Tarih: 20.02.2015
Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd
Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden
odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik.
Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona
ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,
nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed
Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve
sünnetinin muhafızı olan
mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava
arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve
bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa
burada hazır bulunan muhterem bacılar ve
değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Başta kendi nefsim
olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık cennetin anahtarı ve cehennem ateşine
karşı ise koruyucu
siperdir.
İnsan
haklarıyla ilgili geçen haftalardaki
söhbetlerimizde, İnsan hakları konusunda yapılan hukuki düzenlemelerde, insanlar
arasındaki müştereklere dikkat edilmesi gerektiğini
söylemiştirk. Ayrıca insanın varlıksal tüm
boyutları bu cümleden fiziki ve ruhani,
bireysel ve toplumsal boyutları
ve bu boyutlar
ile ilgili görev
ve sorumlulukların göz önünde
bulundurulması lazım. Öte yandan
hukuki düzenlemelerde insanların maddi ve manevi maslahat ve çıkarlarına da özen
gösterilmeli. İnsanın gerçek ihtiyaçları ve talepleri
gerçek olmayan ve bazen de
sun’i olan ihtiyaçlardan
ayırt edilmeli. Irk, renk, dil
kavmiyet, zaman ve zemin mekan
insan
hakları ile ilgili temel
hukuki düzenlemelerde bir rol
ifa etmemesi gerektiği gün
ışığı gibi aşikardır.
İnsanlar olması hasebiyle
sürekli olarak beşeri
hukuka sahip olagelmişlerdir. Bu konunun
gerekliliği için akli
delil sunmaya gerek
yok. İnsan hakikatının tüm
insanlık bireylerinde uygulanabilir bir
husus olduğu apaçıktır. Beyaz, siyah, kadın, erkek, küçük, büyük ve beyaz-siyah hangi sınıftan
olursa olsun herkes
insandır.
Bu arada
şu soruya da cevap
bulmak lazım, İnsan hakları
düzenlemesi veya bir
başka ifadeyle sistemi
ne tür özelliklere
haiz bulunmaktadır? Ne zaman
insanlar yapılan hukuki
düzenlemelerin en mükemmel düzenleme olduğunu söyleyebilirler.? Tabiki
bu sorunun cevabı kolay
değildir. Tabiki uzmanlar
bu soruya verecekleri
cevap üzerinde çok ciddi ve
derin düşünmelidirler.
İnsan Hakları Düzeninin Sisteminin En Belirgin Özellikleri
Bu kısa izahatta
insan haklarının temel bazı özelliklerine değineceğiz.
1-Hakk Ekseni
Allah mutlak haktır ve
her şeyi hak
üzerine yaratmıştır. Her
yaratığını bir hikmete
binaen yaratmıştır. O hikmete
varmak için, her yaratığın
hedef ve amacını saptamak ve o
yönde o varlığı
hareket ettirmek lazım. İnsanoğlu
da bu
hekimane ve hedefe matuf
ilahi nizamda yaratılmıştır. Dolayısıyla kendisi
için belirlenen hak ve
hekimane rotada hareket etmesi lazım. Buna
göre önce insanın
yaratılış hedef ve maksadını
tanımak ve bilmek lazım. İkincisi yapılan
kanuni düzenlemeler hak üzerine
kurulu bu hadefe ulaştırmalı.
2-İnsanın maddi ve
manevi boyutuna teveccüh
İnsan maddi ve
manevi iki boyuttan
oluşmaktadır. İnsanın hakikatı
onun manevi boyutundadır.
Dolyısıyla insan hakları ile
ilgili düzenlemelerde insanın
her iki boyutuyla
ilgili fayda ve çıkarları
göz önüne alınmalıdır. Manevi çıkar ve
yararları temel esaslar olarak
düşünmeliyiz. Maddi çıkarların ve
maslahatların da rüşd ve
tekamule katkı sağlaması lazım.
3-İnsanın
bireysel ve toplumsal boyutlarına teveccüh
İnsan bireysel ve
toplumsal iki boyuta
haiz bulunmaktadır. İki boyutunda
bir takım hakları bulunmaktadır. Bu
hakları iyi saptayıp tahakkuku
için çaba göstermek
lazım.
Bu boyutlara
uygun kanunları tedvin etmek, kanuni düzenlemelerde insanın
bir boyutunu diğerine
feda etmemek ve her iki
boyuta mutaallık olan sorumlulukları korumak
lazım.
4-Beşeri ilişkilerin sağlıklı bir
şekilde düzenlenmesi.
İnsan hakları
ile ilgili yapılan
düzenleme ve yasamalarda, insanın
yaratıcısıyla, diğer
insanlarla, yaşam çevresiyle
ve kendisiyle olan
ilişkileri sağlıklı bir
zemine oturtulmuş olmalı. İnsanla ilgili
kuşatıcı kanunlarda, insanın etrafında ve yaşam
muhitinde olanlarında göz
önüne alınması lazım.
5-İnsan haklarıyla
ilgili kanunların kuşatıcılığı
İnsan ile ilgili kanunlar,
insanın fiziki ve ruhi,
bireysellik ve toplumsalık gibi varlıksal
boyutlarını kuşattığı gibi, yaşam ve özgürlük
haklarından tutun mülkiyet edinme ve seçim haklarına kadar tüm haklarını da kapsamış
olmalı.
6-İnsanın yaratıcısının haklarına teveccüh
İnsanın Yaratcısının
hakkının tüm hakların
başında gelmesi ve
bu hakka gerekli
olan ihtimam ve teveccühün
gösterilmesi lazım ve
zaruridir. İnsanlık yaşamından Allah’ın
rolünü söküp atmak gibi
bir düşünce ve
yaklaşım batıl ve yanlıştır. Herhalukarda böylesi
bir üstün ve mükemmel varlığı
yaratan Allahtır. Onun bütün
ihtiyaçlarını da her kesten daha
iyi bilen odur. Dolayısıyla insanın
konum ve yaşamına en
uygun ve münasib olan
kanunu insan için
öngörmüştür. Bunun için Allah’ın hakkını en
öncelikli hak olarak
düşünmek ve hukuki yasamalarda
mülahaza etmek gerek. Tabiki
Allah’ın varlığı vce
birliğini inkar eden ve O’nun
için yaşamda herhangi bir
rol biçmeyenler bu durumdan
müstesnadırlar.
Bu durumda
ilmi ve akli deliller ve
metotlarla mutlak hakikatı
bu insanlara ıspatlamak gerek.
Tabiki bu konunun yeri
burası değildir.
7-İnsanların
müşterek kaynağını göz
önünde bulundurmak gerek.
İnsan haklarıyla
ilgili düzenlemelerde
insanların insaniyetini saptayan
ortak kaynağa teveccüh etmek gerek. Irk, renk, dil, toplumların adet ve gelenekleri
ve benzeri faktörler evrensel insan
hakları düzenlemesinde bir rol
ifa etmez. İnsanlar arasındaki
müşterek usul ve ilkelerin saptanması, tüm
insanlar için geçerli olan adilane ve makul
kanunları tedvinine ortam
hazırlayabilir. Dolayısıyla tüm insanlar
arasındaki ortak değer ve
ilkelerin# sağlıklı ve doğru
bir şekilde tanınmasına
azami çaba göstermek
lazım.
Çünkü bu hususta
doğru bir tespit ve
tanım yapıldığında haklar ve
sorumluluklar da doğru ve
sağlıklı bir şekilde
anlaşılmış olur.
8- Delillendirme ve mantıklılık
İnsan hakları düzenlemesi delil ve
mantığa dayanmalı ve aklen savunulabilir bir mahiyet taşımalı. Yani
tedvin edilen her kanun maddesi
kabul edilen mukaddimeler
ve kanıtlarla düzenlenmiş
olmalı. Denenmiş hususlarla yetinmemek
gerek. Hak ekseninde belli
maksat ve hedeflere matuf
olarak ve sağlam bir
alt yapı üzerine
insan haklarıyla ilgili kanun
maddleri düzenlenmelidir. Bunun
için üstün gerçeğe dayanmayan ve mutlak
hakikatten esinlenmemiş olan bir
hukuk sistemi mantıklı ve mustedel delil ve kanıta dayalı olamaz.
9-
Uygulanabilirlik garantisi
İnsanla ilgili
en iyi hukuki
sistem uygulanabilirlik garantisi
olan sistemdir. Hukuki sistem
sözde ve yazıda kalmamalı. Uygulama garantisi
tüm insanlar için
olşmalı. Ayrıca hukuk sistem
selektiv olmamalı. Yani belli
bir grup, parti veya
katmanın çıkarlarını teminat
altına almamalı. Tüm kuvvet ve
organların kanunun sağlıkllı
ve dakik
bir şekilde uygulanması
için seferber olmalı. Yani
kendisin svunmaktan acız
olan gruplar veya kimseler
kanunun uygulanma teminatlarından yararlanabilmeli.
10-
Ahlaka teveccüh
Ahlak ve maneviyat
bir başka ifadeyle insanların manevi maslahatlarıyla hukuk arasında
sıkı sıkıya bir
irtibat mevcut bulunmaktadır. İnsan hakları ile
ilgili hukuk sisteminin hem tedvini ve hem de
uygulaması aşamasında insani
ve ahlaki değerler
göz önünde bulundurmalı.
11- Kanun
maddeleri arasındaki uyum
İnsan haklarıyla ilgili
hukuki bir sistem, farklı kanun
maddeleri arasında tam
bir uyum Ve mütabakat
olduğunda mükemmel bir sistem
olur. Yani bazı maddeler
diğer maddelerle tezat ve uyumsuzluk
arzetmemeli. Bir başka ifadeyle
insan haklarıyla ilgili
kanun maddeleri, birbirlerini tekmil
etmeli. Her bir kanun
maddesi insanın fiziki, ruhani,
ferdi ve toplumsal bir
boyutunu el almalı.
12- Şeffafiyet
ve açıklık
En iyi
bir hukuki sistemin
bir diğer özelliği de
açık ve şeffaf olmasıdır. Hiç bir
ibham ve kapalılık veya farklı
şekillerde
yorumlanabilecek yuvarlak ifade
olmamalı. Bunun için
çok açık ve şeffaf bir
dil, kavram ve kelimeler
kullanılmalıdır. Kanun tedvininde
karmaşık ifadeler ve açık olmayan
kalıp ve kavramları kullanmaktan
sakınmak gerek. Bu husus
oldukça önemlidir. Çünkü
hukuk sisteminin kötüye
yorumlayarak kendi menfaat ve
çıkarlarını sağlamaya yeltenen
gruplar sürekli olarak
olacaklardır. Bunun için her türlü suistimal ve
yanlış yorum ve algıya
fırsat vermeyecek şekilde
kanun maddlerinin tedvininde
çok açık ve şeffaf bir
dili kullanmak lazım.
İdeal bir
hukuk sisteminin kısaca
zikredilen bazı özelliklerinin yanı sıra, diğer bir
takım özellikleri daha olabilir.
Uzmanların bunları tüm
ayrıntılarıyla ilgililewre
sunması lazım.