Tarih: 17.04.2015
Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun.
Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik.
Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona
ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,
nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.
Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve
sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele
ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun.
Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm
müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem
bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Başta kendi nefsim
olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık
cennetin anahtarı ve cehennem
ateşine karşı ise
koruyucu siperdir.
İnsan hakları evrensel beyannamesini ele alıp incelerken üçüncü maddeye
varmıştık. Bu maddede şöyle
denilmektedir. “Yaşamak,
hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.”
Bu maddede dikkatler
üç hakka çekilmektedir bu
cümleden, hayat, özgürlük ve
kişisel emniyyet hakkı. Yüseysel
bir yaklaşımla hiç
bir kimsenin bu hakların
varlığı ve gerekliliğine itiraz
etmiyeceği kesindir. Bu
meyanda bu üç
hakkın İslam dininde
ve öğretilerinde de resmen
tanındığını hatırlatmak gerek. Tabiki
hayat hakkı dediğimizde
nasıl bir hayattan
bahsediyoruz veya nasıl bir
hayat kastediyoruz? Bu
oldukça önemli olan bir
husustur. Bu husus oldukça
önemlidir. Maddi hayat mı? Manevi hayat mı? Her ikis
mi? Örneğin bir çok
kimsenin hayat hakkını
onları öldürerek yok eden
katil ve cani bir
kimse hayat hakkına
sahip olabilir mi? Eğer böylesi
bir cani hayat
hakkına sahip olacaksa bunun
delil ve gerekçesi nedir?
İslamın insan için
öngördüğü tüm hakların
başında hayat hakkının geldiği herkesçe
malum ve gün ışığı gibi açık ve aşikar. Sahip
olduğu saygınlık ve kutsallıktan
dolayı hiç bir
insana başkasının hayatına
kast etmesi veya hayatına
son vermesi hakkı
tanınmamış ve yetkisi
verilmemiştir. Bu hak
o kadar ulvi ve
önemlidir ki bir
insanın maddi hayatına
son vermek bütün insanlığın hayatına son vermek
şeklinde telakki edilmiştir. “Bir
cana karşılık olmadan veya yeryüzünde
bozgunculuk yapmak için bir
insanı öldüren sanki
bütün insanları öldürmüştür.”
Bu ayeti kerimede çok
önemli bir hususa işaret
edilmiştir. Eğer bir insan
kasıtlı olarak başka
birisinin hayatına kastedip
onu öldürürse veya insanlığa
karşı büyük bir
cinayet işlerse ve insanların manevi
haklarının çiğnenmesi ve zayi
olmasına sebebiyet verirse.
Örneğin uyuşturucu maddelerle insanları uyuşturucu alışkanlığına mübtela
kılsa veya toplumda korku ve
dehşet şebekeleri oluşturup insanların
huzur ve asayışını mahvetseler veya insanları terör ve cinayetlerle
öldürseler. Bu tür
büyük cinayetler ve suçlar
işleyenlere ve yüzlerce binlerce
kişinin maddi manevi
hayatını harap eden
canilere karşı ne yapmak lazım ve
onların sebep olduğu
maddi ve manevi zarar
ve kayıpları nasıl
telafi etmek gerek?
Her ne kadar
bu tür caniler
için de hayat hakkını
savunan ve bu sloganı
dillendiren insanlar olabilir. Ancak her ne
bahane ve mantıkla olursa
olsun bu tür
iddiaların akli ve mantıki
savunması olmaz. Tabiki
dünyanın akil insanları ve düşünen kafaları da bunca
cinayet işleyen ve suçsuz insanları
öldüren kimselerin bir
kaç sene cezaevinde
yatarak cezalandırılmasının yeterli olacağını ve
böylece cinayetlerinin cezasını
görmüş olacaklarını kabul etmezler. Tabiki ceza
kanunlarını tedvin edenler arasında
bu konuda görüş
farklılıkları mevcut bulunmaktadır. İlgili kanuni
düzenlemelerde insanların maddi
ve manevi tüm
haklarının nazarı itibara
alınması gerek. Bu tür
cinayetler ve öldürmelerin bırakacağı
telafisi zor hasar ve
kayıbı daha köklü ve derin
bir şekilde ele alıp
önleyici kanunların tedvini
için üzerinde kafa
yormak gerek.
Her halukarda bu tür
fasid, cani ve tehlikeli
insanların nasıl ve ne
şekilde cezalandırılması gerektiği
konusunda bir çok
soru mevcut bulunmaktadır. Bu
soruların ilmi ve gerçekçi
bir şekilde ele alınması lazım. Bu soruları görmezlikten
gelemeyiz. Kendilerine insan bile
denmeyecek ve her yönüyle
insanlığı fesada götüren,
huzursuzluk yaratan ve beşeri
toplumun asayış ve
güvenliğini tehdit eden bu insanların
hakkıyla cezalandırılması gerektır ki,
başkaları bundan ibret
alıp suçsuz insanların
en üstün hakkı
olan hayat hakkına
kastetmesinler. Öte yandan
ahlaki ve manevi olarak
toplumun huzur ve
güvenliğini tehdid ederek insanların manevi
hayatına kastedenlerin tahdit ve
tehlikeleri de ciddiye alınmalıdır. Çünkü manevi
kriz beraberinde kimlik krizini getirir
bu kriz neticesinde de bir
çok çeşt ruhi
hastalıklar depresyonlar şekillenir.
Kur’an açısından manevi ve ruhi
krizler veya cehalet
neticesinde kendini kaybetmiş
olan toplumlar ve insanlar
ölü insanlar hükmündedirler. “ Ölüydünüz Allah sizleri
ihya etti” Bu ayeti
kerimede hem ölümden
sonraki hayat ve hem de
manevi hayata dikkatler
çekilmiştir.
Dolayısıyla Kur’an açısından gerek
kişinin kendisi veya
başkaları tarafından maddi veya
manevi hayatına kastedilmesi ve yok edilmesi yasaktır. Çünkü
hayat Allah tarafından
insana bağışlanmıştır. Binaen aleyh insani
bir vazife olarak
hayat hakkının korunması her kes
için bir vazifedir. Dolayısıyla hayata hiç
bir şekilde zarar
vermemek gerek. Bundan dolayıdır ki
İslam intiharın haram oluşu
üzerinde önemle durmaktadır. Şartlar ne olursa
olsun kişinin intiharla hayatına
son vermesi tesvib edilemez.
Allah c.c ’ın İsrail oğullarıyla
olan misakının önemli şartlarından
biri, haksız yere kanın
dökülmemesi hakkındadır. “Hatırlarsanız birbirinizin
kanını dökmemek ve birbirinizi
yerinizden ve yurdunuzdan etmemeniz için
sizden bir misak taahhut almıştık.”
Tabiki bu sözleşme
yalnızca İsrail oğullarıyla
sınırlı değildir. Tüm
semavi şeriatlerde bu hüküm
mevcut bulunmaktadır. Öldürmek
dahil bir çok
büyük günah ve suçları Allah Kur’anı
Kerimde En’am suresi 151 ayeti
kerimede Peygamberi Ekreme
şu şekilde beyan buyurmaktadır.
“ De ki: “ Gelin Rabbinizin
size haram kıldığı
şeyleri söyliyeyim: Allaha hiç
bir şeyi ortak
koşmayın, baba ve anneye iyilikte
bulunun, çocuklarınızı yoksulluk yüzünden öldürmeyin, size de
onlara da biz rızık veriyoruz, kötülüklerin açığına da
gizlisine de yaklaşmayın ve hak olan durum mustesna, Allah’ın haram
kıldığı nefsi öldürmeyin. İşte düşünüp anlayasınız diye
Allah bunları size tavsiye etti..”
Ayrıca diğer bazı
ayetlerde ise kasıtlı olarak
başkalarının canına kıyan
insanlar şiddetli bir
azab ile tehdit
olunmaktalar. Allah’ın va’di kesinlikle
gerçekleşecektir. “ Kasıtlı
olarak bir mümini öldürenin cezası
cehennemdir orada kalacaktır,
Allah ona gazap etmiştir, onu
lanetlemiş ve ona büyük
bir azab hazırlamıştır.”
Buna binaen Kur’an açısından insanların maddi ve manevi hayatlarına son
vermenin cezası oldukça
büyüktür. Çünkü İslam insan
hayatını savunmaktadır. Bunun
için insan hayatına
kastedenler için hem
dünya ve hem de
ahirette ceza ve azab öngörülmüştür.
İnsanlığın düşünür ve akilleri de
insanların maddi ve manevi
hayatlarına ciddi bir
şekilde saygı gösterilmesi ve korunması
için tüm imkan ve
mueyyidelerin seferber
edilmesi konusunda hemfikirdirler.
Vesselamu aleykum wa rahmatullahı
wa barakatuhu.