نماز جمعه

 

Tarih: 06.02.2015
Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah
Ramazani

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun.
Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik.
Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona
ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,
nefislerimizin  munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya,  Rahmetenlilalemin Hz.
Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve
sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele
ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun.
Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm
müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem
bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.

 Başta kendi nefsim
olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık 
cennetin anahtarı ve cehennem 
ateşine  karşı  ise 
koruyucu  siperdir.


Açıklandığı 
üzere, İnsan  hakları  tedvin edilmeden  önce 
mevzui ilkelerin   mülahaza  edilmesi  
lazım.  Bunlardan  bazılarına 
geçen  hafta  değinmiştik, 
bu  cümleden

1- varlıkta ki anlamlı  düzen

2- Varlığın 
ilahi  terbiye ile  idaresi

3- İnsanın 
ruhi  ve  cismi 
bir  bileşim  olması

4- İnsanın onur 
ve  saygınlığı

 bu  günde 
bunlardan  bazılarına  değineceğiz. 
İslamın  insan  hakları 
ile  ilgili  diğer 
mevzui ilkeleri  şunlardır.

5-İnsanın 
hür iradeye  sahip  olması. 
Dikkat  edilmesi ve  hukuk 
ile  ilgili  derlemelerde ve  kanuni 
düzenlemelerde  teveccüh  edilmesi  
gerekli  olan  bir 
diğer  önemli  ilke 
ise insanların   özgür  iradesidir. İnsanlar kendileri  için 
öngörülmüş  olan  tekamulü 
yakalamak için bu  kevni
nimete   sahiplenmeliydiler.   Hiç 
kimsenin  insan iradesini  zayıflatmak veya  payimal etme 
hakkı  yoktur.  Aksine her 
kes  mukaddes  bir 
seyir  doğrultusunda haraket etmek
için  bu 
özgür  iradeden  yararlanmalı 
ve     onu  küvvetlendirmeli.

Tabiki 
bu arada  şu   noktadan 
gaflet etmemek  gerekir:   İnsanlar 
gayrı  ihtiyari  tekamullerinde, bu  cümleden nebati   veya  
içgüdüsel  rüşd   ve   gelişimlerinde
bitkiler ve  hayvanlarla  müşterektirler. Tabiki  insanı 
hayvandan ve  bitkiden  ayıran 
onun  özgür iradesidir.  Ancak insan munasip  kanun ve 
düzenlemelerle  ve   bu 
irade ve özgürlükten  
yararlanarak  insani  kimliğine 
çeki  düzen  vermelidir.  Tabiki 
bu  irade  insan 
kendi   makam ve  konumuna uygun  düşecek ve 
onu  maksada  götürecek bir 
seyri-süluk  izlediğinde
kendisini  gösterir.

 
6-Sosyal Yaşam Esası
Sosyal yaşam 
esası da  dikkat  ve 
teveccüh  edilmesi   gereken mevzui  ilkelerden 
biridir.  Yani  sosyal 
ve  toplumsal  yaşam 
insan  için  bir 
zaruret  ve  gereklidir. 
Tabiki   bu  insanın 
kimlik ve  insaniyetinin  sadece  
toplumsal  yaşamın mahsulü  olduğu 
anlamına  gelmez. Yani  toplumdan 
uzak  yaşayan  bir 
insan  insan  değildir, şeklinde  bir 
yaklaşım  doğru  bir 
yaklaşım değildir.

Çünkü   Durkhaim  gibi 
toplumun   asaletini  kabul edenler. Toplumdan  uzak 
kalan  insanın  insaniyetinin 
eksik  olduğu   kanaatindedirler. İnsanın   sosyallığından    maksat, insan  kendi 
hayatının idamesi  için
topluma  ihtiyaç  duymaktadır. İnsan  toplumsal 
yaşam atmosferinde farklı 
seçeneklerle  karşı  karşıya 
kaldığı  için,  isabetli ve 
doğru  bir  seçim 
yapıp    karar  alması 
için özgür  iradesini  kullanmış 
olması  lazım.  Sosyallık, 
talim,  terbiye,  siyasi, kültürel ve  toplumsal 
alanlardaki  faaliyetlerde  kendisini 
gösterir. Bir   başka  ifadeyle 
sosyallığın   parametrelerini  toplumsal  
alanda   muşahede  edebiliriz… 
Toplumsal yaşam  olmadan söz  konusu 
faaliyetlerin  şekillenmesi  mümkün 
olamaz. Toplum  bu faaliyetler
için  en 
münasib  ortamdır. Bu
alanlarda  gerekli  olan rüşd ve 
tekamulü yakalamak  için
geçmişlerin  tecrübelerinden  yararlanmak ve onların  başlattığı 
seyri  devam ettirmek gerek.

 
Eğer 
farklı  kütürler ve  dillere 
sahip  olan insanlar arasında  geçmişte ve 
günümüzde  ilmi,   ameli 
ve  sosyal  farklı alanlarda  irtibat,  
alış  veriş ve  görüş 
teatisi  olmazsa,  insanlar 
rüşd ve  terakkilerini  sağlayamazlar.  Dolayısıyla 
insanın maddi ve  manevi  rüşdünün 
büyük  bir  kısmı 
toplumsal   yaşamda   şekilleniyor. Bundan dolayı  İslam, 
insanoğlunun  bu  alandaki 
ilişkileri hakkında  bir  çok 
çeşit kanun ve  ahkam  öngörmüştür. İslam  bu vesileyle 
toplu rüşd ve tekamulü  hedeflemiş  bulunmaktadır. İslam  inançlı 
insana  iki  çeşit 
sorumluluk yüklemektedir. Bunlar 
bireysel ve  toplumsal  sorumluluklardır.  İslam 
bu sorumlulukların  hepsi  için  
ahkam  ve  kanun koymuştur.  Bu 
kanunlar ve  ahkamın  tatbiki insanı  dünya ve  ahirette  
mesut ve  bahtiyar  kılacaktır. 
Dolyısıyla  eğer insan
toplumsal  yaşam ve  ilgili 
kanunları  kabul etmeyip  toplumsal kural ve    gereklerini 
yerine  getirmezlerse,  sorumluluklarını  ihmal ettikleri  oranda toplumsal  rüşd ve 
tekamülden  mahrum  kalacaklardır.

Şu 
hususta her  kes   için açık seçik ortadadır, bireylerin  haklarının 
çiğnenmemesi, ve  her  kesin 
kendi  hakkına  kavuşması, 
anarşi  ile  kaosun önlenmesi için bir  takım 
kanun ve  kurallar  konmaktadır. Bu  tür 
kanunların  gereği  ve 
zarureti  her  kesçe kabul 
görmektedir. Kanunların 
uygulanması   bütün  insanlar ve 
çevreler  tarafından  vurgulanmaktadır. Hatta  liberal 
bir yaklaşımla  bireysel  özgürlükleri 
düzenleyen  ülkeler  dahi 
şu  prensibi  kabul etmişlerdir. Özgürlük, başaklarının
veya  bazı  grupların 
özgürlüğüne  zarar  vermemelidir. Kanunlara  karşı 
özgür  olmak   şeklindeki yaklaşım dünyanın  hiç 
bir   yerinde  kabul 
görmüyor. Her  kes  kanun karşısında  sorumludur. 
Hiç  kimsenin  kendisini 
kanuna  karşı  sorumluluktan 
mustesna  kılma  hakkı ve 
salahiyeti   yoktur.
İnsanlara     özgürlük  hakkı 
tanıyan kanunun kendisi 
insanı  bir   takım 
sorumluluk ve görevlerle 
yükümlü  kılmaktadır. Gerek  bireysel ve 
gerekse  toplumsal  kanunlarda 
hak ve  yükümlülük  ile 
ilgili  mütemmim  cüz 
kanunu  kabul  görmüştür. İlmi  dilde 
mülazeme  kanunu  denir. 
Yani  nerde  bir 
hak  varsa  buna 
karşı  bir   sorumluluk ta  vardır. Sorumluluğun  olduğu 
yerde de  hak  vardır.

Tabiki 
bir  insanın kendi  hakkının 
kullanmaktan  ferağet etmesi
veya  yeterince  onu 
kullanmaması  veya bireysel
ve  toplumsal  sorumluluğunu doğru  dürüst 
bir  şekilde yerine  getirmemesi 
pek ala  mümkündür. Kişinin  sorumluluğunu 
yerine  getirip  getirmemesi 
topluma ve  diğer   bireylere 
karşı olan  duyarlılık ve
inancına  bağlıdır.

Şuda bir 
gerçektir  ki, kanunlara  bağlılık 
bilinc ve ve  taahhüdü
yayıldığı  oranda, toplumda  huzur ve asayış  ta 
o  oranda  artmış 
olacaktır. Ayrıca    hükümetler
ve  yönetimler de toplumun  tüm bireylerinin  hak ve 
hukukunun  temini hususunda   duyarlı ve 
sorumlu  davranıp,  bireylere veya  belli 
bazı kesimlere   zulüm ve  haksızlık 
yapılmaması  için   çaba 
gösterirlerse, bu  durumda  toplumsal 
adalet  büyük  ölçüde  
gerçekleşmiş  olacak ve  toplum 
bireyleri de başkalarının 
haklarına  saygılı davranıp  kanuni özgürlüklerini  en 
güzel bir  şekilde  kullanmaya 
özen gööstereceklerdir.

Öyleyse 
herkesi,  başkalarının  çıkaralarını 
göz  önünde  bulundurup sadece  kendi 
şahsi veya  bağlı  bulunduğu 
grup veya  çevrenin  çıkar ve 
menfaatını  düşünmemesi, servet
ve  kudret  tekelciliğinden uzak durup ilahi ve  insani ölçü ve  kurallar 
gereği  başkalarının  hukukuna  
riayet  etmeyi  öğretmek 
lazım. İnsanlar  şunu da  öğrenmelidirler  maddi ve 
manevi  hukuk arasında  bir 
çelişki  hasıl  olduğunda, 
insanın  manevi  hakkı 
tüm  haklara   nispeten 
önceliklidir. Çünkü  insanın
asaleti   onun  inancı, 
fikri,  aklı ve   bütün 
bunların kaynağı  olan ruhunun  ipoteğindedir. Maddi  imkanlar, 
manevi ve  akli değerlerin  takviyesi ve  
tahkiminin hizmetinde  olmalıdır.
Eğer  din, ahlak ve  maneviyat insanların  maddi ve 
dünyalık  menfaat  ve 
işlerine  feda edilirse,
İnsanlar  ölçü ve  kriterlerinde 
saplantıya  kapılır ve  sonuç 
olarak  gerçek  insani yaşam ciddi  yaralar alır ve  sarsıntılar 
geçirir.

Son bir 
kaç haftaki  cuma  hutbelerimizde,  insan 
haklarının  tedvininde    göz 
önünde  bulundurulması  gereken 
bir  takım  ilkelere 
değindik.

Konumuzu 
şu şekilde   özetleyebiliriz:
İnsan  her  şeyin 
yerinde  güzel  olduğu 
bir  dünyada  yaşamaktadır. Çünkü  her 
şey  Allah’ın  hikmet ve 
marifetiyle  yerli  yerine oturtulmuştur.  Bir 
yüzde  nasıl  kaş, göz ve 
burun  her  şey 
kendi  yerinde  güzelse. Alemde de  durum aynen 
bunun gibidir.  Her  şey 
yerinde güzeldir.

Alemin  düzeni 
de  tevhidi  bir 
düzendir. Şu anlamda  Hekim   olan 
Allah insanı çok  önemli ve  ülvi 
hedef için  en güzel bir  şekilde 
yaratmıştır.  Bu  ülvi 
hedef  insanın   rüşd, 
kemal ve  tealisidir. Tabiki  insanın 
rüşd ve  kemalinin  büyük 
bir  kısmı  insanın ruhi 
boyutuyla   irtibatlıdır.
Çünkü  ruh  asildir ve 
ten  fani.  Fani 
olanlar  yani fiziki ve  maddii 
imkanlar  baki ve  ebedi 
olan  üstün  ilahi ve 
insani değerlerin  hizmetinde  olmalıdır.  İnsan 
her  ne  kadar 
zemini     yerde 
yaşayan bir   varlıksa da  manevi ve 
ruhani  boyutu  varlığının en 
önemli  boyutunu  oluşturmaktadır. Beden  ayakta 
tutan  ruhtur.  Ruh 
bedensiz de  hayatını  devam ettirir. İnsan  haklarının tedvininde ve  düzenlemesinde insanın adalet, güvenlik,
akılcılık  ve  özgürlük temel  maslahatları ve talepleri   göz 
önünde  bulundurulmalı. İnsan  Allah 
tarafından  kendisine  verilmiş 
olan iradeyle, ferdi  ve  toplumsal 
kanunlara   vakıf  olduktan 
sonra bu  kanunlara  uymakla 
yükümlü  kılınmıştır.

Doğru ve  sahih 
olan   ölçülerle üstün  insani 
değerlerin  tahakkukuna   çabalamlı ve 
kendisine  layık  olan erdem 
ve  kemali  yakalamalıdır. Sonuç  olarak insan en iyi  seçimi 
yaparak  pak ve  temiz 
insan  bir  yaşamı elde etmiş olur. Sağlam   vahyani 
kriterlerle  donanmış  olan 
insan,  hem  kendi 
hayat  haremini ve  hem de 
başkalarının hayat ve  yaşam
alanını  muhafaza eder ve  insan haklarına  azami 
saygı  gösterir.

 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment