Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani
Tarih: 06.12.2013
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Başta kendi nefsim olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum. Takva en iyi azık cennetin anahtarı ve cehennem ateşine karşı ise koruyucu siperdir.
Geçen haftaki hutbelerimizde İslamda barış ve emniyetin önemi üzerinde durmuş, barış ile emniyetin tüm ülkelere, şehir ve beldelere hakim olması gerektiğini ve her insanın arzusu olan ve yaşamak istediği ideal ve örnek toplumun en belirgin özelliklerinin, barış ve güvenlik olduğunu söylemiştik. İslam toplumunda güvenlik yanlızca refah seviyesi ve maddi konularla sınırlı tutulamaz.
Önemli olan, İslam öğretileri talim ve terbiyesine uygun olarak emniyet ve güvenliğin toplumlara ve beldelere hakim olmasıdır. Böyle bir güvenlik sayesinde insanlar arzulanan tekamul ve rüşdü elde etmek için gerekli olan ortamı yakalamış olurlar. İnsan sadece maddi konularda güvenliğin sağlanmasıyla teali ve terakkiyi yakalıyamaz.
Tabiki insanların maddi ihtiyaçlarının temini ve bu konuda güvenlik ve emniyetin sağlanması özel bir önem taşımaktadır. Toplumun tüm yetkili organ ve sorumluları, tüm bireylerin hukuksal eşitliğe sahip vatandaşlar olarak maddi refah ve emniyette yaşamalarına ortam hazırlamak için azami çaba göstermelidirler. Buda hiç kimsenin genel hak ve hukuk sınırlarını aşıp başkalarının hukuki alanına tecavüz etme hakkına sahip olmadığı anlamına gelmektedir. İnsanların refah, bolluk ve huzur içerisinde yaşamaları için emniyetin topluma hakim olması lazım.
Bir toplumda eğer emniyet ve barışını hükümranlığından söz ediyorsak, gerek fert olsun ve gerekse herhangi toplumsal bir katman olsun hiç kimse korku ve kaygılara sebebiyet vereck bir tehdit ve tehlikeyle yaşamamalı. Güvenlik olmadığında ve insanlar huzur ve barış içerisinde yaşamadıklarında toplumun tamamen çöküp dağılması mümkün olabilir.
Eğer iman bir toplum düzeninin asıl erkanını oluşturuyorsa ve bireyler de bunu bu şekilde algılıyorlarsa, yani iman hem birey ve hem de toplumun sosyolojik ve psikolojik doku ve yapısında asıl öge ve unsur ise, dış tehditler böylesi bir toplumun ve bireylerinin huzur ve güvenini kaçıramaz. Mümin insanlar imanlarından almış olduğu güç ve dirençle bu tür tehdit ve tehlikelere karşı göğüs gerirler. Nitekim Yüce Allah Al-i İmran suresi 173. Ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır.” İnsanlar onlara, düşmanlarınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun dediler. Bu onların imanını artırdı da, Allah bize yeter. O pekte güzel bir vekildir, dediler.’’
Allah’a iman, İslam toplumlarında emniyet ve istikrarın sağlanmasında rol ifa eden en önemli faktördür. Bu imanla müşerref ve donanmış olan insan hiç bir şekilde başkalarının hak ve hukukuna saldırıda ve tecavüzde bulunmaz. Onlar bir insanın hayatının saygınlığının toplumun tüm bireylerinin haytının sağlığı ve güvencesi kadar önemli olduğunu bilmekteler. Bu hakikatın Maide suresi 32 ayette nasıl ifade edildiğini beraber okuyoruz.
Bunun için İsrail oğulllarına şöyle yazdık: Kim bir kimseyi kısas olmadan veya yeryüzünde bozgunculuğa karşı koymak için olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu diriltirse bütün insanları diriltmiş gibi olur.’’
İslamda barış ve güvenliğin sağlanmasında büyük bir önem taşıyan diğer faktörler ise müminlerin haiz olması ve amelen bağlılık göstermesi gerekli olan ahlaki erdemler ve manevi değerlerdir. İslamın temel ilkeleri ve ahlaki prensiplerine bağlılık gösterilmediğinde ve başkalarının hak ve hukukuna riayet edilmediğinde, toplum kaos ve anarşi sahnesi olur, bireysel veya toplumsal güvenlik büyük ölçüde zedelenir ve bir çok ruhi ve psikolojik depresyonlar, kaygılar hastalıklar toplumda baş gösterir. Dini emir ve yasaklara riayet edilmediğinde ailevi ilişkiler de zarar görür, yuvalar dağılır. Dini ve ahlaki değerlerin hakim olmadığı toplumlarda aile yapısı çok gevşek ve boşanmalar had safhada. Bundan da en fazla etkilenen çocuklar olacaktır. Aile bozulup dağıldı mı toplumda salih ve güvenilir toplum olmaktan çıkar.
Dini ve ahlaki öğreti ve erdemler sayesinde toplum bireylerinde fedakarlık, özveri ve başkalarıyla dayanışma ve yardımlaşma içinde olma ruhiyesi gelişir. Toplum böylesi ahlaki dayanaklara sahiplendiğinde huzur ve güvenlik kendiliğinden şekillenmiş ve ekonomik, mali ve hukuki ihtilaflar azalmış olur. İman sayesinde mezkur faktörler toplumun bireylerinin birbirleriyle kaynaşması ve ülfet peyda etmesi sağlanmış olur. İslamın en büyük ahlaki erdem ve faziletlerinden biri, İnsanlara ihsan ve iyilikte bulunmak ve onları kendine tercih etmektir.
Tam bir emniyete haiz olan bir toplumun bireyleri tabiki hem ilmi ve kültürel ve hem de toplumsal ve en önemlisi dini kemala ve rüşde ulaşmak için birbirleriyle yarışamaya koyulacaklardır. Böylesi toplumlarda, insanların yücelmesi ve rüşdüne mani olan engeller mevzubahis değildir. Emniyet ve refahın olduğu toplumda insanlar kendi dini ve kulluk görevlerini de daha güzel ve mükemmel bir şekilde yerine getirebilirler. Çünkü fakirlik ve sefaletin olduğu toplumlarda ve hatta evlerde din ve iman büyük ölçüde rengini kaybeder. “Fakirlik bir kapıdan girerse, iman diğer kapıdan çıkar” Anarşı, kaos. istikrarsızlık ve güvensizliğin hakim olduğu toplumlarda maddi veya manevi hiç bir illerleme kaydedilemez. Böylesi toplumlarda çekişmeler ve ihtilaflar her geçen gün artar. Yolsuzluklar yayılır ve adalet yok olur. Akabinde fakirlik, cehalet ve sefalet hakim olur. Böylesi bir toplumda barış ve asayış ile huzurdan bahsetmek artık mümkün olamaz. Bunun örneklerini bu gün bir çok ilkede hatta müslüman ülkelerin bazılarında daha fazlasıyla görmekteyiz.
Fakirliğin ve sefaletin kol gezidiği bir toplumda ahlak ve faziletler yok olur. Toplumsal dinamikler sarsılır. Şartlar ve yaşam her kes için zorlaşır. Böylesi durumlarda her kes kaos ve anarşı çarkları altında ezilmemek içn kendisini kurtarmayı düşünür. Yüce Allah’ın islami öğretile anlayıp uygulamakta bizleri muvaffak kılmasını ve kalplerimiz iman ve Kur’an nuruyla aydınlatmasını temenni ediyorum.