نماز جمعه

   

Tarih: 30.10.2015
Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd
Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden
odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik.
Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona
ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salatve selam ise kalblerimizin
mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve
ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan
mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından
seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve
bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa
burada hazır bulunan muhterem bacılar ve
değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Başta kendi nefsim
olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık cennetin anahtarı ve cehennem ateşine karşı
ise koruyucu siperdir.

Üzerimizdeki önemli haklardan biri de nefsimizin
hakkıdır. Nefsin hakkının bilinmesi için İmam Zeyn-ul Abidinin hukuk risalesine
başvurmamız lazım. Çünkü bu konuda İmam Zeyn-ul Abidin çok güzel, faydalı ve hayati
hususları Hukuk Risalesinde dile getirmiştir. İnsanın eğitim ve terbiyesinde nefsin
hakkının bilinmesi ve amelen riayet edilmesi çok önemli bir rol ifa etmektedir.
Peygamberlerin gönderiliş hedeflerinden biri die insan nefsini terbiye etmek ve
hidayete yönlendirmektir. Peygamberlerin kendileri Rabbul Aleminin kendisi tarafından
terbiye edilmişlerdir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktdır.
“Rabbim beni en güzel bir şekilde terbiye etmiştir” Peygamberler de hem öğretmen
ve hem de pedagog murebbi olarak gönderilmiştir. Öğretmen olmaları hasebiyle peygamberler
insanlara fikri ve zihni olarak ta çeki düzen vermek, ve kendi gerçek konumunu yakalamsı
için insanı sağlıklı ve doğru bir şekilde terbiye etmek için oldukça çaba göstermişlerdir.

AYETLERDE VE RİVAYETLERDE NEFSİN HAKKI
Nefis tezkiyesi, talim, terbiye ve hikmetin öğretilmesi
haiz olduğu öneme binaen Kur’anı Kerimde bu konu defalarca zikredilmiş ve İnsanın
tezkiye ve terbiyesinin gerekliliği bir çok ayette vurgulanmıştır. Cuma suresinin
ikinci ayetinde Peygamberin gönderiliş amacı şu şekilde dile getirilmiştir.

“Okuma ve yazma bilmeyenlerden, kendilerinden olan
ve onlara ayetlerini okuyan,onları arındıran, kitap ve hikmeti onlara öğreten bir
elçi gönderen O’dur. Oysa onlar bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.”
İmam Ali Hazretleri de nefsin terbiyesi konusunda şöyle buyurmaktadır: “Nefisn tabiatı serkeşlik ve kötü edeptir, kişi nefsini güzel edeple terbiye
etmekle yükümlüdür. Nefis itaatsizlik meydanında cirit atmaktadır, kul onun kötü
istek ve arzularınaı kontrol etmeye çabalamaktadır. Nefsin kontrol ve gemini
elden verdiğinde onun bozgunculuk ve çöküşünde ortaktır. Nefsin kötü
taleplerinde ona yardımcı olan, kendi ölümünde ortak aramıştır.”

Dolayısıyla insanların en zor misyonu, nefsi kontrol
altına almak ve nefsani güçler ve garizalar arasında dengeyi sağlamaktır. Sevgili
peygamberimizde insanın en büyük düşmanı olarak nefsi göstermiştir. İmam Ali Hazretleri
de Resulü Ekremden şu hadisi nakletmektedir: “En faziletli cihad kişinin kendi
nefsiyle sürdürdüğü cihaddır.” İmam Ali kanalıyla varit olan bir diğer hadiste
ise şöyle denilmiştir. “Nefsine muhalefet et ki doğruyu yakalıyasın, Öğrenmek
ve cehaletten kurtulmak için de alimlerle oturun” Yine başka bir hadiste şöyle
denilmektedir: “Kendi nefsi üzerinde kontrol sağlayan gücün zürvesini yakalamıştır”

Peygamber Efendimiz başka bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:
“Güçlü kişi, insanlara galebe çalan değil, güçlü olan kendi nefsi ve egosunu
kontrol altına alabilendir.” Bu bağlamda hatırlatılması ve üzerinde durulması
gereken husus şudur: İmam Seccad Allah’ın hakkından sonra en önemli hak olarak nefsin
hakkına değinmektedir. Çünkü insan en şerefli mahluktur. Bu üstün konum ve şerefinden
dolayı varlıklar arasında Allah’ın hilafetine layık görülmüştür. Bu hilafet ve
velayet makamına ulaşması için varolan engelleri ber taraf etmesi lazım. Bunların
başında büyük düşman olan nefis gelmektedir. Nefsin tezkiye ve terbiye edilmesi
ilahi hilafetin temel şartıdır. Nefis terbiyesinde ifrat ve tefrite kaçmamak
için bir murşid ve doktirine ihtiyaç vardır.

Nefisle cihad konusu arifleri de çokca meşgul etmiştir.
Çünkü uygulamada büyük bir dikkat ve hassasiyet gerektiren bir konudur. Bunun
içindir ki büyüklerimiz bu bağlamda şöyle diyorlar. “Yolu daha önceden giden
bu yolun yolcuları gibi git” Yeryüzünün en pak ve temiz insanları olan ve
en güzel bir edep ve terbiye ile donanmış olan Peygamberler, imamlar ve evliayullahın
yolundan gitmek lazım. Konuyla ilgili olarak bir çok önemli nokta ve nükteyi içeren
Peygamber efendimizin bir hadisini sizlere nakledeceğiz. Rivayet şudur: “Mucaşi’
adındaki bir sahabi Peygamberin huzuruna şerefyab oldu. Peygambere çok önemli
sorular sordu. Bu cümleden olarak: Hakkı tanımanın yolu nedir? Dedi. Resulullah
, Nefsi tanımaktır dedi. Hakkın kabulünü hakketmenin yolu nedir? Dedi. Peygamber,nefse
muhalefet etmektir dedi.  Ey Allah’ın Resulü
Hakkın rızasına kavuşmanın yolu nedir? Deyince , Resulullah nefse karşı şiddetli
davranmaktır dedi. Adam Allaha varmanın yolu nedir? Deyince, Resulullah nefsi terketmektir.
Hakka itaatın yolu nedir? Deyince. Resulullah, Nefse isyan etmektir dedi. Hakkı
zikretmenin yolu nedir deyince. Alllah Resulü nefsi unutmaktır dedi. Allaha yaklaşmaın
yolu nedir? Deyince. Allah Resulü nefisten uzaklaşmaktır dedi. Hakk ile üns peyda
etmenın kaynaşmanın yolu nedir? Deyince, Allah Resulü nefisten vahşete
kapılmaktır dedi. Bu vahşete nasıl karşı konulur? Deyince, Allah Resulü, nefse karşı
haktan yardım almakla dedi.”

Anlatılan bu hususlar ve nefsin düşmanlığı ile nefise
karşı mucadle etmenin zarureti hakkında varit olan rivayetlere dikkatle, nefsi tanımanın
en faziletli ve faydalı bilgi olduğu anlaşılmış olur. Dolayısıyla nefsi terbiye
etmek ve isyan ile tuğyanını önlemek için nefsin tüm durum ve ahvalini gözetim
ve muşahede altında tutmak gerek.

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment