Tarih: 15.01.2016
Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Dr. Ramazani

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden
odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz.
Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salatve selam ise kalblerimizin mahbubu,nefislerimizin munisi,
günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul
Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi
ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından
seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların
ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine
olsun.

İmam hazretlerinin Hukuk Risalesinde gündeme getirdiği ahlaki haklardan bir
diğeri ise Hacc ibadeti ve farızasının hakkıdır. Hacc bir çok ibadeti ve menasiki
bünyesinde barındıran çok kapsamlı bir ibadettir. Bir başka ifadeyle farklı ibadetlerin
erdem ve faziletlerine şamildir. Hacc namaz ve zekat gibi sadece ibadi boyutu olan
bir farıza değldir. İnsanın sarıldığı bir ahit ve sözleşmedir. Hacc farızasının
işlenmesiyle aslında ilahi ahid ve sözleşmeye bağlılık, bu vesileyle topluca teşhir
edilmektedir. Buna binaendir ki Rabbu’l Alemin Ali İmran suresinin 97. Ayeti kerimesinde
şöyle buyurmaktadır. “Orada Haccın yapıldığı yerde apaçık işaretler ve İbrahimin
makamı bulunmaktadır. Kim oraya girerse güvende olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi
ziyaret etmesi haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim de inkar ederse, bilsin ki Allah
tüm alemlerden mustağnidir.“

EN FAZİLETLİ VE İLK
İBADET MERKEZİ
Bu ibadi–siyasi amelin
fazileti hakkında İmam hazretlerinin bu buyruğu yeterli geliyor zannediyoruz. „Kabirde
olanlar, dünya ve dünyada bulunanların hepsine karşın keşke defterlerınde bir haccın
olmasını arzulayacaklardır“ Tusi Tehzibu’l Ahkam c 5, s 23 Kabe Allah adına
yeryüzünde inşa edilen en eski mabed ve kulluk merkezidir. Kabeden önce başka bir
kulluk, yakarış ve ibadet merkezi olmamıştır. Kur’an konuyla ilgili olarak şöyle
buyurmaktadır: „Kuşkusuz insanlar için yeryüzünde kurulmuş olan ilk ev, Mekkedeki
mubarek ve alemlere hidayet kaynağı olan evdir.“

Güvenilir İslami Kaynaklara
göre Kabe hazreti Adem tarafından inşa edilmiştir. Daha sonra Nuh tufanında hasar
görmüş ve Hazreti İbrahim zamanına kadar böyle devam etmiş Ve hazreti İbrahim ile
oğlu İsmail tekrar kabe binasını yenilemişlerdir. Kur’anı Kerim Mekkenin o günkü
durumunu hazreti İbrahimin ağzından şu şekilde dillendirmektedir. „Ey Rabbimiz!
Ben evlatlarımdan bir kısmını ekinsiz bir vadide, senin saygın evinin yanında yerleştirdim.
Ey Rabbimiz namazı hakkıyla kılsınlar diye. Artık sen insanlardan bir kısmınının
kalplerini onlara meylettir. Çeşitli meyvelerden onlara rızık ver. Umulur ki şükrederler.“
İbrahim 37 . Bu ayeti kerimeden de anlaşıldığı üzere Hazreti İbrahim eşi Hacer
ve oğlu İsmaille Mekkeye geldiğinde Beytullahın izleri vardı. Nıtekim başka bir
ayeti kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Hani İbrahim ve İsmail,
o evin Kabenin temellerini yükseltiyorlardı ve şöyle diyorlardı Ey Rabbimiz bizden
kabul buyur. Şüphesiz, sen hakkıyla işitensin ve hakkıyla bilensin.“ Bakara
127

HİDAYET İÇİN GÜVENİLİR
MERKEZ
Kabe tevhid merkezidir.
Maddi ve manevi olarak tüm müvahhid insanlar için bereket ve fayda teminatıdır.
Bu mekan bütün her kes için hidayet boyutu olan mukaddes bir mekandır. “Yeryüzündekiler
için bir hidayet kaynağıdır.“ Ali İmran 96 . Ayrıca bu evde tevhid, uluhiyet
ve kulluğun apaçık ayet ve nişanelerini taşımaktadır. Bunlardan birisi, tarih boyunca
bu evi tahrib etmeye kalkışan tüm kafir, zalim ve tağutların bütün çabalarına rağmen
bu evin korunmuş olmasıdr. Dolayısıyla Zemzem, Safa, Merve, Rükün, Hacer-ul Esved,
Hıcri İsmail ve İbrahim makamının her biri büyük, önemli ve kalıcı hadiseleri anımsatmaktalar.
Her şeyden daha önemlisi ise Beytullah emniyyet ve huzur evidir. Yani her mümin
orda huzur ve güvenliğini yakalamalı.“ Oraya giren güvendedir“ Ali
İmran 97 Buna binaendir ki Hazreti İbrahim a.s duasında Allah’tan bu evi güvenli
kılmasını talep etmektedir. “İbrahim „Ey Rabbim burayı güvenli bir belde
şehir kıl ve halkından Allah‘a ve kıyamet gününe iman edenleri çeşitli ürünler
ve meyvelerle besle“ dedi“ Bakara 126

HACC KULLUĞUN EN BÜYÜK
TEZAHÜRÜ NEMAYIŞI
Haccda ruhi ve manevi büyük
bir nemayış sergilenmektedir, bir sahne canlandırılmaktadır. Allah’ın konukları
olan hacılar Haccın menasiki ve ritulleriyle. Dua ve munacatlarıyla kendilerini
Rabbe daha yakın hissetmekte, manevi ve ruhani rüşd ve tekamulleri için tüm erkan
ve mensiklerden azami derecede yararlanmaktalar. Hacdaki her amel ve ibadet hacının
kulluğunu ve ubudiyetini dahada pekiştirir. Hacı dönüşünde ailesine ve ehline en
güzel hediye olarak Allah’ın rengi ve kokusunu beraber getirmeye çabalar. İnsan
bu yolculuğunda kulluğun hakikatına vakıf olup bunu başkalarına nakledebilir. Zira
Resulu Ekrem s.a.v konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın ismi
ve zikri canlı tutulsun diye, oruç farz kılınmış, Hacc, tavaf ve diğer mnasikler Ritueller
emrolunmuştur. Senin kalbin ibadetin asıl maksadı olan Allah’ın heybet, büyüklük
ve azametinden boş olduğunda, yanlızca dil ile yapılan zikir veya ruhu olmayan kuru
fiziki ibadetlerin bir değeri olmaz.“ Camiu’s Saade c3. s 327

Dolayısıyla haccın her
amel ve ibadetinin insanın kulluğu ve maneviyatında önemli bir rol ifa etmesi gerek.
Allah’ın evinin ziyaretçisi hacc döneminde tüm dünyevi ilgi ve alakalardan soyutlanmış
olmalı. Kendisini ter türlü zulumat ve karanlıklardan kurtarıp nur ve hidayete yönlendirmeli
ve sonuç olarak kulluğun sırrı olan ubudiyete nail olmalı. Bu vesileyle insan sahip
olduğu varlıksal kapasitesini asli amacı yolunda kuıllanmaya muvaffak olmuş olur.

HACCIN HAKKI
Tanınması ve bilinmesi
gereken ahlaki hakları Hukuk Risalesinde beyan eden İmam Seccad hazretleri haccın
hakkı hakkında şöyle buyurmaktadır: Haccın hakkı, Allah’ın dergahına dahil olduğunu
ve günahlardan ona kaçış olduğunu, tevbenin kabul gördüğünü ve Allahhın emrettiği
farızayı yerine getirmekte olduğunu bilmendir. Tuhefu’l Ukul 252

Bu nurani beyana göre:
İnsan manevi seyru süluk ile ginah, isyan ve tuğyandan Allaha sığınarak Haccın hakikatına
vakıf olmalı ve bu hakikat doğrultusunda hareket etmelidir. Böylesi bir yaklaşım
ve kendi hakikatına teveccüh ile günahlar affolunur. İmam Sadık hazretlerinden varit
olan Bir hadiste şöyle denilmektedir: “Hacı, sa’y tavaf, şeytan taşlama, arafat
ve maş’er vakfesi ve benzeri her amelden çıktığında, aslında günahlarından çıkmaktadır”
Yine İmam Caferi Sadık hazretlerinden gelen bir başka hadiste ilahi haremden dönen
insanların üç sınıf olduğu söylenmektedir..

Bunlardan birinci grup
ateşten kurtulanlardır. Bir grupta Annelerinden doğduğu günde olduğu gibi günahlarından
temizlenenlerdir. Üçüncü grup ise mal ve ayalının Aile ehlinin salim korunmuş
olmasıyla geri dönenlerdir. Kafi c.4, s.254

HACCIN MADDI VE MANEVI
BOYUTLARI
Hadislerden anlaşıldığı
kadarıyla haccın batını ve hakikatı kıyamet gününde parıldayan bir nur şeklinde
tecelli edecek ve mümin insan ışıldayan bu nurun parıltılarından yararlanacaktır.
Haccın ruhani ve manevi faydaları ve boyutları çok fazladır. Bir hutbede bunları
anlatmakla bitiremeyiz. Haccın oldukça önemli olan siyasi ve toplumsal boyutları
da bulunmaktadır: Farklı milletler, ırklar ve kültürlerden olan müslümanların katılımıyle
tertiplenen bu yıllık islami, ibadi, siyasi ve toplumsal kongrenin bütün bu saydığımız
boyutlarda derin etkileri ve faydaları bulunmaktadır. Bu vesileyle yılda bir defa
müslümanlar farklı kültürler ve islami kavimlerle tanışma ve yakınlaşma fırsatı
bulmaktalar. Birbirlerinin imkanları, çalışmaları faaliyetleri ve kapasiteleri hakkında
bilgilenmekte ve birbirleriyle daha yakın irtibat ve teşriki mesainin yollarını
aralama fırsatı yakalamaktalar. Ayetlere istinaden haccın en önemli boyutlarından
birinin de “müşriklerden teberri“ etmek olduğunu görüyoruz. Bu beraet müslüman
kimseyi her türlü zulüm, baskı, Allaha isyan ve tuğyan karşısında tavrını ve safını
beirlemesine yol açar. Müslümanlar haccın bu boyutu üzerinde daha fazla yoğunlaşmalıdırlar.
Çünkü hacı kazandığı bilinç ve aydınlanmayla sadece kendine ve ailesine karşı değil
bütün müslümanlara ve hatta insanlık ailesine karşı sorumluluk taşıdığının idrakinde
olur. Ve bu sorumluluğunu en güzel bir şekilde yerine getirmek için azami çaba gösterir.
Buna binaen haccın amel ve menasiklerini ruhsuz, klişeleşmiş bir takim ibadi rituellerden
ibaret bilmemek lazım. Aslında hacc bir misak ve sözleşmeyi yenileme ve tahkim etme
sahnesidir. Bu mısakın ve vecibenin hikmet ve felsefesi üzerinde yoğunlaşan kimsenin
duyarlılık ve sorumluluk bilinci daha da güçlenmiş ve kökleşmiş olur. Nihayetinde,
hacı bütün bu imkanları ve amelleri kendi hayatına tümüyle ilahi bir renk kazandırmak
için bir fırsat olarak telakki etmeli.

 

 

Vesselamu aleykum wa rahmatullahi
wa barakatuhu

 

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment