Tarih: 26.12.14Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİMHamd Alemlerin Yüce Rabbi olan
Allah’a olsun. Bizi
doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik.
Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona
ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet
talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu,
nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz
Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz.
Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve
sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele
ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun.
Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm
müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem
bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun. Başta kendi nefsim
olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya
ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum.
Takva en iyi azık
cennetin anahtarı ve cehennem
ateşine karşı ise
koruyucu siperdir. Geçmiş
hutbelerimizde insan haklarının teşrii yasaması ve sınrlarının belirlenmesinin salahiyetinin sadece
Hakk Tealaya ait olduğunu söylemiştik. Allahtan başka
hiç kimse insan
hakları konusunda kapsayıcı ve
kuşatıcı bir kanun
koyamaz. İnsan haklarıyla ilgili
kanunlarda tüm insanlar
arasındaki müştereklerden gaflet etmeme ve bunları
ciddi bir şekilde
göz önünde bulundurmak
gerek. Dolayısyla ilahi
ayetlere bir göz
attığımızda insanlar arasındaki
fıtri müşterekleri dört
kategoride ele alabiliriz.
Insan fıtratı1- Allah
arayışında ve O’nun ekseninde
olmak ister.2-Hayvan
ötesi bir yapıya
ve özelliklere haiz
bulunmaktadır. Bu bütün
insanlarda mevcut bulunmaktadır.3-Fıtri eğilimler sonradan kazanılmaz, insanın
zatında mevcut bulunmaktadır.4- Fıtri
istek ve eğilimler değişim kabul etmez. Konuyla
ilgili olarak Rum suresi 30.
Ayeti kerimede Yüce Mevla şöyle
buyurmaktadır. “ Yüzünü
hakka yönelmiş olarak
dine çevir. Allah’ın, insanları üzerine
yaratmış olduğu yaratışına fıtrata , Allah’ın yaratışında
bir değişiklik olamaz. İşte sağlam
din budur. Fakat
insanların çoğu bilmezler.” Rum 30 İnsanlar
arasındaki müşterek bu fıtri
boyut
eğer hakkıyla inkişaf ederse, bütün
insanlar huzur, barış, asayış ve güvenlik içerisinde yaşamış olacaklardı. Bu şu
demektir. İnsanlar kendi
fıtri taleplerine olumlu
cevap verdikleri sürece
sonuç olarak fikri, ahlaki ve
manevi rüşd ve tealiyi elde
etmiş olacaklardır. Sonuç olarak insanlık toplumu, ilahi değerler gereği herkese insancıl bir
yaklaşım sergileyecek bir
rüşd ve tekamulü yakalamış
olacaktır. Zira hem Hakk ve
hem de Apaçık Hakk Allahtır“İşte bu,
Allah’ın Hakk ve O’nu
bırakıpta yalvardıkları şeylerin
batıl ve Allah’ın yüce ve
büyük olmasındandır..”
Lokman 30 “İşte
o gün, Allah onların
hakettiği cezayı tam olarak onlara verir
ve Allah’ın apaçık Hakk olduğunu
bilirler.” Nur
25.Hakk
ondan neşet etmekte. Ondan kaynaklanmaktadır.“Hakk
rabbindendir” Bakara 147 . Hak Allahtan olduğundan
ve Onun tarafından
sınırları belirlendiğinde her türlü
hata, yanlış, sehv. unutkanlık ve
butlandan beri ve uzak olur. Bu
meyanda şöyle önemli bir
soru gündeme gelmektedir. 1400 sene
önce nazil olan
Kur’anı Kerim günümüz
insanının, insan haklarıyla
ilgili sorularına ve taleplerine
nasıl cevap verebilir. Acaba Kur’an
insanoğlunun insan haklarıyla
ilgili tüm ihtiyaçlarına cevap
verebilirmi? Bu
sorunun cevabında şu
hususa değinmek gerek. İnsan
haklarından söz edildiğinde
dün ile bu
gün ve yarınki insan
arasında bir fark
mevzubahis olamaz. İnsan insandır ve
hakta haktır. İnsanların ortak
ihtiyaçları yaratılışın ilk
gününden günümüze dek hep aynı olmuştur ve aynı kalmaya
da devam edecektir. İnsanların
birbirlerine karşı insanca
davranması, kimseye zulüm etmemesi, kadınların ve erkeklerin karşılıklı
olarak birbirlerinin haklarına
saygılı davranıp saygınlık ve hareminin korunmasına
itinalı davranması, akılcılık, tefekkür
adalet, karşılıklı samimi ve dürüstçe
davranış, bireysel ve
toplumsal ilişkilerde ahlaki
kurallara riayet edilmesi, siyasete,
ekonomiye ve hükümete ahlakın
hakim olması, kadının
toplum ve ailedeki
hak ve saygınlığının
korunması, adalet alanında hem güç ve
hem de servet dağılımında
adilane bir davranış sergilenmesi ve benzeri
sorunlar yanlızca dünkü
insanı veya bu günkü insanı
ilgilendirmiyor.Bunlar, yaratılışın
başından sonuna kadar
tüm insanlık birey ve
toplumlarını ilgilendiren ve her
birey ve toplum için
hayati önem taşıyan
hususlardır. Yani
her zaman ve mekanda
insanları ilgilendiren hususlardır. Dolayısıyla müslümanlar insan ve onun
hukuki konumuyla ilgili
tüm hususların Kur’anı Kerimde mevcut bulunduğuna inanmaktadır. “Biz
her şeyi açıklayan Kitabı
sana tedrici olarak indirdik” Nahl 89Rivayetlerde de bu hususa
işaret edilmiştir. Konuyla ilgili olarak
İmam Sadık a.s şöyle
buyurmaktadır: “Şanı Yüce
olan Allah her şeyin
beyanını Kur’anda nazil etmiştir. Allah kulların ihtiyaç
duyduğu ve kulun keşke şu
hususta mevcut bulunsaydı diyemeceği
şekilde her şeyi
açıklamış ve hiç bir
şeyi terk etmemiştir.” Kafi
c 1. s 59 rivayet 1 İmam Bakır hazretlerinden gelen
bir başka rivayette
şöyle denilmektedir:“ Allah ümmetin ihtiyaç
duyduğu hiç bir
şeyi Kur’anı Kerimde terk etmemiş.
Onu peygamberine açıklamış.
Her şeyin sınırını
belirlemiş ve ona delalet eden
bir delil kılmıştır. Bu sınırı
aşanlar için de bir
had sınır koymuştur.” Kafi c 1.s 59
rivayet 2 Bu rivayetlere göre
yaşamın farklı alanlarında
insanların gerek bireysel ve
gerekse toplumsal alanlarda ihtiyaç duydukları
hususlar Kur’anda zikredilmiştir. Konuyla
ilgili olarak İmam
Sadık Hazretlerinden gelen
bir diğer rivayette
ise şöyle denilmektedir. “
Allah’ın Kitabında sizden
öncekilerin ve sizden sonrakilerin haberleri ve
aranızda yargının yapılması
için gerekli hükümler mevcut
bulunmaktadır ve biz bunu
biliyoruz.” aynı
kaynak rivayet 9 Eğer Kur’anı Kerimin
sağlıklı ve doğru bir
şekilde anlaşılması için
çaba gösterilirse,
insanlık, insan yaşamı
ile ilgili kayıbını elde etmek istediğini
bulmuş olur. Böylece hayatının
hiç bir aşamasında
hayret ve şaşkınlık yaşamıyacaktır. İnsan hukukuyla
ilgili prensip ve metotlar saptanmış olacaktır. Kur’anın insanla
ilgili hususları farlı
boyutlarıyla gündeme getirip insanın
gerçek ihtiyaçlarına ışık
tuttuğuna dikkatle, İnsan hakları ve
yaşamıyla ilgili gerekli tüm
kanunları çıkarmak mümkündür. Ayrıca insanlar arasındaki
müşterek hususların belli
bir zaman ve mekanla sınırlı olmadığı,
zaman ve mekan üstü gerçekler
olduğunu ve her zamanda ve
mekanda bu müşterek
ihtiyaç ve hususların mevcut olduğuna
dikkatle, Sağlıklı
çıkarımların yapılması için
Peygamberin ve imamların bu
hususlarla ilgili beyan ve
izahlarına da baş vurarak
İlahi vahiyden insan hakları kanunlarını istihrac etmek çıkarmak
gerek.