اخبار

Bu  konferansta  üç ana komisyon (çalışma grubu) oluşturuldu. Bu  çalışma  gruplarında   aşağıdaki  konular  tartışıldı ve  sunumlar  yapıldı1-Ramazan  Hilalininin  gözetimi bu  konuda avrupa   coğrafyası  ve  kutuba   yakın  bölgeler  için  öneriler2-Müslümanlar  arası  ilişkiler ve İslam mezheplerini  yakınlaştırmanın  gereği3- Gençlere  yönelik  dini eğitimde  yeni  metotlar.

Ayrıca  bu  üç günlük  konferansta  bazı  alt  komısyonlar da  oluşturuldu. Bu komısyonlarda   şu  konular  ele  alınıp   görüşüldü.a)Avrupadaki  alimlerin sorunlarıb)Avrupadaki  müslümanların  vatandaşlık  haklarını  temin ve  mıuhafazasıc)İslam  merkezleri  arasındaki   işbirliğini  artırma ve  güçlendirme

Kuranı  Kerimin  tilavetiyle  başlıyan birinci  günkü  oturumda. Ilk önce    taklit  mercilerinin  (müctehitlerin) bu  konfernsa  gönderdikleri  mesajlar  okundu.  Daha  sonra  Avrupa  Şii  Alimler    Federasyonunun  Başkanı  Ayetullah  Ramazani   açılış  konuşmasını  yaptı.     Konuşmasında müslümanların  genel  durumu  ve  günümüzdeki  gelişmler  hakkında bir  tahlilde  bulunup  önemli  bazı  hususları  dile  getiren   Alimler  Federasyonu  başkanı uzaktan  yakından  gelen  alimlere ve  taklid  mercilerinin   mesajlarından  dolayı  takdir  ve  teşekkürlerini  dile  getirdikten  sonra,  senelerce   Şianın    yüksek  merciliğinin  temsilciliğini  yapan  Ayetullah  Muhammed  Mehdi  Asıfinin   vefatından  dolayı  taziyetlerini  sunup  şöyle dedi:  Avrupa  müslümanlarının alimlerden  beklentileri  şunlardır.


 1- İslamı  sağlıklı ve   köklü  bir  şekilde  tahsil edip   farklı  yönleriyle  insanlara  anlatmak.2-Takva ve güzel  ahlakla  donanmak ve  bir  eğitici  olarak ahlaki  öğretilere  teveccüh etmek

Barış  ve  güvenlik  konusunda  ise  Ayetullah Ramazani   şöyle dedi.  Şiddet,  terör,  vahşet  ve  dehşeti  kendileri  için meslek edinmmiş  olan aşırı  unsurlar  direkt  veya   dolaylı  olarak  kendilerini ve  yaptıklarını  İslama  ve  Rahmet  Peygamberine  nisbet vermekteler.  Ancak  şunu  bilmek  gerekirki  bu  insanların  amel ve  davranışlarıyla, söylemlerinin  İslam  dini  ve  peygamberinin ilmi ve  ameli   siretiyle  hiç  bir  şekilde  bağdaşmamaktadır. Çünkü  Kur’anın  ifadesiyle  O  bütün   alemlere  rahmet  olarak  gönderilmiştir.  Maalesef   bu canilerin  yaptıklarından  dolayı  İslam  yara  almakta ve  bir  çok  yönden  İslam  tehditlerle  karşı  karşıya  kalmş  durumda.  Bu arada  bazı  gruplarda   İslamın  asgari  ahkamıyla  iktifa ederek asgarilik  tezini  gündeme  getirmekteler.   Asgari  İslam,  yani  İslamın  ahkam ve  yükümlülüklerinden azade  olmak  ve   sadece  bazı  söylem ve  beyanlarla  iktifa etmek. Bu İslami  yaklaşım  İslamın  tüm  öğreti ve  ahkamını  kuackalmıyor.  Tabiri  yerindeyse   bir  kısmına  inanıp  bir  kısmını  inkar etmek. Bu  yaklaşımı  Liberal  İslam  olarak  ta  tanımlamak  mümkündür. Buna  karşılık  donuk fikir  ve  düşünceleriyle ve  tekelci    yaklaşımlarıyla   kendi  yüzeysel  kabul ve  yorumlarından  başka  bir  şeyi  İslam  olarak  görmüyen  fanatıkler de  İslam  için ciddi  bir  tehdit. Kendilerinin   dışındaki  mezhep ve  meşrepleri  tekfir eden ve   onlara  karşı  düşmanca  yaklaşımlar  sergileyenler  bu  tür   davranış  ve yaklaşımlara  sahip  olan selefi  fanatiklerdir.  Bunlar   cihad    gibi  kutsal  bir   kavramı da  kendi  düşünceleri  için   suıstimal edip,  kendileri aleyhinde  olan veya  onların   düşünce ve dini  yorumları  kabul etmeyenlere  karşı  bir  koz  olarak  kullanmaktalar. Dolayısıyla  gerçek  Muhammedi  İslamın hakikatının  gün  ışığına  çıkması  için  bu  ulvi  dinin   parametrelerini  yeniden  ele  alıp  incelememiz  gerek. Gerçek  Muhammedi  islamın   belli  başlı   parametreleri şunlardır. Özgürlük,  insan  onuru, itidal,  akılcılık,  maneviyat, yardım severlik,  güvenlik  sevgi ve  merhamet. İslam  başta  olmak  üzere  tüm  semavi  dinler  şiddet ve   haksız  yere  kann   dökmekten  uzak ve  muberradırlar. Tevratta  barış ve  güvenlik  kavramı  200  defadan   fazla   zikredilmiştir.  Tevratın  bir    ayetinde  şöyle  denilmektedir.   „Dünya  üç  şey  üzerine  kuruludur.  Dürüstlük, adilane  yargı,  barış ve deostluk.  Eğer   barış  olmazsa  hiç  bir  şey  olmaz  (  bütün  taşlar  yerinden  oynar.) gerçekten  barış  ne  kadar  büyük  bir  şeydir.

Ayetullah  Ramazani  konuşmasının devamında Kur’anı  Kerimin  bazı  ayetlerine  istinaden.  Güvenliği  Mehdevi ve  Nebevi  toplumun  temel dinamiklerinden biri  niteleyip  şöyle dedi: Kur’anı  Kerim ideal  bir  toplumdan  bahsederken,  kapsamlı  bir  güvenliğin altını  çizmektedir. Böylesi  bir  toplumda   insanların  mal, can, ekonomik,  siyasi,onursal,dini fikri ve gıda  maddesi  ile  yaşam güvenliği  teminat  altına  alınmış  olmalı. Günümüz  dünyasındaki  bir   çok   çatışma, huzursuzluk ve şiddet ve  fanatizmin  yayılmasının   temelinde  adilane  olmayan  güç ve  servet  dağılımı  yatmaktadır. Güvensizliğin bir  diğer  nedeni  ise   bilgisizlik ve  cehalettir. İnsanlık  camiasının    bu  hususlarda   çözümler  sunmak  için  gerekli  olan  girişimlerde  bulunması  lazım.

A vrupa   Şii alimler  birlği  başkanı  konuşmasının  sonunda  müslümanların  Avrupadaki  varlığını Avrupa  toplumu  için tarihi  bir  fırsat  ve  bir   zenginlik  olarak  niteleyip şöyle dedi: Buradaki  müslümanlar    Avrupa   ile   İslam   dünyası arasında  bir  köprü   vazifesi  göremketeler.  Avrupa bu   müslümanlar  vasıtasıyla  müslümanları   daha  yakından  tanıyıp İslam  hakkkında  daha iyi ve  sağlıklı bir   bilgi  elde edebilir. Buradaki  müslümanlar  hem  düşünceleri ve   hem de  güçleriyle    Avrupaya   farklı  alanlarda     önemli  katkılarda  bulunabilirler.  Ayrıca  İslam   Alimlerinin  Avrupadaki   varlığı da  Avrupa  kültürünün  derinliği ve  maneviyatı  açısından  bir   zenginlik ve  iyi  bir  fırsattır.

Konferansın  devamında     Onursal  Konuk  alim  olarak Ayetullah  Fazıl Lenkerani  bir   konuşma  yaptı. Alimler  birliğinin  kurulmasını  İslamın  sağlıklı   bir   şekilde  hem  müslümanlara ve  hem de  gayrı  muslim  topluma  anlatılması  konusunda  atılan  önemli  bir  adım  olarak  tanımlayan Ayetullah Lenkerani,  dini,  ilmi ve  tebliği  çalışmalarda  niyyetin  çok  önemli  olduğunu ve  atılan adımların  Allah  rızası  için  olması  gerektiğine  işaretle  şöyle  dedi.  Bizler    köklü ve  derin  bir  yaklaşımla  dini  öğretileri  yeniden  ele  almalıyız.  İslam  düşmanlarının  günümüzde  yaymaya   çalıştıkları  şöyle   bir  düşünce  vardır: İslam  şiddet  dinidir ve  kılıçla  yükselmiştir.  Halbuki  cihad   olgusundan  önce  Kur’an  insanların  hikmet, güzel  söz ve güzel  bir  tartışmayla   Allahın  yoluna  davet  edilmelerinden  söz   etmektedir.  Nahl  süresinin  125  ayeti  kerimesinde Allah  Peygamberine   şu  misyonu  yüklemektedir: “ Hikmet ve  güzel  mevize  ile   Rabbinin  yoluna  çağır”  Cihad  olgusu da  yanlış  yorumlanmaktadır. Cihad,  ezilmişleri, mazlumları ve  yardım  çağrısı  yapan erkek  kadın ve  çocukların  yardımına  koşmak ve   zulme  son  vermek  için  kuvvet  kullanmaktan  ibarettir. Kur’anda  bir  çok  çeşit  temel  prensip  bulunmaktadır. Rahmette   bu temel  prensiplerden  biridir.  Allah  rahmeti  kendisine  vacip  kılmıştır.  Bu   ve  benzeri  bir   çok  temel  prensibin  yanı  sıra  Ehl-i  Beyt   mektebi  ve  fıkhında   İlzam   kaidesi  vardır. (Geçerlilik  kaidesi) Bu  şu  demektir.  Başka   dinlerin veya  mezheplerin  mensuplarıyla  ilişkilerde onların  fıkıh ve    dini ahkamını nazarı  itibara  alarak  davranmak  gerek. Bu  kaide  (prensip)  hakkında    alimler  ve  fakihlerin    derin ve  köklü  araştırmalar  yapması  lazım. İlzam  kaidesine  bir  örnek  vermeye  kalkışırsak nikah  konusunu  örnek  verebiliriz.    İmam Caferi  Sadık şöyle  buyurmaktadır  “ Her  kavmin  bir  nikahı  vardır” Bu şu demektir.     Diğer  dinlere  mensup  olan  insanların  kendi  dinleri ve  geleneklerine  göre  kıydıkları  nikahları,  boşanmaları ve  ticari  işlemlerindeki   prensipleri  bizim onlarla  ilişklierimizde belirleyici  olabilir.  Yani   biz  onların  nikahlarını  veya  boşanmalarını ve  diğer  muamalelerdeki  prensiplerini   ve  fıkhlarını  resmen  tanımakla  ilişkilerimizde   başgöstermesı muhtemel    bir  çok  soruya  cevap  vermiş  oluyoruz.  Ilzam  kaidesine   biraz daha  açıklık  kazandırmaya   çalışırsak   şu örneği  veririz:  Bizim  fıkhımızda  malumunuz   içkiyi satmak, üretmek ve  tüketmek  haramdır.  Ancak  kendi  dinine  göre  içki alım  satımını  helal  bilen bir  kimse  örneğin  gelip  sizden evinizi   bu  parayla  satın alırsa bu  alış  veriş   caizmiidir,  değilmidir?  Bütün  fakihler   bu  alış  verişin  helal ve  caiz olduğuna  hüküm  vermişlerdir.  Bu  husaus ta  İlzam  kaidesine  bir  örnek  teşkil etmektedir.

Bir  diğer  önemli  prensip  ise bozgunculuk ve  anarşinin  haram  oluşu  prensibidir.  Allah  Kur’anda  açık  bir  ifadeyle  fesadı  sevmediğini beyan  buyurmuştur  “Allah  fesadı (bozgunculuğu) sevmez.” Biz  bu    kurala  istianden toplu  kıyım ve  imha   silahlarının üretim ve  kullanımının  haram  oluşuna  hükmediyoruz. Çünkü  biu silahlar    tüm  dengeleri   bozar  ve  hacer  ile  beşer   her şeyi  imha  eder,  bunun  için  bu  silahlar  bozgunculuk ve  tahribin en  bariz  örneğini  teşkil  etmektedir.  Ayetullah  Lenkerani  İslamın   bu  türden  temel  prensiplerinin dünyaya ve  bilhassa  ilmi ve    kültürel  merkezlere  daha açık ve  şeffaf  bir  şekilde  izah edilmesinin  gerekliliğini   vurguladı.

Bu  Konfernsın  bir  diğer konuşmacısıysa Hucetül  İslam  Murteza  Cevvadi  Amuli  idi.  Bu  konfrensa  katılmaktan  duyduğu memnuniyeti   dile  getiren  Amuli   Güvenliğin de   adalet   gibi  insanlık  camiası   için  bir  temel esas  olduğunu  vurgulayıp  şöyle  dedi.  Güvenlik  genelleşmeli ve  herkes  için  olmalı. Tüm  insanlar  eşit olarak   güvenlikten   yararlanmalıdırlar. Güvenlikte  ayrımcılık aynen adaletteki ayrımcılık  gibi toplumda karagaşalık, kaos ve  güvensizliğe  sebebiyet  verir.   Güvensizliğin  kimseye   faydası  yoktur. Vahyani   öğretilerle  irtibatı  olmayanlar    daha  fazla  güvensizlik  yaratmaktalar.   İslam  adına    toplumların  huzurunu  kaçıranlar ve  güvensizlik  yaratanlarsa   ne  İslam  ve  ne de  onun   üstün  öğretileriyle  uzaktan  yakından irtibatı  olmayan    cahillerdir.  İmam  Humeyni de dahil  olmak  üzere  İslam  tarihinde  gelip  giden  yüzlerce   büyük alim ifrat ve  tefrite  karşı  koymuş   tekfiri  selefilik  gibi  gerici  düşüncelerle  mucadele  ettikleri   gibi, İslam  adına  şekillenen   laubali liberal  cereyanlara da karşı   mucadele  vermiş ve   güvenlik  üzerinde  önemle durmuşlardır. Güvenlik ve adalet  Allahın  insanlara  en  büyük nimetleridir.  Bu  nimettten  her kesin  yararlanması  lazım.  

تاریخ انتشار : 6/24/2015 4:04:14 PMتعداد بازدید : 767

AVRUPA Şİİ ALİMLER FEDERASYONUNUN DÖRDÜNCÜ KONFERANSI

Bu  konferansta  üç ana komisyon (çalışma grubu) oluşturuldu. Bu  çalışma  gruplarında   aşağıdaki  konular  tartışıldı ve  sunumlar  yapıldı1-Ramazan  Hilalininin  gözetimi bu  konuda avrupa   coğrafyası  ve  kutuba   yakın  bölgeler  için  öneriler2-Müslümanlar  arası  ilişkiler ve İslam mezheplerini  yakınlaştırmanın  gereği3- Gençlere  yönelik  dini eğitimde  yeni  metotlar.

Ayrıca  bu  üç günlük  konferansta  bazı  alt  komısyonlar da  oluşturuldu. Bu komısyonlarda   şu  konular  ele  alınıp   görüşüldü.a)Avrupadaki  alimlerin sorunlarıb)Avrupadaki  müslümanların  vatandaşlık  haklarını  temin ve  mıuhafazasıc)İslam  merkezleri  arasındaki   işbirliğini  artırma ve  güçlendirme

Kuranı  Kerimin  tilavetiyle  başlıyan birinci  günkü  oturumda. Ilk önce    taklit  mercilerinin  (müctehitlerin) bu  konfernsa  gönderdikleri  mesajlar  okundu.  Daha  sonra  Avrupa  Şii  Alimler    Federasyonunun  Başkanı  Ayetullah  Ramazani   açılış  konuşmasını  yaptı.     Konuşmasında müslümanların  genel  durumu  ve  günümüzdeki  gelişmler  hakkında bir  tahlilde  bulunup  önemli  bazı  hususları  dile  getiren   Alimler  Federasyonu  başkanı uzaktan  yakından  gelen  alimlere ve  taklid  mercilerinin   mesajlarından  dolayı  takdir  ve  teşekkürlerini  dile  getirdikten  sonra,  senelerce   Şianın    yüksek  merciliğinin  temsilciliğini  yapan  Ayetullah  Muhammed  Mehdi  Asıfinin   vefatından  dolayı  taziyetlerini  sunup  şöyle dedi:  Avrupa  müslümanlarının alimlerden  beklentileri  şunlardır. 1- İslamı  sağlıklı ve   köklü  bir  şekilde  tahsil edip   farklı  yönleriyle  insanlara  anlatmak.2-Takva ve güzel  ahlakla  donanmak ve  bir  eğitici  olarak ahlaki  öğretilere  teveccüh etmek

Barış  ve  güvenlik  konusunda  ise  Ayetullah Ramazani   şöyle dedi.  Şiddet,  terör,  vahşet  ve  dehşeti  kendileri  için meslek edinmmiş  olan aşırı  unsurlar  direkt  veya   dolaylı  olarak  kendilerini ve  yaptıklarını  İslama  ve  Rahmet  Peygamberine  nisbet vermekteler.  Ancak  şunu  bilmek  gerekirki  bu  insanların  amel ve  davranışlarıyla, söylemlerinin  İslam  dini  ve  peygamberinin ilmi ve  ameli   siretiyle  hiç  bir  şekilde  bağdaşmamaktadır. Çünkü  Kur’anın  ifadesiyle  O  bütün   alemlere  rahmet  olarak  gönderilmiştir.  Maalesef   bu canilerin  yaptıklarından  dolayı  İslam  yara  almakta ve  bir  çok  yönden  İslam  tehditlerle  karşı  karşıya  kalmş  durumda.  Bu arada  bazı  gruplarda   İslamın  asgari  ahkamıyla  iktifa ederek asgarilik  tezini  gündeme  getirmekteler.   Asgari  İslam,  yani  İslamın  ahkam ve  yükümlülüklerinden azade  olmak  ve   sadece  bazı  söylem ve  beyanlarla  iktifa etmek. Bu İslami  yaklaşım  İslamın  tüm  öğreti ve  ahkamını  kuackalmıyor.  Tabiri  yerindeyse   bir  kısmına  inanıp  bir  kısmını  inkar etmek. Bu  yaklaşımı  Liberal  İslam  olarak  ta  tanımlamak  mümkündür. Buna  karşılık  donuk fikir  ve  düşünceleriyle ve  tekelci    yaklaşımlarıyla   kendi  yüzeysel  kabul ve  yorumlarından  başka  bir  şeyi  İslam  olarak  görmüyen  fanatıkler de  İslam  için ciddi  bir  tehdit. Kendilerinin   dışındaki  mezhep ve  meşrepleri  tekfir eden ve   onlara  karşı  düşmanca  yaklaşımlar  sergileyenler  bu  tür   davranış  ve yaklaşımlara  sahip  olan selefi  fanatiklerdir.  Bunlar   cihad    gibi  kutsal  bir   kavramı da  kendi  düşünceleri  için   suıstimal edip,  kendileri aleyhinde  olan veya  onların   düşünce ve dini  yorumları  kabul etmeyenlere  karşı  bir  koz  olarak  kullanmaktalar. Dolayısıyla  gerçek  Muhammedi  İslamın hakikatının  gün  ışığına  çıkması  için  bu  ulvi  dinin   parametrelerini  yeniden  ele  alıp  incelememiz  gerek. Gerçek  Muhammedi  islamın   belli  başlı   parametreleri şunlardır. Özgürlük,  insan  onuru, itidal,  akılcılık,  maneviyat, yardım severlik,  güvenlik  sevgi ve  merhamet. İslam  başta  olmak  üzere  tüm  semavi  dinler  şiddet ve   haksız  yere  kann   dökmekten  uzak ve  muberradırlar. Tevratta  barış ve  güvenlik  kavramı  200  defadan   fazla   zikredilmiştir.  Tevratın  bir    ayetinde  şöyle  denilmektedir.   „Dünya  üç  şey  üzerine  kuruludur.  Dürüstlük, adilane  yargı,  barış ve deostluk.  Eğer   barış  olmazsa  hiç  bir  şey  olmaz  (  bütün  taşlar  yerinden  oynar.) gerçekten  barış  ne  kadar  büyük  bir  şeydir.

Ayetullah  Ramazani  konuşmasının devamında Kur’anı  Kerimin  bazı  ayetlerine  istinaden.  Güvenliği  Mehdevi ve  Nebevi  toplumun  temel dinamiklerinden biri  niteleyip  şöyle dedi: Kur’anı  Kerim ideal  bir  toplumdan  bahsederken,  kapsamlı  bir  güvenliğin altını  çizmektedir. Böylesi  bir  toplumda   insanların  mal, can, ekonomik,  siyasi,onursal,dini fikri ve gıda  maddesi  ile  yaşam güvenliği  teminat  altına  alınmış  olmalı. Günümüz  dünyasındaki  bir   çok   çatışma, huzursuzluk ve şiddet ve  fanatizmin  yayılmasının   temelinde  adilane  olmayan  güç ve  servet  dağılımı  yatmaktadır. Güvensizliğin bir  diğer  nedeni  ise   bilgisizlik ve  cehalettir. İnsanlık  camiasının    bu  hususlarda   çözümler  sunmak  için  gerekli  olan  girişimlerde  bulunması  lazım.

Avrupa   Şii alimler  birlği  başkanı  konuşmasının  sonunda  müslümanların  Avrupadaki  varlığını Avrupa  toplumu  için tarihi  bir  fırsat  ve  bir   zenginlik  olarak  niteleyip şöyle dedi: Buradaki  müslümanlar    Avrupa   ile   İslam   dünyası arasında  bir  köprü   vazifesi  göremketeler.  Avrupa bu   müslümanlar  vasıtasıyla  müslümanları   daha  yakından  tanıyıp İslam  hakkkında  daha iyi ve  sağlıklı bir   bilgi  elde edebilir. Buradaki  müslümanlar  hem  düşünceleri ve   hem de  güçleriyle    Avrupaya   farklı  alanlarda     önemli  katkılarda  bulunabilirler.  Ayrıca  İslam   Alimlerinin  Avrupadaki   varlığı da  Avrupa  kültürünün  derinliği ve  maneviyatı  açısından  bir  zenginlik ve  iyi  bir  fırsattır.

Konferansın  devamında     Onursal  Konuk  alim  olarak Ayetullah  Fazıl Lenkerani  bir   konuşma  yaptı. Alimler  birliğinin  kurulmasını  İslamın  sağlıklı   bir   şekilde  hem  müslümanlara ve  hem de  gayrı  muslim  topluma  anlatılması  konusunda  atılan  önemli  bir  adım  olarak  tanımlayan Ayetullah Lenkerani,  dini,  ilmi ve  tebliği  çalışmalarda  niyyetin  çok  önemli  olduğunu ve  atılan adımların  Allah  rızası  için  olması  gerektiğine  işaretle  şöyle  dedi.  Bizler    köklü ve  derin  bir  yaklaşımla  dini  öğretileri  yeniden  ele  almalıyız.  İslam  düşmanlarının  günümüzde  yaymaya   çalıştıkları  şöyle   bir  düşünce  vardır: İslam  şiddet  dinidir ve  kılıçla  yükselmiştir.  Halbuki  cihad   olgusundan  önce  Kur’an  insanların  hikmet, güzel  söz ve güzel  bir  tartışmayla   Allahın  yoluna  davet  edilmelerinden  söz   etmektedir.  Nahl  süresinin  125  ayeti  kerimesinde Allah  Peygamberine   şu  misyonu  yüklemektedir: “ Hikmet ve  güzel  mevize  ile   Rabbinin  yoluna  çağır”  Cihad  olgusu da  yanlış  yorumlanmaktadır. Cihad,  ezilmişleri, mazlumları ve  yardım  çağrısı  yapan erkek  kadın ve  çocukların  yardımına  koşmak ve   zulme  son  vermek  için  kuvvet  kullanmaktan  ibarettir. Kur’anda  bir  çok  çeşit  temel  prensip  bulunmaktadır. Rahmette   bu temel  prensiplerden  biridir.  Allah  rahmeti  kendisine  vacip  kılmıştır.  Bu   ve  benzeri  bir   çok  temel  prensibin  yanı  sıra  Ehl-i  Beyt   mektebi  ve  fıkhında   İlzam   kaidesi  vardır. (Geçerlilik  kaidesi) Bu  şu  demektir.  Başka   dinlerin veya  mezheplerin  mensuplarıyla  ilişkilerde onların  fıkıh ve    dini ahkamını nazarı  itibara  alarak  davranmak  gerek. Bu  kaide  (prensip)  hakkında    alimler  ve  fakihlerin    derin ve  köklü  araştırmalar  yapması  lazım. İlzam  kaidesine  bir  örnek  vermeye  kalkışırsak nikah  konusunu  örnek  verebiliriz.    İmam Caferi  Sadık şöyle  buyurmaktadır  “ Her  kavmin  bir  nikahı  vardır” Bu şu demektir.     Diğer  dinlere  mensup  olan  insanların  kendi  dinleri ve  geleneklerine  göre  kıydıkları  nikahları,  boşanmaları ve  ticari  işlemlerindeki   prensipleri  bizim onlarla  ilişklierimizde belirleyici  olabilir.  Yani   biz  onların  nikahlarını  veya  boşanmalarını ve  diğer  muamalelerdeki  prensiplerini   ve  fıkhlarını  resmen  tanımakla  ilişkilerimizde   başgöstermesı muhtemel    bir  çok  soruya  cevap  vermiş  oluyoruz.  Ilzam  kaidesine   biraz daha  açıklık  kazandırmaya   çalışırsak   şu örneği  veririz:  Bizim  fıkhımızda  malumunuz   içkiyi satmak, üretmek ve  tüketmek  haramdır.  Ancak  kendi  dinine  göre  içki alım  satımını  helal  bilen bir  kimse  örneğin  gelip  sizden evinizi   bu  parayla  satın alırsa bu  alış  veriş   caizmiidir,  değilmidir?  Bütün  fakihler   bu  alış  verişin  helal ve  caiz olduğuna  hüküm  vermişlerdir.  Bu  husaus ta  İlzam  kaidesine  bir  örnek  teşkil etmektedir.

Bir  diğer  önemli  prensip  ise bozgunculuk ve  anarşinin  haram  oluşu  prensibidir.  Allah  Kur’anda  açık  bir  ifadeyle  fesadı  sevmediğini beyan  buyurmuştur  “Allah  fesadı (bozgunculuğu) sevmez.” Biz  bu    kurala  istianden toplu  kıyım ve  imha   silahlarının üretim ve  kullanımının  haram  oluşuna  hükmediyoruz. Çünkü  biu silahlar    tüm  dengeleri   bozar  ve  hacer  ile  beşer   her şeyi  imha  eder,  bunun  için  bu  silahlar  bozgunculuk ve  tahribin en  bariz  örneğini  teşkil  etmektedir.  Ayetullah  Lenkerani  İslamın   bu  türden  temel  prensiplerinin dünyaya ve  bilhassa  ilmi ve    kültürel  merkezlere  daha açık ve  şeffaf  bir  şekilde  izah edilmesinin  gerekliliğini   vurguladı.

Bu  Konfernsın  bir  diğer konuşmacısıysa Hucetül  İslam  Murteza  Cevvadi  Amuli  idi.  Bu  konfrensa  katılmaktan  duyduğu memnuniyeti   dile  getiren  Amuli   Güvenliğin de   adalet   gibi  insanlık  camiası   için  bir  temel esas  olduğunu  vurgulayıp  şöyle  dedi.  Güvenlik  genelleşmeli ve  herkes  için  olmalı. Tüm  insanlar  eşit olarak   güvenlikten   yararlanmalıdırlar. Güvenlikte  ayrımcılık aynen adaletteki ayrımcılık  gibi toplumda karagaşalık, kaos ve  güvensizliğe  sebebiyet  verir.   Güvensizliğin  kimseye   faydası  yoktur. Vahyani   öğretilerle  irtibatı  olmayanlar    daha  fazla  güvensizlik  yaratmaktalar.   İslam  adına    toplumların  huzurunu  kaçıranlar ve  güvensizlik  yaratanlarsa   ne  İslam  ve  ne de  onun   üstün  öğretileriyle  uzaktan  yakından irtibatı  olmayan    cahillerdir.  İmam  Humeyni de dahil  olmak  üzere  İslam  tarihinde  gelip  giden  yüzlerce   büyük alim ifrat ve  tefrite  karşı  koymuş   tekfiri  selefilik  gibi  gerici  düşüncelerle  mucadele  ettikleri   gibi, İslam  adına  şekillenen   laubali liberal  cereyanlara da karşı   mucadele  vermiş ve   güvenlik  üzerinde  önemle durmuşlardır. Güvenlik ve adalet  Allahın  insanlara  en  büyük nimetleridir.  Bu  nimettten  her kesin  yararlanması  lazım.  

 Bu  konfernasın  ikinci  gününde  ise farklı  komisyonlar ayrı ayrı  toplanıp,  Hilal  konusunu.  İslamın   gençliğin eğitimindeki  yeni  metotları ve   müslümanlar arası  ilişkileri  ele  alıp  incelediler. .Bu  konferansta, gençlere  yönelik dini  eğitim  metotları  konusunda  şu  noktalar  üzerinde  duruldu:1-       Camii  minberleri   henüzde  en  önemli  eğitim ve  tebliğ  türübünleri  olmasına  rağmen,   dünyadaki  gelişmeler  ve   kominikasyon alanındaki  illerlemelere  dikkatle    yanlızca  minberle  iktifa etmemek  gerek2-       Gençlere  yönelik  programların  randımanına, çıktısına  bakmak lazım.3-       Genç  kızlara  yönelik  dini  proğramlara  ağırlık  vermek.4-       Gençlere  yönelik  proğramlarda yarışmalara,  spora ve  meşru  eğlencelere  yer  vermek  5-       Konuşma  metinleri ve  kullanılan  dil  gençler  için  anlaşılır  olmalı.6-       Camilerde ve  kültür  merkezlerinde  oyun ve eğlence  odalarının oluşturulması7-       Cuma   hutbelerinin yanı  sıra, Ramazan ve  Muharrem  ayları en  önemli  tebliğ platformlarıdır.  İslamı  gençlere  sağlıklı  bir  şekilde  tanıtmak  için  bu   türübünleri azami randıman alınacak  şekilde  kullanmak  gerek.8-       İletişim   çağında  yaşadığımız  için,  alimler ve  mübelliğlerimizin   modern   iletşim  araçlarıyla  donanmış  olmaları  lazım.9-       Eğitim ve  terbiye  metotları  muhatabın  yaşına  göre  planlanmış  olmalı.10-    Yeni  neslin  eğitim ve  terbiyesine  munasib  metotlar  hakkında  araştıramlarda  bulunmak ve  bilgilenmek.11-    Günümüzde   gençlerin  bir  çok    şüphlerei  olabilir.  Bu şüpheleri  bertaraf etmek  için  soru  cevap  halkaları  tertiplemek.12-    Hatipler  konuşmalarında   monolog  yerine  diyalogu  seçmelidirler. Yani  hatip  tek  konuşan  kişi  olmamalıdır.13-    Gelecek  nesillere  öğretmenlik ve  eğiticilk  yapacak  yeni  neslin  terbiyesine  ağırlık  vermek14-    Genç  nesil  ile  daha  sıkı ve anlaşılır bir  irtbat    sağlamak  için  mübelliğler  yaşadıkları  ülkelerin dillerini  öğrenmeli15-    Internet ve  sosyal medyayı  gençlerin  eğitimi  için  kullanmak.Gençlerin  dini  eğitimi  için  yeni  metotların kullanılması  komisyonu  Hamburg  İslam Merkesinin  Kurucularından  olan Ayetullah  Muhakkıki ile  Ayetullah Beheştinin  eğitim ve  terbiye  metotlarından  bazı  pasajların okunmasıyla  son buldu

g ününde  ise  müslümanlar arası  ilişkiler ve takrib  konulu  bir  komisyon  oluştu  ve Kopenhag  İmam Ali  Camii  İmamı  Hüccetül  İslam Khadimi  bir  konuşma  yaptı.  Dinler  ve  mezhepler  arası  yakınlaşmaının mümkün  olduğuna  dikkat  çeken Khadimi, Ayetullah  Brujerdinin  Takrib  konusunda  öncü  ve   bayraktar  bir  kişi  olduğunu ve  ondan  sonra  ise  İslam   Devrimi  lideri  Merhum  İmam Humeyni  ile  İslam İnkılabı  Rehberi  Ayetullah Hameneinin  bu    misyonu  yürüttüğünü  söyleyip  konuşmasını  şöyle  sürdürdü. Takrib yani  mezheplerin  yakınlaşmasından   ne  anlıyoruz?  Bazıları  takribden  farklı  mezheblerin  ilke ve   fıkhı  dayanaklarından  ferağet etmeleri  veya  bu  dayanakların  fonksiyonunu  kaybetmesini anlıyorlar. Hayır   böyle  bir  olgu  doğru  değildir. Sağlıklı    ve verimli  bir  diyalogun  bir  takım  şartları  mevcut  bulunmaktadır.  Her şeyden önce   İslamın  kapsamlı ve  kuşatıcı  bir din  olduğunu  ikrar etmeliyiz. Kur’an  Ehl-i  Kitapla   dahi   belli   paydalarda  ve  söylemlerde takribten  ortak  hareket etmekten söz  etmektedir.İkinci  husus  ise  birbirimize  karşı saygılı  olmalıyız. Üçüncüsü  ise sorunların ve  ihtilafların ancak   görüşme ve  diyalog  yoluyla  hallolunabileceğine  inanmalıyız.  Dördüncüsü  ise  birbirimizle   çalışmamız  ve  işbirliğinde   bulunamamızın  bir  gereklilik  olduğunu  kabul etmeliyiz. İslam  aleminin  bu  gün  her  zamandan  daha  fazla   takribe  ihtiyaç  duyduğu ve  ortak  hedeflere  ancak  takrib ve  işbirliğiyle  ulaşılacğını  her  müslüman  kabul etmektedir. 

Huccetül İslam  Khadimi  konuşmasının devamında   takrib  önündeki  engellere  değinip  şöyle dedi. Fırkacılık ve  mezhepçilik takrib önündeki en  önemli  engellerden  biridir. Bazılarınınn ekmeği de  tefrikanın  ipoteğindedir. Kavmiyetçilik ve  nasyonalizm de takrib ve  vahdet  önündeki  bir  diğer  engeldir. Üçüncü engel  ise insanların  kendi  görüş ve inançları  üzerinde  diretmesi ve  başkalarına  kulak  vermemesidir. Dördüncü  engel  ise  takvasızlık ve  ahlaki  rezalettir.  İşid  Nusra ve  Boko  haram  gibi sapık  hareketler ahlaki  razaletin en  bariz  örneğini  teşkil  etmekteler. Beşinci  engel  ise  bilgisizlik ve  cehalettir. Altıncı engel  üse  kültürel  çelişkilerdir. Yedinci engel  ise  yabancılara  bağlı  olan çizgi  ile   istibdat ve  zulüme  karşı  olan  çizgi arasındaki  mucadeledir..  Sekizinci   engel  ise  İslam  düşmanlarının   desise ve  komplolarıdır. Düşmanlarımız  birliğimizi  istemiyorlar ve  İslam  aleminin  bu  günkü  haline  tüm  düşmanlar  gülmekteler. Zalimlere ve  mustakbirlere  karşı  durmaları  gereken  müslümanlar   bu  gün  birbirleriyle  uğraşmaktalar. Dokuzuncu engel  ise müslümanların  birbirlerinin  değerlerine ve sembollerine karşı saygısız davranmalarıdır. Hem   Ehl-i  Sünnet adına ve  hem de  Şia adına   fanatik ve  aşırı  unsurlar  bu saygısızlığı  yapmaktalar.  Bizler    mukaddesata  yapılan saygısızlıkların    mustekbir  düşmanların  bir   projesi  olduğunu ve  onlar  tarafından   idare edildiğini  unutmamalıyız. Hüccetül  İslam  Khadimi  konuşmasının  ikinci  bölümünde takrib için   faydalı  ve  verimli   özüm  yolları  hakkında  şöyle dedi: Bilinç ve  bilgi ilk çözüm  yoludur.  Kur’an ve  sünnete  dayalı seviyeli  ilmi   diyalog yürütmek  ikinci  bir  prensip  oolmalı. Üçüncü   husus  ise  karşılıklı  görüşmeler ve  buluşmalardır.  Müslümanlar  üç  yerde  sürekli  olarak  birbirleriyle buluşabilirler.  Cuma  namazı, cemaat  namazı ve  Hacc.   Dördüncüsü  ortak  etkinlikler  örneğin Resulü  Ekremin  kutlu  milad  programları  düzenlemektir.  Beşincisi  ise  yapıcı ve  verimli  diyalogdur.  Altıncıs, Diyalog ve  görüş  teatisinin  bir   başarıyla   sonuçlanması  gerek.  Sırf  Diyalog adına  dıyalog  yapılmamalı.  Diyalogun  başarılı  geçmesi  için   konuların açık ve  net  bir  şekilde  saptanması lazım.   Yedincisi,  tarafların sahalarında  mutahassısı  olmaları  lazım.Örneğin  Kur’an ve  Ehl-i  Beyt  hakkında  konuşacaksak  katılımcıların  her  iki  konudada sağlıklı ve  geniş  bir   bilgiye  sahip  olmaları  gerek.  Sekizinci  husus  uslup, seçeceğimiz   dil ve  kullanacağımız  edebiyat  çok  önemli. Dokuzuncusu,   Yapılan   diyaloglar  Kur’an ve  Allah  Resulünün  sünneti  çerçevesinde  cereyan etmelidir.  Onuncusu,   Müslümanlar  arası  diyalogda  sevgi ve   hürmeti  hiç  bir  zaman elden  vermemek  gerek. On birinci  önemli   hususu  ise,      karşı  tarafın  yanlış ve  batıl  kendimizin   doğru ve  hak  olduğu  şeklindeki  yaklaşımlardan   şiddetle  kaçınmalyız. On ikinci  husus  töhmet ve   suçlamalardan  kaçınmalıyız.  On üçüncü husus,    müşterekler  üzerinde   durmak  olmalı. On dördüncü  husus ise  hırçın ve  katı  bir  dil  yerine  mulayim ve sevecen bir  dil  kullanmak.  “ Hikmet  ile     Rabbinin  yoluna   çağır”  ayetinden

Delicious
facebook
twitter
RSS
نسخه چاپی
ذخیره
خروجی XML
خروجی متنی
خروجی PDF

تاریخ انتشار : 6/24/2015 4:04:14 PMتعداد بازدید : 767

AVRUPA Şİİ ALİMLER FEDERASYONUNUN DÖRDÜNCÜ KONFERANSI

Bu  konferansta  üç ana komisyon (çalışma grubu) oluşturuldu. Bu  çalışma  gruplarında   aşağıdaki  konular  tartışıldı ve  sunumlar  yapıldı1-Ramazan  Hilalininin  gözetimi bu  konuda avrupa   coğrafyası  ve  kutuba   yakın  bölgeler  için  öneriler2-Müslümanlar  arası  ilişkiler ve İslam mezheplerini  yakınlaştırmanın  gereği3- Gençlere  yönelik  dini eğitimde  yeni  metotlar.

Ayrıca  bu  üç günlük  konferansta  bazı  alt  komısyonlar da  oluşturuldu. Bu komısyonlarda   şu  konular  ele  alınıp   görüşüldü.a)Avrupadaki  alimlerin sorunlarıb)Avrupadaki  müslümanların  vatandaşlık  haklarını  temin ve  mıuhafazasıc)İslam  merkezleri  arasındaki   işbirliğini  artırma ve  güçlendirme

Kuranı  Kerimin  tilavetiyle  başlıyan birinci  günkü  oturumda. Ilk önce    taklit  mercilerinin  (müctehitlerin) bu  konfernsa  gönderdikleri  mesajlar  okundu.  Daha  sonra  Avrupa  Şii  Alimler    Federasyonunun  Başkanı  Ayetullah  Ramazani   açılış  konuşmasını  yaptı.     Konuşmasında müslümanların  genel  durumu  ve  günümüzdeki  gelişmler  hakkında bir  tahlilde  bulunup  önemli  bazı  hususları  dile  getiren   Alimler  Federasyonu  başkanı uzaktan  yakından  gelen  alimlere ve  taklid  mercilerinin   mesajlarından  dolayı  takdir  ve  teşekkürlerini  dile  getirdikten  sonra,  senelerce   Şianın    yüksek  merciliğinin  temsilciliğini  yapan  Ayetullah  Muhammed  Mehdi  Asıfinin   vefatından  dolayı  taziyetlerini  sunup  şöyle dedi:  Avrupa  müslümanlarının alimlerden  beklentileri  şunlardır. 1- İslamı  sağlıklı ve   köklü  bir  şekilde  tahsil edip   farklı  yönleriyle  insanlara  anlatmak.2-Takva ve güzel  ahlakla  donanmak ve  bir  eğitici  olarak ahlaki  öğretilere  teveccüh etmek

Barış  ve  güvenlik  konusunda  ise  Ayetullah Ramazani   şöyle dedi.  Şiddet,  terör,  vahşet  ve  dehşeti  kendileri  için meslek edinmmiş  olan aşırı  unsurlar  direkt  veya   dolaylı  olarak  kendilerini ve  yaptıklarını  İslama  ve  Rahmet  Peygamberine  nisbet vermekteler.  Ancak  şunu  bilmek  gerekirki  bu  insanların  amel ve  davranışlarıyla, söylemlerinin  İslam  dini  ve  peygamberinin ilmi ve  ameli   siretiyle  hiç  bir  şekilde  bağdaşmamaktadır. Çünkü  Kur’anın  ifadesiyle  O  bütün   alemlere  rahmet  olarak  gönderilmiştir.  Maalesef   bu canilerin  yaptıklarından  dolayı  İslam  yara  almakta ve  bir  çok  yönden  İslam  tehditlerle  karşı  karşıya  kalmş  durumda.  Bu arada  bazı  gruplarda   İslamın  asgari  ahkamıyla  iktifa ederek asgarilik  tezini  gündeme  getirmekteler.   Asgari  İslam,  yani  İslamın  ahkam ve  yükümlülüklerinden azade  olmak  ve   sadece  bazı  söylem ve  beyanlarla  iktifa etmek. Bu İslami  yaklaşım  İslamın  tüm  öğreti ve  ahkamını  kuackalmıyor.  Tabiri  yerindeyse   bir  kısmına  inanıp  bir  kısmını  inkar etmek. Bu  yaklaşımı  Liberal  İslam  olarak  ta  tanımlamak  mümkündür. Buna  karşılık  donuk fikir  ve  düşünceleriyle ve  tekelci    yaklaşımlarıyla   kendi  yüzeysel  kabul ve  yorumlarından  başka  bir  şeyi  İslam  olarak  görmüyen  fanatıkler de  İslam  için ciddi  bir  tehdit. Kendilerinin   dışındaki  mezhep ve  meşrepleri  tekfir eden ve   onlara  karşı  düşmanca  yaklaşımlar  sergileyenler  bu  tür   davranış  ve yaklaşımlara  sahip  olan selefi  fanatiklerdir.  Bunlar   cihad    gibi  kutsal  bir   kavramı da  kendi  düşünceleri  için   suıstimal edip,  kendileri aleyhinde  olan veya  onların   düşünce ve dini  yorumları  kabul etmeyenlere  karşı  bir  koz  olarak  kullanmaktalar. Dolayısıyla  gerçek  Muhammedi  İslamın hakikatının  gün  ışığına  çıkması  için  bu  ulvi  dinin   parametrelerini  yeniden  ele  alıp  incelememiz  gerek. Gerçek  Muhammedi  islamın   belli  başlı   parametreleri şunlardır. Özgürlük,  insan  onuru, itidal,  akılcılık,  maneviyat, yardım severlik,  güvenlik  sevgi ve  merhamet. İslam  başta  olmak  üzere  tüm  semavi  dinler  şiddet ve   haksız  yere  kann   dökmekten  uzak ve  muberradırlar. Tevratta  barış ve  güvenlik  kavramı  200  defadan   fazla   zikredilmiştir.  Tevratın  bir    ayetinde  şöyle  denilmektedir.   „Dünya  üç  şey  üzerine  kuruludur.  Dürüstlük, adilane  yargı,  barış ve deostluk.  Eğer   barış  olmazsa  hiç  bir  şey  olmaz  (  bütün  taşlar  yerinden  oynar.) gerçekten  barış  ne  kadar  büyük  bir  şeydir.

Ayetullah  Ramazani  konuşmasının devamında Kur’anı  Kerimin  bazı  ayetlerine  istinaden.  Güvenliği  Mehdevi ve  Nebevi  toplumun  temel dinamiklerinden biri  niteleyip  şöyle dedi: Kur’anı  Kerim ideal  bir  toplumdan  bahsederken,  kapsamlı  bir  güvenliğin altını  çizmektedir. Böylesi  bir  toplumda   insanların  mal, can, ekonomik,  siyasi,onursal,dini fikri ve gıda  maddesi  ile  yaşam güvenliği  teminat  altına  alınmış  olmalı. Günümüz  dünyasındaki  bir   çok   çatışma, huzursuzluk ve şiddet ve  fanatizmin  yayılmasının   temelinde  adilane  olmayan  güç ve  servet  dağılımı  yatmaktadır. Güvensizliğin bir  diğer  nedeni  ise   bilgisizlik ve  cehalettir. İnsanlık  camiasının    bu  hususlarda   çözümler  sunmak  için  gerekli  olan  girişimlerde  bulunması  lazım.

Avrupa   Şii alimler  birlği  başkanı  konuşmasının  sonunda  müslümanların  Avrupadaki  varlığını Avrupa  toplumu  için tarihi  bir  fırsat  ve  bir   zenginlik  olarak  niteleyip şöyle dedi: Buradaki  müslümanlar    Avrupa   ile   İslam   dünyası arasında  bir  köprü   vazifesi  göremketeler.  Avrupa bu   müslümanlar  vasıtasıyla  müslümanları   daha  yakından  tanıyıp İslam  hakkkında  daha iyi ve  sağlıklı bir   bilgi  elde edebilir. Buradaki  müslümanlar  hem  düşünceleri ve   hem de  güçleriyle    Avrupaya   farklı  alanlarda     önemli  katkılarda  bulunabilirler.  Ayrıca  İslam   Alimlerinin  Avrupadaki   varlığı da  Avrupa  kültürünün  derinliği ve  maneviyatı  açısından  bir  zenginlik ve  iyi  bir  fırsattır.

Konferansın  devamında     Onursal  Konuk  alim  olarak Ayetullah  Fazıl Lenkerani  bir   konuşma  yaptı. Alimler  birliğinin  kurulmasını  İslamın  sağlıklı   bir   şekilde  hem  müslümanlara ve  hem de  gayrı  muslim  topluma  anlatılması  konusunda  atılan  önemli  bir  adım  olarak  tanımlayan Ayetullah Lenkerani,  dini,  ilmi ve  tebliği  çalışmalarda  niyyetin  çok  önemli  olduğunu ve  atılan adımların  Allah  rızası  için  olması  gerektiğine  işaretle  şöyle  dedi.  Bizler    köklü ve  derin  bir  yaklaşımla  dini  öğretileri  yeniden  ele  almalıyız.  İslam  düşmanlarının  günümüzde  yaymaya   çalıştıkları  şöyle   bir  düşünce  vardır: İslam  şiddet  dinidir ve  kılıçla  yükselmiştir.  Halbuki  cihad   olgusundan  önce  Kur’an  insanların  hikmet, güzel  söz ve güzel  bir  tartışmayla   Allahın  yoluna  davet  edilmelerinden  söz   etmektedir.  Nahl  süresinin  125  ayeti  kerimesinde Allah  Peygamberine   şu  misyonu  yüklemektedir: “ Hikmet ve  güzel  mevize  ile   Rabbinin  yoluna  çağır”  Cihad  olgusu da  yanlış  yorumlanmaktadır. Cihad,  ezilmişleri, mazlumları ve  yardım  çağrısı  yapan erkek  kadın ve  çocukların  yardımına  koşmak ve   zulme  son  vermek  için  kuvvet  kullanmaktan  ibarettir. Kur’anda  bir  çok  çeşit  temel  prensip  bulunmaktadır. Rahmette   bu temel  prensiplerden  biridir.  Allah  rahmeti  kendisine  vacip  kılmıştır.  Bu   ve  benzeri  bir   çok  temel  prensibin  yanı  sıra  Ehl-i  Beyt   mektebi  ve  fıkhında   İlzam   kaidesi  vardır. (Geçerlilik  kaidesi) Bu  şu  demektir.  Başka   dinlerin veya  mezheplerin  mensuplarıyla  ilişkilerde onların  fıkıh ve    dini ahkamını nazarı  itibara  alarak  davranmak  gerek. Bu  kaide  (prensip)  hakkında    alimler  ve  fakihlerin    derin ve  köklü  araştırmalar  yapması  lazım. İlzam  kaidesine  bir  örnek  vermeye  kalkışırsak nikah  konusunu  örnek  verebiliriz.    İmam Caferi  Sadık şöyle  buyurmaktadır  “ Her  kavmin  bir  nikahı  vardır” Bu şu demektir.     Diğer  dinlere  mensup  olan  insanların  kendi  dinleri ve  geleneklerine  göre  kıydıkları  nikahları,  boşanmaları ve  ticari  işlemlerindeki   prensipleri  bizim onlarla  ilişklierimizde belirleyici  olabilir.  Yani   biz  onların  nikahlarını  veya  boşanmalarını ve  diğer  muamalelerdeki  prensiplerini   ve  fıkhlarını  resmen  tanımakla  ilişkilerimizde   başgöstermesı muhtemel    bir  çok  soruya  cevap  vermiş  oluyoruz.  Ilzam  kaidesine   biraz daha  açıklık  kazandırmaya   çalışırsak   şu örneği  veririz:  Bizim  fıkhımızda  malumunuz   içkiyi satmak, üretmek ve  tüketmek  haramdır.  Ancak  kendi  dinine  göre  içki alım  satımını  helal  bilen bir  kimse  örneğin  gelip  sizden evinizi   bu  parayla  satın alırsa bu  alış  veriş   caizmiidir,  değilmidir?  Bütün  fakihler   bu  alış  verişin  helal ve  caiz olduğuna  hüküm  vermişlerdir.  Bu  husaus ta  İlzam  kaidesine  bir  örnek  teşkil etmektedir.

Bir  diğer  önemli  prensip  ise bozgunculuk ve  anarşinin  haram  oluşu  prensibidir.  Allah  Kur’anda  açık  bir  ifadeyle  fesadı  sevmediğini beyan  buyurmuştur  “Allah  fesadı (bozgunculuğu) sevmez.” Biz  bu    kurala  istianden toplu  kıyım ve  imha   silahlarının üretim ve  kullanımının  haram  oluşuna  hükmediyoruz. Çünkü  biu silahlar    tüm  dengeleri   bozar  ve  hacer  ile  beşer   her şeyi  imha  eder,  bunun  için  bu  silahlar  bozgunculuk ve  tahribin en  bariz  örneğini  teşkil  etmektedir.  Ayetullah  Lenkerani  İslamın   bu  türden  temel  prensiplerinin dünyaya ve  bilhassa  ilmi ve    kültürel  merkezlere  daha açık ve  şeffaf  bir  şekilde  izah edilmesinin  gerekliliğini   vurguladı.

Bu  Konfernsın  bir  diğer konuşmacısıysa Hucetül  İslam  Murteza  Cevvadi  Amuli  idi.  Bu  konfrensa  katılmaktan  duyduğu memnuniyeti   dile  getiren  Amuli   Güvenliğin de   adalet   gibi  insanlık  camiası   için  bir  temel esas  olduğunu  vurgulayıp  şöyle  dedi.  Güvenlik  genelleşmeli ve  herkes  için  olmalı. Tüm  insanlar  eşit olarak   güvenlikten   yararlanmalıdırlar. Güvenlikte  ayrımcılık aynen adaletteki ayrımcılık  gibi toplumda karagaşalık, kaos ve  güvensizliğe  sebebiyet  verir.   Güvensizliğin  kimseye   faydası  yoktur. Vahyani   öğretilerle  irtibatı  olmayanlar    daha  fazla  güvensizlik  yaratmaktalar.   İslam  adına    toplumların  huzurunu  kaçıranlar ve  güvensizlik  yaratanlarsa   ne  İslam  ve  ne de  onun   üstün  öğretileriyle  uzaktan  yakından irtibatı  olmayan    cahillerdir.  İmam  Humeyni de dahil  olmak  üzere  İslam  tarihinde  gelip  giden  yüzlerce   büyük alim ifrat ve  tefrite  karşı  koymuş   tekfiri  selefilik  gibi  gerici  düşüncelerle  mucadele  ettikleri   gibi, İslam  adına  şekillenen   laubali liberal  cereyanlara da karşı   mucadele  vermiş ve   güvenlik  üzerinde  önemle durmuşlardır. Güvenlik ve adalet  Allahın  insanlara  en  büyük nimetleridir.  Bu  nimettten  her kesin  yararlanması  lazım.  

 Bu  konfernasın  ikinci  gününde  ise farklı  komisyonlar ayrı ayrı  toplanıp,  Hilal  konusunu.  İslamın   gençliğin eğitimindeki  yeni  metotları ve   müslümanlar arası  ilişkileri  ele  alıp  incelediler. .Bu  konferansta, gençlere  yönelik dini  eğitim  metotları  konusunda  şu  noktalar  üzerinde  duruldu:1-       Camii  minberleri   henüzde  en  önemli  eğitim ve  tebliğ  türübünleri  olmasına  rağmen,   dünyadaki  gelişmeler  ve   kominikasyon alanındaki  illerlemelere  dikkatle    yanlızca  minberle  iktifa etmemek  gerek2-       Gençlere  yönelik  programların  randımanına, çıktısına  bakmak lazım.3-       Genç  kızlara  yönelik  dini  proğramlara  ağırlık  vermek.4-       Gençlere  yönelik  proğramlarda yarışmalara,  spora ve  meşru  eğlencelere  yer  vermek  5-       Konuşma  metinleri ve  kullanılan  dil  gençler  için  anlaşılır  olmalı.6-       Camilerde ve  kültür  merkezlerinde  oyun ve eğlence  odalarının oluşturulması7-       Cuma   hutbelerinin yanı  sıra, Ramazan ve  Muharrem  ayları en  önemli  tebliğ platformlarıdır.  İslamı  gençlere  sağlıklı  bir  şekilde  tanıtmak  için  bu   türübünleri azami randıman alınacak  şekilde  kullanmak  gerek.8-       İletişim   çağında  yaşadığımız  için,  alimler ve  mübelliğlerimizin   modern   iletşim  araçlarıyla  donanmış  olmaları  lazım.9-       Eğitim ve  terbiye  metotları  muhatabın  yaşına  göre  planlanmış  olmalı.10-    Yeni  neslin  eğitim ve  terbiyesine  munasib  metotlar  hakkında  araştıramlarda  bulunmak ve  bilgilenmek.11-    Günümüzde   gençlerin  bir  çok    şüphlerei  olabilir.  Bu şüpheleri  bertaraf etmek  için  soru  cevap  halkaları  tertiplemek.12-    Hatipler  konuşmalarında   monolog  yerine  diyalogu  seçmelidirler. Yani  hatip  tek  konuşan  kişi  olmamalıdır.13-    Gelecek  nesillere  öğretmenlik ve  eğiticilk  yapacak  yeni  neslin  terbiyesine  ağırlık  vermek14-    Genç  nesil  ile  daha  sıkı ve anlaşılır bir  irtbat    sağlamak  için  mübelliğler  yaşadıkları  ülkelerin dillerini  öğrenmeli15-    Internet ve  sosyal medyayı  gençlerin  eğitimi  için  kullanmak.Gençlerin  dini  eğitimi  için  yeni  metotların kullanılması  komisyonu  Hamburg  İslam Merkesinin  Kurucularından  olan Ayetullah  Muhakkıki ile  Ayetullah Beheştinin  eğitim ve  terbiye  metotlarından  bazı  pasajların okunmasıyla  son buldu.

Konferansın  üçüncü  gününde  ise  müslümanlar arası  ilişkiler ve takrib  konulu  bir  komisyon  oluştu  ve Kopenhag  İmam Ali  Camii  İmamı  Hüccetül  İslam Khadimi  bir  konuşma  yaptı.  Dinler  ve  mezhepler  arası  yakınlaşmaının mümkün  olduğuna  dikkat  çeken Khadimi, Ayetullah  Brujerdinin  Takrib  konusunda  öncü  ve   bayraktar  bir  kişi  olduğunu ve  ondan  sonra  ise  İslam   Devrimi  lideri  Merhum  İmam Humeyni  ile  İslam İnkılabı  Rehberi  Ayetullah Hameneinin  bu    misyonu  yürüttüğünü  söyleyip  konuşmasını  şöyle  sürdürdü. Takrib yani  mezheplerin  yakınlaşmasından   ne  anlıyoruz?  Bazıları  takribden  farklı  mezheblerin  ilke ve   fıkhı  dayanaklarından  ferağet etmeleri  veya  bu  dayanakların  fonksiyonunu  kaybetmesini anlıyorlar. Hayır   böyle  bir  olgu  doğru  değildir. Sağlıklı    ve verimli  bir  diyalogun  bir  takım  şartları  mevcut  bulunmaktadır.  Her şeyden önce   İslamın  kapsamlı ve  kuşatıcı  bir din  olduğunu  ikrar etmeliyiz. Kur’an  Ehl-i  Kitapla   dahi   belli   paydalarda  ve  söylemlerde takribten  ortak  hareket etmekten söz  etmektedir.İkinci  husus  ise  birbirimize  karşı saygılı  olmalıyız. Üçüncüsü  ise sorunların ve  ihtilafların ancak   görüşme ve  diyalog  yoluyla  hallolunabileceğine  inanmalıyız.  Dördüncüsü  ise  birbirimizle   çalışmamız  ve  işbirliğinde   bulunamamızın  bir  gereklilik  olduğunu  kabul etmeliyiz. İslam  aleminin  bu  gün  her  zamandan  daha  fazla  takribe  ihtiyaç  duyduğu ve  ortak  hedeflere  ancak  takrib ve  işbirliğiyle  ulaşılacğını  her  müslüman  kabul etmektedir.  

Huccetül İslam  Khadimi  konuşmasının devamında   takrib  önündeki  engellere  değinip  şöyle dedi. Fırkacılık ve  mezhepçilik takrib önündeki en  önemli  engellerden  biridir. Bazılarınınn ekmeği de  tefrikanın  ipoteğindedir. Kavmiyetçilik ve  nasyonalizm de takrib ve  vahdet  önündeki  bir  diğer  engeldir. Üçüncü engel  ise insanların  kendi  görüş ve inançları  üzerinde  diretmesi ve  başkalarına  kulak  vermemesidir. Dördüncü  engel  ise  takvasızlık ve  ahlaki  rezalettir.  İşid  Nusra ve  Boko  haram  gibi sapık  hareketler ahlaki  razaletin en  bariz  örneğini  teşkil  etmekteler. Beşinci  engel  ise  bilgisizlik ve  cehalettir. Altıncı engel  üse  kültürel  çelişkilerdir. Yedinci engel  ise  yabancılara  bağlı  olan çizgi  ile   istibdat ve  zulüme  karşı  olan  çizgi arasındaki  mucadeledir..  Sekizinci   engel  ise  İslam  düşmanlarının   desise ve  komplolarıdır. Düşmanlarımız  birliğimizi  istemiyorlar ve  İslam  aleminin  bu  günkü  haline  tüm  düşmanlar  gülmekteler. Zalimlere ve  mustakbirlere  karşı  durmaları  gereken  müslümanlar   bu  gün  birbirleriyle  uğraşmaktalar. Dokuzuncu engel  ise müslümanların  birbirlerinin  değerlerine ve sembollerine karşı saygısız davranmalarıdır. Hem   Ehl-i  Sünnet adına ve  hem de  Şia adına   fanatik ve  aşırı  unsurlar  bu saygısızlığı  yapmaktalar.  Bizler    mukaddesata  yapılan saygısızlıkların    mustekbir  düşmanların  bir   projesi  olduğunu ve  onlar  tarafından   idare edildiğini  unutmamalıyız. Hüccetül  İslam  Khadimi  konuşmasının  ikinci  bölümünde takrib için   faydalı  ve  verimli   özüm  yolları  hakkında  şöyle dedi: Bilinç ve  bilgi ilk çözüm  yoludur.  Kur’an ve  sünnete  dayalı seviyeli  ilmi   diyalog yürütmek  ikinci  bir  prensip  oolmalı. Üçüncü   husus  ise  karşılıklı  görüşmeler ve  buluşmalardır.  Müslümanlar  üç  yerde  sürekli  olarak  birbirleriyle buluşabilirler.  Cuma  namazı, cemaat  namazı ve  Hacc.   Dördüncüsü  ortak  etkinlikler  örneğin Resulü  Ekremin  kutlu  milad  programları  düzenlemektir.  Beşincisi  ise  yapıcı ve  verimli  diyalogdur.  Altıncıs, Diyalog ve  görüş  teatisinin  bir   başarıyla   sonuçlanması  gerek.  Sırf  Diyalog adına  dıyalog  yapılmamalı.  Diyalogun  başarılı  geçmesi  için   konuların açık ve  net  bir  şekilde  saptanması lazım.   Yedincisi,  tarafların sahalarında  mutahassısı  olmaları  lazım.Örneğin  Kur’an ve  Ehl-i  Beyt  hakkında  konuşacaksak  katılımcıların  her  iki  konudada sağlıklı ve  geniş  bir   bilgiye  sahip  olmaları  gerek.  Sekizinci  husus  uslup, seçeceğimiz   dil ve  kullanacağımız  edebiyat  çok  önemli. Dokuzuncusu,   Yapılan   diyaloglar  Kur’an ve  Allah  Resulünün  sünneti  çerçevesinde  cereyan etmelidir.  Onuncusu,   Müslümanlar  arası  diyalogda  sevgi ve   hürmeti  hiç  bir  zaman elden  vermemek  gerek. On birinci  önemli   hususu  ise,      karşı  tarafın  yanlış ve  batıl  kendimizin   doğru ve  hak  olduğu  şeklindeki  yaklaşımlardan   şiddetle  kaçınmalyız. On ikinci  husus  töhmet ve   suçlamalardan  kaçınmalıyız.  On üçüncü husus,    müşterekler  üzerinde   durmak  olmalı. On dördüncü  husus ise  hırçın ve  katı  bir  dil  yerine  mulayim ve sevecen bir  dil  kullanmak.  “ Hikmet  ile     Rabbinin  yoluna   çağır”  ayetinden  gaflet etmiyelim

K APANIŞ  OTURUMUKonferansın  üçüncü  gününde ise Alimlerin  ahlakı  konulu seminerden sonra  kapanış  özel  programına  geçildi.  Bu  programda  Alimler   federasyonu  Başkanı  Aytullah  Ramazani  muhtelif  ülkelerden    üç  günlük  süreyle  bu  konferansa  katılan ve  sabırla  takip  eden alim ve  mübelliğlere  takdir  ve  teşekkürlerini  yenileyerek,     başta   İslam  İnkılabı  Lideri  olmak  üzere  Taklid  mercilerinin bu  konferansa gönderdikleri yazılı ve   sözlü  mesajlarından ve    irşadatından  dolayı   alimler  adına  teşekkürlerin  sundu. Konferansın  seyri ve   sonuçları  hakkkında  derli  toplu  bir   rapor     Hüccetül  İslam Khadimi   tarafından  sunuldu. Hüccetül  İslam Khadımi  Katılımcılarınm  tümünün   çalışmaların  üstün  bir  keyfiyetle  yürütülmesinde  hem  fikir  olduklarını ve   alimlerin  katkı ve  desteği  olmadan  yönetim  kurulunun  tek  başına  bir şay  yapamıyacağı  vurgulayıp  şöyle dedi.ı.  Komisyonlarda   çok  önemli   konular ele  alınıp  incelendi. El ele  vererek  İslamın   mesajını  dünyanın  her  tarafına  ulaştıralım. İslam  cumhuriyetinin  maddi ve  manevi  desteği  bu  yönde  çok etkili  olmuştur.  Nitekim Irak   Şia  Merciliği  Ehl-i  Beyt yorum  İslamın  hem  nitelik ve  hem de  nicelik açısından  yayılmasının  islam  Cumhuriyetinin  bereketi  sayesinde  oduğunu açıkca    dile  getirmekteler. Bunun  için  bu  hükümetin  güçlenmesi ve  payidar  kalması  için  tüm  müslümanlar ellerinden  geldiği  kadarıyla  yardımcı  olmalıdırlar.  Fıkhi  açıdan  Caferi  mezhebine  mensup  olmayan  ancak  fikri ve  metodik  olarak  Ehli  beyt  hayranı  ve  İslam  cumhuriyetini  bir  örnek  olarak  gören  milyonlarca  müslüman  vardır.  Ayetullah Ramazani ise konuşmasının devamında  İslam  dünyasının  karşı  karşıya  bulunduğu    bir  çok  siyasi,  kültürel ve  toplumsal  soruna   değinip  şöyle dedi:  Islam  dünyasının  bütün  bu  sorunları  halletmesinin  yegane    çözümü   insan  güvenliğini  temin  için adaleti ve  insanın  onur ve  saygınlığını  esas  alan  Peygamberler   yoluna  dönüş  yapmaktır.  İslam   güvenliğin  farklı aşamalarını ele  almaktadır.  Bireyin. Güvenliği  bu  cümleden mal. Can.  Haysiyet  fikir  ve  düşünce güvenliği, ailenin   güvenliği, toplumve  uluslar arası  güvenlik. Bütün bu   güvenliklerin  nasıl   sağlanması  gerektiği  konusunda İslamın   sözü ve  çözümü   vardır.   Güç ve   servet dağılımda adalet  olmadıkça   ve  insanların  onur  ve  saygınlığı  korunmadıkça    güvenlikten  söz  etmek  mümkün değildir. Biz  Avrupa  Şii  alimler  federasyonu  olarak  dünyanın  her  yerinde  akıl, maneviyat, adalet,  güvenlik, insan  onuru ve  insanlar arası  dayanışmayı esas  alan  bir  İslamı tebliğ etmek  ve  İslam  birliğinin tesisi ve   güçlendrilmesiyle  yükümlüyüz. Bütün  dini  faaliyet ve  çalışmalarımızda  bu esas ve  hedefi çerçevesinde  hareket etrmeyi  bir  görev  ve  yükümlülük   bilmeliyiz.Kapanış  merasiminin sonunda   kapanış  bildirisi  okundu ve   Kur’an ayetleri ve   dualarla   Konferans  son buldu.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment