifu’ş Şia, Ali Naki Munzevi ve
Ahmed Munzevi baskısı, Beyrut, 1983.
* Muhammed
bin Muhammed Gazali, Kitabu’l Mustesfi min İlmi’l Usul, Bulak, Ofset baskısı,
1324.
* İbn Kayyum
Cevzi, İ’lamu’l Muvakkiin an Rabbi’l Alemin, Kahire, Daru’l Hadis.
* Esad
Haydar, el-İmam Sadık ve’l Mezahibu’l Erbea, Beyrut, 1983.
* Ali Garevi
Tebrizi, et-Tankih fi şerhi’l Urveti’l Vuska, Takrirat dersi Ayetullah Hoi, c.
1, Kum, 1998.
* Yusuf bin
Ahmed Bahrani, ed-Dureru’n Necefiye, taş baskı, Tahran, 1307.
* İzzettin
Bahru’l Ulum, et-Taklit fi’ş Şeriati’l İslamiye, Bağdat, 1410.
* Muhsin
Hekim, Müstemseku’l Urvetu’l Vuska, Kum ofset baskısı, 1404.
* Muhammed
bin Ali Şevkani, İrşadu’l Fuhul ila Tahkiki’l Hak min İlmi’l Usul, Kahire,
1347, Beyrut ofset baskısı.
* Muhammed
Kazım ibn Abdulazim Tabatabai Yezdi, el-Urvetu’l Vuska, Beyrut, 1984.
* Rahman
Sitayeş, Muhammed Kazım, Danışname Cihan İslam, taklit makalesi.
* Paketçi,
Ahmed, Dairetu’l Maarif Bozorg İslami, taklit makalesi.
* Dairetu’l
Maarif Bozorg İslami
* Porsucu
websitesi.
* Şeair
websitesi: mesail dosyası.
* Bonyad
Dairetu’l Maarif İslami, taklit maddesi.
* Şebhiz,
Muhammed Rıza, Usul-u Fıkh Danışkahi, Neşri Lika, Kum, İran, ş. 1392.

 

Dış
Bağlantılar

* Bu
makalenin kaynağı, Muhammed Kazım Rahman Sitayeş’in bazı değişikliklerle
Danışname Cihan İslam kitabında yazdığı taklit makalesi.
* İçtihat ve
Taklit der mezhebi Şia
* Felsefe
Taklit

ABNA24.COM
WİKİSHİA.NET

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment