Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah  Ramazani
Tarih: 21.03.14
 
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Âlemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin  munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya,  Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile   mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
 
Başta kendi nefsim olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum. Takva en iyi azık  cennetin anahtarı ve cehennem  ateşine  karşı  ise  koruyucu  siperdir
 
Üzerinde  bir  çok yönden düşünülmesi  gereken  konulardan  biri  de  din  ve  şeriat arasındaki  ilişkidir. Tabiki  burada  İslamdan  maksadımız   genel anlamıyla    Allaha  teslimiyet anlamına  gelen anlamdan  ziyade   İbrahimi  dinin  son   ve  mükemmel  halkası  olan  İslamdır. Yani Peygamberi Hazreti  Muhammed  ve  ebedi  mucizesi  ise  Kur’an  olan  din. Şeriattan maksadımız  ise; insanların  hak  ve  sorumluluklarını  açıklayan  ilahi  kanun ve  kurallar  bütünüdür. Ayrıca   doğru -yanlış veya  bir  başka  ifadeyle  salih ve  salih  olmayan amellerin ölçüsü de  şeriattır. Bir   başka  ifadeyle  şeriat  açık ve  doğru  olan  yol  anlamına  da  gelmektedir. Bu anlamıyla  şeriat  İslama  özgü  olan  bir  husustur. Kur’anı  Kerimde  şeriat, peygamberlerin yolu ve  ayini  olarak  tanımlanmıştır.
 
Konuyla  ilgili  olarak yüce  Allah  şöyle  buyurmaktadır:
“ O, dini   dostdoğru ayakta  tutun ve  onda  ayrılığa  düşmeyin, diye dinden  Nuh’a vasiyet ettiğini   ve  sana   vahyettiğimizi, İbrahim’e , Musa’ya ve  İsa’ya da  vasiyet ettiğimizi sizin  için de   şeriat yasa olarak  koydu.  Dini ayakta  tutun ve  onda  ayrılığa  düşmeyin’’ Şura  13
 
Şer’i  hükümler  bir  takım  zarar ve  maslahatlara  binaen  konulmuşlardır.  Yani   bir   faydayı  temin etmeyen veya  bir  zararı  insanlardan  uzaklaştırmayan  bir  ilahi  hüküm  yoktur. Şeriatın amacı  uygulamak  üzere  sorumlu ve  mükellef  olan  insanlara  yolu ve  kuralları göstermektir.  Bu  kurallar  ve  ahkamın  hedefi  ise  hem  insanı  tekamule  götürmek ve  hem  de  dünya  ve  ahiret  saadetini  temin etmek ve dünya  ve  ahiret  şakavetinden ve  bedbahtlığından insanı  kurtarıp  ilahi azaptan  muhafaza etmektir. Şeriatın  bu amacı  ve  hedefi  oldukça  büyüktür ve  her  müslümanın  inanarak  ona  imtisal etmesi  gerek.
 
İlahi ahkama    inanmak ve onları  uygulamak  hiç  kuşkusuz  insanı  mesut ve  bahtiyar  kılar.  Kur’anı  Kerim  bu  hususu  şu  şekilde  vurgulamaktadır.  Namaz  dinin vecibelerindendir. Bir  insan   namazı  hakkıyla  ikame  ederse  namaz  onu  kötülüklerden,  günahlardan,  isyan ve   tuğyandan,  azgınlık ve  taşkınlıktan  muhafaza eder.  
“ Muhakkak  ki  namaz   ahlaksızlıktan, kötülüklerden ve  haddi aşmaktan insanı  korur.’’  Ankebut  45

Eğer  oruç tutarsanız  takvayı  yakalamış  olursunuz. Eğer  kötlüklerden ve  iğrençliklerden kaçınırsanız  felah ve  kurtuluşu  yakalamış  olursunuz.  Nitekim  ayeti  kerimede  Yüce  Allah  şöyle  buyurmaktadır:
 “Ey  İman edenler! İçki, kumar, dikili  taşlar putlar ve  fal okları,  şüphesiz  şeytanın işi birer  pisliktir. Bunlardan kaçının umulur ki  kurtuluşa erersiniz.’’ Maide 90
 
Şer’i emir ve yasaklara  uyulduğu zaman nefis  temizlenir, doğru  yol  yakalanmış ve  Allah’ın rızası  elde edilerek  kurtuluşa  varılmış  olur.
 
Maalsef  günümüzde  insanlar ilahi  emirlerin  hikmet ve  faydaları hakkında ki  bilgisizliklerinden  dolayı, şer’i  hükümler  ve  kanunlardan  uzaklaşmaktalar. Halbuki  Kur’anı  Kerim  hem  iman esaslarına  inanmanın  önemini  vurgularken  hem de  amel ve  uygulamanın  üzerinde  önemle  durmaktadır.  Ancak hem  iman ve  hem de  salih amel  ile  pak ve temiz  olan  bir  hayata varmanın mümkün  olabileceğini  beyan  buyurmaktadır. İman ve  amel  ile  elde  edilen  temzi  hayat  konusunda  Yüce  Mevla  şöyle  buyurmaktdır:
“ Erkek  olsun, kadın  olsun, bir  mümin  olarak kim salih bir  amelde bulunursa, hiç  şüphesiz  biz  onu güzel bir  hayatla  yaşatırız ve  onların  karşılığını,  yaptıklarının en  güzeliyle  muhakkak veririz.”  Nahl  97
 
Malum  olan şu  ki iman  amel  ile  birlikte insanı  hem dünya ve  ahirette  saadete  kavuşturur hem de  insanlar nezdinde   sevimli ve  mahbub  kılar.  Nitekim  konuyla  ilgili  olarak Hakk Teala  şöyle  buyurmaktadır:
“İman edenler ve  salih amellerde  bulunanlar  var  ya Rahman  onlar  için insanların  kalbinde bir sevgi  kılacaktır.”
 
Buna  göre  inanan  insanlar ilahi  emir  ve  yasaklara  göre  hareket  etmekle  muvazaf ve  mükellef  kılınmışlardır. Tabiki amele sarılmanın  ön şartı iman esaslarını  tanımak ve  imanı  tatmış  olmaktır. Bilerek ve  kalbin derinliklerinden Allah’ın  birliği  celal ve  cemaline tanıklık eden ve bu yolda  gayret  gösteren,  Yani  Allah’a  ulaşmak  için  cehd ve gayret  gösteren  kimse  karşılık  olarak iç  huzur,  sükunet ve    emniyeti  yakalamış  olacaktır. Bu  vesileyle  insan  uğruna  yaratılmış  ve yaşaması  gerekli  olan  hayatı da  tanımış ve  tecrube  etmiş  olur. Yani  iman ve  amel  ile  insan ihya  olur ve  gerçek    hayatı  yakalamış  olur.
Nitekim  Allah  c.c   konuyla  ilgili  olarak  şöyle  buyurmaktadır.
“Ey iman edenler! Allah  ve  Peygamber, sizi hayat  verecek  şeye  çağırdığı zaman icabet edin.’’ Enfal 24
 
Allah ve  Resulünün  çağrısına kulak  vererek ve  ona  uyarak  insan  gerçek  anlamıyla  ihya  olur.  Hem  dünyada  gerçek  yaşamı  yakalamış ve  hem  de ahirette  ebediyeti elde  etmiş  olur.
“Bu dünya hayatı yanlızca bir oyun ve oyalanmadır. Gerçekten ahiret  yurdu varya  asıl hayat odu, bir bilselerdi.” Ankebut 64
 
Ama  insanların  çoğu  henüz de   İlahi  öğretilere uymakla  elde edilecek  olan gerçek  hayat hakkında  bilgisizdirler. Bu insanlar  hayattan sadece bir  dış görüntüyü  idrak  etmiş durumdalar. Bu konuda  yüce  mevla şöyle  buyurmaktadır.
 
“Onlar dünya  hayatından sadece  zahirde  olanı  bilirler. Ahiretten  ise  gafildirler’’ Rum 7
Gelecek  söhbetlerimizde İslam  dininin  bir  kanun ve  kurallar  dini  olduğu ve  bu  kanun ve  kurallara da  şeriat denildiği,  amelim  imanla  birlikte  olması   gerektiği ve  ikisinin  birlikte  insanı kemale erdirdiği,  gerçek  bir  imanın ancak  salih  bir  amel ile  birlikte mümkün  olabileceği   hakkında tafsilatlı  bir şekilde  konuşacağız.
 
Vesselamu  aleykum wa  rahmatullahi wa  barakatuhu.
 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment