نماز جمعه

Tarih: 09.10.2015
Hatip:
Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola
hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik.
Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona
ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salatve selam ise kalblerimizin
mahbubu,nefislerimizin  munisi,
günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya,  Rahmetenlilalemin Hz.
Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve
sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele
ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve
bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa
burada hazır bulunan muhterem bacılar ve
değerli kardeşlerin üzerine olsun.

 Başta kendi nefsim olmak üzere
hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık 
cennetin anahtarı ve cehennem 
ateşine  karşı  ise 
koruyucu  siperdir.

Bir  çok 
ahlaki  ve  hukuki 
konuyu  ele  alan 
İmam  Seccad  Zeyn-ul 
Abidin ‘in  risalesinde  insanın onur ve  haysiyeti 
ile  ilgili  en 
ince ve  dakik  detaylar 
mevcut  bulunmaktadır. İmam  hazretleri 
bu   kitabın  girişinde 
insandan sadır  olan  her 
hareketin veya   insan  vücudunun 
her  organının  bir 
hukuki  boyutu veya  hukukunun 
bulunduğuna  dikkat  çekmektedir. Bu  haklardan 
bazıları  diğer  bazılarına 
göre  daha  önceliklidir. Allahın  hakkından 
tutun ta  tüm  organların  
aile  ve toplum  birim ve 
bireylerinin  haklarına, bu  cümleden, 
komşuların, dostların,  ebeveynin,
adil  yöneticinin v.s    diğer 
bireylerın  haklarına  kadar, 
bu  haklardan  her 
birisinin  uygulanması,
insanlık  düzen ve  güvenliğinin temini  ve 
ideallerinin  tahakkukunda  önemli 
bir   rol  ifa edebilir. 
İmam    Seccad   Hazretleri  
en  önemli  hak 
olan  Allah’ın  hakkını 
beyan ettikten  sonra,  insan 
nefsinin  haklarına  temas 
etmekte ve   şöyle   buyurmaktadır.  “ Nefsinin  
senin  üzerindeki  hakkkına 
gelince, onu  tamen ve  mükemmel 
bir  şekilde  Allah’ın 
itaat ve  ibadetin  almandır. Devamında  dilinin, 
gözünün, kulağının, elinin, karnının ve 
eteğinin  hakkını  vermen 
ve  bu  hakların hakkıyla edasında  Allah’tan 
yardım  talebinde  bulunmandır.” 
  Tabiki  bu 
hakların  doğru  bir 
şekilde  eda  olması 
için  Allah’tan   yardım 
talebinde  bulunmak  gerek.  
Kur’anı  Kerimde   “Nefis” 
 sözcüğü    farklı 
anlamlarda  bu  cümleden ruh, can zat, kalb,  batın v.s 
anlamlarda   defalarca  kullanılmıştır. Bu anlamlarla  ilgili 
ayetler  sırasıyla  şöyle.

“ Allah  ölüm 
zamanında   canları  tam 
olarak  alır.” Zumer  42

“Kimsenin, başkasının  yerine 
bir  şey  ödeyemiyeceği, kimseden  şefaat aracılık   kabul edilemiyeceği, kimseden  bir 
kurtulma  bedeli fidye
alınamıyacağı ve  kendilerine bir  yardımda edilemiyeceği  günden  
korkun”  Bakar 48

“ Sabah ve  akşam yalvarış ve  korku 
ile içinden ve  yüksek  olmayan 
bir  sesle Rabbini an ve  gafillerden olma”   A’raf 
205

İslam    arifleri 
ve  hekimleri  ise  
nefsi  üç  kategoriye 
ayırmışlardır:    Nebati,  hayvani ve 
insani  nefis.   Ayrıca 
teali veya  tedenni  suud veya 
sukut,  yükseliş veya  çöküş 
aşamaları  ve   haletine 
uygun  olarak  nefsin 
7 ile 8  aşaması    bulunmaktadır.  Örneğin 
kötülükleri  emreden  ve  
hayvani  lezzetlere    eğilim 
gösteren  nefis  “ Nefsi 
Emmare”  olarak  tanımlanmıştır. Kötü   ve 
iğrenç  ameller  şehvetin ve 
aldatıcı  çekiciliğin  galebesiyle 
güzel  addedildiği   nefis 
aşamasına   “Nefsi  Müzeyyene”  denilir. 
Yaptığı  kötü  bir 
amel ve  davranıştan  dolayı 
pişmanlık  duyan ve  kendisini  
kritize  eden  nefse ise “Nefsi Levvame”  eleştiren 
nefis   denilir. Şehevi ve  gadabi 
öfkesel   içgüdülerini  dengeleyip 
aklın  kontrolü  altına alan 
nefise  ise  “Nefsi 
Mutmainne”  denilir.    Nefis, manevi 
teslim ve  rıza  makamına 
ulaştığında   ve  mahbubun  
yani  Mabudun  arzu 
ve  isteklerini  kendi 
arzu  ve  isteklerine tarcih ettiği aşamada  ise “Nefsi 
Raziye” olarak  tanımlanır.   Nefsi 
Raziye aşamasında  olan  bir 
kimse   her   hususta 
Allah’tan  razıdır  ve 
tam  bir  teslimiyetle ve  rızayla 
kulluğunu  sürdürmektedir.
Allah  neye  hükmeder ve 
neyi  takdir  ederse  
nefsı  raziye  onu 
rızayla kabul eder. “Nefsi 
Marziye”  ise daha  bir 
üst  aşamadır.  Bu aşamada 
Rabbul Alemin kendi  kulundan   razı 
olmuştur. “Allah  onlardan
razı olmuş ve  onlarda  Allahétan 
razı  olmuşlardır.”  Maide 119  
kişi  bu  aşamaya  
ulaştığında   Allah’ın  şu 
hitabına   mazhar  olur. 

“Ey  huzura 
kavuşmuş  olan  nefis mutmain  nefis , sen 
Ondan  hoşnut ve  Oda senden 
hoşnut  olarak Rabbine  dön. Artık  
kullarımın içine  katıl ve  cennetim   gir” 
Fecr  27.30

Kur’anı  Kerimde de 
nefsin  bu  farklı 
aşamalarına  işaret edilmiştir.
Bir  nefis  kötülüklere ve  günahlara 
meyledip  yeltendiğinde bu   nefsi   
Kur’an  nefsi  emmare 
olarak  nitelemektedir.  Sürekli 
kötülüklere  emreden ve  davetiye 
çıkaran  nefsin  şerrinde n 
Allah’a  sığınmak  lazım. 
Nitekim    Yüce  Allah 
hazreti  Yusufun  bu 
nefisten  dolayı  şekva ve Allah’ın  Ona 
olan merhamet ve  teveccühünü  bizlere 
şu  şekilde  beyan 
buyurmaktadır.   “Ben  kendi 
nefsimi  temize  çıkarmıyorum, hiç  şüphesiz, Rabbimin merhamet ettiği  dışında, nefis  sürekli 
kötülüğü  emreder.  Kuşkusuz 
Rabbin affeden ve  merhamet  edendir.   Yusuf 
53  

Naziat suresinde de   Yüce 
Rabbbimiz nefis ile   heva  ve 
hevesler  konusunda  şöyle   buyurmaktadır. 
“Kimde  Rabbbinin  makamından 
korkar  ve  nefsini 
kötü  isteklerden  uzaklaştırırsa,  şüphesiz cennettir  onun 
barınağı” Naziat  40-41

İşte  bu 
nefis bazende çirkinlikleri ve 
kötülükleri  güzel  gösteren ve 
bu  vesileyle  sahibini 
aldatıp  helaket ve  felakete 
sürekliyen  bir  aşamaya 
ulaşır.  Hatta  insanı   
bu    cilveli  günah ve  
kötülükleri işlemeye  teşvik eder.
Kur’anın  bir  çok ayetinde 
bu aldatıcı  nefse ve  amellerine 
işaret edilmektedir.

Kur’an  bu 
nefse  bır  kaç 
örnek  vermektedir. Bu  cümleden  Hazreti 
Yusufun  kardeşlerinin    Yusufa 
karşı  sergiledikleri  tavır. Şeytan 
onların  bu  iğrenç 
ve  günah  yüklü  amellerinin  onlara 
güzel ve  hoş  gösterdi. 
Hazreti  Musanın  kavminin 
hikayesi. Hz. Yusufun 
aldatıcı  nefise  mağlup 
olan   kardeşlerinin   kendilerin 
hoş ve güzel  gösterilen ameli  hakkında 
  Kur’an  şöyleşöyle 
diyor:

“Bir de  yalan 
olarak üzerine  kan  sürülmüş 
olan  gömleğini getirdiler
Yakup  dedi  ki : dediğiniz  gibi 
değil Hayır nefsiniz  size  kötü 
bir  işi  süslemiş, 
güzel  göstermiştir.  Artık 
güzelce  sabır etmem  gerekir. 
Anlattıklarınız hakkında yardım 
dilenilecek,  yanlız  Allahtır.”    Yusuf 18

Hazreti  Musanın 
kavminin  nefislerinin  süslemiş 
oldfuğu  kötü   davranışları   konusunda 
ise  Kur’anı  Kerim 
şöyle  diyor:  “Samiri ben  onların 
görmediği  bir  şeyi 
gördüm ve elçinin  ayağının   izinden 
bir  avuç  toprak   
aldım. Ve  onu erimiş
mücevheratın  içine attım İşte  nefsim bunu 
bana  hoş  gösterdi” dedi.” Taha  96

Kur’an  kötü  amel
ve   davranışlardan  dolayı 
sürekli  olarak    sahibini 
eleştiren ve  kınayan  nefsin 
diğer  aşamaları ve  haletine de 
işaret etmektedir. Nefsin  
bu  aşaması sahibini  kötülüklerden 
alıkoyan  “ahlakı  vicdan” 
olarak  ta  tanımalanabilir. Çünkü  bu 
nefis  yapılan  kötlükleri ve 
işlenen  günahların  çürkinliğini ve   iğrençliğini 
sürekli  hatıraltamaktadır.  Dolayısıyla 
Rabbul  Alemin  Kıyamet 
gününün   mahkemesinin  yanı 
sıra    yargılayan ve   kötülükledrden  dolayı 
sahibni  yeren  nefise de 
yemin etmektedir.  “ Kıyamet  gününe ve 
kınayan  nefise  yemin 
olsun”  Kıyamet   1

İmam Sadık a.s     nefsin 
iyi  tanınması ve ve  terbiyesi 
için ciddi  bir   şekilde  
çaba  gösterilmesi  gerektiğini  
beyan  buyurmaktadır.  Çünkü 
eğer  insan    nefsi  
doğru  bir  şekilde 
terbiye  edilmezse  insan 
kendi  hakiki   mevki ve 
konumunu  eldne  vermeye  
mahkum  kalacaktır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment