Yazar:
Ayetullah Cevadi Amuli

Allah, kamusal düzeni sağlamak için
toplumları adalete davet etmiştir…
Her ne kadar
Hüseyin bin. Ali’nin a.s kıyamı inanç, ahlak ve hukuki değerlerin tamamını
kapsasa da, kıyamın asli unsurunu ‚adalet isteği‘ teşkil etmektedir.

Çünkü
adaletin gölgesinde toprak, ekonomi ve kültür güvenliği garanti altına alınır.
Bağımsızlık ve özgürlük elde edilir. Elbette adaletten kastımız sadece bireysel
hak ve özgürlükler değildir.

Allah,
kamusal düzeni sağlamak için toplumları adalete davet etmiştir. Peygamber
s.a.a de bu konuda şöyle buyuruyor:
„Ben
aranızda adaleti sağlamak için görevlendirildim.“

Adaletin
olduğu toplumda insanlar kendini güvende hisseder. Kimse kimseye zulmetmez. Ne
yolsuzluklara meyledilir, ne de başkasının yoluna taş konur. Ne yanlışa sapılır
ne de başkasının yanlışını onaylanılır. Ne zulüm kabullenilir, ne de başkasına
zulmedilir. Hem ülke güvenlidir hem bireysel haklar güvence altındadır.

Bir
hükümette var olan kamusal ve bireysel sorunların temelinde adaletsizlik yatar.
Ferdin kendi bireysel haklarının sırını ihlal edip başkasının kişisel hakkına
tecavüz etmesi, toplumsal güveni yok eder. Şehitler Şahı Hüseyin bin. Ali’nin
kıyamı bu adalet anlayışını icra etmek içindi. Yani hem kendi haklarımızın ne
olduğunu bilmeli ve istismar edilmesine izin vermemeliyiz hem de diğerlerinin
haklarını resmiyette tanımalıyız.

Adil olan bir toplum hiç şüphesiz
akildir de. Toplumsal adalet, toplumun aklıyla uyum içerisindedir. Hz. Ali’den a.s
„Adalet nedir?“ diye sorulunca cevap olarak şöyle buyurmuştur;
„Adalet, bir şeyi olması gereken
yere koymaktır.“

Adalet, toplumsal bir mühendislik ve
mimarlık sanatıdır. Herkes olması gereken yerde olmalı, her söz kendi yerinden
söylenmeli, her iş zamanında yapılmalı. Bu, usta bir mimarlık ve mühendislik
anlayışı isteyen iştir. Neden temelleri sağlam bir evde kendimizi güvende
hissederiz? Çünkü sağlam bir evin temeli, sütunları, kapı ve pencereleri işin
ehli bir mimarın eseridir.

Başka bir hadiste Hz. Ali’den „Akıl
nedir?“ diye sorulunca ise şöyle cevap vermiştir;
„Akıl, her şeyi lâyık olduğu yere
koymak.“

Akil, her sözü yerinde söyler, her
yazıyı yerinde kaleme alır. Akil insan, söylemi ve eylemleri ile vardır. Akıl
kuvvesine Hz. Ali’nin a.s penceresinden baktığınız zaman; aklın adalet,
adaletin ise akıl olduğunu görürsünüz. Yani; bir şeyi olması gereken yere
koymak adalet ve her şeyi lâyık olduğu yere koymak akıl aynı şeydir.
Toplum, akil insanları sever.

Toplumu,
akil insanlar inşa eder. Akiller toplumun mimarları ve mühendisleridir. Eğer
bir devlet varsa erkanını akil insanlar teşkil etmelidir.

Hüseyin bin.
Ali’nin a.s kıyamı; yani toplumu aklın etrafında toplamak, toplumu adalete
teşvik etmek. Mimarlık ve mühendislik kolay bir iş değildir. Bir usta bir edip,
şair ve vaiz her sözü yerli yerinde söyler. Sözlerini hem kendisi anlar ve
muhatabı kavrar. Mimarlık sadece bina inşasında değil, her alanda aranan ve
olması gereken bir vasıftır. Kültür, ekonomi, bütçe dağılımı, eğitim vb. her alanda
mimarlık ve ustalık gerekir.

Allah, Kabe’nin faziletini beyan
ederken ‚Bu şehirde insanlara hem can güvenliği verdiğini hem de ekonomik gelir
kapısını araladığını‘ söyler. Yani insanlara ‚adalet‘ olgusunu emreden Yüce
Allah, adil davranır.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçer;
إِنَّ اللَّهَ یَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَ الاحْسنِ
وَ إِیتَای ذِی الْقُرْبی
„Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım
etmeyi emreder…“ Nahl-90

Şunu da
unutmamak gerekir ki adalet, ilk basamaktır. Adaletten daha üstün olan
ihsandır.

Bizlere bu
iki öğretiyi sırasıyla öğrenmemiz ve amel etmemiz söylenmiştir. Adaletten bir
sonraki aşama ‚ihsan‘ diye tabir edilen ahlaki erdemdir. Elbette adaletin
merhaleleri vardır; inzali nazil olan adalet, orta adalet ve yüce adalet.
Aynı şekilde aklında merhaleleri vardır; zayıf akıl, orta akıl ve güçlü akıl.
Allah’ın bizlere adaleti emretmesi, her ne kadar adaletin toplumsal bir ihtiyaç
olduğunu ve herkesin uygulaması gerektiğini gösterse de ‚ben adaleti icra etmek
için görevlendirildim‘ diyen Peygamber s.a.a , adaleti icra edilmesi gereken
zaruri bir iş olarak kabul etmişti.

Hz. Hüseyin
a.s , kıyamının ana sebebinin ‚adalet‘ olduğunu vurgulayarak;
„Hak üzere amel edilmediğini ve batıldan kaçınılmadığını
görmüyor musunuz?“ buyurmuştur.

Hz.
Hüseyin’in a.s pak varlığı, Peygamber’in s.a.a mübarek varlığıyla aynıysa
ki öyledir حُسِینٌ مِنّی bu durumda nasıl ki
Peygamber s.a.a adaleti hayata geçirmekle görevliydiyse Hz. Hüseyin’de a.s
aynı vazifeye sahipti.

Zalim
toplumlar, cehalete esir olan toplumlardır. Zulmün arka perdesinde cehalet
yatar. Hz. Hüseyin’in a.s kıyamı hem cehaletle mücadele hem de toplumu
bilinçlendirme hedefi taşıyordu. Adalet mühendisliğinin ve akıl mimarlığının
toplumda hâkim olması için bir yandan insanlara iyiliği emredip, adalet ve akıl
olgularını ihya etmeye çalışıyor, diğer taraftan da insanları cehalet ve zulüm
elbisesinden sıyırarak, inançlardaki yozlaşma ve düzenlikten kurtarmaya gayret
gösteriyordu.

 
 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment