Hatip: Hamburg İslam Merkezi Başkanı Ayetullah Ramazani
Tarih: 16.08.2013
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd Alemlerin Yüce Rabbi olan Allah’a olsun. Bizi doğru yola hidayet eden odur. Eğer O’nun hidayeti olmasaydı doğru yola gelmiyecektik. Ona iman ediyoruz. Ona güveniyoruz, Ona tevekkül ediyoruz, Ona ibadet ediyor ve Ondan yardım ve medet talebinde bulunuyoruz. Salat ve selam ise kalblerimizin mahbubu, nefislerimizin munisi, günahlarımızın şefaatçısı ve hastalıklarımızın tabibi sevgili Peygamberimiz Hatemul Enbiya, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed Mustafa ile risaletinin ve ilminin varisi ve sünnetinin muhafızı olan mutahhar Ehl-i Beyti ile mucadele ve dava arakadaşlarından seçkin Ashabının üzerine olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi ise tüm müslümanların ve bilhassa burada hazır bulunan muhterem bacılar ve değerli kardeşlerin üzerine olsun.
Başta kendi nefsim olmak üzere hepinizi İlahi takvaya, Allah’ın emirlerine sarılmaya ve yasaklarından ise kaçınmaya davet ediyorum. Takva en iyi azık cennetin anahtarı ve cehennem ateşine karşı ise koruyucu siperdir.
Maneviyat insanın yaşamını amaçlı kılan ve ona yön veren ve insanı mutlak kemal yolunda harekete geçiren, vicdanı uyandıran ve insanın üstün şahsiyetini meyvedar kılan gayb alemiyle olan manidar irtibattır. Maneviyat insanı yaşamın trajedik ve gamlı kasırgaları karşısında dirençli kılar. Maneviyat insanın bir dereceye kadar varlığın sırlarını elde etmeye ve insanlık kafilesinde yer almasına, kendi davranışları, söyledikleri, inancı ve ahlakını gözetlemesine katkı sağlar ve onu yüce maksada doğru harekete geçirir.
Maneviyat aleminde hareketin manası şudur: Kişi kendi şahsiyetine önem vermeli, rastgele her yola adım atmamalı. Aksine kendi tabii benliğinden huruc edip hakiki benliğine doğru seyr edip gerçek mahbubun dostluğunu diğer her şeye tercih etmeli.
Her iki alemde neyi istersin diye beni serbest bıraksalar
Dost bize olsun ve tüm cennet ve firdevs sizlere derim
İnsan eğer kendisini ilahi cazibeye kaptırırsa, kendisi ve diğer tüm mevcudatın yaratıcısı olan mabudu hakikiden başka bir şey görmez ve düşünmezdi. Böylesi bir insan tevhid nurundan yararlanıp nimetlenecektir.
Gönül ben ledunni ilim hevesindeyim,
Eğer elinden geliyorsa bana öğret bunu dedi
Elif bir dedim, başka kim, hiç kimse,
Eğer evde kimse varsa, bir söz yeter dedim
Dikkat edilmesi gereken bir husus şudur: Din olmadan maneviyatın hakikatına ulaşmak mümkün değildir. Bir başka ifadeyle din ve maneviyatı birbirinden ayırt etmek mümkün değildir. Geçmişte de bu ikisi arasında ayrılık olmamıştır. Ancak modern dönemde ve materyalist atmosferde, hissiyatın ve deneyin hayata hakim olduğu dönemde yavaş yavaş bu ikisi birbirinden ayrılmaya başladı. Öte yandan geçmiş dinler yaşadıkları tahriflerden dolayı insanların maneviyat başta olmak üzere bir çok alanlardaki talep ve ihtiyaçlarına cevap verecek durumda değillerdi. Akabinde new zuhur maneviyatlar toplumlarda şekillenmeye başladı ve şu soru gündeme geldi. Acaba din ve maneviyat bir diğerinin mütemmim cüz’ümüdür? Dinde maneviyat varmıdır? Dinsiz de maneviyata ulaşmak mümkünmüdür.
Halbuki eğer dinlerin hakikatı ve öz cevherine başvurulursa, dinin asıl amacının madde ötesi alemle irtibatı sağlamak ve insanlara maneviyat kazandırmak olduğu anlaşılmış olacaktır. Dini program insanların ilahi rotada devam ve payidarlığını temin etmek ve terakki ile tekamulünü elde etmek için insanlarda maneviyatı takviye edecek şekilde hazırlanmıştır.
Bu önemli hususa dikkat insana daha dakik bir bakış açısı kazandırmakta ve insanı daha iyi olmaya ve iyi yaşamaya sevketemketedir. Ancak farklılaşan yaşam şartlarından dolayı insanların çoğu her şeyi maddi lezzetlerde aramakta ve onunla iktifa etmekteler. Bu da dindarlığa ve dini eğilime büyük bir darbe indirmiştir. Hatta bazıları dinden dahi uzaklaşmış durumdalar. Tabiki din adına yapılan hatalar ve yanlış yorumların da bir çok insanın dinden uzaklaşmış olmasına neden olduğunu unutmamak gerek. Bu da bir gerçektir ki bir çok dindar, dinin hakikatını olduğu gibi insanlara sunmaktan aciz kalmış hatta yanlış bir şekilde İslamı anlatmış ve anlatmaya devam etmekteler. Bunların acizliği bir çok insanın manevi ihtiyaçlarını temin etmek için sahte maneviyatlara yönelmelerine sebep olmuştur. Tabiki bu new zuhur maneviyatı yayanlar da insanları çekmek için bir takım reçeteler sunmakta veya görünürde gayrı maddi olan bir takım hadiselere fenomenlere sarılmaktalar. Ancak gerçek tamamen bundan farklıdır. Bu sahte maneviyatların mensupları, maneviyatın hakikatına ilgi duyanları belli bir zamana kadar oyalayabilirler. Belli bir süre sonra insanların manevi ihtiyaçlarını ber taraf etme gücüne haiz olmadıklarına anlayacaklar.
Bu süreçte, müşterilerini daha uzun bir süre elde tutmak için nevzuhur maneviyatların erbabı, ilgi duyanlarda bir takım vehmi ve zanni ihtiyaçları körüklemiş olmaları mümkün olabilir. Ancak bu yöntemlerle hiç bir zaman insanların gerçek manevi ihtiyaçları ber- taraf edilemez. Çünkü insanlık ancak saf ve temiz olan maneviyat kaynağından kana kana içerek bu hakiki ve fıtri ihtiyacını giderebilir. Bu kaynak, semavi dinlerin hakikatında ve cevherinde aranmalıdır. Bu hususun üzerinde önemle durulması gerek. Tabiki gerçeği olmayan sözde bu maneviyatçıların gerçek yüzünün herkese aşikar olacağı gün gelecektir. Ancak bazen geç olabilir ve insan yanlış adım atarak kendisini dinin ve maneviyatın hakikatından mahrum kılmış olabilir.