atip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani Tarih: 21.11.14
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Başta kendi nefsim olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum. Takva en iyi azık cennetin anahtarı ve cehennem ateşine karşı ise koruyucu siperdir. Haiz olduğu dini, sosyal, terbiyevi, ibadi ve ahlaki öneme binaen bu haftaki Cuma hutbemizi, Cuma namazı farızasının bazı önemli hususlarının izahına ayırdık. Konuya girmeden önce şu hatırlatmada bulunmak istiyorum. 54 seneden fazladır Hamburg’un Ulu Camisi hükmünde olan ve cami olarak inşa edilen tek camisinde yani İmam Ali Camisinde Cuma namazı dini merciliğin atadığı imamlar tarafından eda olunmaktadır.. Sürekli olarak farklı kavimlerden ve mezheplerden müminlerin katılmasıyla eda olunan Cuma namazları bir çok ferdi ve toplumsal ibadi ve ahlaki hayır ve berekete vesile olmuştur.
Dini öğretiler açısından Cuma günü müminlerin toplanma günü ve müslümanlar nezdinde fevkelade bir öneme haiz bulunmmaktadır. Konuyla ilgili olarak tarihi nakillerde şöyle denilmektedir. Müslümanların sayısının Medinede artmasının ardından, bir toplanma gününün belirlenmesi konusunda birbirleriyle konuşup danışan müminler, Cuma gününü kendileri için toplanma günü olarak seçtiler. İlk aylarda bu günde müminler bir araya gelip birbirleriyle konuşup öğle namazını cemaatle kılarak dağılıyorlardı. Peygamber Efendimiz hicretten sonraki ilk günlerde cemaat namazı kılarak müminlerin bu girişimini tespit edip pekiştirmiş oldu. Yavaş yavaş bu gün müslümanların hafta sonu ve ibadet günü olarak kabul edildi. Cuma namazının teşri edilmesiyle, bu ibadi amel müslümanların haftalık en önemli ibadi, toplumsal ve siyasi farızasına dönüşmüş oldu.
Öyleki ondan böyle İslamın siyasi ve toplumsal mahiyeti bu günde sergilenyor ve dış dünyaya yansıtılıyordu.
Cuma namazı farızası topluca eda olunması gereken bir farıza olduğundan dolayı en az beş müminin katılımıyla eda edilebilir. Bazı mezhepler 12 veya 40 müminin katılımının gerekli olduğu kanaatindedirler. Cuma hutbesinde İmam hem kendisi ve hem de cemaatı takvalı olmaya, Allahtan korkmaya helal ve harama riayet etmeye davet etmekle yükümlüdür. Hatip ayrıca Cuma hutbesinde bir dini konunun yanı sıra müslümanların aktuel sorun ve müşkülleri hakkında konuşup halkı aydınlatmalı. Cuma namazı ibadi etkileri ve yararlarının yanı sıra, kendine mahsus bir takım özellikleri taşımaktadır. Bir şehirin halkının Cuma namazı için o şehirin ulu camisinde bir araya gelmeleri ve namazı cemaatle kılmaları lazım. İki hutbeye kulak vermeli. Namazdaymışcasına iki hutbeye kulak vermelidirler. Çünkü iki hutbe iki rekat namazın yerine geçmektedir. Bunun için cemaatın kibleye dönerek tam bir sükunet ve sessizlikle pur dikkatle hutbeleri dinlemesi lazım. Hutbe okunduğu zaman konuşmak. Bir şey okumak veya bir şey yeyip içmek caiz değildir. Cuma hutbelerini Cuma Namazının ruhu olarak tanımlamak pek ala mümkündür. Dolayısıyla Cuma hatibinin Cuma hutbelerinin içeriğine büyük bir önem atfetmesi lazım. Hutbelerinde hem bireylerin ve hem de toplumun görev ve yükümlülükleri ele alınmalı
Cuma namazını birlikte eda eden müminlerin omuz omuza verip düzenli saflar oluşturmaları ve belli bir disiplin ile namazlarını kılmaları, Cuma namazının maneviyat ve ruhaniyetinin dahada artması ve müslümanların birlik ve kardeşliğinin görkem ve azametine vesile olmaktadır. Cuma namazı Allah ile irtibat için çok önemli bir fırsattır. Konuyla ilgili olarak Yüce Rabbimiz Cuma süresinde şöyle buyurmaktadır.
‘‘Ey İman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığında, Allah’ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın Eğer bilseniz bu sizin için daha iyidir‘‘
Ayet, Cuma günü kılınacak olana namazın toplu şekilde yani cemaatle kılınmasını açıkca ifade etmektedir. Ayrıca ezan sesi işitilir işitilmez her türlü alış – veriş ve ticaret ile meşguliyeti bırakmak gerek. Bu ayete göre, Cuma namazı Allaha doğru bir seyir almak için diğer insanlarla ve hatta varlıkla birleşmek ve O’na doğru koordineli bir hareket sergileme yeri ve zamanıdır. Ayetlerden bu günün Allah’ın lütuf ve inayetinden yararlanmak için de Hak Teala tarafından verilmiş bir fırsat olduğu anlaşılmaktadır.
‘‘ Namaz biitince yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan kendi payınızı arayın. Allah’ı çok anın. Umulurki kurtuluşa erersiniz.”
Ayet, namaz bittikten sonra herkesin tekrar işine ve gücüne takva azığıyla donanmış şekilde dönebileceğine vurgu yapmaktadır. Tabiki işe ve güce daldığında Allah’ı unutmamak ve O’nu asıl maksat ve maksud olarak görüp kazandığının O’nun canibinden bir lütuf ve ihsan olduğuna canu gönülden inanarak hareket etmelidir. Hayatın maksadının Allah’ın rızasını tahsil etmek ve O’na takarrub etmek (yanaşmak) olduğundan gaflet etmemelidir. Cuma namazının birinci rekatında Fatiha suresinden sonra Cuma suresinin okunması mustehaptır. Bu Surenin içeriği ve ayetleri üzerinde eğer insan derinden düşünüp, tefsirini okursa çok şeyler ve derin manalar elde eder. Cuma namazının mana ve felsefesini de bu surenin muhtavasından anlamak mümkündür. Cuma namazının hayır ve sevabı ve İslam dinindeki üstün ve ulvi makamını idrak etmiş olan müminler bu gün geldiğinde, bu namazın manevi, ibadi ve ahlaki bereketinden ve mevhibelerinden yararlanmak için vasfedilmez bir coşku ve heyacanla camilere koşarlar. Cuma namazının içeriğindende anlaşıldığı üzere, İnsanın yaşam amacı Allah rızası olmalı. Bütün varlığın kendisini tesbih ettiği Rabbul Alemini, İnsanoğlu da bütün mahlukat ile birlikte tesbih etmeli ve tesbih edenlerin kervanından geri kalmamalı. Peygamberler de insanları mabud ile tanıştırmak ve ona ibadet ve tesbihi öğretmek için gönderilmiştir. Tesbih edenlerin kervanına katılmak isteyen insanın Peygamberlerin taliminden, terbiyesinden, onların öğrettiği nefis tezkiyesinden geçmesi, ilim, irfan ve hikmetle donanmış olması lazım. Bu vesileyle insan dalalet ve sapıklıktan uzaklaşıp ilahi sıfatlarla muttasıf bir tekamule ulaşabilir.
Eğer insan Allaha doğru yol almak ve ona yaklaşmak isterse, Allah yolu ona kolaylaştırır. Elinden tutar, lütuf, ihsan ve muhabbetini ona yağdırır. Tabiki Allah’ın sevgisini ve ihsanını kazanmak için peygamberin öğretilerini öğrenmek ve yaşamak gerek. Nitekim Kur’anı Kerimde de Yüce Allah Peygamberine şu hususu insanlara hatırlatmasını istiyor. “ Eğer Allah’ı seviyorsanız. Bana uyun ki Allah ta sizleri sevmiş olsun.”
Yüce Allah Cuma suresinin sonunda şu hatırlatmada bulunmaktadır: Her müslüman şu gerçeği iyice idrak etmelidir ki; Allah’a iman insanı cavidan ve ebedi kılmaktadır. Namaza gelmiş olan mümin Cuma hutbelerine canu gönülden kulak vermeli ve işittiği ilahi ayetler, vaaz ile hikmetlerle kalbini cilalamalı, bir başka ifadeyle kalbini ilahi nur ve hikmetle ihya etmelidir. Cuma namazı ilahi emir ve yasakların hatırlatılması açısından da çok önemli bir fırsattır. Çünkü insan unutkan bir varlıktır ve hatırlatmanın müminlere faydası vardır. Cuma namazı kişinin kendi görev ve sorumluluğunu tanıması ve yerine getirmek için çabalaması açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Cuma namazı müslümanların bir haftalık sosyal, siyasal ve ahlaki durumunu görüşmek ve sorunların halli için de mümtaz bir fırsattır. İmamın bir hutbesini sosyal ve toplumsal gelişmelere ve mevcut sorunlarla bu sorunları çözümüne ayırmalıdır. Her müslüman da gelişmelere ve sorunlara dikkatle kendisine düşeni öğrenip yapmaya gayret sarfetmeli.
Cuma namazının etkileri ve faydaları oldukça çoktur. Buna binaendir ki sevgili Peygamberimiz çocuklarımıza Cuma namasını hatırlatmamızı ve bu vecibe hakkında onları aydınlatmamızı talep etmektedir. “Cuma gününü çocuklarınıza hatırlatın” Bir başka hadisinde de sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktdır: “ Allah’ın rızasını tahsil ve mükafatını almak için Cuma namazına gelen insanın günahlarını Allah bağışlar ve onun için yeni bir hesap açar” Bunun için Cuma namazını ihmal etmemek gerek. Konuyla ilgili olarak İmam Muhammed Bakır Hazretleri şöyle buyurmaktadır: “ Hiç bir gerekçesi olmadan kasıtlı olarak Cuma Namazını terkedenin diğer namazları kabul olmaz” Yani diğer namazlarının fazla bir değeri ve faydası olmaz. İmam hazretleri başka bir beyanında Cuma namazı hakkında şöyle diyor: “Allah’a yemin ederim ki bana şöyle haber verdiler: Allah Resulünün Ashabı Perşembe gününden itibaren kendilerini Cuma namazına hazırlıyorlardı” Bir başka rivayette de şöyle denilmektedir: “İmam Musa Kazım (a.s) Perşembe gününden itibaren Cuma gününe hazırlanıyordu.” İmam Rıza da Cuma namazı konusunda şöyle diyor: “ Cuma günü genel bir toplanma günüdür. Allah Cuma İmamını onlara vaaz etmek ve onları Allah’ın itaatına teşvik edip onları günahlardan korkutmak için bu günü bir sebep kılmıştır.”
Cuma hatibi hutbesinde müslümanların genel menfaat ve maslahatlarını nazarı itibara almalı, grupsal veya meşrepsel yaklaşımlardan şiddetli bir şekilde kaçınmalıdır. Bunun için Cuma imamlığını üstlenecek kimsede aranan şartlar günlük cemaat namazlarını kıldıran imamda aranan şartlardan daha fazladır. Bazı rivayetlerde Cuma imamının şartları hakkkında şöyle denilmektedir: Adil olmalı, kıraatı düzgün olmalı ve masum bir İmam veya müctehid bir İslam hakimi( Ulül Emr) tarafından bu göreve atanmış olmalı ki Cuma namazını kıldırma salahiyetini elde etmiş olsun. Ayrıca Cuma İmamının zamanındaki hadiseler ile İslam toplumu ve dünyadaki gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmalı. Cumanın genel atmosferi Allaha kulluk, ibadet ve masiyetten-günahlardan uzak durma atmosferi olmalı. İnsan Cuma namazını ganimet bilerek hem Rabb-ul Alemin ile irtibatını güçlendirmeli ve hem de diğer insanlara karşı çok güzel ve insani bir şekilde davranmayı öğrenmeli
Cuma namazının kendine has bir takım adap ve kuralları bulunmaktadır: Cuma namazına giden her müslümanın bu adap ve kurallara riayet etmesi lazım. Namaza giden insanın en güzel ve temiz elbisesini giymesi lazım. Güzel koku sürmeli. Huzur ve sükunetle camide hazır olmalı, kibleye yönelmeli ve pur dikkat hutbeleri dinleyip hutbenin vaaz ve nasihatlerinden azami dersi almalıdır. Cuma namazı ve hutbeleri fikri ve manevi olarak insanın rüşd ve tekamulünü yakalamak için en iyi fırsattır. İnsan Cuma hutbelerinden hayat dersi almalı ve ve ibadetinden azami hazzı ve lezzeti yakalamlı.
Cuma hutbesini normal bir konuşmayı dinlediğimiz gibi dinlememeliyiz. Hutbeyi öğle vakti dinleyen mümin kimse namazdaymış gibi davranmalı. Bütün fakihler cumanın iki hütbesinin öğlenin iki rekat namazı yerine geçtiği ve cumanın farzı olarak kılınan diğer iki rekatın da öğlenin diğer iki rekatının yerine geçtiğine hükmetmişlerdir. Bunun için namaza gelen mümin sağa sola iltifat etmeden veya herhangi bir yere yaslanmadan kibleye yönelik durup tam huzur ve dikkatle hutbeleri dinleyerk ruhunu taltif edip Allah’ın zikri ve fikriyle kalbini huzur ve güvene kavuşturmalı.
Yüce Allah hepimizi adabı ve erkanıyla Cuma namazını kılmakta muvaffak eylesin.